''Kriz ortamları iyi yönetilirse kurumlara iyi gelir''

Yelda İpekli, Türk kahvesinin dünya çapında yaygınlaşmasını misyon edinen Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı’yla konuştu.

''Kriz ortamları iyi yönetilirse kurumlara iyi gelir''

FOTOĞRAF KUTUP DALGAKIRAN

Hayata dair mutlu şeyler olduğunda paylaşırsak çoğalırmış gibi gelen bir umudum var benim. Bu zorlu dönemlerde de "iyi olan" ne varsa paylaşmanın iyi olacağına inanıyorum. New York Times Square'de Türk kahvemizi görünce sanki oradaymışçasına sevindim. Hikayenin arkasında sevgili arkadaşım Murat Kolbaşı ve ekibi olunca ondan detaylarını öğrenmek istedim.

Pandemi yavaşlattı, durdurdu derken senin için sürecin çok yoğun geçtiğinin farkındayım. İFA Tasarım Ödülü, New York'taki Türk kahvesi tanıtımı, şirketin halka arzı ilk aklıma gelenler... Bu dönemi kurumsal olarak ve bireysel olarak nasıl yönettin?

Kriz ortamları ve zor zamanlar iyi yönetilirse kurumlara hep iyi gelir, en azından bizde öyle oldu... İyi gelişinin nedenine gelince birincisi karşılaştığımız zorluğu tüm ekiple göğüslüyoruz. Sadece yönetici kademesi ya da sadece çalışanlar bu zorluğu göğüslemiyor, bizler hep birlikte hareket ediyoruz. İkincisi, bizler daima özellikle her şey yolundayken sürekli olası krizleri kendi aramızda konuşuyoruz. Olası krizlerde nasıl aksiyon alacağımızla ilgili senaryolar geliştiriyoruz. Örneğin satış kanallarımızda yaşayacağımız beklenmedik bir krizde mutlaka alternatif satış kanalları araştırıyor, bu araştırmaları yaparken de çok ciddi bir dokümantasyon çalışması gerçekleştiriyoruz. Pazarın iyi olduğu zamanlarda dahi mevcut network'ümüze ekleyeceğimiz yeni pazarlar ve yapabileceğimiz işbirlikleri neler olabilir, bu yönde de yoğun araştırmalar ve çalışmalar yapıyoruz. Bireysel olarak da, aile yaşamımda da kurallara uyarak ve gerekli korunma yöntemlerine dikkat ederek süreci risksiz hale getirmeye çalışıyorum.

Yakın geleceği nasıl görüyorsun? Sadece iş dünyasında değil, sosyal hayatta da dinamikler değişti ve değişmeye devam edecek...

Pandemi dönemiyle sosyal hayatımızı değiştiren dinamikler bize aslında gelecekteki projeksiyonun nasıl olacağıyla ilgili bir fikir verdi. Özellikle iş yaşamında yepyeni çalışma modelleriyle ve artık normalleştirdiğimiz dijital ara yüzlerle gerçekleştirdiğimiz iletişim kanallarıyla tanıştık. Tabii ki geleneksel alışkanlıklar, iletişim biçimleri tamamen kaybolmayacak, kaybolmasını da istemem açıkçası. İş ziyaretlerimizi gerçekleştirdiğimiz sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz buluşmalar, yeni yerler keşfettiğimiz yolculuklar tekrar hayata geçecektir. Ama tabii ki bu yeni dönemin avantajlarından da kolay kolay vazgeçmeyeceğiz. Bir ekran aracılığıyla dünyanın her noktasına tek tuşla bağlanabilme ayrıcalığı hem zaman tasarrufu hem de hız açısından terk etmek istemeyeceğimiz bir iletişim alışkanlığı olacaktır. Yine yakın gelecekte nüfusun fazlalığı hijyen anlamında yeterli özen göstermede pürüzlere yol açabiliyordu, bu konuda artık daha sıkı önlemler alarak farkındalığı yüksek hareket edeceğimiz aşikar. Ekonomik değişimlerle artık sadece Batı'ya değil, Doğu'ya da ilginin artacağını özellikle Asya Pasifik'in bu konuda cazibesinin artacağını düşünüyorum. Asya Pasifik'in farklı bir yönünü keşfettiğimiz şu günlerde bu fırsatı kaçırmayan şirketler kazanımlarıyla öne çıkacaklar diye düşünüyorum.

Türk kahvesini UNESCO kültürel miras listesine sokmanın yanı sıra dünya genelinde bu anlamda çok çalışan bir derneğin üyesisin ve benim gözümde bir Türk kahvesi neferisin. Dernek olarak neler yapıyorsunuz ve hedefleriniz neler?

2018 yılında kurulan derneğimizin yönetim kurulunda olmak benim için büyük mutluluk. Derneğin birçok önemli çalışması var ama tabii ki en önemli eseri Türk kahvesinin UNESCO nezdinde somut olmayan kültür mirası listesine girerek kabul görmesi. 5 Aralık 2013'ten bugüne Türk kahvemiz dünya üzerindeki kültür miraslarından biri olarak ülkemizi temsil ediyor. Yine derneğimizin takdire şayan bir diğer etkinliği tarihi Topkapı Sarayı'nda gerçekleşen sergimizdi. Kahve kültürümüzü anlatan 700'e yakın objenin ziyaretçilerle paylaşıldığı sergi, kahve kültürümüzün daha yakından tanınmasına katkı sağladı. Onun dışında dernek olarak Türk kahvesinin algısını daha yukarılara taşımak için dünyanın birçok yerinde önemli işbirlikleri yaparak ülkelerin kahve kültürüne sahip çıkan birlik ve derneklerle bir araya geliyoruz. Pandemi sürecinin kısıtlayıcılığına rağmen Kahve Zirvesi'ni gerçekleştirdik. Dernek başkanımız Merve Gürsel'le 40 soruda 40 yıllık hatır konseptinde Türk kahvemizi anlattık. Özetle ülkemizde zaten mevcut olan Türk kahvesi algısını dünya ölçeğine taşımak için önemli çalışmalar yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.

550 yıllık milli tadımız, 55 yıllık markamızla New York Times Square'deydi geçtiğimiz günlerde. Orada olamasak da gurur duyduk. Hikayesini anlatır mısın? Nereden çıktı fikir ve size gelen tepkiler nasıldı?

Times Meydanı'nı renklendirmek hem ülkemiz hem de bizim adımıza gurur verici bir gelişmeydi. Bu projenin çok öncesinde Amerika ile flörtümüz zaten başlamıştı. Turkish Coffee Lady'nin kurucusu Gizem Şalcıgil ile süregelen bir işbirliğimiz var. Gizem Hanım özellikle Amerika'nın Washington DC başta olmak üzere kuzeydoğu eyaletlerinde Türk kahvemizi tanıtan bir miğfer gibi bizim gözümüzde. Bu anlamda onun kat etiği yol çok önemli. Bizler de kendisine bu anlamda her zaman destek olmaya çalışıyoruz. Amerika'nın iki önemli reklam mecrası var. Bunlardan biri Amerikan futbolunun final maçının olduğu akşam, bir de Times Square'deki uygun mecralar. Daha önce Turkish Coffee Lady ile bu ünlü meydanda bir etkinliğimiz olmuştu. Yarattığı etkiyi orada görmüştük ve artık bizim de Arzum OKKA'yı bu meydanda sergilememiz gerektiğine karar verdik. Çok iyi bir geri dönüş aldık. Amerika'daki restoran ve mutfaklarda kullanıma uygun NSF (National Sanitation Foundation) belgesini de alarak Arzum OKKA, Arzum Minio ve Arzum OKKA kahve değirmenimizle Amerikan pazarına güçlü bir giriş yaptık. Satışlarımız bu pazarda gayet iyi gidiyor. Bu etkiyi sürdürülebilir kılmak için Amerika merkezli reklam çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Hayatla ilgili temel yaşam prensiplerin neler?

Pozitif bir insan olmanın yaşamdaki sorunlarla mücadelede birebir etkili olduğunu düşünüyorum. Kendimin de pozitif bir insan olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki bazen gardımın düştüğü kaygılı zamanlar yaşadığım oluyor. Ama bunu derinleştirmeden sorunu minimalize etmeye çalışarak kendimi olumlu yönde motive ederim. Açık bir insanımdır, dolaylı değil direkt iletişimden yanayımdır. Hayatı basit ve şeffaf yaşamaya gayret ediyorum. Hem iş yaşamında hem de aile hayatımda diyaloğu çok önemserim. Monolog yerine diyaloğu seçen herkes gibi paylaşıma, ortak amaca hizmet etme motivasyonuna ve sorunlar konusunda çözümcül yaklaşıma bu şekilde sahip olduğumu da belirtmek isterim.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.