"Kendimi en beğendiğim dönemdeyim"

Uzun bir aradan sonra kariyerine kaldığı yerden devam eden Demet Şener, yine aranılan bir isim oldu. Yaşadıklarına rağmen dik duruşuyla hayranlık uyandıran Şener ile özel bir fotoğraf çekimi gerçekleştirip özel hayatını ve projelerini konuştuk.

"Kendimi en beğendiğim dönemdeyim"

Röportaj: Bade ÇAKAR

Fotoğraflar: Cengiz DİKBAŞ

Modelliğe 16 yıl ara verdikten sonra geri dönen Demet Şener, eskisinden daha güçlü... Zamanının aranılan yüzü olan Demet Şener, bu etkisinden hiçbir şey kaybetmemiş. Türkiye'nin 'zamansız' modellerinden diyebileceğimiz Demet Şener için 41 yaşı kendisini en iyi hissettiği dönemi olmuş... Sağlıklı yaşamı hayatına adapte eden ve bu konuda insanlara örnek olan Şener, hem yaşadığı zorlu boşanma sürecinde durduğu dik duruş hem de hayata karşı sergilediği pozitif enerji sayesinde herkesin hayranlığını kazanmış durumda... Uzun sürenin ardından mayo ile objektifimizin karşısına geçen Demet Şener ile güzel bir çekim gerçekleştirdik. Gençlere taş çıkartacak fiziğinin yanı sıra çevresine yaydığı enerji, yarattığı etkiyi açıklıyor... Yeni projelerini, özel hayatını, annelikten modelliğe kadar sorduğumuz her soruya samimiyetle cevap veren Demet Şener ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Çok güzel bir çekim gerçekleştirdik. Uzun zaman sonra ilk defa böyle bir styling'le objektif karşısına geçtiniz... Nasıldı sizin için?
Gerçekten de öyle oldu. Uzun zamandır gerçekleştirdiğim en güzel çekimlerimden biri oldu. Uzun süre de konuşulacağına inanıyorum. Çok güçlü hissediyorum. Evlilik hayatımda ve yurtdışında yaşadığım dönemde çok korunaklı bir hayatım vardı. Çok kendime ve aileme dönüktüm. Tabii oradan çıkınca insan biraz garip hissediyor. Ürküyor, nasıl bir dönem beni bekliyor diye ama ben bunu iyi kurtardım diye düşünüyorum. Krizi iyi yönettiğimi düşünüyorum hem çocuklarım açısından hem kendi açımdan... Hayata daha ümitle bakıyorum. İlk zamanlardaki o darbe yemiş halimden ziyade daha mutlu ve keyifli bir zamana başladım diyebilirim.

Siz aslında boşanma döneminizin en başından beri çok da darbe yemiş bir görünüme bürünmediniz. Kırılgan bir şekilde görmedik sizi hep güçlü durdunuz...
Kırılganlıkla güçlülük çok farklı şeyler. Ben hep güçlü biriydim. Kendimi hiçbir zaman bırakmadım. Evet, bir şeyleri yaşadım, çok ortalarda olarak değil ama yine hayatıma devam ederek, hiçbir şeyden kendimi mahrum etmeden devam ettim. Benim babam beni böyle yetiştirdi. Her zaman bir kadının erkekle aynı seviyede olduğunu düşünürdü. Allah rahmet eylesin çok ileri dönük bir insandı. Ben babama hayran olarak büyüdüm. Onu kaybedeli tam 10 sene oldu, eksikliğini çok hissediyorum. O bana güçlü olmayı, hiçbir zaman ağlayan, enerjisi düşük, şikayet eden bir kadın olmamayı öğretti. Hep bir yerde bir mutluluk bulurum ben. Yurtdışında da yaşamak zordur, her şeyi bırakıp gitmek zordu ama orada da bir mutluluk buldum. Bu yaşanan olaylarda da mutlu edecek şeyler buldum. Şakır şakır ağlarken birden arkadaşımla güldüğümüz de oldu. Bir şeyler buluyorum. Durumları komiklik yaparak atlatmayı, kendimi mutlu etmeyi başarıyorum. Çok dibe batmadan hafif yollu kendimi çıkartmayı biliyorum Allah'tan.

Gerçekten öylesiniz, bu süreçte gizlemek yerine ailenize ve işlerinize sarıldınız. Adeta herkes dönüşünüzü bekliyormuş hatta...
Çok enterasan gerçekten. 16 yıl ara verdim. Geri çektiğimde kendimi bu kadar fark etmemiştim, geri döndüğümde bu kadar da bağırlarına basacaklarını bilmiyordum. Sanki hiç bırakmamışım gibi. Özlemişler demek ki (gülüyor). Ama ben de çok özlemişim, bu ilgiyi, sevgiyi, takdiri. Ben çok geri durdum. Ama sebeplerim vardı. Şimdi çocuklarımın bu kadar özgüvenli, mutlu, psikolojilerinin iyi olmasının tek sebebi birebir her şeyleriyle ilgilemem oldu.

Gerçekten de çocuklarınızın her anıyla birebir ilgileniyorsunuz...
Her zaman onların yanındayım, her şartta. Bu tabii çocuklara çok büyük güven veriyor. Ve ben anneliğin ve babalığın tabii ki büyük bir fedakarlık ve sorumluluk olduğuna inanıyorum. Tabii ki kendini unutmadan... Abartmadan, yani bir anne de kendini mutlu etmeli ki çocuklarına mutluluk verebilmeli, her şeylerinde beraberim ama onlardan kalan zamanı da kendime, işime, kendi mutluluğuma harcıyorum. O yüzden geri döndüğümde onların yanına daha mutlu bir anne olarak gidiyorum.

Bu kadar uzun süreden sonra geri dönmek nasıl bir his?
41 yaşındayım şu an ve eskiden daha tecrübeliyim, ne istediğimi biliyorum, eskisine göre bu işi daha iyi yapacağıma inanıyorum. O zaman da çok iyi yapıyordum, zamanımın en iyi isimlerinden biriydim. Ama tabii o zaman gençliğin verdiği daha hataya açık olma hali vardı. Şu an bir işi alırken farklı noktadan bakabiliyorum. Daha çok sahipleniyorum. O zamana göre vücudumu ve yüzümü daha çok beğeniyorum. İnanıyorum ki bu mantık, bu akıl ve bu olgunlukla daha güzel işler yapacağım...

Hayran kitleniz her geçen gün artıyor. Bunu sosyal medyanızdan görüyoruz. İnsanların sizi bu kadar beğeniyor ve takip ediyor olması nasıl bir duygu?
Çok şaşırtıyor bu durum beni.... Çok kısa sürede 500 bine ulaştı takipçi sayım. Ki benim iki sene öncesine kadar Instagram hesabım gizliydi, çok açık olmak, bu alanlara girmek istemiyordum. Yapılan yüzde 90 yorumlar çok beğeni ve çok takdir dolu... Bu çok az insana nasip olur. Bu beni çok mutlu ediyor. Tabii ki arada kötü yorumlar oluyor ama ben genele bakmak istiyorum. Takipçilerim çok sahip çıktılar bana... Bütün yorumlar, onlara bu süreçte örnek olduğuma dair... Boşanma gibi bir süreci güçlü bir şekilde atlanmanın maddiyatla veya ne olduğunuzla ilgilisi yok. Bu durumda yaşadıklarınız aslında tamamen karşı tarafl a ilgisi olan bir şey ve bunu herkes yaşayabilir. Herkesin hayatı çok güzelken tepetaklak olabilir.

Ama kolay bir süreç değil tabii ki bu, hiç mi zorlanmadınız?
Beni motive eden şey; sağlık... Sevdiklerim, ailem, çocuklarım sağlıklıysa gerisi önemli değil. İnsanlar nelerle uğraşıyor. Oturup, ben demagoji yapıp başıma neler geldi, bakın demedim. Bu da bir tercih meselesi, çok güzel kendimi acındırıp, bu durumdan nemalanabilirdim ama bu ben değilim asla. Evet, hayatım tepetaklak oldu bir şekilde ama ondan çıkmak, hala güçlü durmak ve kendi doğrularınızla yaşamak sizin elinizde. Hem çocuklarınızın gözünde hem insanların gözünde çok büyüten bir şey. Bence karakter çok önemli ve insanların "Bu kadın ya da erkek valla karakterleriymiş" demeleri, çok güzelmiş demelerinden çok daha önemli...

Bu süreci yaşayan diğer insanların aksine siz çok göz önünde yaşamak zorunda kaldınız. Ünlü bir isim olmanız, basının ilgisini üzerinize çekti...
Basın sağolsun bana o kadar güzel sahip çıktı ki. Konuşmak istemediğim zaman geri durdular. Çocuklarım çekilmek istemediğinde hemen fotoğraf makinalarını indirdiler. Yaşadıklarımı en iyi onlar biliyorlar. O yüzden bana daha saygılı ve naif yaklaşıyorlar. Ben onlarla hiç problem yaşamadım. Bundan sonra da yaşayacağımı düşünmüyorum çünkü ben çok dürüstüm, doğruyum. Hiçbir zaman kıvırdığımı ya da abuk subuk konuştuğumu duymadılar. Onlar hepimizden daha çok insan sarrafı, hepimizin ne olduğunu çok iyi biliyorlar.

Peki, hala aşka açık mısınız? Yoksa ister istemeden yaşadıklarınızdan dolayı yeni bir ilişkiye uzak mı duruyorsunuz?
Aşka inanıyorum. Hala, ısrarla inanıyorum. Kendimi kapatan biri değilim (gülüyor). Tabii öncelikle şu dava sürecimin bitmesi lazım. Benim kafamın da rahatlaması lazım ve bundan tamamen kurtulmam gerekiyor. O zaman yeni bir sayfayı daha rahat açabilirim. Şu an çocuklarıma dönük, evimde yaşıyorum. Ben şuna inanıyorum; hesap yaparak değil, o bir yerde çıkacak karşıma, yeter ki düzgün biri olsun, gerçek bir sevgi olsun. Tabii bunlarda ısmarlama değil, kime aşık olacağınızı bilemezsiniz ama ben yüreği sevdi dolu bir insanım, sevgiye haksızlık yapamam ve herkesi aynı kalıba koyamam. Biri bana bu ahlaksızlığı yaptı diye herkese aynı gözle bakmam. Hala bir yerlerde düzgün adamlar olduğuna inanıyorum. Hak ettiğim mutluluğu bulacağıma da inanıyorum. Çünkü ben hep temiz kalbime, saf sevgime, beklentisiz sevgime güveniyorum. Gerçekten bir kadın olarak mutlu edilmekten başka hiçbir şey istemiyorum. Çünkü her şeye sahibim zaten.

Hala bu kadar pozitif olmak ne güzel. Sizinle birlikte olacak kişi de şanslı...
Geçen biri sordu "Size aşık olmanın en güzel yanı nedir" diye... Mutluluk garanti dedim (gülüyor). Eğer seviyorsam ve seviliyorsam, mutlu etmek üzerine kuruluyum. Çünkü kendim de mutlu bir insanım. Çevremdeki insanlar diyor bazen bu enerjiyi nereden buluyorsun diye, başkaları senin yaşadıklarını yaşasa somurtur oturur diye. Yani biraz yaradılış, biraz da o içindeki mutluluğun kıvılcımını kendinizin vermesi gerekir. Her insan çok güçlü ama bunun farkında değil. İstediğimiz her şeyi yapacak bedene, akla ve ruha sahibiz aslında, sadece bunu gerçekten istemek lazım.

Zaten duruşunuza da yansıyor. Hala mükemmel bir vücuda sahipsiniz. Podyuma çıktığınızda hala aynı etkiniz var.
Genlerime teşekkür ediyorum (gülüyor). Modelliği, kameraları, poz vermeyi çok seviyorum. Hep çok severek yaptım. Televizyonda da herkes diyor ne kadar rahatsın diye. Çünkü seviyorum, sevdiğim yer oralar, o yüzden de çok rahatım. Bir de insan kendine güvendiğinde ve saklayacağı bir şeyi olmayınca hem karakter açısından hem de yaşantı açısından çok rahat oluyor. Kendinize güvenmiyorsanız, daha geri durursunuz. Yüzünüzdeki, gözünüzdeki ve duruşunuzdaki o güçlü ifadeyi veremezsiniz. Üstünüzdeki o gömlek büyük geliyorsa, bunu değilmiş gibi gösteremezsiniz açıkçası...

Dünyada artık modelliğin bir yaşı kalmadı. Naomi Campbell, Cindy Crawfrord, hala dergi kapaklarını süslüyor, en son Versace'nin defilesine çıktılar. Siz de bence Türkiye'nin zamansız isimlerindensiniz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Evet, gerçekten de öyle. Cindy Crawford, Naomi Campbell, Claudia Schiffer, Carla Bruni, hepsi çıktı ve düşünsenize bu isimler benden de büyükler. Ama her biri podyuma çok yakıştılar, hala çok iyiler. Bu tamamen hayat tarzı, sağlıklı yaşamanız, sporunuz, kendinize ne kadar iyi baktığınızla alakalı... Eskilerin 60'ları, şimdilerin 40'ı. Yaşın bir önemi kalmadı, kendilerine iyi bakan herkes zamanı geri sarabilir. Tabii yaşlanacağız ama önemli olan yaşımızın en iyisi olmak. Yedikleriniz, sigara içmemeniz, alkol tüketmemeniz, yeşil sebzeler, kırmızı meyveler, anti-aging dediğimiz proteinler, mevsimine göre yediğiniz sebzeler, meyveler, sağlıklı karbonhidratlar dediğimiz buğdayıydı, esmer pirinciydi, aslında normal pirincin de çok büyük faydaları var; ben bu konuya girersem çıkamam (gülüyor). Bunlarla yaşayıp, düzgün uyuduğunuzda, antreman yaptığınız zaman gerçekten çok çok iyi görünebilirsiniz. Gerçekten genç isimlerden çok daha iyi durabilirsiniz. Zaman, böyle bir zaman...

Sizin nasıl bir egzersiz planınız var?
Beni çok spor yapıyor zannediyorlar ama ben günde 1 saatimi spora veriyorum sadece. Çok spor yaptığıma inanmak istiyorlar, zayıfsa yemiyordur, fitse sabahtan akşama kadar spor salonundadır... Olabilir mi? Benim öyle bir zamanım yok zaten. Bir saat olarak; haftanın 2 günü yoga, 4 günü özel antrenörüm var onunla fitness çalışıyorum, arada da kardiyo yapıyorum bu kadar. Olması gereken bu... Zaten sporu da abartmak, vücudu yaşlandıran bir şey. Ben kardiyoda da iki dakika koşuyorsam, iki dakika yürürüm, interval şeklinde yaparım. Kadınsı duruşu seviyorum.

İş temponuz arttı, çocuklarınızın her anında yanındasınız, kendinize de zaman ayırmaya önem veriyorsunuz. Peki, hepsine nasıl yetişiyorsunuz?
İyi organize olunca bence oluyor ama ilk defa bu sene, yavaş yavaş işler yoğunlaşmaya başlayınca normalde hiçbir şeyi unutmam, unutmaya başladım (gülüyor). Artık not almam gerekiyor galiba diyorum. Çünkü uzun süre çocukların işleriyle ilgiliydim, kendi normal hayatım ve ufak tefek işler yapıyordum. Tabii birileriyle de çalışmaya başladım, iş ve menajerlik olarak, o yüzden daha rahat edeceğime inanıyorum.

Çocuklarınızın size olan hayranlığını görmemek mümkün değil, siz de onlarla acayip ilgilisiniz. Peki, nasıl bir annesiniz? Otoriter mi, arkadaş mı?
Çok tatlıdır onlar. Tabii ki güçlü anne olunca, çocuklarınıza o hissi veriyorsunuz. Sevgi dolu olmak ayrı bir şey, ben çok sevgisini gösteren bir insanım, çocuklarıma ekstra gösteriyorum. Bazen sıkıyor bile olabilirim (gülüyor). Özellikle İrem şimdi 13 yaşına girdi. Her yerde onu öpmem bazen fazla gelebiliyor (gülüyor). Ömer de 10 yaşının içinde, o dokunmayı sarılmayı daha çok seviyor. Belki yaştan dolayı, o da bir-iki seneye istemeyebilir. Bebekliklerinden beri onlara "Ben seni çok seviyorum" cümlesini çok söyledim. Karşılığında da onlardan hep aldım. Ne verirseniz çocuklara, onu geri alırsınız. Elinizde sigarayla, "Sigara zararlı çocuğum" diyemezsiniz. Aynı şekilde sevgiyi nasıl gösterirseniz, onu içinizden nasıl akıtırsanız, onlardan da size geri dönüş olarak gelir. Hele bir de ham maddesi sizde olan bir çocuktan bahsediyoruz, sizden gördüğüyle büyümeleri çok normal. Kuralcıyım, çünkü kural ve disiplinle çocukların daha rahat büyüdüklerine inanıyorum. 6 aylıklarından beri yemek ve uyku saatleri belli bir disiplin içerisindeydi. Şimdi bile çocuklar hadi yatıyorsunuz dediğimde hiç didişmezler. Ödevleri konusunda başlarında durup, hadi yapın da demem. Bilirler, o ödevler yapılınca istediklerini yapabilirler, o yemek yenince diğer abur cuburu yiyebilirler. Yani neyi ne zaman yapacaklarını çok iyi biliyorlar, tabii ki arada esneklikler oluyor. Hele şimdi gözüm kapalı güvenebiliyorum. Artık rahatım. Onlarla dans da ediyorum deliler gibi. Ömer'le futbol oynuyorum, İrem'le baş başa çıkıp yemek de yiyorum. Arkadaş gibi ama arkadaş değilim. O ince çizgiyi iyi belirledim. Rahat büyütüyorum açıkçası. Bu annenin elindedir, çocuk nasıl olursa olsun siz onu nasıl yoğurursanız, öyle gider...

İrem çok iyi bir tenisçi... Gelecekte ne yapacaklarına dair fikirleri oluşmaya başladı mı?
Tenisi çok seviyor. Tenisçi olacağım diyor ama en son beni Dosso Dossi defilesinde gördükten sonra "Bir gün belki ben de modellik yapabilirim" dedi. Ben de tabii ne istersen onu yapabilirsin dedim. Nasıl büyük tenisçiler Maria Sharapova gibi çok iyi sporcular yanında bir markanın reklam yüzü oluyor, modellik yapıyor, kapaklar çekiyor. Sen de öyle olabilirsin dedim. Bu onu çok mutlu etti. Çünkü tenis onun hep birinci tercihi ama tabii genç kızlığa geçerken özenmeler olabiliyor.

Aynı zamanda size de hayranlar gerçekten...
Dosso Dossi'yi izlemeye onlar da geldi. Hatta çok komik bir video vardı, ablaları çekmiş. Ömer'in sesi geliyor; "Off anneme bak, anneme bakın, çok güzel" diyor (gülüyor). Defileden sonra hayranlıkla bakıyorlardı bana. İlk defa beni böyle seyrettiler, tabii. Etraftan gelen o ilgi alkış, basın, hoşlarına gitti.

Sürekli cildiniz ve güzelliğinizle de konuşuluyorsunuz. İnsanlar çok merak ediyor cildinize neler yaptığınızı?
Ben günlük hayatta sıfır makyaj dolaşırım, güneşten korumam lazım. Zaten çok kızarıyorum o doğal allık oluyor (gülüyor). Ne olup, olmadığı belli oluyor zaten. Yüzümde dolgu, botoks yok. Dolgu sadece dudağımda var, onu da zaten yaptıralı neredeyse 20 yıl oldu. Tamamen eczane ürünleri kullanıyorum, cilt bakımı için de Prof. Dr. Gönül Ergenekon'a gidiyorum, o hiç oynamadan, doğru bakımları yaparak cildime iyi bakıyor. Yıkıyorum, nemlendiriyorum, tonik bile sürmüyorum. Son bir senedir Aytaç Saraçaydın'a gidiyorum, o da cilt altı dokularımı yeniliyor. Küçük dokunuşlar, vitaminler yapıyor. Zaten çok iyi besleniyorum, spor yapıyorum ve uyuyorum. Kanıma oksijen gidiyor yani... Hepsi çok bağlantılı.

Peki, var mı yeni projeleriniz? Sağlıklı yaşamla ilgili bir kitap, program gibi bir şeyler...
Televizyonda spor yaptırmak gibi bir düşüncem yok açıkçası ama ilerde kendi yerimi açabilirim, kendi stüdyomu, güzel bir projem var. Kendi yoga kıyafetlerimi çıkartabilirim. Bunları ilk defa söylüyorum, bunlarla ilgili planlar ve çalışmalar var. Bir firmayla ortak anti-aging, wellness tarzında bir yer açabilirim. İş kollarım çok yani...

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.