"Benden güzeli yok boyutundayım"
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Röportaj: Gülçin İŞLER FIRAT
Fotoğraflar: Canan YETİŞTİ SATKIN
Cemiyet hayatından çok sayıda seçkin isimin evini dekore eden ve Çukurcuma'daki antika mağazasıyla, eski zamanlarda işlettiği eğlence mekanlarıyla bilinen Dodo Doğan Çakıt, dört ay önce mide ameliyatı geçirdi. Sağlık amaçlı bu ameliyatı olduğunu söyleyen Dodo Bey, çok kilo aldığını hissettiği bir anda ameliyata karar verdiğini ve şimdi 40 kilo verdiği görüntüsünden de çok memnun olduğunu gururla söylüyor. Dodo Bey ile 11 yıl önce Çukurcuma'da açtığı antika mağazasında bir araya gelerek yeni bedeniyle yaşadığı mutluluğuna tanık olduk hem de dekorasyon ve tasarım üzerine samimi ve keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Dodo Bey, öncelikle geçmiş olsun. Mide ameliyatı geçirdiniz. Bu ameliyata nasıl karar verdiniz?
Dodo Doğan Çakıt: Bu ameliyatı bir buçuk yıldır araştırıyordum ve İstanbul'da gitmediğim doktor kalmamıştı. Yurtdışında da araştırdım ama sonunda Türkiye'de ameliyat olmaya karar verdim. Liv Hospital'da Prof. Hasan Altun, Neval Baydemir ekibine ameliyat oldım. Benden sonra 11 arkadaşım daha Hasan Bey'e ameliyat oldu. Bir gün aniden teknede karar verdim çünkü feci kilo almıştım. Görsellik kompleksim hiç olmadı benim, olsaydı zaten heralde o boyuta gelmezdim. Sağlıklı olmak istedim. Ameliyatı kafama koyduğum bir cuma gününden sonra hemen pazartesi gününe randevu aldım ve bütün tetkiklerim yapıldı. Perşembe günü ameliyat oldum. Bir hafta içinde her şey bitti, gitti. Dört ay oldu bu ameliyatı olalı. Dört ayda 45 kilo verdim.
Kilo vermeye devam ediyor musunuz? Koruma programınız nedir?
Çakıt: Tabii ki kilolarım gitmeye devam ediyor, bir 10 kilom daha gidecek. Her gün yedi km yürüyüş yapıyorum, pilates yapıyorum. Osman Müftüoğlu'ndan destek alıyorum.
Şu an aynadaki görüntünüz ne hissettiriyor?
Çakıt: Görüntümü de tabii ki çok beğendim benden güzeli yok boyutuna geldim. Eskiden dergiler için fotoğraf çekilirken iki kıyafeti zor giyinirdim, gördüğünüz gibi iki bavul kıyafetle geldim mağazaya çekime (gülüyor)...
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Yaklaşık 11 yıldır Çukurcuma'da dekorasyon dükkanınız var. O yıllardan bugüne neler değişti?
Çakıt: Çukurcuma çok turistik bir yer ve İstanbul'a gelen turistler için en önemli yerlerden biri. Cenevizler'den kalma bir semt ama maalesef ülkede yaşananlardan dolayı artık kaliteli turist gelmiyor. Eskiden dünyaca ünlü insanlar gelirdi. Benim zaten sokak müşterim hiç olmadı, çünkü sokak müşterisi ve şimdiki zenginler Dodo'yu çok bilmez. Bilse de ulaşılmaz ve pahalı sanıyor ve ürküyor. Ama yanılıyorlar, kaliteli mal her zaman pahalıdır. Sonra beni tanıdıktan sonra aslında çok makul olduğunu anlıyorlar.
Nedir mesela sizin fiyatlarınız?
Çakıt: Şöyle izah edeyim. Normalde bir mekanı dekore ederken mekanın büyüklüğüne, zorluğuna göre 20 ile 100 bin Euro arasında paralar isteniyor sadece mimari fikirler için. Ben ise bu paraları talep etmiyorum çünkü kişinin evini dekore ederken mobilyaları ben yapıyorum ve onlardan da az da olsa kar elde ediyorum. Antikalarımda da kar ediyorum ve sonunda ortaya komple Dodo imzalı bir mekan çıkıyor ama ben mimari bedelimi almıyorum. Kısacası mimarın cebine girecek parayla ben ev döşüyorum. Mesela ünlü bir mimar 400 metrekarelik salonunun sadece dekorasyonunu yapmaya fikir vermek için 100 bin Euro istedi. Sadece fikir için! Düşünün ki ben komple bir evi yapıyorum.
İnsanların sizi tercih etmelerinin en önemli nedenleri neler?
Çakıt: İnsanların beni tercih etmelerinin en önemli sebeplerinden biri bütünüyle ev dekore ediyor oluşum. Ruhlu olmam, neşeli, mutlu, yaşanabilen, kullanışlı ve fazla detaycı olmam ve görgülü yaşanmış evler, ofis, otel, restoran gibi anahtar teslimi mekanlar yapmam. Evdeki mobilyaları üretiyorum, antikaları benden alıyorlar, dekorasyon fikrini veriyorum. Benim yaptığım bir evde ne kadar ihtişam olursa olsun oraya yakışmayan bir şey bulamazlar. Çünkü o ev sanki yıllardır varmış, bugün yapılmamış gibi durur.
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Bir ev dekore ederken nelere dikkat edersiniz?
Çakıt: İnsanlar beni 'klasikçi' biliyor ama bu yanlış ben modern seviyorum sadece aksesuarlarda eskiye yer veriyorum. Modernliğin arasına yüzde 20 oranlarında eski aksesuarlar katıyorum. En klasik evlerde bile modern sehpalar, kanepeler kullanılıyor artık. Aksesuarları genellikle antikalardan seçiyorum. Ev sahiplerinin bacak uzunluğuna göre koltuk yapıyoruz. Antika sandalye kullanmam çünkü onlarda uzun süre oturamazsınız. Öyle iskemleler üretiyorum ki 6 saat üzerinden kalkmadan oturursunuz. Renk uyumu, evde en önemli şeydir baştan hata yaparsanız evi bitiremezsiniz ve ev başka boyuta gider. Çok fazla mermer kullanırım. Son 20 senedir yaptığım evlerde demir döküm aksesuarlar ön planda; eskiden bahçede kullanılan demir dökümleri ben salonun başköşesine koyabiliyorum ve evin mücevheri oluyor.
Sizin için en sıra dışı ve özel ev hangisiydi?
Çakıt: Son zamanlarda teslim ettiğim Ayşe Polat'ın evi çok ama çok özel bir ev oldu. Polat ile çalışmak çok zevkli çünkü Türkiye'de onun gibi derin zevki olan kadın çok az var, belki de yoktur. Dekorasyon yaparken çok uçan biriyim, sınırım yok. Ayşe'nin de korkusuz dekorasyon zevki var ve evi de bunu kaldırıyor. Bence şu anda Türkiye'de öyle bir ev yok. Şu ana kadar beni uçuran, tek ev... Düşün ki 8-10 metre tavan yüksekliği var evin ve istediğin gibi uçabiliyorsun. Ayşe de eve çok yakıştı.
Sizin mimari anlamdaki vizyonunuz nereden geliyor?
Çakıt: Aileden geliyor, annemden özellikle... Anneannem de, annem de çok zevkli, çok özel insanlardı onlardan çok şey öğrendim. Çok eski bir aileyiz. Baba tarafım Ebu Sud Efendi'ye uzanıyor. Aynı zamanda babamın babası da Beylerbeyi, büyük annemin babası da Bolu Kadısı idi. Babam 1919 doğumluydu, annemden de 18 yaş büyüktü. Ben iki ablamdan sonra tekne kazıntısı olduğum için her jenerasyonla ve farklı kültürden insanlarla bir arada büyüdüm. Celal Bayar, babamın arkadaşıydı, yani her jenerasyonla büyüdüğüm ve tanıyıp kokladığım için bu günlere gelindi...
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Mimari alanda eğitim aldınız mı?
Çakıt: Sıfır eğitimim var; mimarlıkla ilgili ne okul okudum ne de eğitimler aldım. Ama dekorasyon yani dekoratör olarak ödüllerim var hem burada hem de yurtdışında. Bir mimar dünyanın en iyi okullarını okusa da bir yerde duvara toslamak zorunda. Çünkü aile görgüsü, kültürü geçmişi çok önemli. Çok iyi insan olabilirler, yanlış olmasın konu insan aşağılamak değil. Bir evi görgüsüyle, kültürüyle sonuna kadar bitirebilmek vizyonunun olması için o kişinin iki üç jenerasyonundan zevk ve görgü gelmeli... Dünyanın en iyi okulunu bitirdin, ben ona hiç inanmıyorum. İmkansız! Vitrinlerine el attığım Beymen, Benetton, Beymen Club zamanında çok beğenildi. Dekorum Gaye Çevikel mağazası o zaman İstanbul'a bir numara büyük geldi. Zeynep Fadıllıoğlu ile dekorasyon işine başladım, Dodo 29'u yaptık muhteşem karakterli bir mekandı. Şamsa, Celal Çapa ile ilk olarak gece hayatımın başladığı mekandır.
Ama ilk olarak çiçekçi dükkanı açtınız.
Çakıt: Evet ama o zamanlar da dekorasyon işi yapıyordum ufak ufak.
Dedeniz Beylerbeyi Kadısı, babanız gazeteci. Ve siz bir anda çiçekçi dükkanı açmaya karar veren evin oğlusunuz. Nasıl bir tepki ile karşılaştınız?
Çakıt: Çiçekçi dükkanı açınca babam bana kızdı uzun zaman konuşmadı. Babam masa başı iş yapmamı, işadamı olmamı ve soyumu temsil etmemi istiyordu, ben tabii ki karşı çıktım. Hayat benim ve kendi isteğim doğrultusunda bir hayat yaşamak istediğimi söyledim, kıyamet koptu. "Rezil ettin bizi" diye kızdı. Düzgün bir işin olsun dediler ve aslında o işi yapmamı hiç istemediler. Tabii çiçekçi dükkanımı görseydiniz hiç çiçekçi demezdiniz. 80'li yıllarda açılmış bir dükkan ve dekorasyonda siyah, altın varak kullanmıştım. Antikalar aileden kalmaydı ve Paris'ten almıştım.
Aile baskısı sizi yıldırmadı anlaşılan...
Çakıt: Hayatta hiçbir zaman başkaları için yaşamadım hep kendim için yaşadım ve istediğim her şeyi yaptım. Çok şanslıyım. Tek hayalim zaten bugünkü işimi yapmaktı, gece hayatıydı. Kimse için yaşamayı sevmediğim için ne istiyorsam yaptım. Ailem de hep arkamda oldu. Benim de onlara hiç yanlışım olmadı her yaptığım işte de büyük başarılar sağladım. Başarısız hiçbir işim olmadı. Ve hayatta kafam hiç öne eğilmedi ve Allah da eğdirmesin.
"Benden güzeli yok boyutundayım"
Her zaman başarılı olmanın sırları nelerdir?
Çakıt: Birincisi isteyerek yapmak ve en önemlisi kimseyi taklit etmemek... Mesela dekorasyon işinde benim yaptığım dekorasyonu kimsenin evinde göremezsiniz Çünkü ben uç noktada çalışan bir insanım. Beni tanıyorsa zaten dekorasyonda imzamı hemen anlar.
Özenti hayatlar, gösterişli evler... Bunlar sizde ne hisler uyandırıyor?
Çakıt: Ürkütücülük... Gösteriş kelimesi bence yanlış kullanılıyor. Çünkü diyelim ki üstünde senin tabirinden gösterişli kürk var ama o gösteriş kelimesi kişiden kişiye değişir. Önemli olan senin vücudunda onu nasıl taşıdığındır. Yıllar önce çok kıro, çok varlıklı birinin evini yaptım. O kıronun evinde en büyük başarıyı sağladım. Neden diyeceksin? Çünkü adam kıro ama o kadar zengin ki bana geldiyse bana da güvendi demek ki. Gerçekten de bana hiç karışmadı. Ama maalesef bizim kadınlarımızın yüzde 90'ı hiçbir şey bilmiyor ama her şeye maydanoz! Birçoğu da koca ile parayı görmüş. Koca da nasıl para görmüş bilinmiyor. Haydi kadının 3.5 zevkinde "tamam olur" diyorsun ama iş çığırından çıkınca "aman boşver!" diyorsun ve kadının zevkine bırakıyorsun işi... Sonuç iğrenç bir ev! Ya kadın bir sus, dur! Bilen birinden al işte. Evi de kadını da bir yere taşımak ve ortasını bulmak bizim işimiz.
Dodo'yu Dodo yapan etkenler neler?
Çakıt: Bu benim dünyaya üçüncü gelişim. Yani 'Dodo' olarak dünyaya bu bedenin üçüncü gelişi. Bu yaşlılığın ve görmüşlüğün eseri bu kadar çok şeyi bilmem... Taze ve yeni bir ruh değilim. Amerika'da bunun için bir seansa girdim ve uyutarak baktılar. İlk olarak Güney Amerika'da köylü bir çocuk olarak dünyaya geliyorum ve papaz olarak ölüyorum. İkinci ölümüm Titanic'te Fransız bir asilzadesi olarak oluyor. Üçüncüsü de Dodo olarak doğuşum... Köylü olarak doğmam benim inanılmaz rahat oluşumu gösteriyor. Çok rahat bir tipimdir. Bir din adamı olarak ölmem de benim Allah inancım çok fazladır. Kuran okumalarım, teşbihlerim, farklı boyutta şeyler yaşarım. Fazla şatafat, iddialı dekorasyonlar, ikinci hayatım olan Fransız aristokratlığından geliyor. Bende klostorofobi vardır, deniz çocuğu olmama rağmen denizden çok korkarım. Din adamlığı benim soyumda da var.
Dekorasyon eşyalarınıza iyi enerjileri de yüklüyormuşsunuz. Nedir bunun altında yatanlar, okuyup üflüyor musunuz eşyalara? Çakıt: Antika mobilyaları alıyorum ve onların üzerindeki kötü enerjilerin hepsini temizliyorum. Çünkü üstünde yaşanmışlık var. Eskiler der ya "Bir kedi al ayağının uğurunu dene". Mobilyaların artı boyutta enerjiler olduğuna ve benden alınan şeylerin o evde ne eksikse onu tamamladığına inanıyorum. Huzur yok mesela, benim mobilyam o eve yüzde yüz huzur getirir. Çünkü her şeyi temizlikle yapıyorum. Yani her şeyi Allah'tan istiyorum.