Kayıp Prensesin Gölgesinde Bir Kraliyet Krizi

Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Kriz İletişimi Uzmanı Prof. Dr. Çisil Sohodol, kraliyet krizini Şamdan Plus için yorumluyor

Kayıp Prensesesin Gölgesinde Bir Kraliyet Krizi

İngiliz kraliyet ailesi üyeleri, şüphesiz ki dünyanın hem en çok sorgulanan hem de en yakından takip edilen monarşi temsilcileri.. Yaşamlarını, kıyafetlerini, gezilerini, arkadaşlıklarını, evliliklerini, doğumlarını, ölümlerini tıpkı bir dizi gibi takip ediyor, yeni bölümde ne olacağını heyecanla bekliyoruz.

 

Nasıl beklemeyelim? Bu kraliyet dizisinde aşk, nefret, entrika, güç savaşları, aldatmalar, boşanmalar, monarşiyi terk etmeler hatta Epstetin olayları gibi suça bulaşma iddiaları her şey var. Yeri geliyor Diana için göz yaşı döküyor yeri geliyor Meghan’a prensi aileden kopardığı için sinirleniyor ya da Camilla’ya beddualar ediyoruz. Anlayacağınız ratingi oldukça yüksek bir yapımı dünya ile birlikte yaşayarak takip ediyoruz.



Hepimizi peşinden sürükleyen bu dizinin yeni sezonunda olaylar iyice karıştı heyecan zirveye çıktı. Prenses Diana’nın şüpheli ölümünden sonra komplo teorilerinin ilk kez bu kadar havalarda uçuştuğu bir süreç yaşıyoruz. Ama bu kez o kriz yönetimi ustası kraliyet ailesi tüm dünyaya “bir kriz nasıl yönetilmez” dersi veriyor.

 

Gelin önce son yılların en büyük Kraliyet krizinin gün ve gün nasıl tırmandığına göz atalım: 


25 Aralık:

Dünyanın Kate’i gözleriyle gördüğü en son gün Aralık ayındaki Noel Günüydü. Kiliseye giderken halkın önüne çıktı ve hasta ya da iki hafta sonra hastaneye kaldırılacağına dair hiçbir belirti vermiyordu.

 

16 Ocak:

Prenses Kraliyet ailesi dışında kimsenin haberdar olmadığı “planlı bir karın ameliyatı” geçirmek için Londra’da özel bir hastaneye kaldırıldı. Saray erkânı,ertesi güne kadar ameliyatı onaylayan bir açıklama yapmayınca şüphe tohumları filizlenmeye başladı.

 

17 Ocak:

Saray yetkilileri Kate’in önceki gün başarılı bir karın ameliyatı geçirdiğimi ve iki hafta hastanede kalacağını açıkladı. Planlı ve sorunsuz bir ameliyat için bu kadar uzun hastanede kalış süresi bildirilmesi ve hiçbir detay verilmemesi gündeme bomba gibi düştü. Prensesin olası hastalıklarına ilişkin onlarca teori havada uçmaya başladı. Üzerine bir de kamu görevlerine uzun süre katılamayacağı belirtilince işler kontrolden çıkmaya başladı.

 

28 Ocak:

Dünya basınında Kate’in komada olduğu haberleri konuşulmaya başlandı.

 

29 Ocak:

Prensesin hastaneden taburcu edildiği ve Windsor’daki evlerinde dinleneceği açıklanarak komada olduğu haberlerine dolaylı bir cevap verildi. Taburcu haberinin ardından Mart ayının başına kadar prenses ile ilgili onlarca merak edilen soruya rağmen ne kendisinden ne de saraydan tatmin edici bir açıklama gelmedi. Sessizlik belirsizliği, belirsizlik daha fazla şüpheyi tetikledi ve konu gündemde giderek daha fazla yer kaplamaya başladı.

 

4 Mart:

Prensesin annesinin arabasının yolcu koltuğunda uzaktan çekilen tek bir paparazzi fotoğrafı ortaya çıktı. İngiliz basını fotoğrafa mesafeli davrandı. Bu kez fotoğrafta boynu kapalı ve büyük gözlüklerle görünen kişinin Kate olmadığı, ona çok benzeyen kız kardeşi olduğu ve fotoğrafın bilinçli olarak aile tarafından servis edildiği konuşmaları başladı.



10 Mart:

İngiltere’de anneler günü olarak kutlanan bu günde Kensington Palace Prens Willam ve Kate’in resmi X hesabından bir anneler günü kutlama mesajı paylaştı. Yayınlanan fotoğrafta aylardır ortada olmayan Kate üç çocuğuyla birlikte kameraya gülümsüyordu. İşte olaylar o noktadan sonra tepetaklak oldu. Çünkü çok geçmeden fotoğrafın gerçek olmadığı, üzerinde oynama yapıldığı, Kate’in başka bir yerdeki fotoğrafının montajlanarak bu yeni fotoğrafa eklendiği ile ilgili haberler ayyuka çıktı. İngiliz medyası olaya büyük bir tepki göstererek fotoğrafı yayınlamayı reddetti ve kraliyet ailesini dijital manipülasyon ile suçladı.

 

Kate, William ve monarşinin geri kalanı, The Telegraph ve Daily Mail gibi monarşi yanlısı Birleşik Krallık haber sitelerinden bile gizlilik ve şeffaflık eksikliğiyle ilgili sorularla boğuldu. 



11 Mart: 

Fotoğraf skandalının ivme kazanması ve Oscar'ları bile geride bırakınca kraliyet ailesi, Kate'in fotoğrafı değiştirme sorumluluğunu üstlendiği bir açıklama yayınladı. Görünüşte Kate'ten gelen açıklamada, "Birçok amatör fotoğrafçı gibi ben de ara sıra düzenleme denemeleri yapıyorum" yazıyordu. Açıklamaya “Dün paylaştığımız aile fotoğrafının yol açtığı kafa karışıklığından dolayı özürlerimi sunmak istedim. Umarım kutlayan herkesin Anneler Günü çok mutlu geçmiştir.” notu da eklenmişti.

 

Aynı gün öğleden sonra, Kate'in Londra'da "özel bir etkinliğe" giderken olduğu söylenen ve Prens William'la arabada çekilmiş başka bir bulanık paparazzi fotoğrafı ortaya çıktı. Hem İngiliz basınında hem de uluslararası basında yayınlanan fotoğrafta prensesin yüzü yine görünmüyordu. İnternet dedektifleri saçları sıkı bir topuz yapıldığı görünen Kate’in bu fotoğrafının da daha önce çekildiğini ve hatta fotoğrafın hangisi olduğunu ortaya çıkardı.

 



Geleceğin Kraliçesi Kate: Hasta mı? Aldattı mı? Aldatıldı mı? Öldü mü?:  


İddialar, İddialar, İddialar….

 

Aralık ayından beri dizi kıvamında gelişen bu olaylar ve hele ki son fotoğraf hamlesi beraberinde pek çok iddiayı da getirdi. Yukarıda anlattığım tüm olaylar gelişirken oraya atılan ve krizi tırmandıran iddiaların her biri başlı başına bir kriz zaten.. Neler mi söylendi?: 


  • - Willam ve Kate anlaşamıyordu, iletişim problemleri vardı ve bir boşanmanın eşiğindeydiler. Kate’in kamu görevleri ve medyadan uzak durma nedeni ikilinin aralarındaki sorunları çözmeye odaklanmasıydı.
  • - Prens William, uzun bir süredir Kate’i aldatıyordu. William, prenses ile ortak arkadaşları ve kendisi de evli ve 3 çocuk sahibi olan Rose Hanbury ile uzun süredir devam eden bir ilişkisi vardı. Kate de artık durumu idare etmenin ötesine geçmişti.
  • - Bu aldatma, basit bir gönül eğlencesi değildi, 2019’dan beri devam ediyordu ve Rose Hanbury‘un üçüncü çocuğunun babası aslında Prens William’dı.



11 Mart 2024 tarihinde The Independent gazetesi Lady Rose Hanbury: Cholmondeley'in Markizi Kimdir?" başlıklı bir makale yayınlayınca sosyal medya kullanıcılarının Kate Middleton komplolarını daha fazla araştırmaya başladı. Ve makalenin kraliyet tarafından yayınlatıldığı, ve Rose Handbury hakkında olumlu bir medya görünümü sağlanmaya çalışıldığı iddiaları gündeme geldi.

 

 Aslında aldatan taraf Kate Middleton’dı. Üstelik aldattığı kişi kendi öz kız kardeşinin eski erkek arkadaşı merhum Thomas Kingston ile. Evet doğru okudunuz; merhum. Thomas Kingston bir kazada 45 yaşında hayatını kaybetti. Ve işte olaylar burada büyüyor. Prensesin bu aldatma hikayesinden hamile kaldığı, kürtaj olduğu ve Thomas Kingston’ı öldüren olayın da kraliyet ailesi tarafından planlandığı yani prensesin sevgilisini öldürdükleri iddiaları sosyal medyayı karıştırdı. Elbette insanlara Diana’nın ölümünü hatırlattı.

 

Ve son iddiada Prensens Kate’in aslında öldüğü, avukatının çok uzun süredir Kate’e ulaşamadığı ve haber alamamaya devam ederse mahkemeye başvuracağı yönünde oldu.



 

Bir Kriz Nasıl Yönetilmez


İngiliz monarşisi aslında bir kriz yönetimi ve iletişimi uzmanı. Düşünün bir önceki kraliçenin olası ölümü için “London Bridge is Down” kod adıyla son 50 yıldır günün gerekliliklerine göre güncellenen kriz planlaması yapan, Diana krizini yönetmek zorunda kalmış, Camilla’yı bir şekilde kraliçe olarak kabul ettirmeyi başarmış ve Harry/Megan krizi ile mücadele etmiş bir aileden bahsediyoruz.

 

Ancak gelin görün ki bu kriz ustası aile, kayıp prenses krizini yönetirken sınıfta kaldı.

 

Nasıl mı? Hemen anlatayım:

 

Kriz yönetimindeki ilk kural “en iyi kriz yönetimi kriz çıkarmamaktır” altın kuralıdır. Ancak prensesin ameliyat olacağına ilişkin verilen üstü kapalı ve insanlara inandırıcı bir hikaye olarak görünmeyen ilk açıklama ile krizi bizzat ailenin kendisi tetikledi ve kuralı ihlal etti.

 

Prensesin yani geleceğin kraliçesinin sağlığı hakkındaki şüpheler artmaya ve insanlar sorgulamaya başlayınca sessiz kalarak büyük bir gizemi ve belirsizliği tetiklediler. Bu konu hakkındaki hikayeyi medyanın ve meraklı insanların yazmasına izin vererek hikayenin kahramanı değil figüranı durumuna düştüler.

 

İşte bu hatalar, kriz yönetiminde kritik bir dersin altını çiziyor: sessizlik nadiren altın değerindedir. Bu durum kriz iletişimindeki en büyük hatalardan biridir. Krizde hikâyeyi sen yazmazsan başka birileri mutlaka senin yerine yazar ve o da muhtemelen hoşuna gitmeyecek bir hikâye olur. Aman dikkat!

 

Hikâyenin kontrolünü kaybetmek üzere olduğunuz zamanı ne kadar yakından belirlerseniz, krizle aranıza o kadar mesafe koyarsınız. Ama malesef bu yapılamadı.



KRALİYET HATALARI


İş kriz iletişimine gelince “acil müdahale gerekliliği” elzemdir. Kraliyet ailesi, cevap vermek için yaptığı hamlelerde hep geç kalınca bu noktada da hata yapmayı başardı. Geç kalınmış cevaplar işleri genelde kötü yönde etkiler ki burada da aynı durum yaşandı.

 

İngiltere’nin gelecekteki kraliçesi bir kamu figürüdür. Tüm dünyanın delicesine takip ettiği böylesi bir karakter için “özel hayatın gizliliği” gibi ifadeler kullanılması merak duygusunu daha da tetikler ve böylesi kriz dönemlerinde merak arttıkça herkes olayı istediği yönden değerlendirdiği bir bakış açısıyla yangını daha da alevlendirir. “Prensesin özel hayatına saygı” açıklamaları da bu yüzden kraliyetin kriz iletişimi karnesine eksi olarak yazıldı.

 

Sır saklamanın her zamankinden daha zor olduğu bir çağda, kamuya mal olmuş kişiler artık daha fazla incelemeyle karşı karşıya kalıyor. Meraklı interneti düşündüğünüzde gizlilikle örtülmüş mesajlaşma riskli bir medya stratejisidir. Vegas'ta olanın bir Vegas'ta kalmadığı günümüz çılgınlığında kafanı kuma gömmek bir fayda sağlayamaz.



Her kriz arkasında “kriz ayak izleri” bırakır. Siz o kriz unutuldu sanırsınız ama yeni yaşadığınız her sorunda eski defterler açılır, zihinler olayı geriye doğru değerlendirir ve eski krizlerle yenisini birleştirerek çıkarımlar yapar.

 

Kraliyet ailesi için de olaylar tam olarak böyle gelişti. Charles’ın Diana’yı aldatması, kraliyetin o dönem her şeye sessiz kalması, ardından gelen boşanma ve sonunda Diana’nın talihsiz ölümü krizleri tarihin tozlu sayfalarından geri çıkarıldı ve yeni olaylarla birleştirildi. Kraliyet ailesi bir kez daha prensesin sevgilisini ve sonra da kendisini ortadan kaldıran kötü kalpli cadıya dönüştürüldü. Bu da bize kriz tarihin böylesi bir kriz ile kaplı ise yeni sorunları yönetirken çok daha pro-aktif hareket etmen gerektiğini bir kez daha hatırlatmış oldu.

 

Gelelim fotoğraf olaylarına… Kate'in arabada annesinin yanında çekildiği söylenen fotoğrafın yayınlanma zamanlaması göz önüne alındığında, o fotoğrafın yapması gereken bir iş vardı: Prensesin sağlık durumuyla ilgili çılgın dedikoduları ve komplo teorilerini körükleyen başıboş spekülasyonları durdurmak. Ama fotoğraf böylesine şüpheli olunca o görevi yerine getiremedi ve başarısız bir hamle oldu. 



Anneler günündeki editletmiş fotoğraf ise olaydaki belki de en kötü kriz tepkilerinden birisiydi. Çünkü, kriz iletişimi altın kitabı bize “her doğruyu söyleyemesen de her söylediğin doğru olsun der”.. Bu kuralı ihlal ettiğinde de “Hatalar affedilebilir ama örtbas girişimlerini affetmek çok daha zordur.” acı kuralı devreye girer. İşte oynanmış fotoğraf olayları içerdiği manipülasyon ile iki kuralın önemini de açıkça ortaya koydu.

 

Suçu başkasına yükleme yani birini/birilerini günah keçisi gibi göstererek krizin yarattığı negatif algıyı kendinden uzaklaştırma stratejisi krizlerde kullanılan önemli yollardandır. Oynanmış fotoğraf olayı, krizinde de Kate günah keçisi haline getirilmeye çalışıldı. Fotoğrafla oynayanın kendisi olduğuna dair bugüne kadar hiç kullanmadığı bir dil ve tarzda yaptığı paylaşımın aslında kraliyet ailesi tarafından paylaşıldığına inanılıyor. Bu yolla, kraliyetin Kate’i karalama kampanyasını tetikleyerek kendilerini aklamaya çalıştıklarını düşünmek hiç de zor değil. Ama günah keçisi ilan etme biçiminde yaptıkları hatalar yine çuvallamalarına neden oldu.

 

Kriz yönetimi ve iletişimi o anda meydana gelen olaylardan yalıtılmış ve bağımsız şekilde yapılamaz. Çünkü o gelişme ve olaylar yaşanan krizin sonuçlarıyla olan bağlantıları nedeniyle daha fazla gerilim yaşanmasına neden olur.



Tüm bu kayıp prenses krizi yaşanırken kraliyet ailesi aslında başka bir krizle daha mücadele ediyordu. Tahta çıkmak için yıllarca bekleyen Kral Charles’da hastaneye kaldırılmış, bir operasyon geçirmiş ve bir tür kanser olduğu bilgileri sızmıştı. Kralın kanser olması, (iyileşememe durumunda) belli bir süre sonra tahtta değişiklik olacağı ve Willam’ın da genç yaşında monarşinin başına geçeceği anlamına geliyor. Yani olay, sadece bir aşk ve aldatma meselesinden daha büyük bir anlam taşıyor. Kısa bir süre sonra tahta kraliçe olarak çıkması beklenen Kate’in durumu bu nedenle daha fazla ilgi gördü. Yaşasın yeni kral! diyecek halk, peki kraliçe nerede diye sorgulamaya başladı. Ve bu iki olayı eş zamanlı yönetemeyen monarşi çarpan etkisiyle daha fazla eleştirilir oldu.

 

Ve son ama en önemli olarak monarşi ve kraliyet ailesinin ciddi bir sorgulamadan geçtiği bir dünya düzeninde yaşadığımızı hatırlayalım. İngiliz halkı, kendi vergileriyle finanse edilen sarayı hele ki ciddi bir ekonomik krizin ortasındayken zaten sorguluyordu. Turistik önemleri dışında bir faydaları olmadığı ve vergilerin onların saltanatı için harcandığı söylemleri ailenin itibarını zaten yaralamıştı. İşte itibarınızın su aldığı bir dönemde yaşadığınız kriz bu yüzden daha da tehlikelidir. Siz tüm yaşananlara ilişkin bir iletişim çerçevesi çizmezseniz varlığınız daha da sorgulanır hale gelir; benden uyarması!



6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.