RÖPORTAJ GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR KEREM UZEL
Bazı röportajları yapmak, onu kağıda dökmek, hem keyif verir hem de kitlelerde farkındalık yaratıp 'iyi' bir amaca destek olduğu için büyük mutluluk verir. Dünyaca tanınan moda tasarımcısı Aslı Filinta Demir ile yaptığım röportaj da bunlardan biri… Aslı Hanım, koronavirüs ile mücadele eden sağlık çalışanları için kendi atölyesinde 30-40 adet üniforma dikiyor ve sonrası moda dünyasında çığ gibi büyüyor. Şimdiye kadar 10 bin adet üniforma ve tekstil ürünü pandemi ile mücadele eden hastanelere ulaştırılmış. Aslı Filinta Demir, bu hareketin detaylarını Şamdan Plus'a anlattı.
Öncelikle yaptığınız bu anlamlı hareket için sizi tebrik ederim. Biraz fikrin başına götürmek istiyorum sizi. Nasıl oldu ve sizi ne harekete geçirdi?
Koronavirus dünyaya yayıldığı anda, yurtdışı siparişlerimiz iptal oldu; derken Türkiye'de satış yaptığımız mağazalar kapandı. Online satışlarımız da zaten olan stoktan satıldığı için, bir anda ekibimle atölyede birbirimize ve elimizdeki kumaşlara bakakaldık. Her zaman iyiliği çevresine yayan arkadaşım Tanem Sivar'ın sosyal medyada bir paylaşımı üzerine, Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi ile iletişime geçtik. Elimizde su geçirmez kumaşlar ile acildeki doktorlar icin tulum ve önlük dikip, teslim ettik. Daha sonra sevgili Yeşim Yaşar sayesinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil'den Prof. Dr. Oktay Demirkıran ile tanıştık ve hastaların temiz bakılmaları gerektiği için çarşaf, pike ve yastık kılıfı eksiği olabileceğini öğrendik. Hızlıca keten/pamuk karışımı kumaşlarımızdan nevresim takımlarını ürettik ve teslim ettik. Bu arada sormaya devam ettikçe cerrahi üniforma eksiği olabileceğini keşfettik.
Bu anlamlı proje, önce sizin atölyenizde 30-40 adet hastane üniforması dikmenizle başladı. Sonra çığ gibi büyüdü. Bunu sizden dinlemek istiyorum.
Koruyucu tulumlar Covid-19'den sadece 4 saat koruyor. Yani her 4 saatte bir içlerinde giydikleri scrubslar (doktor/hemşire üniforması) sırılsıklam oluyor ve değişmesi gerekiyor. Bunu bize Oktay Hoca anlattı. Ya eve götürüp yıkayacaklar ve bu durumda eve bulaşma riski artacak ya da fazla üniforması olmayan içine kendi kıyafetini giyecekti. Bu arada yedeğini satın almak isteyenler de bir bakıyor iki hatta üç katı fiyata satılmaya başlanmış. Biz de, virüse karşı bir koruma özelliği sağlamıyor olsa da, cerrahi üniformalara üretim desteği vererek, hayatlarını tehlikeye atarak, en ön safta canla başla çalışan sağlık emekçilerimize çalışma konforu sağlamaya çalıştık.
Harikasınız gerçekten. Bu yola çıkarken mottonuz neydi?
İlk başlarda benim atölyede 50-100'lü adetler dikiyorduk. Sosyal medyada paylaşmamıştım, "yaptığın iyilik sessiz yapılır" diye öğrenmişim. Sonra Tanem dedi ki, "Aslıcığım bu yaptığını paylaşalım, insanlara motivasyon olur!'' İyi ki onu dinlemişim. Sosyal medyada paylaşınca, tüm sevdiklerimizin de desteği ile çalışmamızın sesi yükseldi ve bu sayede Ferhat Ferhangil ile yollarımız kesişti. Saide Tekstil olarak 15.000 adet üretime destek verebilecekleri sözünü aldık. Kumaş arayışımız bunun içindi. Yine büyük adet sözü aldık diye küçük adetleri azımsamadık. İçlerinde Zeynep Tosun, Serli Keçioğlu, Aslıhan Karahan, Elif Uysal, Merve Çulcu, Rosie Yahya'nın da olduğu 10-15 tasarım atölyesinde de daha küçük adetlerde cerrahi üniforma dikmeye devam ediyoruz. Kumaşı, kesimi, dikimi ve dağıtımı kolektif bir şekilde organize ediyoruz. Kimde ne eksik varsa onu tamamlayarak, hızlı bir şekilde sonuca gitmeye çalışıyoruz. Bir yandan elimizdeki kumaşları kullandığımız için de rengarenk oldu hastanelerin acil bölümleri...
Renk seçimleri, her bir tasarıma nazar boncuğu takmanız, ne kadar ince ve zarif bir düşünce. Kadınlar en zor durumda bile güzel görünmeyi, iyi hissetmeyi ister. Siz de bu hareketinizle bunu sağlıyorusunuz. Bunun değerlendirmesini bir de sizden dinleyelim.
Nazar boncuğu, sağlık çalışanlarımız için hem kültürümüzden hem de cidden gönlümüzden gelendi. Çok zor şartlarda çalışıyorlar, biz evde bile kalmaktan şikayet ederken, onlar çocuklarını evde bırakıp salgınla, ölüm riski ile boğuşuyorlar. Bir nazar boncuğunun daha gerçek kullanıldığı bir yeri görmedim. Atölyeye isimsiz gelen nazar boncukları tam bir film sahnesi gibiydi. Biz de ürettiğimiz üniformalara imzamızı atmıyor veya etiketimizi koymuyoruz ve Türkiye'nin çeşitli illerinden isimsiz gelen nazar boncuklarını takıyoruz. Bir nevi "Adımız yok ama hep birlikteyiz" der gibi…
Projede şu an geldiğiniz nokta nedir?
Şimdiye kadar 10 bin adet üniformayı üretip, teslim ettik. İstanbul içine kendi imkanlarımızla, Türkiye genelini de Aras Kargo ile gönderdik. Aras Kargo bize Türkiye gönderilerimiz için destek oldu. Hatta öyle anlamlıydı ki, destek olmayı kendileri teklif etti! Ve artık hastanelerdeki ihtiyaç azalmaya başladı. Aradığımız zaman ihtiyaçlarının azaldığını, farklı hastanelere yönlendirebileceğimizi duyuyoruz, bu da bizi çok mutlu ediyor.
Kimler destek oldu size bu işte?
Saide Tekstil gibi büyük bir tekstil firması da var, küçük atölyeler de var. Evimde dikerim diyen ev hanımları da! Dikiş yapmayı öğrenmiş moda tasarım öğrencileri de, işsiz kaldığı için gelip gönüllü çalışmayı teklif eden ustalar ve kesimciler de... Adana'dan anneannem de, İzmir'den büyük babaannemiz de cam nazar boncukları gönderdi. Yine Adana'dan Kıvanç Tekstil, İsmail Kutlu, Gizia Gate, Fatih Bilici BTD Tekstil, Zekeriya Tanrıverdi, Otiad, Şişli Belediyesi, İpeker, Meltem Özbek, Mehtap Elaidi, Gül Ağış, H&M markası da destek verdi. Canım arkadaşlarım Serra Türker, Can Zeydan ve isimsiz birkaç kahraman daha…
Bu süreçte eminim sizi çok mutlu eden 'anlara' tanık oldunuz. Bizimle birini paylaşır mısınız?
Küçük bir tasarımcı dokunuşunun insanlarda yaratabileceği duyguyu gördüğüm için mutluyum. Gelen destekler için çok mutluyum. 'Ben'i bırakıp 'Biz' olabildiğimiz için çok mutluyum. Ayrıca ufak bir hareketin nasıl kitlelerce büyüyebileceğine şahit olduğum için şaşkınım ama sürekli kumaşı ve nazar boncuğunu bulmaya çalışmak, üretimini yaptırmak ve operasyonun takibini yapmaktan çok da idrak edebilmiş değildim. Hatta bir gün atölyede yine üniformaları üretirken, kapı açık kalmış, içeri biri girdi. Ağzında maskesi, "Aslı Filinta burada mı?" diye sordu. "Buyurun" dedim. "Ben Doktor Cihat, size kumaş getirdim…" dedi. Elleriyle atölyeye kumaş getiren doktorlar, telefon açıp teşekkür ederken ağlayan sağlık çalışanları…
Duygularınızı, hislerinizi almak isterim.
Harika geri dönüşler ve sanıyorum bolca dua aldık.
Bu arada herkese "evde kal" çağrıların yapıldığı bir dönemde siz çalıştınız. Hem de belki de her zamankinden yoğun. Bu dönem nasıl geçti?
Moda sektörü yıllarca, bizi yoğun tempoyla çalışmaya alıştırdı. Sağlık Bakanlığı veya büyük firmalar gerekeni nasılsa yapıyor diye, elimiz boş oturmadık. Sanıyorum, doğru bir zamanda doğru bütün denklemleri içine alan bir formül ürettik. Akıllı, iyi, işlevsel, sürdürülebilir ve kollektif ve yoğun bir çalışma dönemiydi.
Sizin bu hareketiniz çok anlamlı. Eminim manevi tatmini paha biçilemez. Biraz da gerilere gidersek moda kariyerinizde sizi böyle heyecanlandıran bir anınızdan bahseder misiniz?
Bir hafta içinde New York'tan Japonya'ya, oradan Paris'e geçtiğim yıllar vardı. Dover Street Aoyama'da Comme Des Garcons işbirliğinde ve Paris'te Palais Royal'de Joyce Gallery'de markamıza davet almıştım. Hong Kong'da yolda yürürken birinin üzerinde 'Aslı Filinta' görmüştüm. Mimar Sinan koleksiyonu hazırladığım sene Monocle'da 'The Great Sinan' diye bir makalem yayınlanmıştı. BBC World Londra'dan gelip, Türk kültürünü modern bir şekilde sunan sanatçılar belgeselinde yer vermişti. Hayran olduğum Anadolu topraklarından esinlenerek çalıştığım her anda heyecandan kalbim atmıştı. Harika bir yolculuk yaptım, yapıyorum. Alarak verilir sandığım bu macerada, bu sene anladım ki, asıl vererek alınıyormuş.
Moda dünyasında her zaman önemli işlere imza atan birisiniz. Bu hareketiniz moda kariyerinizde, mesleğinizde sizin hangi sürecinize denk geldi?
Çok teşekkür ederim. Bir yerde okumuştum; 10 yıl çalışır, öğrenir; 11'inci yıl öğrendiğiniz işin üzerine çıkabilirmişsiniz. Gerçekten yaratmaya işte o zaman başlayabilirmişsiniz. Herkes 10'uncu yılını kutlar, ben bu sene markamın 11inci yılını kutlayacağım.
Sizin sürdürülebilir moda alanında çalışmalara öncülük ettiğinizi biliyorum. Bu projeyle de sürdürülebilirlik konusuna çok ciddi eğilmiş oldunuz. Önümüzdeki yıllarda bu dönemde yaşanılanlar, sizin çalışmalarınız tasarımlarınıza nasıl yansıyacak?
Bu projede kumaşçıların ve tasarımcıların ellerinde kullanmadıkları kumaşları da değerlendirdik. Biliyoruz ki, bu işi yapan herkesin ellerinde fazla kalan, nasıl değerlendireceklerini bilmedikleri veya henüz düşünmemiş oldukları kumaşlar var. İleri dönüşümün bu kadar kıymetli olduğu bir dönemde böyle bir niyet için kullanılmış olması harika oldu. Pandemi sonrası, kazanan ekibi bozmayalım ve Türkiye'nin köy okullarındaki çocukların üniformalarını tasarlayalım, üretelim ve yakalarına nazar boncuklarını da takarak, hatta paketlerin içine birer de kitap koyarak onlara gönderelim diyorum. Bizim gibi tekstil cenneti olan bir ülke için bu adetler çok küçük ama niyeti büyük işler.
Size göre bireylere düşen görevler bundan sonrası için neler olmalı? Bunu moda çerçevesinde yanıtlarsak nasıl bir tüketim olmalı sizce?
Harika bir soru, teşekkür ederim. Çünkü bizim görevimiz kadar sizin de göreviniz, düşünmeden tüketenleri ara ara uyandırmak. Dünyamız elimizden gidiyor, gardrobunda yeri olmayanın hala eli online-alışverişte gözü moda dergilerinde. Lokale dönüşü ve alabilmenin gerçek gücü simgelemediğini usanmadan anlatmalıyız.
'Woman Power' altını layıkıyla doldurduğunuz bir çalışma. Sizin güçlü kadın tanımınız nedir?
Hatırlattığın için teşekkür ederim. Yapmış olduğumuz bütün bu çalışmaları, ilgilenen herkes Instagram'da Women Power alt-başlığından takip edebilir. Birbirimizin sesini duyabildiğimiz, el uzatmaktan ve yeni fikirler üretmekten korkmadığımız bir dünyayı kendine yaratandır kadın. Bir bakıma vahşidir aslında, kendi sesini duyduğu zaman başkalarına da duyurabilir!