"Yaptığım her şeye kalbimi koyuyorum"

13 yıl önce markası Mon Reve’yi kurarak cesur bir adım atan ve pozitif enerjisini takılarıyla kadınlara sunan Betina Barutçuoğlu ile bir araya geldik ve hayalini gerçekleştirirken yaşadıklarını konuştuk.

"Yaptığım her şeye kalbimi koyuyorum"

Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraflar: Garo MİLOŞYAN


13 yıl önce cesur bir karar ile aile işini bırakan ve kendi çabalarıyla hayalini, yani takı markası Mon Reve'yi kuran Betina Barutçuoğlu, Türk kadınının takıya olan bakış açısını değiştirdi diyebileceğimiz bir isim. Doğal taşlarla yarattığı birbirinden eşsiz tasarımlarıyla dikkat çeken ve her gün müşteri kitlesini arttıran Mon Reve'nin bu kadar uzun yıllardır başarısına yenilerini katmasının bir nedeni ise Betina Hanım'ın tasarıma olan aşkını ilk günkü gibi canlı tutması... Ünlü isimlerin de vazgeçilmez markalarından biri olan Mon Reve'yi konuşmak için bir araya geldiğimiz Betina Barutçuoğlu ile 13 yıl öncesine geri döndük, bitmek bilmeyen heyecanını ve gelecek planlarını konuştuk.

Mon Reve, 13 yıldır kadınların hayatına renk katıyor. İlk günlerinizi hatırlıyor musunuz?
Betina Barutçuoğlu:
İlk zamanlarımı hiç unutmuyorum. Çok heyecanlı dönemlerdi. Ben moda yönetimi okudum, ondan sonra Vakko'da deneyimim oldu ama sonra aile şirketine geçtim. Aile şirketimiz reklamcılık sektöründeydi ve hiç sevmiyordum. Bir gün gönderilecek yılbaşı paketlerini hazırlama görevini üstlendim ve o kadar keyif aldım ki babama "Ben yaratıcı bir şeyler yapacağım, burada çalışmak beni kurutuyor" dedim. Babam bana üç ay müddet verdi ve hiç maddi destek olmadı. Eğer bu üç ay içerisinde bir şey yapamazsam da aile işine geri dönecektim.

Babanız tasarıma sıcak bakmıyor muydu?
Barutçuoğlu:
Çok disiplinlidir iş konusunda, yine de çok önümü açtı ailem. Yurtdışına gidip moda okudum ki benim dönemimde bu çok da yaygın bir durum değildi. London Institute'de üç sene okudum, ailem de çok destekledi. Babamın derdi çalışıp, üretken olmamızdı her zaman...

Sonra da tasarımlarınızı yaratmaya başladınız. Takı tasarımına nasıl karar verdiniz?
Barutçuoğlu:
Önce çanta dikmeye başladım evde, çantalarımı da taşlarla süslüyordum ve bu şekilde taşlarla tanıştım. Şöyle bir çalışma tempom vardı; babam her gün beni ofise istiyordu, Kemerburgaz'daydı ofisimiz, evimiz Tarabya'daydı ve ben her gün Eminönü'ne gidiyordum. Küçük bir İstanbul turu yani (gülüyor)... Her gün kalkıp Eminönü'ne gidiyordum çünkü ne malzeme biliyorum, ne de nerede satılır biliyorum. Kolye nasıl yapılır bilmiyorum. Bütün günümü tasarım aslında. Her birinin farklı enerjisi var. Açıkçası ilk başladığımda enerjileri hakkında çok fazla farkındalığım yoktu zamanla artmaya başladı.

Tasarımlarınızı yaratırken nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
Barutçuoğlu:
Çok disiplinli saatleri olan bir meslek değil aslında tasarım. Her gün atölyeye git, otur masaya bir şey yarat olmuyor. Yapamıyorsun, ruh halinle birebir bağlantılı bir şey... Atölyeye girdiğim zaman bütün dünya kapanıyor benim için ve bütün gün orada masamda taşlar, zincirler, aletlerim ve ben başbaşayız. Tasarım nedir ne değildir zaten çok tartışmalı bir konu ama herkes bir yerlerden ilham alıyor. Kendi yorumunla yoktan var etmek büyük bir haz, bir de bunun beğenildiğini görmek daha büyük bir tatmin ve motivasyon...

Var mı size ilham kaynağı olan belli bir konu?
Barutçuoğlu
: Çok değişiyor. Ama kadınlar benim için çok büyük bir ilham kaynağı. Ben kendim de kadın olarak güçlü durmaya, cesur olmaya inanan bir insanım. Hayatımda da çok cesur adımlar attım. İşimde değil, işimde çok korkak bir insanım...

Bence markanızı yaratma konusunda oldukça cesur davranmışsınız...
Barutçuoğlu:
Yani ilk başlarken herkes cesur diyor ama o zaman kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. O adımı atmak tek yoldu benim için ama şu an ikinci mağazayı açmak, büyümek korkutuyor. O kadar büyümek istiyor muyum onu da bilmiyorum. Zaten olduğu haliyle çok büyük bir sorumluluk... Ama özel hayatımda çok cesur adımlar attım ve kadınların bu konuda her an desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Mon Reve, Türk kadınlarının takı alışkanlıklarını değiştirdi diyebilir miyiz?
Barutçuoğlu:
Evet, Mon Reve, İstanbul'daki birçok kadının takı alışkanlığını değiştiren bir marka oldu. Mesela dore rengine bir kere hiç alışık değildi Türk kadını... 2005'te ilk Nişantaşı mağazamızı açtığımızda full dore renkler vardı koleksiyonumda. Hepsinin kaplaması yurtdışında yapılıyordu ve antik doreydi, 24 ayar cart sarı rengi olmadı hiçbir zaman. O antik kaplamayı bile insanlar hep yadırgardı. "Sarı alacaksam altın alırım kuyumcudan" diyen çok müşteri vardı. Ama sonra hepsi alıştı.

İnsanlara yeni bir şeyi alıştırmak gerçekten çok büyük zorluk...
Barutçuoğlu:
Bu süreci birebir yaşadım ancak bunu tabii biz tek başımıza yapmadık. Modanın getirdiği bir akım da oldu. Birçok dünya markası takıya önem vermeye başladı. Biz de sadece insanlar için aradıklarını bulabilecekleri, yeniliklere cesaret edebilecekleri bir marka olarak bulunduk. Medyada çıkmak, ünlülerin kullanması, Beymen gibi bir markada 10 sene boyunca satış yapmak çok büyük bir artı kazandırdı.

Yeni koleksiyon hazırlayacağınız zaman nasıl bir dönemin içine giriyorsunuz? Kendinizi nasıl dolduruyorsunuz?
Barutçuoğlu:
Koleksiyonu hazırlama süreci çok değişiyor. Bazen bir haftada bütün koleksiyon çıkıyor, bazen de bir ayda çok zor hazırlıyorum. İşte ilham dediğiniz şey -ilham mıdır ismi onu da bilmiyorum- değişik bir enerji doluyor içime ve onu bir şeye aktarmam gerekiyor. Benim hissettiğim bu genellikle, mesela bu hafta oturdum masama malzemeler bana baktı, ben onlara baktım (gülüyor). O yüzden kalktım. Üstüne de gitmiyorum, uzak kaldığım zaman doluyorum çünkü. Dediğim gibi hep cesur kadın örneği var bir de. Bazen "Betina uç! Satış fiyatını düşünme, ağırlığını düşünme... Hiçbir şey düşünme, içinden ne geliyorsa onu yap" diyorum ve inanır mısınız? O yaptığım parçalar her zaman en hit parçalar oldu. Çünkü kadınlar değişik ve farklı bir şeyi kendilerinde özgünleştirmekten büyük bir zevk alıyorlar. Biz bu kış Burcu Esmersoy'a bir kolye tasarladık, o kolyeyi de bu şekilde tasarladım. Tahmin etmediğim bir ilgi gördüm. Eskiden insanlar takıyla farklılaşmaktan korkuyorlardı... Şimdi ise 80 liraya gece elbisesi alıp, bizden aldığı takıyla kıyafeti farklılaştıran müşterilerimiz var.

Ünlü isimlerle de çok çalışıyorsunuz. En çok kimler sizi tercih ediyor?
Barutçuoğlu
: Çok fazla çalıştığımız ünlü isim ve dizi var. En son çalıştığımız ve şimdilik aklıma gelen isimler, Burcu Esmersoy, Fahriye Evcen, Ayşe Kucuroğlu, Burçin Terzioğlu...

Tasarımlar direkt sizden mi çıkıyor yoksa çalıştığınız bir ekip var mı?
Barutçuoğlu:
Atölyede bir ekibim var ama ilk parçayı her zaman ben yapıyorum, onlar çoğaltıyor. Koleksiyon benden çıkıyor, çıkmazsa olmuyor çünkü. Göz müdür bilmiyorum ama en ufacık detay bütün havasını değiştiriyor o takının. Bazen arıyorum çok basic bir takı yapın diyorum ama olmuyor. Benim yapmam gerek. Ama zaten ben şeyi anlamıyorum; benden çıkmıyorsa o takı benim markam olmaz ki. Belki de hala tasarımdan çok büyük bir haz almamdan dolayı bu düşüncem.

Yurtdışında açılmayı veya yeni mağaza açmayı düşünüyor musunuz?
Barutçuoğlu:
İstinyePark'taki mağazamız büyüyor. Mağazada olmaya önem veriyorum. Çünkü yaptığım her şeye kalbimi koyuyorum. Çok yayıldığında o butik konsept kaçıyor. Ben gelen müşteriyi tanıyorum. Burada durmazsam onları tanıyamam ve o müşteriyi tanımak, isteğini görmek de ilham kaynağı olabiliyor. Hedefimiz yurtdışına açılmak. Şimdi ürünlerimizi Amerika'ya gönderdik, oradaki bazı fuarlarda sergilenecek. İnternet sitemizi açıyoruz. İnşallah online satışımız başladığında çok büyük bir ses getirecek. Çok talep görüyoruz çünkü... Sosyal medyadan çok talep oluyor. Şimdilik Arap ülkeleri ve Avrupa'ya gönderdiğimiz müşterilerimiz var. Dizilerden çok tanıyorlar bizi. İkinci mağazayı çok düşündük ama cesaret edemiyorum açıkçası...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.