
Yazı: Şerif Ercan
Balkan ülkelerinden Kuzey Makedonya’nın yıldızı her geçen parlıyor. Bu gelişmeden her şehri de nasibini alıyor. Onlardan biri de Ohri. UNESCO’nun hem kültürel hem doğal miras listelerine girmiş ender şehirlerden biri olan Ohri, Kuzey Makedonya’nın batısında, Ohri Gölü’nün kıyısında yer alıyor. Avrupa’nın en zengin biyolojik çeşitlilik alanlarından biri olan Ohri Gölü, 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilerek, kentin simgesi haline geldi. 1980 yılında ise Ohri’nin tamamı, tarihi, kültürel dokusu ve doğal güzellikleriyle UNESCO koruması altına alındı. Dar taş sokakları, yokuşlu eski mahalleleri, göle nazır terasları ve zamana meydan okuyan yapılarıyla Ohri, sadece bir seyahat destinasyonu değil, başlı başına bir deneyim. Ohri’nin ruhunu anlamanın en güzel yolu, şehri adım adım keşfetmekten geçiyor. Eski Şehir bölgesinde başlayan yürüyüşler, sizi Samuel’in Kalesi’ne götürüyor. 10. yüzyılda Bulgar Çarı Samuel tarafından yeniden yaptırılan bu kale, şehri kuşbakışı seyretmek için ideal bir nokta. Buradan gölün üzerine serilmiş turkuaz manzarayı izlemek, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bu topraklarda zamanın donduğunu hissettiriyor.
Biraz aşağı indiğinizde sizi Ohri’nin simgesi haline gelmiş Saint John Kaneo Kilisesi karşılıyor. Kayalık bir çıkıntının ucunda, gökyüzü ve suyun birleştiği noktada yükselen bu 13. yüzyıl Bizans kilisesi, özellikle gün batımında görülmeye değer. Şehirdeki St. Sophia Kilisesi ise 9. yüzyıldan kalma freskleriyle bir açık hava sanat galerisi gibi. Helenistik dönemden kalma Antik Tiyatro’da yaz akşamlarında düzenlenen konserler ve festivaller ise şehrin kültürel dokusunu yaşatıyor.
Tarihi Plaosnik alanı, Aziz Kiril ve Metodiy’nin mirasını hatırlatırken, Sveti Naum Manastırı göl kıyısında sessizliği ve huzuru hissetmek isteyenlere mistik bir kaçış sunuyor. Ohri’nin her köşesinde karşınıza çıkan taş evler, ahşap cumbalar ve çiçeklerle süslü balkonlar, şehrin otantik Balkan kimliğini koruduğunu kanıtlıyor. Ohri Gölü, sadece bir manzara değil; şehrin kalbi ve ruhu. Yaklaşık 3 milyon yıllık geçmişiyle Avrupa’nın en eski göllerinden biri olan bu doğa harikası, berraklığıyla ünlü. Göl kenarında yürüyüş yapmak, ahşap iskelelerde oturup suya ayaklarınızı sarkıtmak ya da bir bot turuna katılarak gizli koyları keşfetmek, Ohri’de yapılması gerekenler listesinin başında geliyor.
Doğa severler için Galicica Milli Parkı, şehre kısa bir mesafede, yemyeşil patikalar ve nefes kesici göl manzaraları eşliğinde yürüyüş imkanı sunuyor. Burada yapılacak bir doğa gezisi, hem Ohri Gölü’nü hem de Prespa Gölü’nü aynı noktadan görebileceğiniz nadir bir deneyimi yaşatıyor. Ohri’den dönerken yanınıza sadece fotoğraflar değil, bu şehre özgü hatıralar da götürmek isterseniz bu konuda da birkaç öneride bulunayım. Şehrin en meşhur hediyelik ürünü, yüzyıllardır gölde yaşayan balıkların pullarından yapılan Ohri İncisi.
İnce işçilikle hazırlanan bu takılar, şehirle özdeşleşmiş nadide bir hatıra. Eski şehirdeki küçük butikler ve atölyelerde el yapımı kağıt ürünleri, defterler, kartpostallar ve sanat eserleri de bulabilirsiniz. Yerel pazarlar ise ajvar, doğal reçeller, peynirler ve şaraplarla dolup taşıyor; sofranıza Ohrid’in lezzetini taşımak için ideal. Özetle Ohri, sadece bir şehir değil; tarih, kültür ve doğanın kusursuz bir uyum içinde buluştuğu bir yaşam deneyimi. Taş sokaklarında yürürken geçmişin izlerini, göl kıyısında otururken doğanın dinginliğini, restoranlarında otururken Balkanların sıcak misafirperverliğini hissedeceksiniz.
Bu arada Ohri’ye İstanbul’dan direkt uçuş imkanı da var. Türk Hava Yolları, mart ayında, Güney Avrupa’daki uçuş ağına Kuzey Makedonya’nın önemli turizm destinasyonlarından biri olan Ohri’yi ekledi. Bu destinasyon ile birlikte Ohri, Türk Hava Yolları’nın Kuzey Makedonya’daki Üsküp’ten sonra ikinci, Avrupa’da 123’üncü, dünya genelinde ise 353'üncü uçuş noktası oldu.