Sınır Tanımayanlar

Dünya moda sahnesinde yalnızca markalar değil, o markaları taşıyan kadınlar da çok konuşulur.

Sınır Tanımayanlar

Chanel, Dior, Valentino gibi devlerin defilelerinde ön sıralarda oturan; stilleriyle moda takipçilerini etkileyen yedi Türk kadını mercek altına alıyoruz. Hepsi birbirinden farklı, kendine ait bir dile sahip. Moda onlar için sadece kıyafet değil; bir duruş, bir ifade, bazen de bir meydan okuma biçimi.


Yazı: Bade Çakar


Ece Sükan

Uluslararası moda denince lokal isimlerde akla ilk gelen Ece Sükan oluyor. 1998 yılından beri moda dünyasının farklı alanlarında yer alan Sükan’ın imzası, vintage tutkusuyla harmanladığı sokak stili. Chanel ve Dior gibi devlerin podyumlarında, farklı dönemlere ait parçaları modern kombinlerle kullanarak dikkat çekiyor. Uzun süredir global moda devlerinin defilelerine davet edilen Ece, aynı zamanda dikkat çekici sokak stiliyle yabancı basının da ilgisini çekti ve çekmeye de devam ediyor. Ece Sükan, stil anlayışında sadece trendlerin değil, dönemselliğin de ötesinde bir karakter barındırıyor. Tercih ettiği parçalar, geçmişin estetik kodlarını bugünün yalınlığıyla buluşturuyor. 70’lerden kalma minilerini, 90’lar minimalizminin keskin ceketleriyle eşleştiriyor; bazen bir küpe, bazen zamansız bir çanta, kombinlerinde nostaljiyi zarifçe güncelliyor. Onun kombinlerinde feminenlik, abartıdan değil; duru bir özgüvenden geliyor. Giydiği her parça, “kendiliğinden şık” dediğimiz tanımı vücut bulduruyor. Bununla birlikte Sükan, sezonlara sadık kalmaktan çok kendi ritmine uygun giyinenlerden… Ne giydiğini değil, nasıl giydiğini ön plana çıkaran o içsel uyum, takipçileri tarafından en çok takdir edilen özelliği.


Rachel Araz Kiresepi

Rachel Araz Kiresepi, dijital dünyanın ötesine taşan bir stil tavrının Türkiye’deki en güçlü temsilcilerinden biri. İçerik üretmeye başladığından beri trendleri olduğu gibi uygulayanların aksine, kendine ait bir tavrı ortaya koydu. Eğlenceli, eklektik ve cesur… Onun stilinde fazla yok. Her defasında tarzına eğlenceli bir nüans koymayı atlamayanlardan… Stilini sadece giysilerle değil, enerjisi ve anlatım diliyle de kuran Rachel, dijital dünyada kendi sahnesini tasarlamayı başarmış, özgünlüğüyle fark yaratmış bir isim. Rachel’ın tarzı net bir kalıba sığmıyor. Moda onun için yalnızca bir şıklık meselesi değil; renk, jest, özgüven ve mizahla harmanlanmış bir ifade alanı. Stilindeki sürprizler kadar, onu izlemeyi bu kadar çekici kılan bir başka unsur da anlatım dili; “Rachelca” anlatımı… Rachel’ın farklılığı, lüks modayı hayatın içinden anlatabilmesinde yatıyor. Giydiği bir Chanel ceketi, bir Celine loafer’ı ya da Gucci clutch’ı sadece etiket olarak değil, günlük hayatın içinde yaşanabilir bir zarafet olarak sunuyor. Markalar için de bu yaklaşım oldukça kıymetli.


Hande Erçel

Hande Erçel’in moda sahnesindeki yükselişi, ekranlardaki popülaritesini aşarak global bir stil ikonluğuna dönüştü. Özellikle son birkaç yılda global Moda Haftaları’na katılması, Balmain ve Valentino gibi devlerin defilelerinde ön sıralarda yer alması, onun stilinin sınırlarını Türkiye dışına da taşıdığını gösteriyor. Hande’nin modayla ilişkisi, güçlü ve feminen bir estetiği merkezine alıyor. Gösterişli ama rafine seçimler yapıyor. Günlük stilindeyse daha genç, daha rahat ama hala şık bir çizgiyi koruyor. Hande Erçel’in bu kadar çok sevilmesinin ardında, stilindeki samimiyet ve dönüşüm gücü var. Onu takip edenler, zaman içinde daha cesur ama aynı zamanda daha zarif bir çizgi izlediğini gördü. İmajını yalnızca moda evlerine teslim etmeyen, stilini kişisel bir yolculuk gibi yöneten bir kadın. Parıltılı elbiselerin içinde de, sade bir denim-gömlek kombininde de aynı karizmayı taşıyor. Bu da onu, bir kıyafetin içine girip kaybolanlardan değil; kıyafeti üzerine geçirdiği anda ona karakter kazandıranlardan biri yapıyor.


Sibil Çetinkaya

Sibil Çetinkaya, enerjisi yüksek, özgüvenli ve cesur bir stil anlatısının temsilcisi.. Özellikle son yıllarda Fendi ve Etro gibi markaların defilelerine katılması, onun moda dünyasındaki yükselen etkisini kanıtlar nitelikte. Sibil’in moda yaklaşımında dinamizm ve stilistik cesaret öne çıkıyor. Parlak renkler, büyük omuzlar, keskin desenler ve iddialı ayakkabılar onun imza parçaları arasında. Sibil, takipçileri için yalnızca bir stil ikonu değil; aynı zamanda ‘kendi gibi olmanın’ moda karşılığını gösteren bir figür. Samimi, neşeli, olduğu gibi... Bu doğallıkla iddialı görünmeyi başarmak ise hiç kolay değil. Farkı, hem sokak stilinde hem de lüks segmentte aynı oranda etkileyici olabilmesi. Fendi, Miu Miu, Etro gibi global defilelerin düzenli davetlisi olması Türkiye’den çıkan genç bir stil figürünün global modada da karşılık bulduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Koton’la yaptığı iş birliği, onun çok yönlü stilini daha geniş bir kitleye ulaştırmasını sağladı. Sibil Çetinkaya’nın stili, enerjik ama odaklı; genç ama oturmuş; dinamik ama planlı. Bu denge onun hem markalarla çalışabilen hem de takipçilerine ilham veren nadir karakterlerden biri olmasını sağlıyor.


Tuba Büyüküstün

Zarafet kelimesiyle Türkiye’de en çok özdeşleşen isimlerden biri hiç kuşkusuz Tuba Büyüküstün. Oyunculuk kariyerindeki başarısını, yıllar içinde sessiz ama çok etkili bir stil diliyle destekledi. Onun modayla kurduğu ilişki asla gösterişli bir performans değil; aksine, sade ama etkileyici. Kırmızı halıdaki varlığı da günlük stilinde olduğu gibi abartısız ve rafine. Tuba’nın stilinde net bir yalınlık var. O, dramatik parçaları seçerken bile sadeliği elden bırakmıyor. Genellikle monokrom ve doğal renklerle ilerliyor. Tuba Büyüküstün’ün Paris Moda Haftası’nda düzenli olarak davet edilmesi sürpriz değil. Çünkü onun tarzı, Fransız zarafetini çağrıştıran bir sadelikte; güçlü ama bağırmayan bir şıklık. Stiliyle fark yaratmasının altında yatan şey, onun moda tercihlerinde kimseye benzemeyen özgün bir rota izlemesi. Her zaman ölçülü, her zaman kendine ait bir alanı var. Bir Valentino elbisesi içinde de, sade bir beyaz gömlekle de aynı etkiyi yaratabiliyor. Onun stilinde büyük dönüşümler, radikal denemeler yok; bunun yerine incelikli detaylar, yavaş gelişen bir çizgi ve kendini anlatan bir denge hakim.


Dila Tarkan Doğruer

Adeta modanın içine doğan Dila Tarkan Doğruer, aileden gelen bir moda geçmişine sahip. Babasına ait Dilasima gurubunun global moda arenasıyla iç içe olması, Dila’ya da bir bakış açısı kesinlikle kazandırmıştır. Ancak o, trendler dünyasının içerisine kendi sesini bulabilen isimlerden. Dila’da hayatın akışı içinde kendini tanıyan, güçlü, zamanın tadını çıkartan, genç bir kadının net tavrı var. Parsons ve London College of Fashion mezunu olması, stilini yalnızca estetik değil aynı zamanda stratejik olarak da kurabilmesini sağlıyor. Stilinde eğlenceyi, şıklığı ve özgüveni bir arada taşıyor. Üzerindeki her şey, kişiliğinin bir parçası gibi. Kalıplara sığmayan ama stil bilincini asla yitirmeyen bir moda duruşu var. Ve bu, stil sahibi olmanın en güçlü hali.


Cansu Akın

Cansu Akın, dijital çağın eklektik estetiğini günlük hayata başarıyla entegre eden nadir isimlerden biri. Stilinde hem klasik şıklık hem de genç bir dinamizm aynı anda yer alıyor. Onu izleyenler için ilham verici olan yalnızca kıyafetleri değil; kıyafetleri taşıma biçimi. Akın, modayı bir kompozisyon gibi gören, parçaları kurallara değil içgüdülerine göre bir araya getiren, doğallıkla zarafeti ustaca harmanlayan bir isim. Onun stilinde sabit kurallar yok ama güçlü bir sezgisel denge var. Aynı anda hem klasik bir Chanel ceket, hem modern kesimli bir deri etek, hem de desenli vintage bir gömlekle karşınıza çıkabilir ve bu üçlü, onun üzerinde mükemmel bir uyum yakalar. Hızlı moda çağında “zamanın ruhu”na değil, kendi çizgisine sadık kalan bir duruş sergiliyor. Giydiği hiçbir parça olduğu gibi askıdan üstüne geçmiyor. Her kombininde kendine ait bir dokunuş var. Onu farklı kılan da bu dokunuş. Lüks ve sokak modasını, feminen ve maskülen parçaları, sade ve iddialı çizgileri bir arada sunabilmesi.