Elif Dürüst: ''Sanatla ilgilenmek gündelik yükü hafifletiyor''

‘Güçlü kadınlar’ için Gökay Gündoğdu tarafından yaratılan tasarımlar, Elif Dürüst ile can buldu. Sanattan beslenen bu iki yakın arkadaş ile bir araya gelerek sanatsal bir çekime imza attık.

Elif Dürüst: ''Sanatla ilgilenmek gündelik yükü hafifletiyor''

RÖPORTAJ: BADE ÇAKAR bade.cakar@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: MERT TERLİKSİZ
STYLING: TUĞBA ANSEN
SAÇ & MAKYAJ: MESUT ÖZUZUN
SAÇ ASİSTANI: BURAK MERT AYDIN
IŞIK ASİSTANI: ALİCAN TÜKLE
VİDEO: BETÜL YAZICIOĞLU

Güçlü kadın sözünün can bulmuş hali Elif Dürüst... Yıllardır kendi ayakları üstünde, kendisinden ödün vermeden, istediği gibi, doğrularıyla yaşayan bir kadın o. Aynı zamanda da hayattan beklentileri hiç bitmemiş, tükenmemiş... Her zaman kendisini yenilemeye, daha çok öğrenmeye, daha çok beslemeye odaklanmış. Hayatındaki en büyük esin kaynağı ise sanat... Aldığı sanat eserlerinin sadece görsellerine değil, arkasındaki hikayeye ve onu yaratan sanatçının da fikirlerine çok önem veriyor ve saygı duyuyor. Sanatı sadece eve asılan bir tablo veya heykelle de sınırlamıyor. Onun için içinde tasarım bulunduran her şey bir sanat! Moda da bunun içerisinde yer alıyor. Yıllardır kendine has tarzı ile görmeye alıştığımız Elif Dürüst, yakın arkadaşı Gökay Gündoğdu'nun tasarımlarıyla bambaşka bir görünüme bürünerek çıktı bu sefer karşımıza... Her biri farklı çizgilerden oluşan Gökay Gündoğdu'nun T.A.G.G markasının koleksiyonunda yer alan tasarımlar Elif Dürüst'ün kendine has tarzıyla bir araya geldiğinde yaşayan bir sanat eserine dönüştü. Gökay Gündoğdu'nun 'güçlü kadınlar' için yarattığı tasarımlar, Elif Dürüst ile görevini adeta tamamladı. Moda çekiminden çok bir sanat çalışmasını andıran fotoğraflarda farklı bir Elif Dürüst karşımızda... Yepyeni bir yıla girmeye sayılı günler kala bir araya geldiğimiz Elif Dürüst ve Gökay Gündoğdu ile bu sanatsal çekimimizi, birbirlerine olan hayranlıklarını, sanat tutkularını ve daha birçok konuyu konuştuğumuz samimi bir söyleşi ile tamamladık.

ELİF DÜRÜST İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KEYİFLİ RÖPORTAJIN KAMERA ARKASI GÖRÜNTÜLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

Mükemmel bir çekimde bir araya geldik. Adeta moda çekimi değil de her biri sanat karesi gibi oldu. Size göre moda ve sanat arasında nasıl bir bağ var?
Modanın sanat olup, olmadığı yarım yüzyıldır sorulan bir soru... Giyinmek ve korunmak aslında bir ihtiyaç. İhtiyaçtan doğan bir şeyden sanat yaratılabilir mi? Bence işin içine sanatçının girdiği her şeyden sanat yaratılabilir. İnsanların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarıyla belirlenen giyinme, artık modacı ve sanatçıların işbirliğiyle oluşturulan giysilerle sadece bir örtünme ihtiyacı değil, bunun dışına çıkıldı ve sanat niteliğiyle kazandı.

Hızlı bir tüketim de var aynı zamanda...
Sanat akımları, modanın beslendiği en büyük adımlardan... Sanayi devrimi ve hazır giysilerin ortaya çıkmasıyla moda bambaşka bir boyut kazandı, büyüdü. Günümüzde endüstriyel bir sektöre dönüştü tabii ama her zaman toplumların, geleneklerin ve olayların aynası olmuştur. Moda sergileri yaygınlaştı. Her moda parçasının sanat olduğunu söyleyemeyiz tabii ama haute couture tasarımlarla sanat yapıldığı yadsınamaz bir gerçek.

Sizin için moda nedir? Seçtiğiniz parçalarda nasıl özellikler tercih ediyorsunuz?
Bence moda; insanın kendi içinde bulunduğu ruh halini dışarıya yansıtması... Tabii ki işin endüstri kısmı da insanların içindekini kullanıyor ve sektör kendini yenilemek için sürekli moda konseptleri ortaya koyuyor. Renkler, tasarımlar sürekli değişiyor. Ben sanırım en çok siyah giyinmeyi seviyorum. Renk olarak kendi manasının ötesinde, bence nasıl taşırsanız öyle bir etki yaratıyor...

Çekimde de aynı zamanda arkadaşınız olan Gökay Gündoğdu'nun tasarımlarını giydiniz. Normalde sizi görmeye alışkın olduğumuz bir tarz değildi. Nasıl hissettirdi bu değişiklik?
Gökay'ın tasarımlarını çok beğeniyorum. Onun da sanatçı gözüyle modaya yaklaştığını ve öyle yaşadığını görüyorum bunu da kıyafetlerine yansıtıyor. Bu çok hoşuma gidiyor. Yeniliğe açık, dünyayı takip eden zeki ve çok zevkli biri. İnsan olarak da kafalarımız uyuşuyor. Evet, bu çekimde kendi tarzımdan daha farklı şeyler giydim ve kendimi daha dinamik hissettirdi bu!

Gökay Gündoğdu, tasarımlarını yaratırken güçlü kadınlardan ilham alır. O yüzden bence çok güzel bir uyum oldu siz ve tasarımlar arasında... Duruşunuz ve yaşantınızla güçlü duran bir kadınsınız. Size göre "güçlü olmak" ne demek? Kendinizi güçlü hissediyor musunuz?
Kendimi güçlü hissediyorum. Çünkü bana göre nasıl mutlu olacağını keşfeden, hatalarından ders çıkarmayı bilen, mızmızlanmayan, taviz vermeyen, gerektiğinde de sil baştan yapabilen, doğru mücadele edebilen insan güçlüdür. Ancak ülkemizde güçlü kadını bırakın, kadın olmak bile çok zor. Batılı kadının önünde birçok seçenek hatta, kadınlığı baştan inşa etmek gibi bir imkanı var. Yani batılı kadın özgürlüğün bütün sorunlarıyla başa çıkmak durumunda, doğuda ise belli bir geleneksel kadın tanımı var. Hatta modern dünyada geleneksel kalıp daha da baskıcı bir nitelik kazanmış durumunda. Yani batı imkanlar dünyasıyken, doğu zorunluluk dünyası...

Son dönemlerde kadın olmanın zorluklarını her zamankinden daha fazla görüyoruz sanırım...
Burada eksiklik olan, kadınlara olan saygı diye düşünüyorum. Öncelikle kadınların sözlerine duyulan saygı eksik! Kadın tarlada çalışıyor olabilir ama tarlada çalışanın edebiyatı, politikası yapılırken kadının sesine kulak verilmiyor. Kadınlara eğitim şansı verildiğinde kadınlar haklarını daha rahat koruyorlar, iş imkanı sağlandığında kendi ayakları üzerinde daha rahat duruyorlar ve ezilmekten kurtulabiliyorlar. Tabii kültürümüzde kapılar kapanıp, aile başbaşa kaldığında kadınlara söz hakkı tanınan geniş hayat alanları var.

Sizce bu konuda ülkemizdeki eksiklik nedir?
Türkiye'de feminist hareket hiçbir zaman yekpare bir hareket olmadı. Politik feminizm kendini dar ve marjinal bir alana sıkıştırdı diye düşünüyorum. İdealize etmek ve idoller çok tarzım olmamasına rağmen bir Halide Edip Adıvar'ın, bir Madonna'nın, bir Hilary Clinton'ın oynamış olduğu rolleri önemsiyorum. Önemsemek gerektiğini düşünüyorum. Bu arada globalleşme hem sivil toplum örgütlerinin hem de başarılı kadınların hikayelerinin çok geniş kesimlere ulaşmasına imkan sağladı, bu da önemli bir gelişme. En yoksul ve ezilmiş kadınların bile önüne ufuk açtı. Teknoloji sayesinde bilginin kuru bilgi olmaktan çıkıp, imajlarla ve hayallerle desteklenmesi entelektüelliğe uzak kesimdeki insanların ve tabii ki kadınların kültürel dolaşıma girmesine hareket etmesine ön ayak olduğunu düşünüyorum. Kadınların daha duygusal, iç görülü, daha sezgiler ve aynı anda daha pratik oldukları için doğru şartlar olduğunda erkeklere nazaran daha başarılı olabileceklerine de inanıyorum.

Siz kendinizi sürekli geliştiren, eğitime çok önem veren bir isimsiniz. Eğitim hayatınızdan hiç eksilmemiş...
Ben Notre Dame de Sion'u bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde İngilizce iktisat okudum, ondan sonra finans master'ı yaptım. Daha sonra Habitat'ta çalıştım, EFO adında bir tekstil markası kurdum. 3 yıl bu marka için çalıştım. Daha sonra Yasemin'e hamile kaldığımda, nasıl bir anne olacağım diye bir panik yaptım ve bu işin en azından bilgi kısmına dönüp, biraz kendimi sakinleştirmek istedim. Önce Newport Üniversitesi'nde çocuk psikolojisi dersleri aldım. Karşı Sanat'ta İskender Savaşır'ın iki yıl boyunca felsefe kurslarına gittim. Yavuz Erten'de psikanaliz dersleri aldım. Sonrasında tekrar üniversite sınavına girdim, psikoloji ve felsefe yüksek lisansı yapmak için...

Adeta hiç durmamışsınız! Bu aralar ama sanırım bir dinlenme dönemindesiniz, iş açısından en azından...
2002 yılında kız kardeşim Şirin Yalçın, İskender Savaşır ve üç psikolog arkadaşımla beraber Aralık Eğitim ve Kültürel Araştırmalar Derneği'ni kurduk. Derneğimizde pek çok alanda alanlarında en iyi isimler seminer ve konferanslar verdi. Felsefe, edebiyat, psikanalize ve sanat tarihi seminerleri senelerdir takip ettiğim derslerimizin başında geldi. Yüksek lisans dönemimde pek çok akademisyenle tanıştım. İskender Savaşır başta olmak üzere Bülent Somay, Oruç Aruoba, Ferda Keskin gibi isimlerle bir araya gelerek Aralık Derneği ile eğitim programları başlattık. 15 yıl boyunca devam etti, ben de bifiil orada çalıştım. 7 yıl önce de bir arkadaşımla beraber 6. Cadde'yi kurduk. 7 yıl boyunca orada da ürünlerin seçiminden fiyatlandırılmasına, ithalattından müşteri hizmetlerine, lojistiğine, depolanmasına kadar online ve offline kısmında, arkamda tabii ki büyük bir ekip desteğiyle çalıştım. Çok güzel bir marka yarattık ancak altı ay önce 6. Cadde'den ayrıldım. Eğitim hayatım, Aralık Derneği, 6. Cadde derken hep iş hayatından aktiftim. Şimdi de üzerinde çalışmak istediğim birkaç proje var onları değerlendiriyorum.

Çekimimizi evinizde gerçekleştirdik. Adeta bir sanat galerisi burası. Sahip olacağınız sanat eserine nasıl karar veriyorsunuz?
Bir sanat eseri alırken tabii ki beğenmem önemli... Bana ne hissettirdiğine bakıyorum, eğer iz bırakıyorsa, duygularıma karşılık veriyorsa ve bütçeme uygunsa eseri alıyorum. Aldığım işin mümkünse sanatçısıyla tanışmak istiyorum. Sanatçının eserinin kimin evinde, nasıl konumlanacağını bilmesini önemsiyorum. Eseri satarken sanatçının da içi rahat olmalı bence. Genelde işini beğendiğim sanatçılarla kafam da uyuşuyor ve arkadaş oluyorum. Evimde eseri olan sanatçıların çoğu gerçekten yakın arkadaşlarım. Eskiden hüzünlendiren işler daha çok ilgimi çekiyordu ama artık mutlu eden işlerle kendimi daha iyi hissediyorum. Ayrıca elimden geldiğince de arkadaşlarıma özel günlerinde sanatçıya ve sanata destek olmak için ufak da olsa sanat eserleri hediye ediyorum.

Sanatın, hayatınızda yeri çok ayrı... Sanata olan bu yoğun ilgi ilk nasıl ortaya çıktı?
Sanatın insana iyi geldiğini çocukluğumda keşfetmiştim. Gittiğimiz seyahatlerde müze ve galeri gezmeyi hep sevmişimdir ancak gerçek anlamda sanatın hayatımda yer alması Aralık Derneği'ni kurmamızla oldu. Oradaki derslere katılmamla... Özellikle sanat tarihi ve çağdaş sanat programlarımıza düzenli bir şekilde katıldım. Sanatın amacı; düşündürmek, hissetmek ve sorgulamaktır. Moliere'in de dediği gibi "Sanat; onu üretmekten hoşlanmak, gereksinim duymak, paylaşmak ve kısaca yaşam biçimine dönüştürmek."

Size göre sanat, bir insanın hayatına neler katıyor?
Sanatla ilgilenmek gündelik yükü hafifletiyor. Sanat yüzyıllar önce yapılmış bir resim, bestelenmiş bir müzik, milyarlarca hayat hikayesinden gelen bir bilgi aktarıyor bize. Bence sanatla ilgilenmek; yaşam deneyimlerini zenginleştiren kişiler ve mekanlarla irtibat halinde olmak demek. Sizi üç boyuttan kopartıyor. Bu beni gerçekten heyecanlandırıyor. Kültür ve sanat; insanı bulundukları yerden başka bir yerlere sürükleyen, yeni ufuklar açtığı için bir değer. Sanatla ilgilenmeyi bir itibar kazanma vesilesi olarak görmektense bir deneyim zenginliği olarak görmek önemli bence...

2019'u geride bırakmamıza sayılı günler kaldı. Nasıl bir yıl oldu sizin için? Diğer geçen yıllardan bir farkı var mıydı?
2019 yılı zor bir yıl oldu gerçekten... Dünya adına da, ülkemiz adına da, benim adıma da... Ancak 2020 yılından umutluyum.

Nasıl kutlayacaksınız yeni yılı?
Yeni yıla, sevdiklerimle beraber girmek en önemlisi benim için... Beraber olunan, güzel sohbetlerin edildiği samimi bir akşam olmalı. Tabii en başta kızım Yasemin ile olmak her şeyden çok önemli. Ailemle bir arada olmayı seviyorum böyle özel günlerde...

Kızınız Yasemin artık üniversiteli yetişkin bir birey. Zaman geçtikçe ilişkiler de gelişip değişiyor, Yasemin ile ilişkiniz nasıl?
Yasemin, 19 yaşında, şu an New York Üniversitesi'nde sanat okuyor. Aslında karakter olarak yumuşak ve çok toleranslı yapım olduğum için anne olarak da çok fazla "hayır"ı olan bir anne değilim. Genelde kendisinin tecrübe etmesini, doğruyu yanlışı ayırmasını bekliyorum. Ama her zaman arkasında benim olduğumu, ne yaparsa yapsın ona destek olacağımı hissettirmişimdir. Anne olmak bambaşka bir duygu; hayatta kendinden daha önemli bir varlığı hissetmek çok büyük tecrübe insan için... Anne olmak bir kadının yaşam anlayışını tümüyle değiştiriyor. Kendinden önce başkasını düşünmeyi elzem kılıyor. Kadını kendinden ibaret olmaktan kurtarıyor. Bir can dünyaya getirmenin diğer tüm başarıları aşan bir yönü olduğunu gösterdiğini düşünüyorum.

Gökay Gündoğdu: ''Elif yenilikten korkmayan güçlü bir kadın''

Elif Dürüst ile mükemmel bir çekim yaptık. Elif Dürüst, sizce tasarımlarınızla nasıl bır uyum sağlıyor?
Elif'in kendi stilinin biraz daha dışında, farklı formlar seçtik. Gücünü biraz daha ön plana çıkaran formlar olduğunu düşünüyorum. Elif çok güzel bir fiziğe sahip. Buna bir de güçlü tavrı eklenince fotoğraf daha da büyüyor.

Güçlü kadınlardan ilham alan bır tasarımcı olarak sizce, Elif Dürüst nasıl bir kadın?
Elif, yeni şeyler denemekten korkmayan, güncel, güçlü, doğal bir kadın. Hissettiği gibi davranan ve gücünü bundan alan bir kadın. Sanata olan tutkusunu ve sanatı destekliyor oluşunu değerli buluyorum.

Peki, sizin tanımınızla 'güç' ne demek? 'güçlü kadın' kim?
Gücün kaynağı insanın kendisidir. Güç, hayatı algılama tarzındadır. Güçlü kadın benim için kendini seven, kendine değer veren, zorluklar karşısında yılmayan, duygularına ve haklarına sahip çıkan, sağduyulu, cesur, özgür ve kimlik sahibi kadını temsil ediyor.

Farklı çizgiler kullanmaktan korkmuyorsunuz. Bu da bir güç simgesi bence... Siz kendinizi, hırs ve rekabetin bol olduğu sektörde yer alan biri olarak nasıl görüyorsunuz?
Kendi dilimde her sezon bir hikaye anlatıyorum. Bunlara da güçlü kadın hikayeleri diyorum. Bu bağlamda farkındalık yaratmak ve kadının gücüne olan inancımı ortaya koymak adına form ve kumaşlarla bunu ifade etmeye çalışıyorum. Odak noktam her zaman yaptığımın daha iyisini yapmaya çalışmak. Rekabet yüksek ama her tasarımcının dili kendine özgü. Bu nedenle her birimizin birbirinden ayrıştığını düşünüyorum.

Size göre moda ve sanat arasındaki bağ nedir?
Sanat ve moda birbirini besleyen iki olgu. Etkileşimleri çok yüksek. İkisi de bir bakış açısı sergileme biçimi. Sanat ve moda işbirliklerini ilgi çekici buluyorum. İki farklı disiplinin kendi pencerelerinden gördüklerini ortak bir platformda paylaşıyor olmaları heyecan verici.

Elif Hanım'ın giydiği parçalardan bahsedelim biraz...
Elif için T.A.G.G. arşivinden özel bir seçki yaptık. Tuğba Ansen ile birlikte ortak bir silüet üzerinde ilerledik. Jean takımdan, kapitone anorak yeleğe, tafta ceketten, deri eteğe, şifon pantolondan, koton yağmurluğa çok farklı malzemelerden oluşan ürünler karması yarattık. Elif'i kendi yaşam alanında, sanat eserleriyle döşeli evinde, farklı ama dinamik yeni formlarla bir araya getirdik.

Sadece yurtiçi değil, yurtdışında da birçok başarınız var. Yurtdışıyla ilgili planlarınız neler?
Geçtiğimiz yıl akdeniz'e kıyısı olan 19 ülke arasından en iyi 10 tasarımcıdan biri seçildim. Bu yıl da en iyiler arasında yarıştım ve tekrar kazandım. Bu birçok farklı kapı açtı. Uluslararası 2 markayla işbirliğim başladı. T.A.G.G. için en büyük hayalim dünya moda platformunda kendine daha büyük bir yer edinmesi. Bunun için çalışmalarım devam ediyor.





6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.