Barış Muslu: ''Bilgi kirliliğinden uzak durun''

Koronavirüsün neden olduğu travmalar, yıllar boyu sosyal fobi olarak kendini göstermeye devam edecek. Ancak, NeuroFormat sistemi kurucusu, yazar ve teorisyen Barış Muslu, “Bu, böyle olmak zorunda değil” diyor! Barış Muslu, koronavirüse neden olan bilinçal

Barış Muslu: ''Bilgi kirliliğinden uzak durun''

RÖPORTAJ NAZAN ORTAÇ nazan.ortac@sabah.com.tr

1994 yılından başlayarak, beynin işleyişi, ruhsal ve bedensel sağlık üzerindeki etkisi üzerine araştırmalar yapan Barış Muslu, birçok metodun beraber çok daha etkili bir şekilde kullanımını sağlayan NeuroFormat Sistemini geliştirdi. NeuroFormat, bir beyin arındırma sistemi. Belirli göz hareketleri ve vücutta yapılan dokunuşlarla, özellikle travmalar sırasında ortaya çıkan negatif duygunun deşarj edilmesi prensibine dayanıyor. Travmatik olayların beyinden etkisinin temizlenmesi ise fobiler, depresyon, panik atak, sigara, kilo gibi birçok sorunda kısa sürede etki gösteriyor. Şu sıralar ciddi bir sosyal fobiye dönüşen koronavirüs salgınıyla ilgili olarak konuştuğumuz Barış Muslu, "Tüm tedbirleri alın ama bu sürecin travmaya dönüşmesini istemiyorsanız, bilgi kirliliği yaratan haberlerden tamamen uzak durun" diyor…

Bilmeyenler için NeuroFormat yöntemini kısaca anlatır mısınız?
Aslında yapmaya çalıştığımız şey beynimizdeki kötü olayların etkisini temizlemek. Çünkü nasıl dostlar kötü günde belli oluyorsa, beynimiz de kötü günlerde değişiyor. Kötü günler sonrasında bir şekilde beynimiz travmatik olaylardan sonra eski haline bir türlü dönemiyor. Biz NeuroFormat ile özellikle de yaşanan çok kötü günlerin etkisini beyinden temizliyoruz. Zaten format kelimesinin kullanılmasının nedeni de bu. NeuroFormat hiçbir şekilde hipnoz içermemekte, uygulama sırasında belirli göz hareketleri, vuruşlar ve telkinler tekrar edilmektedir.

Aslında elektrik-elektronik mühendisisiniz; nasıl oldu da hastalıkları, psikolojik sorunları 'iyileştiren' bir yaşam koçuna dönüştünüz?
Ben baba tarafından ileride CEO olması için ABD'ye gönderilen, klasik bir plaza iş hayatı beklenilen bir kişiyken, hayatım önce girişimci, sonraysa yazar ve danışman noktasına eğrildi. Teknoloji konusunda şirket kurmak bir derece ama şu an geldiğim nokta asla aklıma gelmezdi. Tabii kısaca anlatmak zor. Türkiye'de ilk çalışma hayatımda çeşitli tanınmış kurumlarda çalıştım, bir yandan da işletme master'ını tamamladım. Mutlu muydum? Hayır. Aslında teknoloji konusunda girişimler yaparak özgürlüğümü ilan ettim. 2001 yılının başından beri girişimciyim diyebilirim. Şirketlerin bazıları çok başarılı olurken, bazı girişimler bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bu konuya ise biraz sağlık konusunda yaşadığım bir sorunu çözebilmek adına 2005 yılından sonra geçtim. 2010 yılından beri sadece bu konuda çalışıyorum.

Sizin de sorunlarınız var mıydı; ya da beyninize ilk formatı neden attınız örneğin?
Bir önceki soruda da dediğim gibi bu konulara girişimin esas sebebi kendi yaşadığım bir sağlık sorunu idi. Çok fazla gitar çalan biriydim, bir gün kolumda bir uyuşma başladı ve geçmediği gibi yayılarak şiddetli bir ağrıya dönüştü. Birçok sistemi inceleyip, işe yarayıp yaramadıklarını, nasıl ve neden işe yaradıklarını bulmaya çalıştım. Aslında bunu sistem geliştireyim değil, beni çok rahatsız eden kendi sorunumu çözmek için yapmaya çalıştım ve ilk format atmam da bu şekilde gelişti.

Şimdi gündemimiz koronavirüs malum… Sizin bakış açınıza göre bu virüs, neden insanoğluna musallat oldu?
Doktor olmadığımı söylememe gerek yok o yüzden söyleyeceklerim beni bağlamalı ama açık konuşmak gerekirse, ben koronavirüste normalden farklı bir şey görmüyorum. Birileri dünyaya operasyon çekti, bunu da korku dağları ile daha yaygın hale getirdi. İnsanlar korktukları ve beyinlerinde hastalığa davet çıkardığı için bu durum kontrol edilemez hale getirildi.

Bir kolektif bilinçaltı var mı; salgınları bir anda bütün topluma yayan?
Bunu kısa zaman içerisinde açıklamak zor. Zira bunu herkesin kısa bir ifadeyle anlaması için beyin ve hastalık ilişkisini çok iyi şekilde biliyor olması gerekiyor. Ama ne yazık ki, doktorlarımız da dahil olmak üzere bunu öğrenmeye çalışan çok az sayıda insan var. Ben onlardan biri olmaya çalışıyorum. 21. yüzyılda biz ona medya diyoruz. Medyanın işi ilginç şeyler seyrettirmektir. Reflekslerinde bu vardır. Bu da neredeyse 24 saat boyunca koronavirüsünden bahsederek, sosyal medyanın da etkisiyle salgın insanların beyninde daha da tetikleniyor.

Kendimizi koronavirüsten korumamız için bakmamız gereken travmalar ortak mı, herkesin farklı bir travmasına mı denk geliyor salgın?
Böyle bir soru sorduğunuza göre konuya vakıf olduğunuzu görüyorum. Bu da beni gerçekten memnun etti. Okuyucularımıza soruyorum; "Hayatınızda hiç bu ara aman ne güzel hasta olmadım" diye düşündünüz ve ertesi günü burnunuz akmaya başladı. Bu aslında bir tesadüf değil. Örnek verelim. Alerjileri düşünün... Siz hiç doktora bir soğuk algınlığı için gittiğinizde "alerji gibi görünüyor" cümlesini duydunuz mu? Bir başka deyişle, beyin ve vücut hastalığı herhangi bariz bir neden olmadan kendi kendine vermeye başlayabiliyor. Vücudun enfeksiyon, boğaz şişmesi, burun akıntısı, hapşırma benzeri birçok tepkiyi herhangi bir bulaşma durumu yaşamadan vermesi? Hayır tesadüf değil. Bilmelisiniz ki beynimizin en önemli amacı, bizi hayatta tutmaktır. Özellikle de sırf hayatta tutabilmek tehlike olarak gördüğü anlarda milyonlarca yıllık şu an için de pek de mantıklı olmayan tepkiler verebilir. Mesela geçmişte kalmış bir travma yüzünden belirli bir organın kapasitesini dengeleri tamamen bozacak ve hastalık başlatacak şekilde arttırabilir ve ironik bir şekilde yaşatmak için süreçte yaşama son verebilir. İşte alerji dediğimiz reaksiyon da, beynin tehlikeye karşı verdiği savunma tepkisidir. Ortada gerçek bir tehlike olmasa bile! Biliyorsunuz ki, geçmişte hep zararlı olarak görünen mikroplar (bakteriler) şimdi probiyotik olarak pazarlanıyor. Bir başka deyişle tıp dünyası bazı yanlış anlamalardan dönüyor ve hala yolları uzun. Bilmelisiniz ki, grip olmak sadece virüs ve bakterilerle ilgili değildir. Biz bu patojenlerle milyonlarca yıldır simbiyoz ismi verilen şekilde beraber yaşıyoruz. Özellikle de tehlike anlarında, beynin ve patojenlerin etkileşimi tıpkı alerjilerde olduğu gibi yoldan çıkabiliyor. Kitaplara sığmayacak şekilde anlamalıyız ki hasta olmak bağışıklık sistemiyle anlatılandan, bakteri ve virüslerle çözülmeye çalışılandan çok daha karmaşık bir süreç. Tabii ki virüs ve bakterilerin etkisi inkar edilemez. Ancak bu süreci asıl yönlendiren, ister inanın ister inanmayın beynimizdir. Alerjiler beynin bu süreçte ne kadar yanlış yönlendirebileceğinin en büyük örneğidir. Beyin, özellikle tehlikede olduğumuzda çok yanlış şeyler yapabilir.

Neden bazı insanlar salgına yakalanıyor, bazıları ise yakalanmıyor? Yakalanmayanlar 'beyinsel' olarak neyi doğru yapıyorlar?
Bu hastalıkların özellikle belirli organlarda düzenli olarak çıkıyor olmaları bir tesadüf değil. Bunlar tabiri caizse insanoğlunun fıtratında olan hastalıklar. Virüsler ve bakteriler de rastgele yerlere gidip insanları hasta etmiyorlar. Hani bazı insanlarda virüs bulunur ama aktif değildir. Bazısında virüs vardır ve o kişi mahvolur. Buradaki konu aslında beyin ve bu patojenler eğer beyin de sürece girmeye hazırsa, normalden ayrılarak farklı bir süreç başlatırlar. Aslında bu süreç bize beynimizin ve vücudumuzun milyonlarca yıllık evrimsel geçmişinden kalma bir şanssızlıktır. Beynimizin ana amacı sadece bizi hayatta tutmaktır. Bunu da bazen yanlış şekilde yapabilir. Aslında bilinçaltımız travmalar sırasında yaşadığımız çaresizliğe, yani hayatta kalmamıza yardımcı olabilmek için vücudumuzda bir takım kapasite artışları gerçekleştiriyor. Tamamen iyi niyetli ama mesela anlık heyecanlandığımızda kalbimizi daha hızlı çarptırarak, savaşmamız ya da kaçmamız için kol ve bacak kaslarına daha fazla kan göndermesi gibi gereksiz bir şekilde... Bir başka deyişle bir sınavda kalbimiz daha hızlı çarpıyorsa bu tepki atalarımızın vahşi hayvanlardan kaçması ya da savaşmalarıyla ilgili.
Kilolu olmaktan fibromiyaljiye, sindirim sorunlarından migrene, panik ataktan sinüzite yaşadığımız sağlık ve psikolojik sorunlarının çoğu yaşadığımız travmalarla ilgili. Bir kelebeğin kanat çırpması bir çığ gibi büyüyerek kasırgaya sebep oluyorsa, sadece kasırgaya müdahale etmek sorunu çözer mi? Bu benzetmede kasırga yaşadığımız psikolojik ya da sağlık sorunuyken, kelebekse onun sebebi olan travmatik olay. Beynimiz kötü olaylar sırasında sadece kalp değil ilgili tüm organlar üzerinden tepki veriyor. Ne yazık ki kelebeklerse bu travmalar hafızamıza kazındığı için sonsuza kadar kanatlarını çırpmaya devam ediyorlar. Patronumuz bize bağırdığı için bunu sindiremeyerek mide hastası ya da birini kaybettiğimiz için cildimiz artık ona dokunamayacağımız için bizi egzama ya da sedef yapabiliyor.
Asıl çözüm kelebeği, yani travmayı beyinde temizlemek. Her gece yaptığım Instagram yayınlarında binlerce kişi yayına bağlanıp nasıl asla bitmeyecek rahatsızlıklardan travmalarını temizleyerek kurtulduklarını bizzat gösterdiler. Bu bir tesadüf değil. Birileri bilerek ya da bilmeyerek beyin ve sağlık ilişkisine kulak tıkıyor. Olayı sadece stres olarak ele alıyor. Tüm bunları neden anlattım. Aslında viral durumlarda da beynin etkisi var. Bizim geçmişte nezle, faranjit, bronşiti tetiklemiş bunların bakteri ve virüslerle beraber etkileşimiyle bizi hasta etmiş birçok travması var.
Şu anda o geçmiş travmalarımızın düğmelerine basılıyor. Bir başka deyişle, İvan Pavlov'un meşhur köpek, zil, salya deneyinde olduğu gibi zillerimiz çalınıyor. Sürekli hastalıktan bahsedildikçe, beynimizde beraber kodlanan nöronlar ateşlenerek ortada bulunan virüs ve bakterilerle hastalık sürecini başlatıyorlar.
Sorunuzun cevabına gelirsek, aslında şunu söylemeliyiz ki, hastalanan kişilerin geçmişte yaşadıkları tehlikeler daha güçlü travmalar olarak saklanmış. Tetiklendikleri zaman daha güçlü bir beyin bağışıklık tepkisi yaratarak sert hastalıklara sebep oluyorlar. Daha önce beyninin de etkisiyle çok sık ve sert grip olan biri, korktuğu ve o travmalar tetiklendiği ortamda bulunan virüsün de özellikleriyle daha da sert bir hastalık süreci yaşayabiliyor. Anlatmaya çalıştığım, hastalıklar aslında beyin ve patojenlerin ortak etkileşimi. Tehlike çanları çok olmayan, bu yüzden sürekli hastalık duymalarına rağmen tehlike çanları güçlü çalmayanlar bu süreci rahat geçirecekler. Geçmişte beyinlerinin etkisiyle çok sık ve sert hastalananlarsa hasta olabilirler. Özellikle de onların hem korkmaması hem de virüsten korunmak için tedbirlerini almalarını tavsiye ederim. Tüm tedbirleri eksiksiz alın. Ama sürekli lütfen beyninizin tehlike zillerini çalmayın!

"Zaten en çok yaşlıları etkiliyor" cümlesi, yaşlılar üzerinde travma yaratmıyor mudur sizce? Bunun travmasından korunmak için neler yapılmalı?
Kesinlikle yaratıyordur. Şunu anlatmaya çalışıyorum ki, aslında sürekli hastalık konuşmak, nezle grip, korona konuşmak beyindeki bu bölgeleri aktifleyip insanlarda semptomlar ortaya çıkarıyor. Sürekli haber izleyenlerin boğazları kaşınıp, burunları akmaya başlıyor. Şunu yine gördüm ki, bu süreçte burunları aktığını ateşlendiğini gördüğüm kişiler, bu haberleri sosyal medya gruplarında en çok yayan, bu duruma en çok takan insanlardı. Ben herkese, özellikle de yaşlılara tedbirleri tamamen ezberledikten sonra, bilgi kirliliği ve moral bozukluğu olmaması adına hastalık haberlerinden uzak durmalarını öneriyorum.

Evde kendimizi karantinaya alarak korunuyoruz mu, yoksa daha yapılabilecek şeyler var mı?
Beslenme ve takviye konuları benim konum değil, en büyük korunma izolasyona devam edip işine bakmaktır. Mutlu olsunlar. Bilgi kirliliği yaratan haberlerden tamamen uzak dursunlar.

Doktorların tümü, güçlü bir bağışıklığı olanların hastalıktan daha az etkileneceğini söylüyor. Zayıf bir bağışıklığın, 'her hastalık beni bulur' bakış açısının altında yatan travma nedir?
Bağışıklık sistemi gerçekte anlatılandan çok daha farklı aslında. Batı tıbbı bazı insanların sık hastalanması bazılarının hiç hastalanmaması arasında tam olarak mekanizmayı çözmedikleri için bunu bir bağışıklık sistemi modeliyle anlatmaya çalışıyor. Eğer sadece yediklerimiz, içtiklerimiz söz konusu olsaydı hepimiz takviye alıp güçlü bağışıklığın keyfine bakardık. Ama farkındaysanız, takviyelerin bağışıklık üzerindeki rolü çok sınırlı. Konu aslında beynimiz, yaşadıklarımız, beynimizin vücudu tehlike anlarında yönetme şekli. Bu ise sadece dışarıdan takviye alarak değişmiyor.

Hastalığın kendisi kadar korkusu da endişe yaratıyor. Herkesin anksiyetesi tavan yapmış durumda… Nedir hastalanma anksiyetesinin altında yatan neden? Ve nasıl üstesinden gelinebilir?
Bir insanın zaten anksiyetesi varsa, böyle bir durumda çok zor günler yaşayabilir. Genelde aşırı anksiyetenin travmalarına biraz şaşırabilirsiniz. Mesela, hayatlarının bir döneminde çok sert şekilde cinsel utanma, bayılma ya da kontrolden çıkılan travmaları olan insanların genel anksiyetesi yüksektir. Zaten anksiyetelerinden kurtulmaları bu travmalarınının beyindeki etkisinin temizlenmesiyle mümkün olabilir.

Evde kalmak birçokları için de klostrofobik… Bunun üstesinden nasıl gelmek mümkün?
Evde kalmak öze dönmek ve çalışma yapmak için muhteşem bir fırsat. Bence geçmişe dönün ve geçmişteki travmalarınızın beynindeki etkisini temizleyin. Bu dönem hayatta sizin için bir sıçrama noktası olur.

Evde uzun süre aileyle bir arada olunca, başka sorunlar da ortaya çıkıyor. Örneğin çalışan anneler, uzun süreden sonra evde 24 saat annelik yapmak zorunda kaldı ve bununla baş etmekte zorlanıyor. Nedir günümüzde kadının, annelikle ilgili meseleleri?
Sormayın ben bile çocuk bakıcısına dönüştüm. 3 yaşındaki dünyada en çok sevdiğim kızım sağolsun. Bu konuya hiç girmeyelim. Çıkamayız (gülüyor)…

Her annenin ortak düşüncesi, çocukların fazla talepkar olması sanırım… "İstekleri bitmiyor", ortak serzenişler… Çocukların talepkarlığını neye bağlıyorsunuz? Çocuklar mı talepkar, anneler mi tahammülsüz?
Çocuklar talepkar ama bu tabii ki normal. Onlar tüm ihtiyaçlarını anne ve babaları üzerinden karşılıyorlar.

Babalar da evde malum; bu da çeşitli sorunlara yol açıyor. Birincisi; erkeklerin, çalışmadıkları zaman kendilerini eksik hissetmeleri ve bunun öfkesini dışarıya yansıtmaları… Bunun altında yatan nedenler neler sizce?
Bir insanın beyin gündemi ve düşündükleri yıllardır aynıyken bir anda büyük bir değişimle evde oturmak zorunda kalınca çok büyük bir alışkanlık değişmek zorunda kaldı. Bir yandan ev ve çocuklarla olan sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldılar. Sonuçta bundan kaçacak işe gitme gibi bir bahaneleri kalmamıştı.

İkinci sorun da; erkeklerin yeteri kadar ev işlerinde ve çocukların bakımında eşlerine yardımcı olmamaları. Bunun altında yatan kodlar neler?
Tarihsel ve kültürel. Şunu inkar edemeyiz, bizim atamız olan canlılarda ev ve çocuklar kadının görevi olmuş. Babaysa ikisini ve bölgeyi korumak, yemek getirmek adına savaşmış. Bilinçaltı kodlarımızda, kültürümüzde hep bu var. Şartlar çok değişmesine rağmen erkekler bunu değiştirmek istemiyorlar. Bir kadın hem ekmek getirmek hem eve hem de çocuklara bakmak zorunda kalıyorlar. Bu açıkçası tabii ki de erkeklerin de işine geliyor.

Evde kalmanın bir diğer sorunu da kilo almak… Neden evde oturduğumuz için kilo alıyoruz? Bunu önlemek için neler tavsiye edebilirsiniz?
Ben seminerlerimde sürekli beyinle kilo vermenin detaylarını anlatıyorum. Çok kısa bir konu değil. Ama Beynine Format At kitabımdaki bölümü okuyup orada iştah azaltmanın uygulamasını deneyebilirler.

Sigara da malum en büyük bağımlılıklardan biri ve korona virüs açısından büyük tehlike… Neden sigara içiyoruz ve beyni yeniden formatlayarak, bırakmak mümkün mü?
Bizi yoran hayattan mola alabilmek, sığınmak için sigara içiyoruz çoğunlukla. Bu en çok başarıyla çalışma yaptığımız konulardan biri.

Bir pop yıldızı gibisiniz adeta; seminerleriniz büyük bir ilgiyle takip ediliyor, tüm Türkiye'ye geziyorsunuz… Neler öğretiyorsunuz seminerlerinizde?
Evet, gerçekten bu ara böyle oldu. Sağ olsunlar. Her geçen gün NeuroFormat'ın önemini anlayanlar çoğalıyor ve ne kadar ilgili olduklarını seminerlere katılarak gösteriyorlar. Tüm Türkiye'de talep arttıkça biz de taleplere karşılık vererek seminerlerimizi sadece İstanbul'la sınırlamaktan vazgeçtik. Talep olan her yere gidip NeuroFormat'ı anlatıyoruz, sistemin amacını, önemini ve tekniklerimizi öğretiyoruz. Katılımcılar, kendilerinin ve sevdiklerinin hastalıkları ile korkularını NeuroFormat ile nasıl ortadan kaldırabilir bunları öğretiyorum. Seminerler iki gün sürüyor. Ben orada insanlara özellikle beyinlerindeki travmaları nasıl çözeceklerini beyinlerini benim değişimle format atacaklarını anlatıyorum. Fobi, kilo, sigara, ağrı çalışması, yüzleşmeler çok yoğun bir gündemi var. İkinci ve üçüncü kurlarda beyin sağlık ilişkisi ve daha da detaylı pratik uygulamalar anlatıyorum.

Instagram hesabınız da çok takip ediliyor ve seminerlerinize gelemeyenler için her akşam oradan canlı yayın yaparak yardımcı oluyorsunuz. Çok acayip hikâyeler çıkıyor bazen; bazıları set-up olduğunu iddia ediyor. Bu hikayeler konusunda neler demek istersiniz?
Evet, her gece 23.00 civarı yayına girip en az iki saat boyunca yayında kalıyorum. Zaten konunun bu kadar büyümesi de buradaki süreklilik. İnsanlar psikoloji ve fizyolojik sorunlarda travmaların ne kadar önemli olduğunu bizzat deneyimlediler bu yayınlar sayesinde. Aslında bu hikayeleri sadece bir yerde okuyup herhangi bir kanıt görmeseler, set-up olduğunu iddia edilebilir. Allah'tan ortaya çıkış şekilleri o kadar doğal ve gerçek ki biraz iddialı olacak ama bunların set-up olduğunu düşünen birileri varsa, muhtemelen aşırı derecede güven problemi vardır. Zira Türkiye'nin bambaşka bir yerinde sadece kitabı okumuş ve yayınları düzenli şekilde takip eden biri bazen biraz da amatör şansıyla inanılmaz başarılar elde ediyor. Bu insanlar o kadar farklı hayatlardan geliyor ve o kadar doğallar ki, dediğim gibi yayınları takip eden, konuşmaları iyice dinleyen insanlarda en ufak bir şüphe bile olmuyor. Bana şu ana kadar bunlar set-up mı diye soran biri henüz çıkmadı (gülüyor)…

Eklemek istediğiniz başka şeyler var mı?
Okurlara şunu tavsiye edeceğim. Asıl çözüm kelebeği, yani travmayı beyinde temizlemek… Dünyada travmayı bularak beyinden temizlemek üzerine yoğunlaşan bir uyanış başladı. Hiç geçmez denilen sorunlar da doğru kelebek formatlanırsa geçebiliyor. Uyanmak ister misiniz?

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.