Christophe Pillet :Tasarım benim oyun alanım

Türkiye’ye gelen dünyaca ünlü Fransız tasarımcı ve mimar Christophe Pillet ile bir araya geldik ve başarısının sırlarını konuştuk

Christophe Pillet :Tasarım benim oyun alanım

Rönesans Holding'in mimarlık ve mühendislik öğrencilerine sürdürülebilirlik kültürünün kazandırılması amacıyla gelenekselleştirdiği 'Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması'nın bu yıl çok özel bir konuğu oldu: Christophe Pillet. Aykırı tasarımlarıyla dünyaca ünlü olan Fransız tasarımcı ve mimar Christophe Pillet, ödül töreninde öğrencilerle buluşmak için İstanbul'a geldi. Bu kısa süreli gezisinde bize de zaman ayıran Pillet ile mimari anlayışını, aykırı tasarımlarını ve projelerini konuştuk.

Öncelikle dünyaca ünlü bir ismi Türkiye'de ağırlamak çok güzel bir şey; hoşgeldiniz... 'Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması'nda yer alma fikri nasıl doğdu?

Christophe Pillet: Teşekkürler. Türkiye'nin tasarım konusunda çok iyi bir konumda olduğuna inanıyorum. Türkiye dahil dünyanın birçok yerinde, farklı projeler gerçekleştirdim. Sürdürülebilirlik, daha iyi bir yaşam anlamına geliyor ve daha iyi bir yaşamı tasarlamak benim her zaman en değerli ilham kaynağım oldu. Bu nedenle bu yarışmada yer almak ve gençlere kendi deneyimlerimi anlatmak benim için de önemli.

Bu proje sayesinde mimarlığın genç isimleriyle bir araya geleceksiniz. Sizce bu tür projelerin en büyük faydası nedir?

Pillet: Öncelikle, küresel tasarım dünyasında yerel değerlerin, dokuların önem kazandığını görüyoruz. Gençlerin de bu değişimi yakından izleyebilmesi ve bir an önce içinde yer almaları çok önemli. Ödül töreni kapsamında düzenlenen workshop ile gençler, hem kendi ülkelerinden mimarların deneyimlerini dinleyebilecekler, hem de dünyada neler olup bittiğini görecekler. Bunun sonunda da kendi vizyonlarını oluşturacaklar.

Proje dahilinde bir workshop düzenleyeceksiniz. Bu eğitimde nelerden bahsedeceksiniz?

Pillet: Şunu söylemek isterim; tasarım benim oyun alanım. Tasarımın yeni bir dünya yaratmak anlamına geldiğine inanmıyorum. Tasarım, bilim insanları ve mühendisler tarafından yaratılan bu yeni dünyaya şekil veriyor. Tasarım, yaşadığımız çevrenin unsurlarına şekil veriyor. Hedef, insanların "daha iyi bir yaşam" beklentisini gerçeğe dönüştürmek. Bunu yaparken ben kendi adıma, yaptığım tasarımların işlevsel olduğu kadar, yalınlık taşımasını da önemsiyorum. Workshop'ta da gençlere kendi deneyimlerimi anlatacağım.

Sizin için sürdürülebilirlik kavramının en önemli tarafı nedir?

Pillet: Benim için bu kavram "hayatı nasıl daha iyi bir şekilde yaşayabiliriz" anlamına geliyor. Hayatı nasıl daha yaşanabilir, mutlu kılarız, sorusunun peşindeyim. Bana göre bunun cevabı konforu artırmak, problemleri azaltmak, karmaşıklığı azaltırken, mutluluğu yükseltmekten geçiyor. Kısacası benim yazdığım hikaye, "insanları nasıl mutlu ederim" sorusunun yanıtını arıyor ve anlatıyor.

Yarışmacılarla bir araya geleceksiniz. Size göre genç bir mimarın bilmesi gereken en önemli şey nedir?

Pillet: Gençlere tavsiyem şu; kendi vizyonunuza inanın, diğerlerinin söylediklerine fazla kulak asmayın. Uluslararası ünlü bir tasarımcısınız.

Tasarımlarınızı üretirken nelerden ilham alırsınız?

Pillet: İnsanlar ve insanların yaşama biçiminden ilham alıyorum. En büyük ilham kaynağım ise insanların daha iyi yaşamasını sağlamak. Bazen hafta sonunda veya tatilde defterime çizim yaptığımda arkadaşlarım "Bugün izinlisin, çalışmayı bırak artık" diyor. Oysa hayal gücüm dinlendiğim zamanlarda beliriveriyor. Bu anı kaçırmıyorum, kağıda kaleme sarılıyorum.

Tasarımlarınızda dikkat ettiğiniz unsurlar neler? Christophe Pillet'in imzası haline gelen çizgiler nelerdir?

Pillet: Benim için her yeni proje yeni bir başlangıç noktası... Yeni bir proje, eski bir projenin devamı niteliğinde olmaz. Geçmişte yaptıklarımı yeni bir projeye yansıtmamak için aklımı tazelemeye çalışıyorum. Projelerimin basit, açık, etkili ve seksi olmasını seviyorum.

Peki, trendlerden etkileniyor musunuz?

Pillet: Açıkçası, trendleri bilmiyorum. Modayla ilgilenmiyorum, önemsemiyorum. Moda akımlarının basın tarafından icat edilmiş kavramlar olduğuna inanıyorum. Bu nedenle modayı takip ettiğimi de söyleyemem. Bana göre yaşamımızda evrimsel bir süreç var ama bunun modayla bağı yok. Eğer bir dergi, "Bu sene kırmızı moda, onu kullanın!" derse, bundan mı etkileneceğim? Ben daha çok moda olmayan şeylerden esinleniyorum. Uzun zaman içinde devrimler sonucunda gelişen sanattan mesela. Eğer gerçekten şu an yapılan işlere bakarsanız, her şeyin bir karşıtının olduğunu; daha öncekine karşı olarak ortaya çıktığını görürsünüz.

Ürün tasarımı, iç ve dış mimari, senaryo yazarlığı ve sanat yönetmenliği gibi birçok alanda aktifsiniz. Hangisi size daha çok zevk veriyor?

Pillet: Benim için tasarım yapmak, herhangi bir çalışma alanı ile sınırlı değil. Önemli olan insanlara ne söylemeye çalıştığım, bunu nasıl söylediğim ve insanların bunu nasıl anladığıdır. Bu ister bir kaşık olsun, ister bir koltuk, ister bir otel, isterse de bir ev.

Tasarımlarınızın veya kullandığınız malzemelerin ardındaki temel bakış açınız nedir?

Pillet: Çoğu zaman insanların önünde rol modeller oluyor ve onları takip etmek istiyorlar. Bu her zaman oluyor. Mesela rönesans döneminde İtalyan ressamlar yeni bir resim tekniği ortaya attıklarında, ilk başta çok sıra dışıydı ama diğer ressamlar bunu çok beğendi ve onun bir parçası olmak istediler. Bu da içgüdüsel bir süreçtir. Ben işlerimde bundan etkilenmemeye çalışırım. Bazen istemeden ya da farkında olmadan bir yöne doğru gidiyor olsam da... Ama bu, benim stratejimi böyle oluşturduğum anlamına gelmez. Çünkü aslında benim herhangi bir stratejim yok. Amacım sıra dışı olanı bulmak değil, sıradan olanın güzelliği ve duygusallığını ortaya çıkarmak.

Tasarımlarınızın vermek istediği ortak bir mesajı var mı?

Pillet: Benim için esas olan şık bir tasarım ortaya çıkarmak değil. Aslında tüm çalışmalarımda tek bir amaç var; hikaye anlatmak. Bazen bunu bir otel tasarımında, bazen bir mobilya dizaynında, bazen de yazdığım bir senaryoda başarıyorum.

Centre Pompidou, Centre National des Arts Plastiques, Arts Decoratifs ve New York Cooper-Hewitt Museum gibi dünyaca ünlü sanat merkezlerinin koleksiyonlarında yer alıyorsunuz. Bu nasıl bir his? Başarınızı neye bağlıyorsunuz?

Pillet: Sanat, tasarım, mimari gibi farklı alanlarda çalışmalarım bulunuyor. Ben yeteneğe çok fazla inanmıyorum. Eşim, "Ne kadar şanslısın. Neye elini atsan başarıyorsun" diyor. Oysa ben çok çalışıyorum, her şeyi yeniden, yeniden yapıyorum. Aslında tasarımın merkezinde ben yokum. Ben daha çok "iyi bir çevirmen" gibiyim.

Bir marka ile işbirliği yaptığınızda projeye karar verme süreci nasıl işliyor? Alıcının fikirleri sizin için ne kadar önemli? Yer aldığınız projelerde veya çalıştığınız markaları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Pillet: Çalıştığım markanın geçmişini, imajını düşünerek tasarım yapıyorum. Trendleri umursamıyorum. Bir yönetmen ya da yazar gibi ben de bir hikaye anlatıyorum aslında. O markanın hikayesini. Bu hikayeye uygun bir tarz yakalamaya çalışıyorum. Bir yandan da gençlerin, yaşlıların, kadınların, erkeklerin, farklı milletlerin beğenilerini hesaba katıyorum.

İstanbul'a ilk gelişiniz mi? Nasıl buldunuz?

Pillet: İstanbul'a dört yıl önce gelmiştim. En sevdiğim yer kuşkusuz Galata Kulesi oldu. Benim için bu şehri efsane kılan öğelerin başında ise yemekleriniz geliyor. Bu arada Türkiye'de de projelerim oldu. Rönesans Holding için yeniden Türkiye'de ve İstanbul'da bulunacak olmak bana heyecan veriyor.

Röportaj: Bade Çakar

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.