"İçimden geldiği gibi yaşarım"

Hande Acar yeni açtığı butiği ile ilk kez iş hayatına atıldı.

"İçimden geldiği gibi yaşarım"

İlk kez iş hayatına atılan Hande Acar, 'One More Time' isimli ikinci el butiğiyle tüm dikkatleri üzerine topladı. Kendi gardırobundan başlayarak, çok az giyilen kıyafetleri yeniden değerlendirmek için satmaya karar veren Hande Hanım, bu işin yıllardır aklında olduğunu söylüyor. Butikle ilk adımı attığını belirten Hande Hanım, başka planlarının da olduğunu söylüyor. Butiğinde buluştuğumuz Hande Acar ile hem iş hayatını hem de özel yaşamını konuştuk.

Önce kendinizi biraz tanıtır mısınız?

Teoman Demir ve Revan Sadıkoğlu'nun kızıyım. Liseyi Ayazağa Işık Lisesi'nde, üniversiteyi de Bilgi Üniversitesi'nde okudum. Üniversiteden mezun olur olmaz evlendim ve bildiğiniz üzere üç çocuğum oldu. Şimdilerde ise 30'uma gelmeden, ilk defa iş hayatına atılıyorum.

Çalışmaya karar vermenizin sebebi ne?

Dediğim gibi, bugüne kadar iş hayatım hiç olmamıştı. Üst üste hamilelikler ve çocuklardan dolayı çalışmayı çok istememe rağmen, zamanım olmamıştı.

İş hayatına bir butikle girmenizin özel bir sebebi var mı?

Aslında yıllardır istiyordum. Çünkü bence her insan çalışmalı, üretmeli. Hele hele okumuş, kendini yetiştirmiş donanımlı insanların evde oturmasını hiç doğru bulmuyorum. Bu nedenlerden dolayı doğru zamanın geldiğine inanıp, ben de iş hayatına ufak bir giriş yaptım.

'One More Time' adıyla açtığınız butiğinizde, ikinci el kıyafet ve aksesuar satıyorsunuz, niye ikinci el?

Bu ikinci el ve vintage fikri, uzun zamandır aklımdaydı. Yurtdışına gittiğimde hep bu tarz butiklere girerdim ve Türkiye'de olması gerektiğine inanırdım. İlk olarak bir butik açtım, ama devamında başka planlarımda var tabii.

Sattığınız kıyafet ve aksesuarları nereden ve kimlerden alıyorsunuz?

Evimde, giysi odamda sadece bir kere giyilmiş gece tuvaletlerinden tutun da, bluzlara, ayakkabılara kadar o kadar çok eşyam var ki; onlara bakıp bakıp 'yazık bunlara verdiğim paralara, bunlar değerlendirilmeli' diye kendi kendime hep düşünmüşümdür. Keza kendi etrafımda da benim gibi düşünen pek çok arkadaşım var. Biz 'ikinci el' kelimesini kullanıyoruz, ama çoğu sıfır gibi. Tüketim dünyasında yaşarken elimizdekileri de tekrar değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Sanırım yakın dostlarınızın kıyafetlerini de butiğinizde satacaksınız. Peki, dostlarınızı kıyafetlerini alıp satmaya nasıl ikna ediyorsunuz?

İlk etapta bende olanlar vardı. Sonrasında arkadaşlarım ve yakın çevremden temin ettim. Ama artık bu işi yaptığımı duyan yabancılar da telefonla ulaşıp ya da dükkana gelip eşyalarını veriyorlar satmamız için. Meğer benim gibi düşünen ve eşyalarını değerlendirmek isteyen ne çok insan varmış. Dostlarımı ise sağolsunlar ikna etmeme hiç gerek kalmıyor. Zaten kendileri sırtlanıp getiriyorlar. Ama tabii ki sadece bana destek olmak için değil, sistem çok mantıklı olduğu için herkes tercih ediyor. Düşünsenize, kullanmadığınız eşyaları kendi koyduğunuz fiyattan satıp, size yüzde 50'sini veriyoruz ve o parayla da gidip alışveriş yapıp, gardırobunuzu yenileyebiliyorsunuz.

Hedef kitleniz kimler?

Hedef kitlemiz; çok özel ve pahalı dünya markalarına astronomik fiyatlar ödemek istemeyen zevkli ve mantıklı, aynı zaman da şık olmak isteyen kadınlar.

Fiyatlarınız nasıl?

Fiyat skalamız çok geniş, 200 TL'den 10 bin TL'ye kadar ürünümüz var. Çok şık günlük bir tişört ya da bir Hermes çantayı burada yan yana görebilirsiniz.

Sizin bu işe girmekteki amacınız ne; 'dostlar iş başında görsün' mü, para kazanmak mı, kendinizi oyalamak mı, yoksa işkadını olmak mı?

Öncelikle, yıllardır aklımda olan fikri hayata geçirmek istedim. Bunu yaparken de hiçbir zaman başkalarının ne düşüneceğini aklıma bile getirmedim. Zaten beni tanıyanlar bilirler, hayatımın hiçbir bölümünde kimin ne düşüneceğini umursamam, içimden geldiği gibi yaşarım. Bu işi yapmak istedim ve yapıyorum. Amaçlarım arasında para kazanmak tabii ki var, sonuçta bu bir iş, hobi olarak görmüyorum.

Giyim kuşam konusunda kendinizi nasıl görüyorsunuz, müşterileriniz kendilerini gönül rahatlığıyla sizin elinize bırakmalı mı?

'Ben çok şıkım' diye bir iddiam yok, çünkü ben başkalarına beğendirmek için değil, içimden geldiği gibi giyiniyorum. Ama gözüm çok iyidir. Ne, neyle giyilir, neye yakışır iyi görürüm. Bu nedenle bence bana güvenebilirler. Bir de tabii zevkler ve renkler tartışılmaz, herkesin bir zevki var, ben herkese saygı duyuyorum. Ama yönlendirilmek isteyen olursa tabii ki yardımcı olurum.

Eşiniz böyle bir butik açmanızı nasıl karşıladı?

Eşim ilk başlarda çalışmamı hiç desteklemiyordu. Evi, çocukları ihmal ederim diye bir endişesi vardı. Ama benim kararlı olduğumu görünce, o da yelkenleri suya indirdi ve şu an en büyük destekçim.

Her zaman işinizin başında olacak mısınız, yoksa uzaktan mı idare edeceksiniz?

Her gün birkaç saat dükkandayım. Çocukların okul çıkışına kadar mağazada işleri halletmeye çalışıyorum, öğleden sonra da annelik görevine dönüyorum ve telefonla idare ediyorum evden. Yani olan bitenden hep haberdarım, önemli bir şey olduğunda da butik evime çok yakın olduğu için hemen çıkıp gidebiliyorum. Çünkü müşteriler bazen ille de beni görmek isteyebiliyor.

Siz de ikinci el kıyafet veya aksesuar satın alıp kullanıyor musunuz?

Tabii ki, dediğim gibi yurtdışında, mesela Londra'da Porto Bello'ya uğramadan, aynı şekilde Amerika'daki da vintage dükkanlarına uğramadan dönmem. Oralardan aldığım kıyafetleri hala zevkle giyiyorum.

Giyim tarzınızı bize biraz anlatır mısınız, ne tarz giyinmeyi seversiniz?

Ben siyahtan vazgeçemeyen insanlardanım. Baştan aşağı siyah giyebilirim. Günlük hayatta daha rahat jean, üstüne gömlek veya tişört üstüne de bir blazer ceket ve tamamım. Akşamları ise yüksek topuklar, kısa elbiseler favorim. Bu arada gündüz de, gece de takı ve aksesuarlardan vazgeçemem. Düz bir tişört, üstüne birkaç kolye taktığınızda bir anda tüm havanız değişiyor. Ayakkabı hastalığımdan bahsetmek bile istemiyorum!

Siz nerelerden alışveriş yaparsınız, müdavimi olduğunuz markalar var mı? En beğendiğiniz markalar hangileri?

Ben genellikle alışverişimi, sıkça gittiğimiz Amerika'dan yapıyorum. Hem fiyatları daha makul hem de burada bulamadığım şeyleri rahatlıkla bulabiliyorum. İstanbul'da da Beymen ve Harvey Nichols'a mutlaka uğrarım. Birkaç tane de ucuz kaçıs noktam var tabii. Givenchy ve Balmain'den vazgeçmem, çantada Chanel ve Celine favorilerim. Christian Lauboutin ve Giuseppi Zanotti ayakkabılar her daim favorim...

Yurtdışında favori alışveriş adresiniz nereleridir?

Amerika'da Miami Bal Harbour Shops en uğrak yerimdir. Neiwmann Marcus ve Saks da öyle. Aynı zamanda yabancı internet sitelerini de çok sık kullanıyorum, kapınıza teslim ediyorlar, çok rahat oluyor gerçekten de.

Bu arada evlilik ve annelik nasıl gidiyor?

Evlilik de, annelik de çok şükür iyi gidiyor. Her şey yolunda. Oldukça yoruluyorum tabii ki, bazen gün yetmiyor ama bunlar güzel yorgunluklar. Ailem için her gün Allah'a şükrediyorum, Allah olmayanlara da versin. Benim için yaşama amacım çocuklarım ve ailem.

Üç çocuk annesi olmak zor mu?

Üç çocuk annesi olmak kesinlikle çok zor, bunu inkar edemeyeceğim. Bütün hayatımı kaplıyorlar, sosyal hayatımdan, arkadaşlarımdan fedakarlıklar yapmak zorunda kalıyorum, ama bir gün bile "keşke" demiyorum. 29 yaşındayım, üç sağlıklı, birbirinden tatlı meleğim var, sağlığım ve enerjim yerinde, daha ne isterim... Evet, evimiz kreş gibi, çocuk çığlıkları eksik olmuyor ama bence hayatın anlamı da yine onlar. Her ne kadar bazen yorulup, bitkin düşsem de yine dünyaya gelsem, onların anneleri Erdinç'in de eşi olmak isterim. Buradan da onları öpüyorum.

İşiniz, anneliğinizi nasıl etkiledi?

Çok çocuklu anneler bilirler; işin sırrı, iyi organizasyon yapabilmekte. Aslında bir organizatör gibiyim. Hepsinin ayrı ayrı programlarını yapıp uygulamak ve tabii kendi hayatınızı da es geçmemek gerekiyor. Ben de bu konuda oldukça profesyonelleştim diyebilirim. Önceliğim tabii ki her zaman için ailem. Onların zamanından çalmadan, iş hayatının da üstesinden gelebildiğime inanıyorum.

Son olarak, çok konuşulan 'dudak' konusunu sormak istiyorum. Dudaklarınızla ilgili gerçekleri ilk ağızdan yani sizden dinleyebilir miyiz?

Bu dudak konusu beni çok güldürüyor. Nasıl insanlar bu kadar merak ediyorlar, konuşuyorlar anlamıyorum? Alt tarafı dudak yani! Ama madem merak ediliyor, söylüyorum. Dudaklarımın üst bölümünde dolgu malzemesi var. Bunu zaten hiçbir zaman saklamadım. Ben aynada gördüğüm insanı beğeniyorum, kendime güvenim tam. Eleştiriler ve yalan yanlış konuşmalar bir kulağımdan girip, diğerinden çıkıyor. Hatta bunun esprisini en çok ben yapıyorum. İnsanlar da boş yere kendilerini yormasınlar. Benim zekam, kişiliğim, karakterim ve özgüvenim o kadar yüksek ki dudak mudak konuşmak bana boş geliyor, çok daha önemli özelliklerim var benim. Zaten başka hiçbir yerimde, hiçbir şey de yok. Konuşanlar önce bir aynaya baksınlar. Dedim ya ben halimden memnunum, gerisi teferruat...

Röportaj: MEHMET ÜSTÜNDAĞ

Fotoğraflar :CENGİZ DİKBAŞ

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.