Aslı Çelik Hatemi: “Hiçbir davayı kaybetmedim''

Başarılı, güzel ve işini severek yapan ünlü avukat Aslı Çelik Hatemi ile Nişantaşı’ndaki bürosunda bir araya gelerek, iş ve özel hayatına dair merak ettiklerimizi sorduğumuz keyifli bir söyleşi yaptık.

Aslı Çelik Hatemi: “Hiçbir davayı kaybetmedim''

RÖPORTAJ: GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: CENGİZ DİKBAŞ
SAÇ&MAKYAJ: TAYFUN İLTİZ /ERDEM KIRAMER NİŞANTAŞI

Nişantaşı'nda yüksek tavanlı, soft renklerin ve sade detayların hakim olduğu avukatlık bürosuna girerken, ciddi, güçlü ve kuralları olan bir kadın ile karşılaşmayı bekliyordum. Evet, çok güçlü bir kadın ile tanıştım ancak bu görüntünün altında bir o kadar da naif, alımlı, sakin ve kendinden emin bir kadın vardı... Zeki, güzel ve başarılı avukat Aslı Çelik Hatemi ile 8 ay önce taşındığı yeni bürosunda buluşarak özel bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdik ve iş hayatındaki başarısı başlayarak özel hayatına kadar uzanan samimi bir röportaj gerçekleştirdik.

Aslı Hanım başarılı bir avukatsınız, size başarıyı getiren etmenler nelerdir?
En önemlisi bence sevdiğiniz işi yapmak. İnsan sevdiği işi yapınca başarı kaçınılmazdır ve bu her meslek grubu için geçerli.

Avukatlık mesleği gerçekten sevilebiliyor mu?
Ben gerçekten çok seviyorum (gülüyor). Bizim ailede baba tarafımda hukukçu çok var. Bu mesleğin içine doğduğum için hukuk okumayı çok istedim. Biz 30 kuzeniz, hukuku seçen tek kişi benim. İsteyerek okudum ve işimi severek yapıyorum. Bunu bana çok soruyorlar, çünkü avukatlık antipatik bir meslek gibi geliyor insanlara. Şöyle bir durum var ki; avukata başvuran insanlar bir umutla ve son çare olarak geliyorlar ve bizi de bir umut kapısı, içinde bulunduğu durumdan kurtaracak tek kişi olarak görüyor. Ben de elimden geldiğince her şeyi yapıyorum ve iş bitince elde ettiğimiz başarı, kazanma duygusu var ya; o duygu inanılmaz güzel... Tabii ki zor bir meslek.

Nedir zor yanları size göre?
Adalet sistemimiz biz avukatların ve tabii ki müvekkillerin işini zorluyor çünkü yargılama süreçleri çok uzun sürüyor. Mesela boşanma davası anlaşmalı değil ise 4.5 yıl sürebiliyor; açılan dosya hiç kapanamıyor, hele bir de çocuklar var ise daha da uzuyor. Bana gelen insan keyif için gelmiyor, derdiyle geliyor. Benim telefonum 24 saat açıktır çünkü müvekkillerimle kontakta olurum. Mesela gece beni ağlayarak arayan müvekkilime de destek olurum.

Şimdiye kadar hiç dava kaybettiniz mi?
Bugüne kadar Allah'a şükür hiçbir davayı kaybetmedim. İnşallah bundan sonra da olmaz (gülüyor).

Nasıl hep kazanıyorsunuz diye sormadan geçemeyeceğim.
En önemlisi inanmadığım hiçbir davayı almam. En net kuralım buraya gelen insan kesinlikle mağdur olmalı; erkek ya da kadın fark etmez. 'Mağdur' ile anlatmak istediğim; kişinin hukuken savunulmaya değer bir hakkı olmalı. Minareyi çalana kılıf uydurmadım, uydurmam da.

Bunu biraz daha açabilir miyiz?
Mesela; erkek ya da kadın bana geliyor ve diyor ki "Aslı Hanım ben evliyim ama başka birine aşık oldum; bu işi anlaşmalı bir şekilde, kimsenin hakkını yemeden bitirelim." Evet, bu kişinin davasını alırım. Ama kişi, her türlü kötülüğü yapmış eşine ve bana gelmiş çare arıyor; ben bu noktada "Kusura bakmayın" derim ve o kişinin avukatlığını yapmam.

Siz de boşanmış ve boşanırken zor konularla uğraşmış biri olarak duygusal yaklaştığınız oluyor mu?
Ben ona duygusallık demiyorum, empati yapıyorum. Evet, benim de başımdan böyle şeyler geçti, ben de evlendim, ben de boşandım. Çok sıkıntılı bir süreçti. O yüzden o süreçleri ben de geçirdiğim için çok daha iyi anlıyorum o konulardan geçen kadınları. Boşanmanın her türlüsü çok travmatiktir.

Ama bazen özellikle son yıllarda medyada da çok gördük; güle oynaya boşanan çiftler var.
Evet, öyle görünüyor ama asla öyle bir şey yok. O sadece kişinin bazı şeyleri bastırması için dışarıya verdiği imaj. Boşanmanın en iyisi bile çok travmatiktir. Çünkü bir şeyi bitirmek, yıkmak hiç kolay değil. Ben öyle düşünüyorum, kendimde de yaşadım, müvekkillerimde de görüyorum.

Boşanmalar son yıllarda çok arttı. Sizce neden?
Çünkü etrafta herkesi uyaran çok fazla şey var; Instagram denen bir bela var. Instagram'ın bitirdiği o kadar çok evlilik var ki! Çünkü bu platformda hiç tanımadığın bir insanla mesajlaşabiliyor, görüşmeyi ilerletebiliyorsunuz. İki hafta önce bir kadın bana geldi, bayağı da bilindik bir aile, kocasını yakalamış. Boşanmak istiyor.

Sizin bu konuya bakış açınız nedir?
Bu da bir aldatma şeklidir.

Şöyle ki bırakın sosyal medyada flörtleşmeyi, başka birçok şeye göz yuman ve evliliğini sürdüren kadınlar var.
Şimdi Gülçincim; iki tip kadın var. Ne olursa olsun evliliğini bir statü olarak görerek asla ve asla bu statüyü bırakmama üzerine kurulmuş sistemi tercih eden kadınlar var. Onların bakış açısı şöyle, "Kocam beni aldatsın, her şeyi yapsın ama benim hayat standartımı devam ettirsin." Bir de hiçbir şeye göz yummayan kadınlar ya da erkekler var. Bu bir seçim... Bana bazen soruyorlar "Aslı Hanım siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız?" Bu çok yanlış bir soru. Benim bu konudaki tepkim, duruşum zaten ortada. Sadakatsizlik ve şiddet benim asla tölero edemeyeceğim davalardır.

Şöyle de bir gerçek var; kadınlar ekonomik, toplum baskısı, aile korkusu gibi nedenlerden dolayı boşanamıyor. Bununla ilgili olarak neler yapılabilir?
Barolarımız maddi durumu olmayan kadınlara avukat tahsis ediyor. Avukatlar boşanma davalarına bakıyor ama bence çok yetersiz... Dediğiniz gibi şiddet gören, aldatılan o kadar çok kadın var ki ancak parasızlık ya da diğer nedenlerle boşanamıyor. Hiçbir iş yapmamış, ekonomik gücü yok, aile destek değil. Boşanma hala ülkemizde bir tabu ne yazık ki. "Kadın gelinlikle çıktıysa eve ancak kefeniyle gelir" bakış açısı ne yazık ki çok yaygın. Bu konuda da Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na çok iş düşüyor.

Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerden çıktıktan sonra durum daha da vahimleşiyordur...
Büyükşehirlerden çıkınca kadınların oralarda çok daha mağdur olduğunu görüyorsunuz. Ben Anadolu'ya mutlaka gidiyorum kadınlarımıza bilgi vermek, haklarını öğretmek için. Biraz iş yoğunluğum azaldığı zaman periyodik olarak Anadolu'daki şehirlere giderek kadın ve hukuk başlığı altında çalışmalar yapmak istiyorum.

Bir kadın olarak hukuk sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yargılamalar uzun sürüyor fakat Medeni Kanun gerçekten de mağdur edilenin yanında duruyor. Kadın- erkek diye ayırmayalım, çünkü inanın kadın kadar mağdur erkekler de var. Şöyle söyleyeyim kadınların zina yaparken yakalanma oranı ile erkeklerin yakalanma oranı arasında uçurum var. Kadınlar daha organize ve o kadar sessiz ve derinden gidiyorlar ki yıllarca anlaşılmadan, yakalanmayan kadınlar var. Bence bizim Medeni Kanunu'muz iyi, mağdurun yanında duruyor.

Aslı Hanım çok güçlü bir karakteriniz var. Bu güçlü karakterin altında nasıl bir 'Aslı' var merak ediyorum? Hep böyle güçlü müsünüz?
Çok güzel bir soru oldu (gülüyor). Çok kırılgan, duygusal bir kadın var. Herkesten aldığım tepki bu "Aslı çok güçlüsün." Evet, güçlüyüm, iş hayatında güçlü olarak tanımlanabilirim ve güçlü durmak zorundayım. Çünkü ben 40 yaşında bir kadınım; kariyeri için elinden geleni yapan, çalışmaya çalışan bir kadınım. Dolayısıyla ben bir hedefim. O yüzden bazı konularda güçlü durmam gerekiyor. Ama bunların ötesinde iç dünyam ve arka tarafım var. Bir anneyim, iki çocuğum var, özel hayatım var. İnsanlar benden özel hayatımda da güçlü durmamı bekliyorlar. Özel hayatımda bu kadar güçlü olmayı aslında istemiyorum.

Özel hayatınızda nasılsınız?
Orada yaşımın gerektirdiği bir kadınım, anneyim. Ben de dostlarıma, arkadaşlarıma sırtımı dayayarak, güvenerek "Oh be!" diyebileceğim bir alan istiyorum. Ailem, yakın arkadaşlarım da dahil benden güçlü durmamı, her konuda mükemmel olmamı bekliyorlar.

Oluyor mu?
Her konuda mükemmel olamıyorum tabii ki ve olmak da istemiyorum. İş hayatı ve özel hayat bambaşka bir dünya. Zaten çok sıkıcı olmaz mı sürekli dominant bir kadın olarak dolaşmak? Ayrıca benim öyle bir karakterim de yok. Ben işyerinde çok başka bir insan oluyorum ama özel hayatımda duygusalım, naifim...

Kırıldığınız noktalar var mı?
Olmaz mı hem de çok! Bir de eskiden insanlara kırıldığımı söyleyemezdim şimdi söylüyorum. Bence herkes aynı şeyi yapmalı. Biriktirmek hiç iyi bir şey değil. Zamanında çok biriktirdim kırgınlıklarımı, insanın sağlığı bozuluyor. İnsanın sağlığı bozuluyor ve buna hiç kimse için gerek yok. Sanırım 40 yaşıma girdikten sonra böyle oldum.

40'lı yaşlarınız hoşgeldi o zaman! Bir dönüşüm mü yaşadınız?
Daha çok yeni girdim, henüz adapte olamadım (gülüyor). Yaş aldıkça, tecrübelerin arttıkça her türlü başka oluyorsunuz, fiziken, ruhen, beynen. Tabii ki dönüşüm yaşadım. Birbiriyle bağlantılı aslında sadece yaş ile değil. İnsan kariyeriyle değişiyor, boşanıyor değişiyor, anne oluyor değişiyor, büyük bir darbe yiyor değişiyor. Ben de değişime çok açık bir insanım, asla direnmem. Zaten herkes çok dobra bir insan olduğumu söylerdi her zaman, bu huyum iyice zirve yaptı bu yaşlarda (gülüyor). Ama ben bu durumdan çok memnunum ve herkese de tavsiye ediyorum.

Nasıl bir annesiniz Aslı Hanım?
İki çocuğum var; oğlum Emir 12, kızım Zeynep 10 yaşında. Çocuklarım hayatımın merkezi. Her şeyi önce onlar için yapıyorum, tabii ki kendim için de yapıyorum. Çok güzel bir şey çocuk sahibi olmak... 27 yaşında anne oldum ve 17 ay sonra kızımı doğurdum. İkisini arka arkaya bilinçli bir şekilde doğurdum çünkü işe de çok ara vermek istemiyordum.

Başarılı bir kariyer ve iki çocuk annesi olmak, zor oldu mu?
Zor oldu tabii ki ama büyüdüler. Bir de boşanma sürecinde iken çocuklarımız ufaktı. Atlattık çok şükür o günleri. Zaten boşanma bana göre bir trafik kazası gibi bir şey. Herkesin başına her an hiç ummadığınız anda gelebilir. Dünyanın sonu değil yani. Hatta bazen çok iyi şeylere de vesile olabilir.

Ne gibi?
Daha olgunlaştım, hayata daha farklı bakmaya başladım. Tabii ki daha az hata yapmaya çalıştım. Çocuklar olunca tabii ki hata yapmanız daha kontrollü oluyor.

Eski kayınvalideniz Kezban Hatemi, hem boşanmanızda hem de meslek hayatınızda hep arkanızda durdu doğru mu?
Evet, her zaman arkamda durdu. Biliyorsunuz ki meslek olarak uzun yıllar onunla birlikte çalıştım. Son 4 yıldır birlikte değiliz. Bana mesleki olarak da boşanma dönemindeki zorluklarla mücadelede de çok katkısı olmuştur. Torunları var zaten görüşüyoruz, birlikte tatile gidiyoruz. Özel günlerde hep beraberiz. Çocuklarım babaanneye ve dedeye adeta tapıyorlar, çok sık görüşürler.

Kezban Hanım'dan mesleğe dair neler öğrendiniz?
Çok şey öğrendim. Ben daha staj yaparken Kezban Hanım'ın yanında işe girdim. Pratik anlamda mesleğe dair çok şey öğrendim. Bana çok katkısı oldu.

Bir de Kezban Hanım ile birlikte başlayıp, sonra sizin tek devam ettiğiniz Demet Şener Küpeli davasıyla özellikle adınızı çok duyduk. Bu davada sizi en çok etkileyen neydi?
O dava sürecinde en başından, yani Demet'in bunu öğrenme anından sonuna kadar yanındaydım. Dolayısıyla yaşadığı her şeyi birebir görerek şahit oldum. Yüzde yüz haklılığına inandım, yanında oldum ve savundum. Bugün olsa yine aynı şekilde davranırdım. Demet çok iyi kalpli ve iyi bir insan, her güzelliği hak ediyor. Hiç birine kötülük yaptığını, biri hakkında kötü konuştuğunu görmedim. Bir de çok iyi bir anne. Bir insanın anneliği, babalığı, kişiliği hakkında çok iyi bir kriterdir.

Zaman içinde çok da iyi bir arkadaş oldunuz. Sizin için ne ifade ediyor?
Demet'i normal bir süreçte tanımadım çok zor ve mağdur olduğu bir zamanda tanıdım. Tabii ki arkadaşlık ilişkimiz avukatı olmamın dışında çok farklı gelişti. Birlikte özel şeyler paylaştık o benim için çok özel bir insan ve her zaman da öyle kalacak. O dönemlerde de çok sıkıntı çekti, bitti tabii ki, şu an çok mutlu. Ben de elimden geldiğince hep yanında durdum.

Sizin özel hayatınız nasıl gidiyor?
Özel hayatımda biri yok şu anda (gülüyor). Benim özel hayatıma birinin girmesi çok kolay değil.

Neden?
Göz önünde olmaktan mı, yoksa ben çok ince eleyip çok sık dokuyorum ondan mı bilmiyorum. Aşırı dikkat ediyorum ve çekiniyorum. Sadece özel hayat değil arkadaşlıklarımda da öyleyimdir; çok insan tanırım ama çok az dostum vardır. Kendimi, tamamiyle bir insana açmam, teslim etmem çok zor oluyor. Bu mesleki bir deformasyon da olabilir. Güven, sorgulama vs. gibi inanılmaz bir otokontrol sistemim var. O yüzden de özel hayatım pek parlak değil (gülüyor).

İş dışında neler yaparsınız?
Anne Aslı var ki bu insana çok başka bir bakış açısı katıyor. Sosyal sorumluluk projelerinde çok sık yer alırım. Kansersiz Yaşam Derneği'nin asbaşkanıyım. En büyük hobim haftada 5 gün spor yapmak. Yıllardır birlikte çalıştığım bir spor hocam var. Seyahat etmeyi çok severim. En ufak boşluğumda arkadaşlarımla, çocuklarımla ya da tek başıma seyahat ederim. Arkadaşlarımla, ailemle, yeğenlerimle vakit geçirmek, güzel yemekler yemek en sevdiğim şeylerden biri.

Kendinizi güzel ve alımlı buluyor musunuz?
Gülüyor) Kendimi genel olarak beğeniyorum. Kendimle barışık bir insanım ve bunu herkese de tavsiye ederim.

Hep öyle miydiniz?
Hep öyleydim ama şu an kendimi daha çok beğeniyorum (gülüyor). 40 yaşına girince bu anlamda bir aydınlanma yaşadım. Ama her zaman kendimi beğenirdim ve severdim.

Nasıl bir annesiniz ve çocuklarınızın geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Baskıcı, otoriter bir anne hiç değilim. Demokrat bir aile ortamımız var. Disiplini tabii ki ben sağlıyorum ama benim dediğim olacak gibi bir şey yok. Özellikle oğlumu asla inanmadığı bir şeye ikna edemezsiniz. Şimdiki çocuklar sorgulayıcı yetişiyor ve bu bence çok güzel bir şey. Mesela seyahate gideceğimiz zaman oturup nereye gideceğimize beraber karar veriyoruz. Evde son sözü evin erkeği konumundaki oğlum Emir söylüyor (gülüyor). Tabii ki evimizin kuralları var. Boşanmış, tek başına bir anneyim.

Siz evde hem anne hem baba oluyorsunuz o halde.
Çok doğru. Günümüzde çok fazla böyle kadın var hem anne hem de baba olmak zorunda kalan... Geçen yıl Babalar Günü'nde Instagram'da oğlum, kızım ve benim olduğum bir fotoğrafımızı paylaştım. Altına şunu yazdım; "Benim gibi hem anne hem baba olan kadınların da Babalar Günü kutlu olsun"... Kıyamet koptu, herkes yorum yazdı, tabii ki iyi anlamda. Meğer ne kadar çok bu konudan muzdarip kadın varmış. Yazanların çoğu da evliydi. Kadın ve erkek arasında çok adaletsiz bir dağılım var ne yazık ki. Hem anne hem baba olmak tabii ki çok zor çünkü sürekli gözümün önünde kızım ve oğlum var. Her şeyim onlardan sonra geliyor.

Babanız da bir hukukçu olarak ne hissediyor sizin başarılı kariyerinizi görünce?
Çok enteresan bir anımı paylaşayım. Ben daha liseye giderken babama hukukçu olmak istediğimi söyledim. Babam bana, "Evladım acaba sen başka bir iş mi seçsen, çünkü sen hiç ders çalışmazsın" dedi. Ben hiç ders çalışan bir öğrenci değildim, dersi derste dinlerdim ve sadece sınav zamanı yaklaştığında 1 hafta çalışırdım. Ama bütün derslerimi geçerdim. Babam ve amcam Ankara Hukuk mezunu, ben de İstanbul Hukuk mezunuyum.

Ders çalışmadan hukuk fakültesi nasıl kazanılır ve okunur?
Gülüyor)... Babam benim ısrarımı görünce dedi ki "Tamam kızım, gir kızım üniversite sınavına zaten kazanamayacaksın!" Üniversiteye en yüksek puanlardan biriyle girdim. Babam bu sefer "Kızım okulu bitiremezsin" dedi (gülüşmeler). Sınavlara giriyorum, bütünlemeye bile kalmıyorum ve babam şok oluyor tabii. Hatta kopya çektiğimi bile düşündü; okula geldi, sınav günü. Tabii ki gördü ki kopya çekmek mümkün değil! Babam o gün dedi ki "Pes diyorum Aslı sana!" Babam şu an çok gurur duyuyor benimle.

Ben de çok şok oldum şu an. Zeki misiniz?
Evet, sanırım, aptal bir kadın olduğum söylenemez, zeki sayılabilirim (gülüşmeler). Bu benim çalışma yöntemim, hiçbir zaman da ezber insanı olmadım. Bu işi de çok seviyorum. Ben ders dinlemeyi çok severdim ve hiçbir dersi kaçırmazdım.

Hırslı mısınız?
Hırslıyımdır. Üstlendiğim herhangi bir şeyi en iyi şekilde yapabilmek için çok çalışırım. Her türlü özveride bulunur ve elimden geleni de yaparım.

Avukat olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Siyaset ile ilgilenmek isterdim. Siyaset konuları çok ilgimi çekiyor.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.