Wuhan’dan İstanbul’a bir virüsün yolculuğu: Yıkılan Hayaller

20. yıl kutlamalarına hazırlanan Elgiz Koleksiyonu, son dönemde tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinin getirdiği yeni deneyimler ve tanımlara bireysel sorgulama öneren yeni seçkisi ‘Yıkılan Hayaller’ ile izleyiciyle buluştu.

Wuhan’dan İstanbul’a bir virüsün yolculuğu: Yıkılan Hayaller

YAZI ŞERİF ERCAN serif.ercan@sabah.com.tr

Elgiz Müzesi, pandemi önlemlerini alarak yeni sergisiyle sanatseverleri ağırlamaya başladı. Müzenin yeni sergisi, gündemin göbeğinde yer alıyor ve pandemi dönemini sorguluyor. Müzenin pandemi sürecinin getirdiği yeni deneyimler ve tanımlara bireysel sorgulama öneren yeni seçkisi 'Yıkılan Hayaller' adıyla sergilenmeye başladı.

İzleyiciyi ilk etapta koleksiyondan Thomas Struth'un Yayalı Kavşak, Wuhan isimli eseri karşılıyor. Tesadüf bu ya; bu virüs Wuhan'dan yola çıkıyor. Struth'un Wuhan fotoğrafından sonra -belki gözlerimiz son dönemde görmeye alışkın olduğundan- kimlik arayışı ve deneyim üzerine yoğunlaşan Nan Goldin'in Benim Penceremden Kızıl Gökyüzü adlı eseri gözümüze çarpıyor. Hakan Gürsoytrak'ın Toplantı isimli çalışması, küresel kapitalizm çağında dijital medyanın hayatımızda kapladığı yeri yeniden düşündürürken, üretimlerinde kendi yaşamından izler bırakan Hale Tenger'in Oto-portre'si ve Hande Şekerciler'in Kalbimin Derinliklerinden heykeli ise bu kaosta kendimizi dinlemeyebilmenin farklı yollarını anlatıyor. Boşalmış kentlerin derin sessizliğini gözler önüne seren Wang Xiaoshuang'in Hatıralar Şehri No.5, hemen ardından neon çalışmalarıyla dikkat çeken Sarp Kerem Yavuz'un iki el figürüyle Hesap isimli eseri ise görünen parlak yüzünün ardında hepimizin aşina olduğu o hikâyeyi barındırıyor. Yıkılan Hayaller, farklı ülkelerde ve zaman dilimlerinde yaşamış sanatçıların, farklı mecralarla bir araya geldiği içsel bir yolculuk olarak karşımıza çıkıyor. Sergide yer alan eserlerin yalnızca isimleri bile pandemi sürecinde hissettiklerimizde yalnız olmadığımızı söylüyor ve yaşadığımız deneyimleri bir bir yeniden hatırlatıyor bizlere. İzleyicinin iç sesini dinleyerek kaygılarıyla yüzleştiği bu yolda, bir arada var olmanın yollarını da keşfedeceği sergi, eylül ayında 12'ncisi düzenlenecek olan teras sergisinin temasına ışık yakıyor ve sanatın gücüyle 'Her Şeye Rağmen' umuda çağrı yapıyor! 2001 yılında Türkiye'nin ilk çağdaş sanat müzesi olarak kurulan ve yirmi yıldır çağdaş sanata verdiği destekle varlığını sürdüren Elgiz Koleksiyonu, bu sene 20. yılını 12. Teras Sergisi ve yıldönümüne özel etkinliklerle kutlayacak.


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.