
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Röportaj: Gülçin İŞLER FIRAT
Fotoğraflar: Lara SAYILGAN
28 yıldır moda dünyasında, gerek ülkemizde gerekse yurtdışında birçok başarılı işte temsil eden ve adını altın harflerle sektöre kazıyan bir isim Cengiz Abazoğlu. Moda dünyasında çıktığı bu yolda adını her zaman güzel işlerde duyduğumuz tasarımcı en son anlamlı bir projeyle Haute Couture 2017 Koleksiyonu'nu sundu. Hayat Paylaşım Derneği yararına düzenlenen defileden elde edilen tüm gelir derneğin engelli çocuklar için yaptığı hastanenin ek bölümünün yapımı için bağışlandı. Üstelik Cengiz Bey'in bu defilede bir de ilki vardı, uzun zamandır sergilemeyi düşündüğü yağlı boya tablolarını bu defilede sunarak, onların da satışını gerçekleştirdi. Cengiz Abazoğlu ve defilesinde modellik yapan ve "Benim her şeyim ve olmazsa olmazım" dediği ünlü model Özge Ulusoy ile Swissotel The Bosphorus'un bahçesinde bir araya geldik. Ulusoy, Abazoğlu'nun yeni koleksiyonundan parçalarla Lara Sayılgan'ın objektifine poz verdi. Çekimin ardından uzun yıllardır dost olan Cengiz Abazoğlu ve Özge Ulusoy ile moda yolculuklarını konuştuk.
Cengiz Bey öncelikle yeni haute couture koleksiyonunuzun hikayesini, ana temasını sizden dinleyelim...
Cengiz Abazoğlu: Benim için heyecan verici bir koleksiyon oldu çünkü haute couture'de 50. koleksiyonum. Gümüş yılımda oluyorum (gülüyor). Benim yıllardır hayalimden hiç gitmeyen, aynı kadını giydirdim; elegan, sofistike, cesareti olan, modern ve dinamik. 45 parçadan oluşan bir koleksiyon hazırladım.
Tasarımların öne çıkan detayları neler ve hangi malzemeleri kullandınız?
Abazoğlu: İpekler, incecik danteller, organzalar ve bunlara eşlik eden yeni dönem işleme teknikleri kullandım. Tasarımlar asimetrik kesimlerde hazırlandı. Gece şık olmayı vaat ediyor ve kıyafeti taşıyan kişinin girdiği ortamlarda dikkat çekmesini hedefledim. Soft tonları kullandım, bej, gri, bronz altın, koleksiyonun ana tonlarını oluşturuyor.
İlham kaynaklarınız neler oldu?
Abazoğlu: Aslında hep şöyle olur; A4 kağıdı elime alıp kıyafeti çizerken, eğer bir şov hali varsa tasarımımda onu sahnedeki bir yıldız gibi hayal ederim. Ya da mesela saray düğününde içeriye giren bir gelin annesinin ihtişamlı duruşu... Çizim yaparken hep onlar gözümün önüne geliyor. O elbisenin içinde onu giyen kişi çarpıcı ve mutlu olmalı. Çok uçuk diye tanımlanan parçalar çok hoşuma gitmez. Dikkat çekici olmalı ama o giysinin de uygun yeri olmalı.
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Haute couture tasarımlarınızı sunduğunuz defilenizi, 'Hayat Paylaşım ve Dayanışma Derneği' yararına gerçekleştirdiniz. Bu sizin için ne ifade ediyor?
Abazoğlu: Türkiye'de yaptığım defilelerde olmazsa olmazım bu. Muhakkak ki bir vakıfla yol alıyorum ve sosyal sorumluluk projesini daha büyük kitlelere ulaştırıyorum böylece. Çünkü her şey paylaşınca güzel... Buna gönülden inanan ve her zaman destekleyen biriyim. Burada da engelli olan çocuklar için yaptığımız hastaneye bir ek bölüm yapılıyor ve bilet gelirlerinden aktarılan bağışlar buna katkı sağladı. Bu anlamda tüm ekip olarak böylesine anlamlı bir sorumluluk yüklenmiş oluyoruz.
Nasıl geçti peki? Defileden aldığınız geri dönüşümler istediğiniz gibi oldu mu?
Abazoğlu: Çok heyecan verici ve gurur verici oldu. En önemlisi de amacına ulaştı. 750 TL'den satılan bilet fiyatları 450 kişiye satılarak gelirin tamamen derneğe bağışlandı. Bir de ilk defa, defilenin bir bölümü için gerçekleştirdiğim 10 yağlı boya tablom bağış olarak satıldı, bu da beni fazlasıyla mutlu etti.
İlk defa yağlı boya tablosu yaptınız, devamı gelecek mi?
Abazoğlu: Evet, ümit ederim ki devamı gelecek. Çok beğenildi ve İstanbul Bienal'inden teklif aldım. Hayatımda ilk defa yağlı boya tablo yaptım. Aslında şöyle; uzun yıllardır koleksiyonumdaki empirme desenleri kendim tasarlıyorum ve bu desenleri kumaşa aktardıktan sonra tablo yapmayı da zaten uzun zamandır düşünüyordum. Bunları da sergi değil de, yardım defilesiyle tanıtmak çok güzel oldu.
Özge Ulusoy defilede ana modeliniz oldu...
Abazoğlu: Evet, Özge benim için ana, baba, kardeş, model (gülüyor)... Özge benim olmazsa olmazım, vazgeçilmezim. Özge,Türkiye Güzeli seçilmişti... Özge Ulusoy: Evet ve ertesi sabah Cengiz'in defilesine çıktım. 2003 yılıydı, bayağı bir zaman oldu ve ilk podyuma adım atışım diyebiliriz.
Sizin için çok özel olmalı o halde.
Ulusoy: Çok özel hem de. Cengiz benim için hep çok özeldi. Yıllardır dostluğumuz da hiç kopmadı. Her zaman, her projesinde, hemen hemen beraber çalıştık. Cengiz'in yaptığı ve benim yer almadığım bir proje neredeyse yok gibi bir şey... Beraberiz yıllardır... Sektörde böyle dostlukların olması, bu kadar uzun sürmesi çok kıymetli bizim için.
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Abazoğlu: Bu elektrikle ilgili bir şey. İlk andaki etkileşim çok önemli. Biz ilk günden beri Özge ile çok özel bir frekans yakaladık. Özge benim içimden biri gibi.
Ulusoy: Aile gibiyiz aslında biz. Ben Cengiz'i de, kız kardeşlerini de aile gibi görüyorum.
Abazoğlu: Bizim işlerimizin altında hep mutlu anlar var. Gelen müşteri de keza öyle; bana gelen kişi en özel günü için bana geliyor ve ben de onun en özel görüntüye ulaşması için ona mesai harcıyorum. Dolayısıyla finalde hep mutluluk paylaşıyoruz. Mesela şu an çok keyifli bir ortamda çekim yapıyoruz ama perde arkasında mesela Özge ile dertlerimizi de paylaşırız. Biz her anlamda biliriz birbirimizi... Onun bana anlattığı bende kalır; onunki de bende kalır. Öyle bir güven var aramızda.
Cengiz Bey'in her defilesinde yer alan bir model olarak en son çıktığınız defilede kendinizi bu kıyafetlerin içinde nasıl hissettiniz?
Ulusoy: Cengiz'in kıyafetlerinin içinde kendimi her zaman çok iyi hissediyorum. Tasarımlarını zaten çok seviyorum ama onun dışında da kumaş seçimleri ve kalıpları ile de insana kendini her zaman çok iyi hissettiriyor.
Sizin için de anlamlı oldu mu bu defile?
Ulusoy: Evet, hem de çok anlamlıydı. İçinde yer almaktan mutluluk ve gurur duyduğum bir projeydi.
Ne kadar güzel! Cengiz Bey, yine modaya dönecek olursak senede kaç koleksiyon hazırlıyorsunuz?
Abazoğlu: Hazır giyimim için iki, haute couture için iki. Onun dışında bir marka için de iki koleksiyon yapıyorum. Toplamda altı koleksiyon.
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Nasıl bir temponuz var?
Abazoğlu: Haliyle çok yoğun takdir edersiniz ki. Bu arada fuarlar ve takip ettiğim defileler de var. Yoğun ama çok eğlenceli ve keyifli bir işim var.Bir de çok şanslıyım çünkü benim çok kuvvetli bir ekibim var. Ekip sizi rahatlatıyor ve devamlı yeniliklere açık olmanıza yardımcı oluyor. Tabii ki her mesleğin zorlukları olduğu gibi benimkinin de zorlukları var ama biz eğlenceyle, pozitif düşünerek altından kalkmaya çabalıyoruz.
Cengiz Bey bu arada uzun yıllardır da hiç değişmediniz, maşallah.
Abazoğlu: Bütün estetik doktorlar arkadaşım (gülüyor)... Şaka bir yana; insanın iç dünyasıyla, mutlu ve pozitif olmasıyla çok alakalı bir durum bu. Sağlıklı olmak önemli tabii ve benim çevremdeki herkes öyle; baksanıza Lara'ya (Lara Sayılgan) genç kız gibi (gülüyor)... Modeller için bir şey demiyorum, onlar zaten hep genç. Sağlıklı yaşamak önemli. Her gün 06.30'da uyanırım, erken uyanmak uzun yıllardır edindiğim bir alışkanlık ve kendimi böyle çok zinde hissediyorum. Gece hayatını hiç sevmem. Çok kıramayacağım, yakın olduğum davetlere gidiyorum. Alkol neredeyse sıfır, sigarayı yıllar önce bıraktım. Spor hocam var ve haftanın dört günü spor yapıyorum. En önemlisi de pozitif düşünebilmek ve öyle düşünen insanlarla bir arada olabilmeyi becerebilmek...
28 yıl oldu moda dünyasındasınız, o günden bugüne neler değişti?
Abazoğlu: Neler değişmedi ki! Çok şey değişti. Şimdi her şey çok daha kolay, teknolojiyle birlikte mesela istediğim malzemeyi üç gün içinde kapımda bulabiliyorum, bu muazzam bir değişim benim için. Başladığım yıllarda burada ne bir moda dergisi, kanalı, neredeyse hiçbir şey yok gibiydi. Geçenlerde bir röportajda bana dediler ki; "Bu seneki koleksiyonda peplumlar kullanmışsınız". Dedim ki "Evet, 1992'de yapmıştım, şimdi yine farklı formunu yaptım, yeni değil." Bu kadar yıl bana çok tecrübe kattı ve bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu da bu olgunluk dönemimde çok daha iyi hissedebiliyorum. Tecrübe çok önemli bir şeymiş bu hayatta.
Tecrübe yaş ile mi oluyor sizce, yaşanmışlıklarla mı?
Abazoğlu: Aslında şöyle söyleyeyim, tabii ki yaşın da etkisi var ama disiplinle daha çok gelişen bir durum bu.
Ulusoy: Kesinlikle öyle. İşine duyduğun saygı ile çok alakalı bir durum. Dışarıdan baktığında bazı meslekler çok zor, bazı meslekler çok kolay gözüküyor. Çağla Şıkel, Ebru Şallı gibi isimler yıllardır bu piyasada olup podyumda başarılı işler yapıyorlar. Çalışmayı hiç bırakmadılar, hayatın her döneminde üreten ve çalışan insanlar. Ben de hep onları örnek alarak yolumda ilerledim. Bu, işlerine duydukları saygıyla alakalı bir durum ve bence hayatlarını da öyle yaşıyorlar, disiplinlerini de öyle ediniyorlar. Cengiz için de aynı durum geçerli. Kaç yıldır hayatımızda ve moda dünyasında onun ismi hep en yukarıda anılıyor. Bence bu, kişinin her zaman kendini geliştirmesi ve işine bağlılığıyla alakalı bir durum...
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Bu arada sormadan geçemeyeceğim. Malum, uzun yıllardır süren ilişkinizi sonlandırdınız. Söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ulusoy: Hiç yok, bu konu hakkında konuşmuyorum. İş ile ilgili her şey çok yolunda, çok şükür. Allah sağlık versin, çalışma gücü versin. Onun dışında da başka bir dileğimiz, isteğimiz yok.
Özge Hanım her şeyi kendi çabanızla mı yaptınız?
Ulusoy: Evet, aslında onu hep söylerim. Bazı insanlar daha şanslı oluyor ve bazı şeyleri daha kolay elde edebiliyor. Ben Allah'a hep çok şükrediyorum. Çünkü ben öğrenerek ve zaman içerisinde bulunduğum yere geldim. Bunun da artısı daha fazla bence. Bir anda bir şeyleri elde etmektense; öğrenerek, hazmederek, çalışarak, insanları tanıyarak bir yere gelmek çok daha önemli. Hayat tecrübelerle devam ediyor.
Sizin sektörde özellikle çok zor, isim yapmak, kalıcı olmak...
Ulusoy: Evet, aslında aynı noktaya değiniyoruz, iş disiplini ve mesleğini sevmenle ilgili oluyor. Modellik doğru ve layıkıyla yapıldığında gerçekten dünyanın en güzel mesleklerinden biri... Bütün dünyayı geziyorsunuz, sağlıklı yaşıyorsunuz, güzel insanlarla tanışıyorsunuz, sevenleriniz ve takip edenleriniz var. Bundan daha güzel bir duygu olabilir mi? O yüzden işini severek yapmak ve işine saygı duymak önemli. Modellik dediğin çıkıp podyumda iki dakika yürümek veya üç saat çekim yapmak demek değil. Bütün hayatında o disiplini yaşayabilmek, kendine iyi bakmak, iyi yaşamak, bedenine iyi bakmak, iyi uyumak ve stresten uzak durmak... Bütün bunlar bir yaşam biçimi haline geliyor.
Güzel ve bakımlı olmak için yaptığınız özel bakımlar var mı?
Ulusoy: Sağlıklı besleniyorum, bol su içiyorum ve spor yapıyorum. Vücuda ve cilde içeriden bakmak çok önemli benim için. Yıllar içinde de cildime ve vücuduma çok iyi baktım, bakımlarımı aksatmadım.
Hayatınızda olmazsa olmazınız nedir?
Ulusoy: En olmazsa olmazım tabii ki ailem.
Yeni bir projeniz var mı Cengiz Bey?
Abazoğlu: Defilenin heyecanını üzerimden attım, malum şimdi yaz düğünlerine hazırlanıyoruz. Koleksiyon hazırlıkları ve işbirlikleri de devam edecek. Onun dışında farklı sektörlerle ilgili teklifler, projeler geliyor ama inanın değerlendiremiyoruz. Çünkü ben birkaç şeyi bir arada yapmayı seven biri değilim ve kendi mesleğimle alakalı işlerin içinde olmayı seviyorum. Bir-iki televizyon projesiyle ilgili görüşmelerim var, ama çok netleşmiş bir şey yok, bir sonraki kış sezonu için konuşuluyor.
Siz kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz meslek açısından, "Artık arkama yaslanıp dinleneyim" diyor musunuz, yoksa tam gaz devam mı?
Abazoğlu: Şöyle söyleyebilirim, ben aslında hobisini meslek haline dönüştürebilmiş ender şanslı kişilerden biriyim. Böyle olunca da dinlenmek gibi bir hisse kapılmıyorsunuz, çünkü insan hobisinden vazgeçebilir mi? Benim için de aynı şey geçerli. Biraz daha seyahat anlamında vakit ayırıyorum, o da kendimi beslemek için. Sevdiğim işi yapıyorum, bir de üstüne bana para veriyorlar (gülüyor).
"Bulunduğum yere çok çalışarak geldim"

Özge Hanım sizin hayat mottonuz nedir?
Ulusoy: Her zaman iyi düşünmeye ve mutlu olmaya gayret gösteriyorum.
Biraz da moda konuşalım Cengiz Bey, ilkbahar-yaz koleksiyonlarında neler öne çıkıyor?
Abazoğlu: Üstler yine oversize, bol empirme elbiselerin uzun, incecik hırkalarla yapılan kombinasyonlarına sıkça rastlayacağız. İki parça ve üç parça tüvin setler var, şortlarla kombinlenen. Şehir için onların hep diz kapağının altında incecik kaftanlarla kombinasyonunu gerçekleştirdik. Bu yazın sıkça tüketilecek parçalarının başında geliyor ve gardıroba ilave edilmeli.
2017-2018 kış sezonunda neler göreceğiz peki?
Abazoğlu: 2017-2018 kış sezonunda oversize trendi devam ediyor. Pantolon formları skinny'lerden biraz daha havuç formuna dönüyor ve daralıyor. Üstler genişliyor. Belde biten pantolonlar ve etekler biraz aşağıya doğru düşecek. Düşük belli tasarımları göreceğiz. Üste en az 5-6 beden büyük, kocaman kazakları ve örgü tekniklerini bolca göreceğiz kış ayında. Örgü teknikleri dış kabanlara yansıdı malzeme olarak, bu malzemeyle yeni tanışacak kadınlar. Sanki bir kazaktan manto giyinmiş gibi bir hissi var, bol ve su geçirmeyen bir malzemesi var. Haute couture kış koleksiyonu şu anda çizim aşamasında, temmuz ayının son haftasında Paris'te sunacağız. Gelecek kışın hazır giyimini ise Münih'te sunduk iki ay önce.