RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF CENGİZ DİKBAŞ
Ayakları yere sağlam basan, hayata her daim gülen gözlerle bakan hatta çoğu zaman çevresindekiler için de neşe kaynağı olmayı başarabilen biri Hande Demir. Sohbetimiz esnasında sık sık değindiği "Her türlü insan ilişkisinde samimiyetin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yalanı sevmem, herkesin hep iyi olmasını isterim, kimseyi kıskanmam" sözleriyse hayata karşı sıkı sıkıya savunduğu bu olumlu tavrını vurgular nitelikte. Yeni yıla gün sayarken yeni evinde buluştuğumuz Demir ile içinden geçtiği boşanma süreci sonrası dönüşümlerden geçen yaşamı, hayattaki kırmızı çizgileri, ruh hali ve gelecek planlarına odaklanıp samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
HANDE DEMİR RÖPORTAJININ PERDE ARKASINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Nasıl gidiyor sizin için her şey? Boşanma süreci sonrası hayatınızda majör değişiklikler oldu mu?
Şu an hayatımın yoğun bir dönemindeyim, biz eski eşimle geçtiğimiz temmuz ayrıldık ve araya yaz tatili girdi. O esnada yeni bir eve taşındık, bir evi sıfırdan yapmak beni epey yordu. Bir taraftan da tabii çocukları ve kendimi değişen hayatımıza adapte etme sürecindeydim. Koşturmalı, rutinin dışında gelişen süreçlerden geçtim. Ne gibi değişiklikler oldu diye bakınca da aslında yine Acarkentte'yiz, çocuklarımın düzenini bozmak istemediğim için onlarla alışık olduğumuz yerde hayatımıza devam ediyoruz. Bir yandan pandemi dolayısıyla daha da fazla evde vakit geçirir olduk. Ama çocuklarımın da kendimin de buna kolay adaptasyon sağladığımızı düşünüyorum. Tabii ki zor bir dönemdi ama olabilecek en az hasarla atlattığım için de mutluyum.
Her birimiz zaman zaman kaybettiğimiz motivasyonu yakalayıp tekrar harekete geçmek için bir şeylerden ilham alıyoruz. Size bu dönem iyi gelen ne oldu?
Evet, galiba her birimizin hayatla başa çıkma yöntemleri birbirimizden farklı. Ben çocukluk yıllarımdan beri hayata pozitif bakış açısıyla yaklaşan biriyim. Sürekli enerjik ve pozitif olduğum için depresif olmayı da hiç sevmiyorum. Ve yaşanan kötü olayları da gözlemlediğim kadarıyla bu özelliğim sayesinde daha rahat atlatıyorum. Diğer taraftan benim için hayattaki en iyileştirici güç; inanç sahibi olmak. Hayatın içinde zorlandığım zamanlarda pek çok insanın yaptığı gibi yoga, pilates ya da bir uzmandan destek almaktan daha ziyade Allah'a dua ediyorum, ona inanıyorum. Bu da bana manevi anlamda çok iyi geliyor. Sıkıntılı zamanlarımda Kur'an-ı Kerim okuyorum ve bundan büyük mutluluk duyuyorum, içimi ferahlatıyor. En büyük ferahlama yönteminin Allah inancı olduğunu düşünüyorum. Yani hem bu dönemde hem de hayatımdaki her dönemde bunun böyle olduğuna kanaat getirdim. Tabii ki anlık düşüşler, küçük mutsuzluklar herkeste olduğu gibi bende de oluyor. Fakat o zaman da çocuklarımdan ilham alıyorum, onlarla vakit geçirince onların o pozitif enerjisi bana da yansıyor ve bütün dertlerimi unutuyorum. Çünkü çocuklar tam bir melek ve negatif duygular barındırmıyor.
Yakın dönemde yeni bir eve geçtiniz. Yeni evinizin dekorasyonu da çok hoş. Evdeki detaylar size mi ait?
Eylül ayında yeni bir eve geçtik ama bu defa düzayak iki daireyi birleştirelim istedim. Bir daireyi tamamen çocuklara ayırıp, onların kendilerine ait bir yaşam alanları olsun istedim. Bir daireyi de sadece kendime ve misafirlerime ayırarak organize ettim. Ve bu dönemde bir mimarla da çalışmayı istemedim. Evleri tamamen kendi zevkime uygun döşedim. Ama bir anda olmadı tabii bu, eylülden beri yavaş yavaş her şeyi birleştirdim, ev daha yeni bitti diyebilirim. Çok sevdiğim yakın arkadaşım Emrullah Bey vardır, E&G Mobilya'nın sahibi, pek çok eşyamı oradan seçtim, her şeyi zevkime göre onlara yaptırdım. Çok detay var salonlarda ve hepsini birebir kendim seçtim, bunun için çok koşturdum. Bir mimar olsa mesela, sizin için her şeyi hallediyor, zaten ben de daha önce eski oturduğum evlerde çalışmıştım fakat bu sefer tamamen benim zevkime ve çocukların istediği şekilde olsun, bizi yansıtsın istedim, iyi de oldu. Aynı zamanda bir taraftan da bu yeni adaptasyon sürecinde bunun bana ve çocuklara bir meşgale olacağını düşündüğüm için süreçteki her detayla birebir kendim uğraşmayı seçtim.
Diğer bir taraftan sağlıklı yaşam da hayatınızın merkezinde gördüğümüz kadarıyla. Bir günlük sağlıklı yaşam rutininizde neler olmazsa olmaz?
Aslında bu son sekiz aya kadar yani pandemi sürecine kadar, çok da dikkat ettiğim bir konu değildi sağlıklı beslenme. Yani ben öyle sağlıklı sular içeyim, vitamin destekleri alayım falan hiç bunlara takılmazdım. Fakat pandemi süreciyle beraber her gün eksiksiz C ve D vitamini almaya başladım. Bunun da faydasını tabii ki gördüm, en ufak bir soğuk algınlığı dahi geçirmedim. Yıllardır her sabah uyandığımda neredeyse yarım litre su içerim. İçine üç dilim zencefil ve limon koyarak (tabii sıcak su) uyanır uyanmaz mideme ilk giren şey bu olur. Ondan on beş dakika sonra da bir Türk kahvesi içerim. Tam bir kahve tutkunuyum. Gün içinde dört beş fincan içerim. Kahvenin bana enerji verdiğini ve metabolizmamı hızlandırdığını düşünüyorum. Gün içinde en az 3.5 litre -hatta bu yazları 4.5 bile oluyor- su içerim. Susuz duramıyorum. Bulunduğum her yerde bir şişe suyum illa ki vardır, çantamda, arabamda. 15 günde bir yaptırdığım bir rutinim daha var hayatımda; damardan C vitamini ve glutatyon alıyorum. Bir de tabii en önemlisi sağlıklı yaşam için stresten uzak durmaya çalışıyorum. Stres vücudu en kötü yönde etkileyen şey; stresli ortamlardan uzaklaşıyorum. Çünkü sağlıklı bir yaşam için tüm bu rutinlerden daha önemli bir şey varsa, o da sağlıklı ruh hali. Ruh haliniz iyi olursa bağışıklığınız da daha kuvvetli oluyor.
Moda ve trendler ile de iç içesiniz. Kariyeriniz bu tarafa doğru evrilir mi dersiniz önümüzdeki dönemlerde?
Modayı çok yakından takip ettiğim söylenemez ama giyinip süslenmeyi çok seviyorum. Hani bu sene ne modaymış, ne değilmiş bakayım falan onu kovalamıyorum ama göz zevkimin iyi olduğunu düşünüyorum. O yüzden zevkime göre seçimlerimle de bir anda trendlerle iç içe geçmiş oluyorum. Kariyer olarak bunu yapmak konusunda da bugüne kadar çok teklif geldi ama hiç düşünmedim çünkü ben bunu kendimle ilgili olduğunda seviyorum ufak bir hobi olarak yani. Moda tasarımı yapmanın bu kadar basit bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece yapmış olmak için bir moda markası çıkarmak bence doğru değil. Bunu uzun seneler devam ettirebilmek ve bu yola baş koymak gerekli, bu ciddiye alınacak bir mevzu. O yüzden bu yönde bir adım atmadım. Bir markayla işbirliği ise tabii belki de bir gün yapabilirim ama bana uyması beni cezbetmesi gerekiyor, bir taraftan da beni temsil edebilmesi gerekli. Çünkü ben bir şeye adımı koyacaksam ve insanlar buna maddi güçlerini ayırıp para verecekse bunun çok çok kaliteli olması gerekir.
Ve anladığımız üzere, arkadaş ortamınızda sevilen birisiniz. Hangi karakter özellikleriniz etrafınızdaki bu sevgi çemberini oluşturuyor sizce?
Öncelikle çok teşekkür ediyorum, sosyal biriyim galiba. Arkadaşlığa, dostluğa çok değer veririm, bu kavramlar benim için çok değerli. Bazı kız arkadaşlarıma, artık kan bağımız olmasa da can bağımız vardır derim hep. Herkesin birbirine yüzüne gülüp, arkasından konuştuğu ve çıkar ilişkileriyle dolu bir devirdeyiz. Böyle insanlar hepimizin hayatında var hatta 10 kişiden sekizi böyle diyebiliriz. Ben öyle değilim, etrafımdakilerden de hep bu yorumu alıyorum. Her türlü insan ilişkisinde samimiyetin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yalanı sevmem, yalan söylemem, herkesin hep iyi olmasını isterim. Kimseyi kıskanmam, üstelik insanların benden iyi olmalarını isterim hep. Ve çok pozitif biriyimdir, bana hep 'neşe saçıyorsun, enerji veriyorsun, keyfimizi yerine getirdin' falan derler.
Genel olarak kendinizle barışık biri misiniz? Değiştirmeye çalıştığınız, hoşlanmadığınız bir yönünüz var mı?
Genelde kendimle barışık biriyimdir. Tüm eksilerimi kabullenmiş bir insanım bir kere. Farkındalık sahibiyim. Asla mükemmel değilim, öyle olmak gibi bir çabam da yok. Benim de eksilerim var, artılarım olduğu gibi. Mesela son iki, üç sene evveline kadar çok sabırsız bir insandım, bu yönümden de şikayetçiydim. Şimdi bu yönümü düzeltmeye yöneldim. Ve bu yönümü törpüleyip sabırlı bir versiyonuma dönüştürdüm kendimi. Kin, nefret, düşmanlık gibi şeyleri içimde barındırmayı sevmediğim için bana yanlış yapan bir insanı da kolaylıkla affedebiliyorum. Yani yapılan yanlışın üzerinde durmuyorum. Bir insana karşı içimde öfke barındırmanın kendime zarar olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da herkes der ki, "insanları ne kadar kendin gibi görüyorsun, bu kadar rahat olma, sana yapılanı unutma" gibi çok uyarır yakın çevrem. Belki de haklı olabilirler, bu konuda biraz daha sert olmam gerekebilir.
Peki, biraz da ikili ilişkiler diyelim ve evlilik ile yakınlığınız ne boyutta soralım mı?
Şu anda evlilik konusu bana epey uzak, hatta hiçbir yakınlığımız yok kendisiyle, onu söyleyebilirim. Çünkü ben çok erken yaşta evlendim, 17 sene de evli kalıp, üç tane çocuğum olduğu için tekrar evlenmeyi hiç düşünmüyorum. Tabii büyük konuşmayayım ama şu anki aklımla hiç istemiyorum. Bence evlilik çocuk için yapılması gereken bir şey ve çok şükür hem iki kız evladım hem de erkek evladım var, başka çocuk da düşünmediğimden artık evlilik gibi bir düşüncem yok. Herkesin olduğu gibi ileriki zamanlarda benim de güzel bir ilişkim illa ki olacaktır. Hayat aşksız, sevgisiz geçmez tabii ki, ben de daha 36 yaşında bir kadın olarak o defterleri kapatmış değilim. İnşallah ileride çok değer vereceğim ve değer göreceğim bir ilişkim olur.
2021 yılı ile ilgili dilekleriniz neler?
2020 yılı hem ülkece hem de dünya çapında beklenmedik bir biçimde kötü geçti ne yazık ki. Pek çok zorluk da halen devam ederken, şu süreçte en büyük temennim inşallah 2021, 2020'yi aratmasın ve çok daha iyi bir yıl olsun. Önce sağlık diliyorum. Son dönemlerde sağlığın insan hayatındaki önemini bir kere daha anlamış olduk. Bu dönemde dünyanın durmasıyla yine ekonomik anlamda sıkıntılar yaşayanlar da oldu, insanlar inşallah işlerini güçlerini toparlayabilirler, bunu temenni ediyorum. Her şeyin Allah'tan geldiğine ve hiçbir şeyin sebepsiz olmadığına inanıyorum. Son dönemlerde acaba biraz insanlık olarak fazla mı materyalist olup dünyevi şeylere takılmıştık da bizi kendimize getirdi bu süreç. Acaba maneviyata biraz daha mı dönmeliyiz? Daha hümanist olsak keşke bir temennim de budur, insanların kendilerine bir çeki düzen vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu domino taşı gibi; herkes bir biçimde iyi olmanın yolunu bulursa, iyilik de bulaşıcıdır ve yayılacaktır. O yüzden herkese önce bireysel olarak iç huzurunu bulup, sonra sağlıkla inşallah 2021'i karşılamayı diliyorum.
FOTOĞRAFLARIN TAMAMI ŞAMDAN PLUS YENİ SAYISINDA...