Seçkin Pirim "Hayata nokta değil, virgül koyun"

Dünyaca ünlü heykeltraş Seçkin Pirim, Türkiye Organ Nakli Vakfı’nın yürüttüğü Organ Bağışı farkındalık çalışmalarının yüzü oldu. Pirim ile atölyesinde buluşarak tasarladığı heykeli, projeyi ve sanat hayatını konuştuk

Seçkin Pirim "Hayata nokta değil, virgül koyun"

Röportaj: Gülçin İşler Fırat, Fotoğraflar: Betül Yazıcıoğlu

Türkiye Organ Nakli Vakfı'nın, 3-9 Kasım Organ Bağışı haftasına dikkat çekmek amacıyla yürüttüğü farkındalık çalışmasının yüzü dünyaca ünlü, uluslararası ödülleri olan Türk heykeltraş Seçkin Pirim oldu. Vakfın, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasında #bizsizedonörüz mesajıyla yürüteceği kampanya çerçevesinde Seçkin Pirim, sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıkacak kolektif bir heykel tasarladı. 3D printer ile üretimi yapılacak organ bağışı heykeli için atılan her Tweet ve Instagram paylaşımı, heykelin bir parçasını tamamlıyor olacak ve ortaya gönüllü organ bağışçılarının kolektif ürettiği bir eser ortaya çıkacak. Organ bağışının önemini sembolize eden heykelin nasıl vücut bulduğunu, neden böyle bir sosyal sorumluluk projesinin parçası ve iyilik hareketine öncü olduğunu konuşmak üzere Seçkin Pirim ile atölyesinde bir araya geldik. Haydi, sizin de çorbada tuzunuz olsun ve 26 bin organ bağışı bekleyen hastaya umut olmak için projeye destek verin.

Öncelikle bu projeyi sizden dinleyelim, bu projede yer almaya nasıl karar verdiniz?
Bu proje üzerinde yaklaşık 1 yıldır çalışıyoruz ve projenin fikri geldiği zaman hemen "Evet" dedim. Beni bu projeye iten en önemli gerekçe bunun bir sosyal sorumluluk projesi olmasıydı. Genellikle sosyal sorumlulukla ilgili gelen her işi kabul ederim çünkü çok önemli buluyorum. Onların beni dahil etmesi ise organ bağışına teşvik edecek kısmın bir heykel ile sonuçlanmasıydı ve bu vesileyle birbirimizi bulduk.

Böylece hem önemli bir konuda farkındalık yaratacak hem de sanatınızı yapmış olacaksınız.
Evet, çünkü ben de aslında bu konu hakkında birçok şeyi bilmiyormuşum. Sadece ehliyette sorulan "Organlarınızı bağışlıyor musunuz?" sorusuna tik atar ve iş biter sanırdım. Oysa ki bir sürü prosedür, kurallar varmış ve bu vesileyle bu farkındalığı yaratıp, bu konuya dikkati çekmiş olacağız.

Nasıl gerçekleşecek?
Bir heykel tasarladım ve bu heykelin organ bağışı bekleyen insanlarla birlikte kolektif olarak oluşturulması projenin temel amacını oluşturuyor. 3D printer sistemini kullanarak tasarladığım heykel, insanlar Twitter'da Tweet attıkça ve Instagram'da paylaştıkça oluşacak. Böylece sanal ortamda tasarımı yapılan heykel, yapılan her paylaşımla vücut bulacak. 26 bin tane organ bekleyen hasta var ve heykelimiz de 26 bin çizgiden oluşacak.

Hepimize iş düşüyor bu anlamda ve ne yapmamız gerekiyor, duyuralım.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası. 3 Kasım'da başlayan kampanyamızın adı 'Biz Size Donör'üz. Bunu sosyal medyada #bizsizedonörüz etiketiyle paylaşarak katkıda bulunmaya devam edebilirsiniz. Böylece her paylaşım heykelin bir katmanını oluşturacak ve üretim gerçekleşecek.

Heykelin tasarımına nasıl karar verdiniz?
Bu projeyi kabul edince birine organ bağışlamanın ne hissettirdiğini düşündüm ve aklıma şöyle bir cümle geldi; birine organınızı verdiğiniz zaman aslında hayata nokta koymak yerine bir virgül koyup devam etmesini sağlıyorsunuz. Ve heykelimin oluşumu o cümleyle başladı, hayata virgül koyarak devam etmek... Heykel ilk olarak büyük bir virgülden oluşuyor ondan sonra karşısına bir virgül daha geliyor ve karşıdaki virgül organ bağışlayan kişiyi simgeliyor. Aynı zamanda dediğim gibi iki virgülün bir araya gelmesiyle hayatı, sağlığı ve varolmayı simgeleyen bir kalp görüntüsü ortaya çıkıyor. Heykelin böyle bir sürü aslında gizli gizli göndermeleri var.

Organ bağışı sizin için neyi ifade ediyor?
Birine can olmak hissiyatı inanılmaz güzel bir duygu. Vücudundan bir şey veriyorsun sen eksiliyorsun belki ama biri fazlalaşıyor. Organ bekleyenlerin büyük bir kısmını çocuk hastalar oluşturuyor ve ben de bir babayım. Onu da düşündüğüm zaman daha başka duygular içine giriyorum. O çocuğun yüz ifadesini görmeden de o çocuğun sevincini hissetmek her şeyin üstünde... Vermemek anlamsız geliyor bana...

Seçkin Bey, biraz da sizi ve sanatınızı konuşalım. Kendinizi sanat hayatınızın hangi döneminde görüyorsunuz?
Kendimi sanat hayatımın gençlik ile olgunlaşma evresi arasında kalan geçiş döneminde görüyorum. Gençlik heyecanıyla yapılan heykeller bitti ve o işler bir yere evrildi. Yurtdışında daha fazla sergi yapmaya başladım. Şu anda sanatımı bir kıvama, olgunluğa getirdiğimi ve bundan sonra kendi içerisinde yaş almanın da verdiği bir kafa yapısıyla devam edeceğimi düşünüyorum.

Peki, şu an hangi çalışmalar üzerinde yoğunlaşıyorsunuz?
2019 yılında New York'ta sergim olacak. Bir de bu yılın sonunda son 10 yılda yaptığım işleri kapsayan bir kitap çıkacak New York'taki C24 Galeri'den. Şu an bu kitap üzerinde çalışıyoruz ve herhalde 1 aya kadar basılmış olacak. Hem Türkiye'de hem de Amerika'da lansman yapacağız.

Seçkin Bey, eserlerinizde her zaman birden bütüne felsefesi hakim. Bu çalışmanızla da bir nevi bu felsefeyi uyguluyorsunuz. Ne ifade ediyor sizin için bu felsefe?
Üniversite yıllarındayken ilk heykellerimi tasarlarken kullandığım bir felsefeydi, Mevlana felsefesi. Her zaman şunu hissediyorum; mesela kendi hayatımdan yola çıkarak bir konsept yaratıyorum, heykel yapıyorum ya da bir sergi hazırlıyorum. Bu hikayede dünyanın herhangi bir yerinde bir başkasının daha benimle aynı sorunu paylaştığını düşünüyorum. Bütün heykellerim o yüzden tek bir birimden başlar ve kat kat çoğalarak bütünü oluşturur. Benim eserlerimi oluştururken felsefem bunun üzerine kurulu; çünkü yaşadığımız dünyada bir birey olarak yer alsak da aslında bir bütünüz. Bütünün içerisinde birey olduğunu bilmek ve bütünün bir parçası olduğunu bilerek yaşamak ve adımlarını ona göre atmak benim için çok önemli. Bu projede de bu şekilde hepimiz bir bütünün parçasıyız.

Genellikle yurtdışında daha aktif bir sanatçı olarak İstanbul-New York hattında sanata bakışı değerlendirebilir misiniz?
İstanbul, sanat açısından baktığınız zaman çok güçlü olabilecek bir yer ve bir sürü metropol ile yarışacak kapasiteye sahip olduğunu düşünüyorum. Burada ilgi var ama yeterince değil. New York binlerce galerinin, sanatçının olduğu bir yer. Geçenlerde bir istatistik okudum Türkiye ile ilgili; Türkiye'de sanatla ilgilenen oran binde 1, bu da 40 bin kişi bile olmuyor. Bu sayıyı artırmak lazım. Bu da eğitimle ve kültürle mümkün. New York tabii ki sanat açısından çok büyük ve güçlü bir pazar.

Aynı zamanda iki çocuk babasısınız. İş dışında neler yapıyorsunuz?
Benim bütün hayatım sanatım, işim... Haftanın 7 günü buraya geliyorum ve burası kapıyı kapattığım zaman benim mabedim gibi... Bunun dışında bütün tatillerimi işim üzerinden kuruyorum. Eşim de heykeltıraş, çocuklar da bizimle geliyor. Kitap okuyacaksam da buraya geliyorum ve burada olmak hoşuma gidiyor.


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.