Seben Koçibey: ''Güçlü bir kadınım''

Cemiyet hayatının ünlü ismi Seben Koçibey, modacılığa soyunup ‘Nymph’ adını verdiği bir beachwear markası kurdu. W İstanbul’da buluştuğumuz Seben Hanım, hem markasının tasarımlarıyla poz verdi hem de iş ve özel hayatıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Seben Koçibey: ''Güçlü bir kadınım''

RÖPORTAJ: GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: CENGİZ DİKBAŞ
STYLING: GİZEM KILIÇ/PORTER

MEKAN İÇİN W ISTANBUL'A TEŞEKKÜR EDERİZ.

Cemiyet dünyasının yakından tanıdığı ancak çok fazla göz önünde olmayan bir isim Seben Koçibey. 1.82 boyu, sarı saçları, mavi gözleriyle Avrupai güzelliğe sahip ve bir o kadar da iddialı bir duruşu var. İddiası zorlama değil, duruşu net ve asaleti aileden geliyor. Onu bu sayfalara taşıyan ise yeni yarattığı beachwear markası Nymph. Seben Hanım, "Muhteşem bir kadının üzerinde görmek istediğim mayo modellerini tasarladım" dediği markasının tasarımlarından giyinerek objektifimize poz verdi. Seben Koçibey ile hem marka kurma hikayesini, hem New York ve Türkiye'deki yaşantısını, hem Adli Psikoloji eğitimini neden aldığını hem de özel hayatını konuştuğumuz, samimi, içten bir söyleşi yaptık.

Seben Hanım markanız hayırlı olsun. Marka yaratmaya nasıl karar verdiniz?
Marka yaratım yolculuğuna çıkarken amacım bir kadının sadece bu mayoları giyerek, denizden çıkarken kendini özel, farklı ve nadir bir mücevher gibi hissetmesiydi. Muhteşem bir kadının üzerinde görmek istediğim mayo modellerini tasarladım.

Hazırlık süreci nasıl geçti?
Bu modeller ve böyle bir marka adıyla; gerek kurumsal kimlik, gerek markanın vizyonu çok net bir şekilde ortaya çıktı. Kurumsal kimlik aşamasında Uğur Aldemir ile çalıştık ve muazzam bir logo, kurumsal kimlik çıkardı. Art direktör ve styling'de Mert Yemenicioğlu ile çalıştım ve Mert, Nymph kadınının gücünü, dişiliğini ve seksapelini çok net bir şekilde görsellerimize yansıttı. Tam hazırız derken siparişler dolayısıyla koleksiyonu iki katına çıkardık, yeniden çekim süreçleri derken yaklaşık bir yıldır üzerinde çalışıyoruz.

Neden beachwear markası kurmaya karar verdiniz?
Son dört yıldır lüks beachwear markası yaratmak planlarımın arasındaydı. Moda dünyasının hangi alanına bakarsanız bakın lüksü, estetiği, işçiliği, kaliteyi bulabiliyorsunuz, beachwear hariç. Nymph'nin hayata geçişi işte bu noktada başladı. Giydiğinde kendini özel hissetmek isteyen, daha fazlasını isteyen kadınları düşünerek yola çıktık. Nymph'i kendini özel hissetmek isteyen kadınların markası olarak görüyoruz.

Markanızın adı Nymph, anlamı da su perisi. Neden bu adı seçtiniz?
Öncelikle markanın adını Nymph koyacağımı ilk günden itibaren beri biliyordum. Mitolojide bir rivayete göre; eskiden denizcilerin en korktuğu şey, patlayan, fırtınalı havalar değilmiş, Nymph'lermis. Hatta Nymph'lerin yaşadıkları yerden geçerken birbirlerinin kulaklarına bal mumundan tıpalar tıkar, gözlerini bağlarlarmış. Çünkü Nymph'lerin boğuk ve kadife sesleriyle söyledikleri şarkılar erkekleri transa sokar, inanılmaz, doğaüstü güzellikleri hipnotize edermiş. Seslerini duyan ya da bir saniye bile olsa Nymph'leri görenler, öleceklerini bile bile büyülerine kapılıp, şehvete esir düşerlermiş.

Bu hikayeden sonra Nymph kadınını sorayım size. Nasıl bir kadın?
Mitolojideki gibi, Nymph kadını da her şeyden önce dişi ve bu dişiliğinin gücünü gururla taşıyan bir kadın. Kendinin ve elindekilerinin kıymetini bilen bir kadın. Üstünlüğünü bilir, kendine güveni sarsılamaz ve her anlamıyla 'kadın'dır. Büyüler, hipnotize eder ve tutsak eder.

Yarattığınız markayı taşıyacak kadını anlattınız, siz nasıl bir kadınsınız? Nymph kadını ile benzer yönleriniz var mı?
Çok güzel bir soru oldu, gerçekten. Evet, beni yukarıda tasvir ettiğim gibi kadınlar hep büyülemiştir. Tarihte de birçok örneği vardır bu tarz kadınların; Lou Salome, Josephine, Hsi Shih, Zsa Zsa Gabor... Güçlü, karizmatik, dişi, zeki... Beni etkileyip bu markayı çıkarmamda bana ilham veren kadınlar bu tarz kadınlar zaten. Benzerlik olmasına gelince her kadının içinde kısmen de olsa bu unsurların olduğuna inanıyorum.

Tekrar tasarımlarıza dönersek; ciddi bir işçilik görüyorum.
Evet, koleksiyonumuzdaki her parçada muazzam bir el işçiliği var. Her bir mayonun üretimi günlerce sürüyor. Gerekirse boncukları istediğimiz şekilde ürettirip boyatıyoruz. Abiye elbiselerdeki dikiş teknikleriyle dikiliyor. Boncuklarımızı Avrupa'dan getirtiyoruz. Kalite ve işçilikte standartımız en üst seviyede.

Bunlar sadece beachwear değil, partiye giderken de rahatça giyilebilir...
Kesinlikle, sadece mayo olarak görmemek lazım; daha ziyade 'collectors piece' bunlar. Altına şık bir pantalon ya da etek giyerek bir davete, şık bir yemeğe, hatta düğüne bile rahatlıkla gidebileceğiniz tasarımlar. J. Mendel kürkler ya da Alligator Birkin'ler gibi anneden kıza devredilebilecek, trendlerden bağımsız zamansız şıklığı yansıtan tasarımlar. İlkbahar-yaz 2020 koleksiyonu 20 parçadan oluşuyor; mayo, mayokini, bikini ve iki parça bikini üzeri elbise var.

Kumaşlarınız da çok güzel, kumaş seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Tekstilde Türkiye bir dünya devi ve biz de Türk kumaşlarını tercih ediyoruz. Hızlı kuruyan, dayanıklı, high-tech kumaşlar kullanıyoruz. Fakat takdir edersiniz ki kumaştan ziyade asıl mesele kalıp ve biz de kalıpların üzerinde çok durduk.

Renklerden bahsedelim.
Renk olarak seksi ve dişiliği sembolize ettiği için daha kuvvetli ve çarpıcı olan siyah, neftiyeşil, silver, kırmızı, turkuaz ve royal purple renklerini kullandık.

Ürünleriniz ne zaman ve hangi kanallar aracılığıyla satışa sunulacak?
Koleksiyonumuz SS20'de satışa sunulacak. Gelen talepler üzerine koleksiyonumuzu 2.5 katına çıkardık. Şimdilik Patmos, Mykonos, Tulum ve Los Angeles'da mağazalardan sipariş aldık. Üretimlerine bu ay başladık. Dubai'den birkaç mağazayla görüşmemiz var ve markamız için en doğru kanalı seçmek üzere müzakerelerimiz devam ediyor. Ayrıca mayıs ayında kendi online mağazamızdan satışlarımız başlayacak. Çok şükür talep çok yüksek ama buna rağmen adetleri limitli tutmak zorundayız. Çünkü Nymph, couture beachwear markası.

Türkiye'de mağaza açmayı düşünüyor musunuz?
Mağaza açma planımız ilk üç yıl içinde dünyanın hiçbir yerinde yok.

Seben Hanım uzun yıllar New York'ta yaşadınız şu an İstanbul'da yerleşik düzende misiniz?
Evet, on küsur yıl New York'ta yaşadım; eğitimimi orada yaptım, evlendim, çalıştım. 8-9 yıl önce Türkiye'ye geri geldim, fakat son üç yıldır yılın yarısını Amerika'da geçiriyorum.

Bu arada iki evlilik geçirdiniz. Yine evlenir misiniz?
Ben evliliği severim. İki tarafın da bireysel hayat amaçlarında birbirlerine destek olmaları gerektiğini düşünüyorum. Hayatı keşfetmekte, ufuk genişletmekte ve güzel vakit geçirmekteki partner olarak görüyorum eşi ve bence bir evlilik taraflara güç vermeli. Yoksa zaten aşağıya çeker kişiyi ve potansiyeli öldürür. Öyle bir durumdaki evlilikte durmayı ise yanlış buluyorum.

1.82 boy, sarı saçlar, mavi gözler ile güzel ve alımlı bir kadınsınız. Özel hayat nasıl gidiyor?
Teşekkür ederim. İstanbul'da yeni eve taşındım, Amerika'daki işlerimle ilgilenmek üzere altı ayımı Miami'de geçirdim, çok fazla seyahat ettim. Nymph markasını kurdum ve dolayısıyla özel hayatımda çok özel bir şeyler yapmaya vaktim olmadı.

Seben Hanım sizin hakkınızda araştırma yaparken en çok ilgimi çeken konu eğitiminiz oldu. Neden 'Seri Katil Psikolojisi' eğitimi aldınız doğrusu çok merak ettim.
İlk tahsilim istatistik, ondan sonra Adli Psikoloji (Forensik Analysis) okudum ve seri katiller üzerine uzmanlaştım. Bence her insanın hayatını yöneten 7 kardinal soru vardır. Bu sorunun cevabı o kişinin hayatının yapı taşını oluşturur. Kim, kime, nasıl... Kim sorusunu soranlar hırslıdır, egosantriktir, materyalisttir. Nasıl sorusu mucitlerde vardır; kime ise idealistiktir ve bir ideolojiye hizmet eder. Bende ise bu soru "Neden?" idi. Dolayısıyla kafa olarak, paternleri, motivleri ve analizi severim. Sosyal normlar sıkar beni; nedeni, niçini bellidir, kabul görmüştür, derinliği azdır. Bu yüzden spektrumun uçları ilgimi çeker ve seri katiller de bu spektrumun en uç noktasında yer alıyor.

Kriminal olaylar, suç, cinayet sizin ilginizi çeken konular mıydı hep?
Açıkcası genel anlamda suç ilgimi çekmez. Suç tartışılır çünkü kime göre suç, parametreleri bulanıktıktır, genel değildir. Seri katiller ise öyle değil, silah kullanmazlar gerekmediği sürece, kurbanlarını uzaklaştırır çünkü. Tensel temasa ihtiyaçları vardır ve ağırlıklı olarak pre-medite'dir cinayetleri. Motivleri genelde intrinsic'dir. Kısacası, seri katilleri, psychogenic, sosyo ya da biogenic bir sınıflandırmaya koyamıyorsunuz. Etiyolojileri belirsizdir. Benim ilgimi çeken kısmı da bu.

Mesleğiniz Adli Psikolog (Forensic Analysis). Okulu bitirdikten sonra bu alanda çalışmak istemişsiniz ama olmamış. Tabii ki hayal ettiğiniz mesleği yapamamışsınız. Bunu bir kez daha anlatır mısınız?
NYPD'nin sınavlarını çok yüksek dereceyle geçmeme rağmen bir sağlık protokolüne takıldığım için beni Forensic Analysis bölümü yerine terör masasına geçirmek istediler. O protokol sebebiyle hiçbir zaman kendi bölümüme geçiş yapamayacak olduğumdan farklı bir yol izlemek zorunda kaldım. Bir müddet araştırma ve analiz yaptım. Sektörel yayınlarda yayınlandı. Fakat hayatımın geri kalan kısmını kısmen sevdiği bir şeyi yaparak geçirmeyi kabul etmediğimden o defteri kabul etmek zorunda kaldım.

Ne yaptınız peki?
Liseyi bitirdikten sonra hemen üniversiteye girmek istememiştim ve iki sene eğitimime ara vererek Marie Claire dergisinde moda editörü asistanı olarak işe başladım ve moda editörlüğüne terfi ettim. Şimdi nasıl bilmiyorum ama o zamanlar en genç moda editörüydüm. İki sene kurumsalda edindiğim tecrübe üzerine eğitimimi almak üzere NY John Jay Criminal Justice University'e başladım. Sonrasında da aldığım eğitimde kariyerime devam edemeyeceğimi anlayınca tekrar moda dünyasına döndüm.

New York'ta yaşadığınız yıllarda garsonluk da yapmışsınız.
Evet (gülüyor). Fazlasıyla enerjik ve aktif bir insanım. Şöyle ki üniversiteye giderken bir yandan da NY Presbyterian Hastanesi'nde psikolojisi çok ağır bir bölümde çalışıyordum. Bunların yanında beni kafaca yormayacak fakat vaktimi dolduracak bir şey yapmam gerekti. Garsonluk yaptım.

Hayalinizi gerçekleştirememek size ne hissettirdi?
Büyük bir hayal kırıklığıydı tabii ki. Yıllarımı ve tüm tutkumu verdiğim bir şeydi. Çok faydalı olabileceğime inandığım bir hizmetti. Fakat ben her zaman her şeyin hayırlısına vardığına inanırım. Tanrı'nın planına uymak lazım.

Rahmetli babanız Renç Bey, efsane yarışçıydı. Siz de eşine az rastlanır bir mesleği okumuş ama elinizden olmayan nedenlerle bu mesleği yapamamış birisiniz. Sizin aileyi merak ediyorum herkes böyle adrenalin, heyecan tutkunu mu?
Kesinlikle normların çok dışında bir aileyiz, akrabalar dahil, her konuda... 7'den 70'e tüm aile fertleri, fazlasıyla egzantrik, fazlasıyla kültürlü, gezmiş ve görmüş, dünyanın çeşitli yerlerinde uzun seneler yaşamış; eğlenceli, mutlu, yaşamayı seven insanlardır. Tatil köyü kıvamında bir ailem var (gülüyor). Yakın bir arkadaşım şöyle demişti; "Çok garip bir ailesiniz, çok kötü bir olay bile olsa ya da bir haber alsanız bile ailece beş dakika konuşup, sıkılarak, havadan sudan konuşmaya, eğlenmeye devam ediyorsunuz." Dinamiğimiz böyle işte.

Sizin de rahmetli babanız gibi yarış sporlarına ilginiz var mı?
Hayır. Çok sevdiğim ve çok yakın olduğum babamı trafik kazasında kaybettim. Yarış sporlarını bırakın, hızlı araba kullanılmasına bile tahammülüm yok.

Seben Hanım çok ortalarda görünmüyorsunuz, bu sizin tercihiniz mi?
Evet, beni medyada az görüyor olmanızın sebebi böyle teklifleri çok nadir kabul ediyor oluşum. Hem Türkiye'de hem de Amerika'da hep bir şekilde kamera önüne geçmem için teklifler geldi fakat sadece 'Kanıt' dizisini kabul ettim. Çünkü o bana hayatım boyunca yapmak isteyip de yapamayacağım mesleğimi, rol gereği bile olsa tecrübe etme imkanı verdi. Zaten orada kendimi oynuyordum. Benim için özgürlüğüm çok önemlidir. Ancak toplumda göz önünde olan insanların özgürlükleri kısıtlıdır ve hayatlarının her alanı gözler önündedir. Bana uymayan bir hayat yapısı bu ve evet hayatımı gizli yaşamayı tercih ederim.

Kendinizi yabani olarak tanımlamışsınız yıllar önceki bir röportajınızda. Neden?
Fikir doğru ancak kelimeyi yanlış kullanmışım o yaşlarda. Politik davranmayı sevmem. Birinden iyi bir elektrik alırsınız ya da almazsınız. Almıyorsanız da o iletişimi devam ettirmeyi manasız buluyorum.

Soğuk biri misiniz yoksa dışarıya kurduğunuz bir kalkan mıdır o?
Yeterince güçlü bir kadınım o yüzden kalkanların arkasına saklanmayı tercih etmem. Fakat devamlı şikayet eden, pasif agresif, mutsuz, ne istediğini bilmeyen insanlar çok soğutur beni; dolayısıyla böyle kişilere mesafeli davranırım.

Ben sizinle tanışınca mesafeli, dobra, asil ve bunun arkasında komik bir kadın görüyorum. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Teşekkür ederim, cok naziksiniz. Gerçekten kendim için temelde inandığım kavramlar bunlar ve ben de bunu yansıtabildiysem ne mutlu bana.

Geçmişe dönüp baktığınızda keşkeleriniz var mı?
Hayır, hayatın her dakikası çok kıymetli benim için. Keşkeleri zaman kaybı olarak görüyorum.

Hayat mottonuz nedir?
Beni iyi hissettirmeyen, mutlu etmeyen hiçbir durumda kendimi bırakmamaya çalışırım. Parametre bu olunca zaten geri kalan her şey domino taşı gibi yerine oturuyor. Dolayısıyla elinizde huzur oluyor, pozitif oluyorsunuz ve daimi minnet halinde oluyorsunuz. Geri kalan her şey, aşk, başarı, hizmet; bence bunun ürünü zaten.

Hayvansever yönünüzü biliyorum. Hayvanlar sizin için ne ifade ediyor ve onlar için neler yapıyorsunuz?
Hayvanlar benim için koşulsuz sevgiyi ifade ediyor. Elimden geldiğince yardım ediyorum ve evimde de bir barınaktan bir de sokaktan aldığım kızım var. Fakat inanın yapmaya çalıştıklarım hiç yeterli gelmiyor bana. Hayatımın daha ilerleyen zamanında çeşitli yerlerde, istismara uğramış, bakıma ihtiyacı olan ya da sokağa atılmış hayvanlar için çiftlikler kurma hedeflerim var. Yanı sıra organik mama üreterek ve hayvan otelleri kurarak, kendini döndüren, non-profit bir organizasyon... İsmini bile bilmiyorum. Kısacası yapacak şey çok, zaman az bu hayatta...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.