"Kendimi şapkalarımla ifade ediyorum"

İngiltere' de moda dünyasında, kısa sürede adını duyuran Merve Bayındır, eğlenceli ve hayal gücünü zorlayan şapkalarını arkasında yatan tutkusunu ve ilhamını Şamdan Plus'a anlattı.

"Kendimi şapkalarımla ifade ediyorum"

Röportaj: Bade ÇAKAR

Fotoğraflar: Sarper KESİM

Hayalleri süsleyen şapkaların yaratıcısı Merve Bayındır, bir stilde zarafeti yansıtan detayı kadınlara sunuyor. 2011'de Türkiye'de kurduğu ve daha sonra şapkanın anavatanı İngiltere'ye markasını taşıyan Bayındır, girmesi çok zor ve büyük bir onur sayıldığı Royal Ascots Guide 2017 kitapçığında tasarımıyla geçtiğimiz yıl yer alarak, iddiasını da ortaya koydu. Farklı ve gerçekten de pozitif bir yaşam enerjisine sahip, belki de rengarenk, görünce içinizi açan şapkaları yaratmasının arkasındaki etki de bu enerjisi. Merve Bayındır ile tasarımlarının arkasında yatan tutkusunu ve yeni koleksiyonunu konuşmak için bir araya geldik.

Markanızı 2011'de kurdunuz. Nasıl geçti bu 7 yıl sizin için?
Çok heyecanlı, inişli çıkışlı roller-coaster kıvamlı. Zorlu bir süreç marka olmak, ama değer mi diye sorarsanız emek verdiğiniz her şey gibi bu da çok güzel. Ben bu işin eğitimini almadım, bu tasarımcılar arasında kabulünüzü zorlaştırıyor. Bir de Türkiye'de şapka unutulmuştu, şapka tasarımcısı olarak kendinizi kabul ettirmek, sonra İngiltere'ye gelip yeniden başlamak... Türkiye'de isim olmak, sizi burada isim yapmıyor. Ama çalışınca, isteyince her şey oluyor. Annem hep arkamda oldu, markanın hem maddi, hem manevi ortağı beni büyüttüğü gibi onu da büyüttü. Hedeflerimiz de hep yukarda oldu. Bence koyduğunuz hedef çok önemli, hedefler yüksek olursa düştüğünüzde daha bir kolay kalkıyorsunuz bence.

Psikoloji eğitimi almışsınız ama tasarım yönünüz ağır basmış. Anneniniz endüstri mühendisi, babanız da iç mimar, acaba onlardan gelen bir tutku mu yaratmak?
Sadece o da değil anneannem terziydi, bir dedem resim yapar, diğeri şiir okurdu. Yani biz de yaratma hep vardı, bir de yapılmış, yaratılmış, emek verilmiş her şeye saygı gösterme... Her şeye sahip olarak büyümedim. Barbie evi istedik, "Kendin yap" dendi, yeni bir elbisesi yerine minik dikiş makinesi aldılar. Çocukken bozuluyorsunuz bunlara, anlamıyorsunuz çoğunu ama büyüyünce nasıl bir yer etmiş içinize o zaman fark ediyorsunuz. Boşuna dememişler ağaç yaşken eğilir diye. Dolayısıyla yetenek veya tutku tek başına var olamaz, bir temel gerekir o temeli çok iyi vermişler, dolayısıyla da bir noktada çıkmış, şimdi uçuyor.

Markanızı ilk Türkiye'de kurdunuz. Londra seçiminizin nedeni neydi?
Herkes gibi insan önce kendi evinde başlıyor bir şeylere. Türkiye'de başladık ama şapkanın ana merkezi Londra zaten. Biz malzemelerimizin çoğunu İngiltere ve Avusturalya'dan getirtiyorduk. Şu anda dünya da sayılı ahşap şapka kalıpçısı var ve bunlarda bir iki tanesi çok iyi. Biri Paris'te yaşayan bir bey ki geçen sene emekliye ayrıldı. Diğeri İngiltere'de aile olarak 1800'lü yıllardan beri şapka kalıbı yapıyorlar. Bugün Phillip Treacy'den, Stephen Jones'a kadar bütün iyi şapka tasarımcıları onlarla çalışıyor. Bizde 6 senedir çalışıyoruz. Türkiye'den bazı detaylar zorlayıcı olmaya başladı. Bir de markamız Türkiye'de çok iyi bir yere geldi, yarışacak kimse yoktu. Ben bu markayı ilk kurduğum gün dünya markası olmak istediğimi, en iyi isimleri sollamak istediğimi söyledim. Daha yolum olabilir ama bunu yapmak için onların olduğu yerde olmanız gerekiyor. İşte bu yüzünden markamızı hem hayranı olduğum, hem geçmek istediğim iki ismin olduğu yere taşıdık.

Şapkadan önce giyim tasarımı yapıyormuşsunuz sonra şapkaya geçmişsiniz. Sizi şapkaya çeken ne oldu?
Aslında ben şapkaya tamamen eğlence olarak başladım. Annem Yasemin Bayındır ile L'appart PR'ın sahibi Feride Tansuğ beni bu işe itti. Benim açımdan şapka daha çok kumaştan heykel çalışmak gibiydi. Yani kafanızda üç boyutlu bir tasarım var ve onu inşa ediyorsunuz. Detaylarını keşfettikçe, tekniklerimi geliştirip, yeni teknikler yarattıkça şapkada daha özgür hissettim kendimi, bir de bağımsız. Şapka yıkanmadan giyilen bir ürün olduğu için istediğin her şeyi kullanabiliyorsunuz. İşin püf noktası kafadaki denge. Bir de büyük zarafet bence, hep şapkaya aşıktım.

Sizin stilinizde şapkanın yeri nedir?
Şapkalar, pırlantasız modern taçlar. Moda bir döngüye girdi. Daha fazla tarzı kapsayan ve her şeyin giyilebileceği bir dönemdeyiz. Detaylar sizi farklı kılıyor. İşte şapka bu farkı yaratan detay. Şapka kıyafetin bütünleyicisidir ve onun olmadığı her look biraz eksiktir bana göre. Genelde düz giyinirim, kendimi şapkalarımla ifade ediyorum, başka hanımlara da tavsiyem bunu denemeleri, çünkü şapka kişinin duruşunu değiştirdiği gibi insanların da size karşı duruşunu değiştirecek kadar kuvvetli bir parça.

Şapka tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?
Her sezon değişiyor. Mesela şu anda satışta olan kış koleksiyonumu Dali'nin resimlerindeki elementlerden almıştık, ama 2018 yaz koleksiyonu 1950'lerin ikon kadınlarından esinlenilmiş bir koleksiyon. Aslında o sezonki ruh halimi en iyi yansıtan neyse o beni çekiyor sanırım. Mesela bu 2018 yaz koleksiyonuma kadar daha geometrik ve mimari şeylere yöneliyordum, oysa bu yaz ve önümüz kışta el yapımı çiçeklerin olduğu çok daha soft ve kadınsı bir koleksiyonla karşınıza çıkıyorum. Sanırım ruhum en büyük ilhamım...

Yeni koleksiyonunuzda neler dikkat çekiyor?
Çiçekler, çiçekler ve gene çiçekler... Ben içimi yansıttım ve sanırım içimde hep bir şeylerin savaşını veren, arada kendini aramayı unutmuş bir kadın vardı. Olmak istediğim kadın bu sene kimdi, kimin kadınsılığı hoşuma gidiyordu filan derken Facebook'da dönemlerin ikon kadınları diye bir videoya rastladım. Bir anda 50'lere takıldım. 50'ler olmak istediğim feminen kadını çok güzel yansıtıyor. Seksi, zarif, elegan, masum bir hazırlık hali... Koleksiyonumu 4 kadına böldüm; Marilyn Monroe, Audrey Hepburn, Elizabeth Taylor ve Grace Kelly'den ilham aldım. Çok çiçekli, inanılmaz romantik, her kadının içinde kendine ait bir parça bulabileceği bir koleksiyon. Hatta sanırım en iyi koleksiyonlarımızdan biri...

İngiltere'de kraliyetten dolayı da şapka önemli bir yer tutuyor. 'Royal Ascots Guide 2017'de tasarımlarınızla yer aldınız. Nasıl bir histi bu sizin için?
Çok heyecan verici bir olaydı. Gerçekten girmesi çok zor olan, seçilmenizin büyük bir onur olduğu bir kitapçık bu. İngiltere'de hazırladığımız ilk koleksiyondan bir parçayla buraya girmemiz bizim için çok büyük bir mutluluk bir de gerçekleşen bir hayaldi. Daha heyecan verici kısmı; aldığımız bir duyuma göre 2018 guide'da iki şapkamızı görme şansımız olacak... Heyecanla bekliyoruz. Tasarımlarımıza ilgi beklediğimizin çok daha üstünde. Ne de olsa burada yeni bir markayız bir buçuk sene içerisinde kat ettiğimiz yola bazen biz bile inanamıyoruz. Geçen sezonki London Fashion Week sırasında çok iyi geri dönüşler aldık. Buradaki bir çok şapkacıdan farklı olarak biz çiçeğimizden renklerimizi her şeyi kendi atölyemizin içinde el yapımı yapıyoruz. Bu çok kıymetli ve zor bulunan bir şey. Detaylara gösterdiğimiz özen de sanırım bize olumlu olarak geri dönüyor diyebiliriz.

Kişiye özel tasarımlar da yapıyorsunuz. Müşteri ile birebir iletişimde olmak sizin için nasıl bir deneyim? Farklı bir anınız var mı?
Muhteşem diyebilirim. Bir kere müşterilerimin her biri yeni bir macera ve onların hayalini gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla farklı bir iletişim noktasına geliniyor. O kadar çok güzel anım var ki hangisini anlatacağımı bilemediğim bir soru bu. Birini anlatsam diğeri kırılır gibi geliyor. Ama bir müşterimin eşi beni çok güldürmüştü. Hanımefendinin şapkasını onun istediğinden biraz daha yüksek bırakmıştım ve kendisi çok abartı olduğunu düşünüyordu. Son provada bize katılan eşi; bu şapkanın hakkı budur niye çekiniyorsun ki diyerek konuyu çok net ve ciddi bir şekilde noktalamıştı. Çok hoşuma gitmişti. Bir de Türkiye'deki showroom'umda son ağırladığım müşterilerim beni sarılarak hediyelerle uğurlamışlardı... Londra'ya taşındıktan sonra Türkiye'den müşteri sayımı artmış olması sanırım diğer müşterilerimle olan bağımdan ileri geliyor, ne kadar şanslıyım hala hemen hemen bütün müşterilerim arar sorar sipariş verir. Çoğuyla aynı şekilde devam ediyor olabilmek aslında ne kadar kuvvetli bir bağımız olduğunun işareti.

Gelecek için hayalleriniz ve planlarınız neler?
İlk gün neyse hala onlar, dünyada şapka denince akla gelen isim olabilmek, Stephen Jones'dan Dior Şapka Atölyesi'nin anahtarlarını devralmak, Phillip Treacy ile yarışabilecek noktaya gelmek, kraliyet mührünü alabilmek (bunun için kraliyet ailesine şapka yapıyor olmanız gerekiyor)... Kısaca amacım; bu işte aranan isim olabilmek...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.