“Mutfağımızla ön plandayız”

Üç girişimci kadının ortaklığıyla Rumeli Hisarı sahilinde açılan Köprüaltı adlı restoranın güzel patroniçeleriyle bir araya geldik ve yola çıkış hikayelerini dinledik.

“Mutfağımızla ön plandayız”

Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Betül YAZICIOĞLU

Kadınların elinin değdiği her iş hiç şüphesiz farkını ortaya koyar. Köprüaltı'nda ise Gül Etker, Şehnaz Vardar ve Saadet Erdoğan adlı üç kadının becerisi, vizyonu ve heyecanı var. Nisan ayında Rumelihisarı'nda kapılarını açan Köprüaltı, Türk mutfağının klasiklerini kendine özgü dokunuşlarıyla keyiflendiren, yalın, sade ve bir o kadar da eğlenceli bir mekan olarak tasarlanmış. Öğlen 12.00'da açılan mekan gece 01.00'da kapanıyor. Müzikleri Türkçe ve Yunanca ağırlıklı. Üç kadın ortak Gül Etker, Şehnaz Vardar ve Saadet Erdoğan ile buluşarak keyifli bir röportaj yaptık.

Öncelikle sizleri tanıyalım.
Gül Etker: Bu sektörde 25. yılım. İlk olarak Bodrum Gümüşlük'te Karaf 'ı açmıştım ve daha sonra Ankara Karaf, Nişantaşı Niş ve Reina'da G by Karaf olarak devam ettim. 2005-2015 yılları arasında değişik sektörlerde mutfak danışmanlığı yaptım. 2015 yılında Kiss The Frog'u açtım. 2018 yılında da ortaklarım ile Köprüaltı hayata geçti.
Şehnaz Vardar: 1991 yılında Fly inn diye bir bar vardı onu işletmiştim. Ardından unlu mamüller sektöründe bir marka yarattık. Sonrasında sektöre ara verdim ve Saadet ile birlikte bahsettiği yat dekorasyon firması Out of the Box'ı kurduk. Şimdi de üç ortak olarak Köprüaltı'nı hayata geçirdik.
Saadet Erdoğan: Sağlık sektöründe 20 yıl çalıştım, medikal ürünler üretip satıyorduk. Şehnaz Vardar ile birlikte Out of the Box adlı yat dekorasyon firmasını kurduk. Ardından yollarımız Gül ile kesişince restoran işine girdik.

Yollarınız nasıl keşişti?
Ş. Vardar: Biz Ankaralıyız ve Gül ile Ankara Koleji'nden çocukluk arkadaşıyız. Görüşüyorduk arkadaş olarak ama iş olarak bir araya gelmemiz 2018 yılına denk geldi.
S. Erdoğan: Ben gelin kontenjanından onlarla tanışıyorum, eşim Gül ve Şehnaz'ın arkadaşlarıydı.
G. Etker: Kiss The Frog alan olarak çok büyüktü ve geçen yılla birlikte başlayan meyhane trendi dikkatimi çekti. Sonrasında dükkanı ikiye bölmeye karar verdim. Kiss The Frog başka bir konsept ve ben meyhane işine de burnumu sokmak istedim. Kızlarla bu fikrimi paylaştığımda onlar da hadi, hep beraber yapalım dedi.

Adına nasıl karar verdiniz?
Ş. Vardar: Köprüaltı'nda olduğumuz için bu isme karar verdik.
G. Etker: Biz Ankaralı olduğumuz için herhangi bir köprünün altı bizim için 'köprüaltı' adıyla anılmalı.
S. Erdoğan: Hem o sebepler hem de aslında köprüaltı demek bir meyhane kültürünü ifade ediyor. Biz de ismi koyarken ucuna 'meyhane' eklemek istemedik. Öyle isim olsun ki ne olduğunu anlatsın dedik. Dolayısıyla mekanı anlatan bir isim oldu.

Nisan 2018'te açıldı. Nasıl gidiyor?
G. Etker: Çok güzel gidiyor. Gelenler çok mutlu ayrılıyor ve bizim için en önemli gösterge de bu. Keyifli müşterilerimiz var.

Müşterileriniz genellikle kadınlardan mı oluşuyor?
G. Etker: Kadın müşterilerimiz çok var. Her yaş grubundan da var, erkek müşterilerimiz de var tabii ki. 20 yaş ve üzeri de geliyor, 65 yaş üstü de.
S. Erdoğan: Çok kadın kadın eğlenmeye gelinen bir yer gibi değil.
Ş. Vardar: Bazen çok fazla kadın masası oluyor bazen erkek ağırlıklı, değişiyor aslında.
S. Erdoğan: Yeni nesil meyhaneler gibi değiliz. Yani şöyle ki; "İşte şu saatte müzik yükselir, şu saatte dans olur" gibi değiliz. Bazı geceler sohbet ile geçiyor.

Nedir sizin sektöre getirdiğiniz farklılık?
G. Etker: Bizim en büyük farklılığımız diğer meyhanelere kıyasla iddialı bir mutfağımızın olması. Lezzet ve porsiyon olarak farklıyız. Meze ile öne çıkan değil bayağı iyi yemek yenilen bir yer burası. Müziğimiz de çok özel. Yeni nesil meyhane kültürü gibi değil iyi müzik çalıyoruz.

Dekorasyondan bahsedelim, modern ve bir o kadar da eğlenceli bir mekan olmuş.
Ş. Vardar: Evet. Mimar Deniz Akkoca ile birlikte çalıştık. Yalın, sade bir mekan olmasına özen gösterdik. Duvarlarda kullandığımız Art Work tasarımları teyzemin kızı Zübeyde Arda'nın imzasını taşıyor. Onun tasarımları dükkana çok renk kattı.
S. Erdoğan: Mekan, gelenlere huzurlu hissettirsin istedik. Modern, eğlenceli ve renkli bir mekan oldu.
G. Etker: 'Sıkıntı yok' mottomuz. Duvarda da gördüğünüz gibi... Hem de oranın bir fotoğraf köşesi gibi olmasını düşündük.

Mutfakta neler öne çıkıyor? Mönünüz de mekan gibi eğlenceli hazırlanmış.
G. Etker: Yine tabii ki meze kültürü var, ortaya gelen paylaşımlık. Onun dışında burası bir lokanta gibi hizmet veriyor. Mesela bir kaburga yemeği yapıyoruz, o yemeğimizi yiyen birkaç kişi "Bu yemek Michelin'e gider" dedi. Domatesli mücverimiz çok özel bir tat oldu, ben onu Santorini Adası'nda yemiştim oranın spesiyallerinden biri.
Ş. Vardar: Bir tane Girit ezmesine benzeyen yeşil peynirimiz var çok beğenildi. Yaprak ciğerimiz çok başarılı. Tahin helvalı suflemiz, kavrulmuş bademli irmik helvamız var, çok lezzetli.
S. Erdoğan: Sakanakimiz o kadar başarılı oldu ki çoğu Yunan Adası'ndan daha iyiyiz diyebiliriz. Ahtapot lahmacunumuz var bunun yanında etli yaprak sarmamız da var. Ekmeğimizi, yoğurdumuzu da kendimiz yapıyoruz.
G. Etker: Bunların yanı sıra sizin de dediğiniz gibi oyuncaklı ve eğlenceli bir mönümüz var. 'Bugün ne ot var' yazdık mesela... Bir de mönüde şöyle yazar; "Mutfağımızın yaratıcılığına göre her şey değişebilir, garsonunuzdan bilgi alın." Her şey günlük olarak, taze taze hazırlanıyor. Mesela ben manavda o gün bir şey gördüm, beğendim o gün onu mutfağa hazırlatabiliyorum.
Ş. Vardar: Karşımız deniz ve çok avantajlıyız, balıkçılar balık tutuyor. Balıklar mutfağımıza hoplaya, zıplaya, denizden taze taze geliyor.

Eğlence konseptiniz nedir?
Ş. Vardar: Müziklerimiz Yunan ve Türk müziklerinden oluşuyor, karışık çalıyoruz. Pazar, pazartesi hariç her gün DJ performansı var. Rakı, Türkçe müzik konsepti çok yaygın. Türkçe müziklerle çok eğleniliyor. Yemekten sonra çok fazla dans eden de oluyor. Ama belli bir saatte dans başlar, biter, masalar kalkar gibi bir konseptimiz yok. Kısacası 'Sıkıntı yok'.

Sıkıntı yok mottonuz nereden geliyor?
Ş. Vardar: Hayatta her şey hallolur, çözülür.
S. Erdoğan: Canımızı sıkmayalım, çözeriz her şeyi.

Üç ortak olmak nasıl bir şey. Aranızdaki iş bölümü nasıl oluyor?
S. Erdoğan: Üç ortak olmak güzel bir şey. İki kişi olunca daha zor olabiliyor karar almak ama üçüncü ortak olunca mutlaka bir fikir sıyrılıyor. Eşim hep der ki tek sayılı ortaklıklar yapacaksın.
Ş. Vardar: Çok renkli oluyor. Gül daha çok mutfakla ilgili tabii ki ama fikirlere de açık. İş olarak herkes her işi yapıyor.
G. Etker: Benim için çok farklı ve güzel oldu. Öncesinde hep tek olduğum için tek başıma monolog yapıyordum. Böyle çok iyi oldu sonuçta üç kişi ile daha iyiye gidebiliyor.

Gül Hanım Kiss The Frog müdavimleri buraya da geliyor mu?
G. Etker: Evet, ilk olarak öyle oldu zaten. Çünkü burası mekan olarak ayağı alışmış bir müşteri kitlesini içinde barındırıyor. Ama hiç oraya gitmeyip ilk olarak buraya gelen bir kitle de var.

İşin başında duran kim oluyor?
G. Etker: Ben burada yaşıyorum gibi bir şey. Bu sektörün böyle başarılı olacağına inanıyorum. Burada iki mekana da hakimim, orada elimde şampanya kadehi burada rakı kadehi oluyor.
Ş. Vardar: Başında durmazsan bu iş hiç başarılı olmaz. İşin başında olduğumuz halde gözümüzden kaçan şeyler olabiliyor.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.