''Sanat, ruhu beslemeye devam ediyor''

Sevil Dolmacı Art Gallery, şimdilerde ressam Şahin Demir’in ‘Boş Zamanlar Bahçesi’ isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Bu iş birliğinin detaylarını konuşmak üzere, Sevil Dolmacı Sanat Danışmanlık Şirketi’nin Kurucusu Sevil Dolmacı ve Ressam Şahin Demir

''Sanat, ruhu beslemeye devam ediyor''

RÖPORTAJ İREM ORHAN
FOTOĞRAF CENGİZ DİKBAŞ

Sanatçı Şahin Demir'in Sevil Dolmacı Art Gallery bünyesindeki ikinci kişisel sergisi 'Boş Zamanlar Bahçesi' Villa İpranosyan'da sanatseverlerle buluşuyor. Sanat Danışmanı Sevil Dolmacı'nın; "Şahin Demir oldukça ilgi gören genç bir yetenek. Yeni işlerinde sanatçının son dönemde yaşadığı değişime tanıklık edeceğimiz üretimler izleyiciyi bekliyor" şeklinde yorumladığı sergide sanatçı, küresel felaketler, ekolojik sorunların git gide ağırlık kazanarak yaşamları doğrudan etkilemesi konularını ele alıyor. Sevil Dolmacı Art Gallery ana mekanı Villa İpranosyan'da 17 Ocak tarihine kadar görülebilecek sergiye dair detaylar ve çok daha fazlasını konuşmak üzere bir araya geldiğimiz Sevil Dolmacı ve Şahin Demir ile keyifli bir çekim gününde sanat dolu bir sohbeti paylaştık.

2019 yılı mayıs ayında, Beşiktaş Abbasağa'da ikinci derece tarihi eser olan bu köşke taşındınız. Ve bildiğimiz kadarıyla burada açıldığınız günden bu yana beklediğinizin çok üstünde bir ilgiyle karşılaştınız. Nasıl gidiyor taşınma sürecinden beri her şey, son değerlendirmelerinizi alsak?
SEVİL DOLMACI:
Villa İpranosyon'a taşınalı iki yıl oldu. Ben binayı kiraladığımda 2019 yılının Mart ayıydı, Paris'ten döndüm ve gördüğüm an karar vermiştim. O sıralar bir virüs söylentisi vardı ancak bu kadar farklı bir dünyaya geçiş yapacağımızı hiçkimse hayal edemezdi. Dolayısıyla iyi ki olumlu dönüş yapmışım yoksa sonrasında cesaret edemeyebilirdim. Mart ayı sonunda birden bütün hayatımız değişti, kapanmalar ve dijital yaşam başladı. Bu süreçte sadece ilk hafta bir tedirginlik yaşadım sonrasında aksiyon planımı hiç bozmadan gerçekleştirdim. Pandemide sanata ilgi çok daha fazla artınca ve özellikle büyük geniş bahçeli mekanlar nefes almak için tercih edilince bizim yararımıza oldu. Binanın mimarisi ve süslemesi oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcı olduğu için pandemi sürecinde randevu ile hatırı sayılır ziyaretçi alan belki de tek galeriydik. Açılmanın başlamasıyla küçük buluşmalar, çekimler ile daha geniş bir kitleye yayıldık. Yurtdışından gelen özel misafirlerin uğrak noktası olması dışında yabancı şirketlerin toplantı yaptıkları, sanat turu aldıkları günlük kapatmaların ya da gece özel davetlerin olduğu özel/müstesna bir mekân olarak da farklı bir hizmet alanına kapılarını açmış oldu. Türkiye sanat ortamında galeri mekanımız, günümüze oldukça iyi bir şekilde gelen duvar ve tavan süslemeleri ve buna eşlik eden bugünün sanatına ait yurtiçi ve yurtdışından örnekler ile kısa sürede ayrıcalıklı bir yer edindi.

Çok yeni bir bilgi olarak; Sevil Dolmacı Art Gallery, yine Abbasağa'da, dört katlı tarihi bir Rum Köşkü'nde de hizmet vermeye başlamış. Bu nasıl gelişti?
S.D.
Beyaz Köşk adını verdiğimiz bu bina da eklenince, Beşiktaş Abbasağa adeta bir sanat merkezine dönüştü diyebiliriz. Yurtdışından önemli sanatçı, küratör ve satın alım yapanları ağırladığımız ve stüdyo olanağı sağladığımız ikinci mekanımız olan Beyaz Köşk, aslında tesadüfen gelişen bir durumdu. Bundan yaklaşık 8-9 ay önce Altunizade'de olan depomuzu uzak olması nedeniyle boşaltma isteğimiz üzerine Beşiktaş'ta bir depo arayışına girdik. Bu esnada yurtdışından sanatçılar gelip çalışacaklardı ve onlara da atölye bakıyorduk. Sanatçıları otelde konaklatıp atölye kiralama fikri depo olarak baktığımız bu bina ile birden Art Residency fikrine dönüştü, iyi de oldu. Bugün halen depo arayışımız devam ediyor.

Sevil Dolmacı Art Gallery'deki son dönem sergilerinden bahsederek devam edelim dilerseniz, şu an sanat tutkunlarını burada neler bekliyor?
S.D.
Sevil Dolmacı Art Gallery programı bu yıl eylül ayında küratörümüz Kathy Battista'nın düzenlediği stil life sergisi ile başlangıç yaptı. Sergide uluslararası alanda dikkat çeken genç yetenekler yer aldı. Bazıları New Museum'da sergide yer almış, kimisi David Zwirner galerinin gen seçkisinde yer almış isimlerdi. İkinci sergimiz ise Konig ve Canada NY galerinin sanatçısı Robert Janitz sergisi oldu. Müze koleksiyonlarında yer alan Janitz, son yıllarda tüm dünyaya yayılan sergi projeleri ile oldukça dikkat çeken bir isim. Türkiye'de oldukça ilgi ile karşılandı ve sergi tümüyle satıldı. Şu an ise galerimizde Şahin Demir'in İstanbul'daki ikinci solo sergisi yer alıyor. O, oldukça ilgi gören genç bir yetenek. Sanatçının son dönemde yaşadığı değişime tanıklık edeceğimiz üretimler izleyiciyi bekliyor.

Peki, Şahin Bey sizin Sevil Hanım ile yollarınızın kesişmesi nasıl oldu?
ŞAHİN DEMİR:
Çeşitli iş birliklerinden sonra 2018-2019 döneminde Sevil Dolmacı ile tanıştım. Net olarak ise Contemporary 2019 fuarından sonra Sevil Dolmacı ile birlikte çalışmaya başladık diyebiliriz. Akabinde 2019'da Sevil Dolmacı Art Gallery ile olan ilk kişisel sergim Sessizliğin İçinden'i gerçekleştirdik. Şimdiki ikinci kişisel sergim 'Boş Zamanlar Bahçesi' ile de uzun soluklu bir çalışma sürecine girmiş bulunduk.

2019 yılında Sevil Dolmacı Art Gallery'de açılan ilk kişisel serginiz 'Sessizliğin İçinden', Pablo Neruda'nın, 'Kuruntular' kitabında yer alan 'Sessizlik Şiiri'nden ilham alıyordu. Şimdi ise ikinci kişisel serginiz 'Boş Zamanlar Bahçesi'ni sanatseverler ile buluşturdunuz. Bu sergi ilhamını nereden alıyor?
Ş.D.
İstanbul'a taşınmak hayatıma renk kattı. Ankara'dan sonra burası benim için daha renkli seçenekler doğurdu. Yaşam biçimimdeki değişim sanatsal üslubumu da etkiledi tabii. Son dönem işlerimde, daha önceki eserlerime göre çok keskin bir geçiş yaptığım söylenemez. Bu sergideki konu da ilk sergiyle bağlantılı aslında. Doğa ve insanı, bir türlü uyumlanamayan bir bütün olarak görüyorum, bu nedenle bu sergide iki özneyi bir arada, aynı tuval üzerinde çalışmak istedim. Eserlerimde tamamlayıcı ve bütünleyici bir yaklaşımla hem portre hem de ölü doğayı işledim ve benim için çocukluğumdan beri özel olan ayçiçekleriyle aradaki geçişi sağladığıma inanıyorum.

Galerideki son dönem açtığınız sergilerin en dikkat çeken özellikleri neler?
S.D.
Galerimizde açtığımız sergiler keşfe olanak tanıyan bir yapıya sahip. Müzelerde yer almış, önemli sergilere seçilmiş tüm dünyadan isimleri yakalama fırsatı veriyor. Genç Türk sanatçılar ise önemli koleksiyonlara girmiş ve uluslararası ağa eklemlemeye destek verdiğimiz isimler. Biz genç bir galeriyiz, bizimle büyüyecek işlere imza atıyoruz. Şahin Demir sergisi ise çok kısa süre önce net bir tarihe kavuştu. Yaklaşık iki yıldır sergi fikrimiz vardı ancak bir türlü aksiyon alamıyorduk. Ne zaman tarih belirlesek eserler satılmış oluyor hatta siparişler nedeniyle tarihler hep atıyordu. Yaz aylarında galeri sanatçı listesini yeniliyordum ve Şahin ile konuşmaya karar verdim. Satışlar maddi olarak galeriyi beslese de asıl misyonumuz sanatın gelişimine tanıklık etmek ve bunu izleyiciyle paylaşmaya aracılık etmeyi ihmal etmekteydik. Bazen sanatçıların sarsılmaya ihtiyacı oluyor diye düşünüyorum. O konuşma onu öylesine motive etti ki, böylesine iyi bir sergi çıktı, mutluyuz.

Bu bahsettiğiniz son iş birliği ile gelen sergide kişisel olarak sizin en beğendiğiniz eser hangisi?
S.D.
'İsimsiz 237' isimli eser benim favorimdi. Satıldı, Egemen Çelik koleksiyonuna gitti. Egemen bana aynı soruyu yöneltti ve eseri aldı... Yani kandırıldım.

Size göre bir sanat eserini arzu nesnesi yapan şey nedir?
S.D.
Öncelikle üretimi sanat kisvesine sokan 'aura'sı olmalı. Günü yakalayan bir dili olmalı. Sanatçının adı, hangi müzede olduğu ve müzayede sonuçları bugün arzu nesnesine aracılık eden başka denklemler...

Bugün en çok konuşulan konulardan biri de NFT platformları, dijital sanatın yükselişi. Bu durumun sanata bakış açımızı nasıl değiştirdiğini düşünüyorsunuz?
S.D.
Bugün en çok konuşulan NFT platformları ve dijital sanatın yükselişi. Bilinmeyen bir kitlenin desteklediği NFT işler görme, dokunma ve hissetmeyi başka bir mecraya taşıdı. Sanatın sosyalleşme üzerine kurulu yapısı kırıldı. Statü göstergesi olarak motive edici yanı kara kutu içinde kayboldu. Sanatın parayla kurduğu ilişkiye format atıldı. Sanatçı-galerici bağı koparıldı. Bu yenilikler henüz içselleştirilmese de hayatımıza girdi ve hararetle konuşuluyor.

Diğer bir taraftan da Türkiye'de koleksiyonerlik gelişmekte olan bir olgu haline geldi. Koleksiyonerliğin sanat dünyasına katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
S.D.
Genç, bilgili, teknolojiyi kullanabilen yeni bir nesil alıcı. Miami'de genç kuşağın NFT koleksiyoneri olduğu ve ciddi para kazandıklarına tanık oldum. Ancak biz onlara temas edebilecekleri sanat eseri önerdiğimizde ona da açık olduklarını gördük. Latin kökenli Amerikalı genç NFT koleksiyonerine Afgan bir sanatçının işini sattık. İlginç bir deneyim oldu bizim için. Gelecek sürprizlerle dolu, umut verici ve sanat bir şekilde ruhu beslemeye devam edecek.

Ya siz son dönemde hangi sanatçının işini ya da işlerini koleksiyonunuza eklediniz ve bunu yaparken sizi etkileyen en önemli şey neydi?
S.D.
Peter Halley, Markus Lüpertz (80'lerden bir iş), Tony Cragg ve Kenny Scharf.

Son dönemde keşfedip, işlerini ilgiyle takip ettiğiniz sanatçılar var mı?
S.D.
Carter Flachhbarth, Viola Yeşiltaç, Robert Pokorny, Derek Wiseberg, Deniz Satır.

Son olarak, yakın gelecekle ilgili yeni bir proje, sergi veya yolculuk var mı?
S.D.
Bosco Sodi ve Daze iki önemli sanatçı, Art Residency'e gelecek ve sergi projesi yapacağız. Çok heyecanlıyım. Bir de sürpriz bir sanatçı için müze sergisi planımız var.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.