
Önce evrensel sembollerden esinlendiği tasarımlarla tüm dikkatleri üzerine çekti. Takılarını takan herkesin hayatında bir seyler değişti. Pırlantalarla süslü takılarını tılsım olarak nitelendiren Ece Şirin, ardından 'Atlas Felek', 'Rosa Mundi, 'En- Nur', 'Shine' ve 'Secret Garden' koleksiyonları ile yine farkını ortaya koydu. Ece Şirin, şimdi de mutlak sevgi ve aşktan esinlenerek hazırladığı 'El-Vedud' koleksiyonuyla

"Mayaların dediği gibi 21 Aralık tarihini dünyanın sonu olarak görmüyorum. 2013 yılı yeniden doğuş yılı. Hayat sıkışma ve genişlemelerle devam ediyor, çocuğun rahimden çıkışı gibi. Bu ekonomik krizler ve doğal afetler sıkışma dönemiydi, genişleme dönemi de gelecek. Yeni yıl farkındalık yılı olacak. 2013 insanın kendi içindeki gücünü keşfetme senesi olacak. Evrensel anlamda bir bütünlük senesi olacak."
"El-Vedud' koleksiyonunda her parça tek değil ama limited. Her farklı tasarımdan en fazla 100- 150 adet kadar yapıyoruz ve üzerine sayılarını da yazıyoruz."
-Öncelikle yeni mağazanızdan başlayalım istiyorum; Bee Goddess House'un diğer satış noktalarınızdan farkı ne, mağazanın konseptinden bahsedebilir misiniz?
Bee Goddess ilk çıktığı günden beri 'ilk'lere imza atıyor. 2012 yılına Akmerkez'de "Merhaba" demiştik, oradaki konseptimiz çok sadeydi. Tuğlaların üzerinde mücevherlerimizi sergilemiştik. Tılsım sembollerimizi mücevher haline getirmiştik. Şimdi de Abdi pekçi Caddesi'nde, çok önemli bir lokasyonda, bütün dünya markalarıyla bir arada oluyoruz. Bir Türk mücevher markası olarak burada en uygun nasıl var olabiliriz diye düşünürken kendimi hiçbir şeyle kısıtlamadım, perakendecilik veya mağazacılık alanının klişelerine takılmadım. Dünya değişiyor ve bence benim burada yaptığım trend zaten mağazacılığın ilerisinde bir şey olacak. Artık insanlara sadece bir şeyler satmak değil, insanlarla gerçekten iletişim kurmak önemli olacak. Burasının ön kısmı mağaza gibi olurken, arka kısımda da yaşamalanı olacak. Bu mekan Bee Goddess'ın marka değerlerini ve ruhunu yansıtıyor. Markamızın sıcaklığını ve samimiyetini buraya da taşıdık, burası da gördüğünüz gibi bir yaşam alanı. Bu nedenle adı da Bee Goddess House oldu.
"BAHÇESİNE VURULDUM"
-Burada yaşayacak mısınız, yeni eviniz burası mı olacak?
Aktif olarak yaşamasam da dönem dönem burada yaşayacagım, birçok dostumla -artık müşterim demek istemiyorum onlara- bir araya geldiğimde uzun sohbetler yapmamız gerekiyor semboller üzerine. Bunun için mağazalar yeterli olmuyor, böyle bir mekan gerekliydi. Kahve içip, yemek yenebilecek farklı bir mekan olsun istedik. Buranın tüm odalarını ve banyolarını yeniden dekore ettik. Bee Goddess'ın ruhunu buranın dekorasyonuna da yansıttık. Arkada harika bir bahçemiz var, o bahçeyi görünce buraya vuruldum ve hemen taşınmak istedim. Yaz-kış burada partiler vermek ve workshop'lar düzenlemek istiyorum.
-Yeni koleksiyon 'El-Vedud'un hazırlanış sürecinden bahsedelim, koleksiyonları hazırlamadan önce temaları nasıl belirliyorsunuz?
Ben trendleri hiçbir zaman takip edip, trendlere bakarak yola çıkmadım. Temalarımı belirleyen en önemli şey ilham. İlham ise daha üst bir boyuttan sana gelen bir bilgi, "Bunu yap" bilgisi. Bee Goddess'ın hikayesinde bölüm bölüm anlatmaya başladım. Önce '12 Tılsım Sembol'le başladım. Bu ilk koleksiyonun ardından çok uzun süre üç sene yeni bir koleksiyon yapmadım, bir senede üç kere hamile kalınmaz, ben buna inanmıyorum, yaz-kış-sonbahar diye sürekli koleksiyon çıkarılmaz. Ardından 'En-Nur' koleksiyonu geldi. 'En- Nur' bütün karanlıkları aydınlatan ilahi ışığı sembolize ediyor. Ardından 'Atlas Felek' koleksiyonu ile gökyüzünü ve gezegenleri çalıştım, gökyüzü ve yeryüzü arasındaki ilişkiyi sembolize eden tasarımlar hazırladım. Sonra yeryüzüne indim ve o ışıkla birlikte kalbin o ışığa açılmasını sembolize eden 'Rosa Mundi' koleksiyonu geldi. Aslında ben her koleksiyonda yeni bir bilgiyi yükledim diyebilirim. 'Rosa Mundi'den sonra dünya cennet bahçesine döndü ve 'Secret Garden' geldi ve bu koleksiyonla daha soyut sembollerden, kartallara, şimşeklere ve yılanlara geçtim. Şimdi de 'El-Vedud' koleksiyonu geldi. Bana çevremden yeni bir koleksiyon yapmam için çok talep geliyordu. Çünkü 'En-Nur'u yapalı üç buçuk sene olmuştu ama ben bu tılsımları çok kutsal görüyorum, bütün Esma'ları bir anda yapmayı çok ticari ve uygunsuz buluyorum, bu nedenle acele etmedim. Sonra bir ilham ve duyduğum bir sesle 'El- Vedud'u hazırlamaya karar verdim ve aşk anahtarı üzerine çalışmalar yapmaya başladım.
-El-Vedud koleksiyonu öncesinin hazırlık süreci nasıldı?
Bu koleksiyon öncesinde Esma Hüsna dersleri üzerine çok çalıştım, araştırmalar yaptım. Tasavvuf kitaplarını okudum. Bu koleksiyonla birlikte hayatımda çok güzel gelişmeler oldu. Bir kere hayatımın aşkına kavuştum, yani Cemil (Dinçmen) Bey'e. 'Cemil' de güzellik demek, Allah'ın 99 isminden 'en güzel' demek. Bu mağazanın konseptini de o yarattı benim için. O da sanatçı ve Londra'da yaşıyor. Her şeyin özünde ne yaparsak yapalım sevgi ve aşk geliyor, dünyanın en zengin işadamı ve en güzel kadını da olsa, özünde birileri tarafından sevilmek istiyor. El-Vedud koleksiyonu da da bunu simgeliyor. Sevgi kalbimize yerleştirilmiş olan bir tohum, bu tohum yeşermezse kalp büzüşüp ölüyor. Bence insanların en çok ihtiyacı olan şey bu, benim diğer sembollerimin arasında da aşk ve sevgiye dair farklı medeniyetlerden tılsımlar var ama El- Vedud, sevgilerin zirvesi, saf ve mutlak sınırsız bir sevgiyi dile getiriyor. Çok özel bir hat çalışmasından esinlendik anahtar seklinde. Bu koleksiyon bana çok uğurlu geldi, hem Nişantaşı'ndaki bu mağazayı getirdi, hem de dediğim gibi hayatımın aşkını..
"FİLM YAPIMCISI OLURDUM"
-Bu kez tasarımlarınıza sevgi ilham veriyor, daha önce de evrensel semboller size ilham vermişti. Takılarınız hep bir şeyler anlatıyor, mesajlar veriyor. Peki, takı tasarımcısı olmasaydınız ne olurdunuz?
Film yapımcısı olurdum Spielberg gibi... Ben yıllardır biriktirdiğim bu mesajları, kendi içime aldığım bilgeliği nasıl aktarsam diye hep düşünüyordum. En etkileyici filmi de izleseniz, en etkileyici kitabı da okusanız üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra verdikleri mesajı unutuyorsunuz ama üstümüzde taşığıdımız mücevherler, özellikle bu taşlarla ebediyet demek. Bu kadar değerli mesajları, en değerli taşlarla ve altınla yorumlamak daha kalıcı. Çabuk tüketilen şeyler kalıcı olmuyor, geçen senenin pop müziği unutuluyor ama Beethoven klasik ve hala dinleniyor. Pırlanta ruhun sonsuzluğunu ve kalbin ışığını vurguluyor çünkü her elmas parçası tek adet ve o kesimden bir başka yok, aynı bizler gibi...
-Yeni koleksiyondan bahsedebilir miyiz, neler var, ne tür taşlar ve hangi renk altın ön planda?
Koleksiyonda pembe altın ön planda, pembe altın herkese yakışıyor, esmer ya da sarışın fark etmiyor. Ayrıca özellikle yakut kullandım. Koleksiyon üç ana renkten oluşuyor, siyah bütün renkleri içine alan en derin ve ulvi anlamı olan renk, spritiüel anlamda en yüksek renk siyah. Din adamlarının da siyah giymesinin sebebi budur. Beyaz ise siyah ölümden gelen yeniden doğuşu simgeler, beyaz ise saflığın rengidir. O yüzden beyaz pırlanta ve siyah pırlanta önde. Aşkın rengi de kırmızı, o nedenle kırmızı var, o yüzden aşk bir ateş. O ateşi vurgulayan kalp çakrasının rengi pembe pırlanta ile bu koleksiyonu işledim.
-Siyah pırlanta son yıllarda çok revaçta, sizin için siyah pırlantanın yeri nedir koleksiyonda?
Siyah pırlantayı çok seviyorum ama lacivert taşı da çok seviyorum. Siyah pırlantayı çok asil buluyorum ve sık kullanıyorum.
-Bu koleksiyonda erkeklere özel tasarımlar var mı?
Erkeklere özel takılar da var, benim erkek arkadaşım da El- Vedud'un erkek versiyonunu takıyor, daha büyük ve daha maskülen. Bilekliklerini de yapıyoruz ama bu koleksiyonda kadınlara daha çok seçenek var.
-Takıların enerjisi olduğuna inanıyorsunuz, peki takan kişilerin hayatında bir şeyler değiştirdiğine dair geri dönüşler aldınız mı?
Her şeyin enerjisini olduğuna inanıyorum. Çok geri dönüşler alıyoruz, hatta bunlarla ilgili yakın dostlarımdan hayatlarında yaşadıkları değişimleri kısaca anlatmalarını istiyorum, yakında onların bu deneyimlerini kendi internet sitemizde de paylaşacağız. Çünkü bu takıları taktıktan sonra çocuğu olanlar da var, eşiyle ilişkisini düzeltenler de...
"CEMİL BANA İLHAM VERİYOR"
-En çok ilham aldığınız duygu ne, size neler ilham veriyor?
En çok ilham aldığım duygu aşk. Aşk her şeyin özü ve kökü. Aşk yaşamın vatı, bizim elektriğimiz. Sabahları uyandığımda ben "Bugün vatım kaç?" diyorum, eğer böyle sönüksem, 50 vatlıksam günüm iyi geçmiyor. Yaşamda olmak demek, yaşamda olmanın enerjisini hissetmek demek. Öbür türlü ot gibi yaşarsınız. Yaşam çok değerli, bir kere yaşanıyor. Pür neşe ve coşku bana ilham veriyor. Hissetmediğim zaman hasta gibi oluyorum, kahkaha, eğlence ve arzu bana ilham veriyor, bunlar olmazsa olmaz. Kalp gözün açıldığı zaman bambaşka bir gözle görmeye başlıyorsunuz, o zaman her şey sana konuşmaya başlıyor, kartallar da konuşuyor, çiçekler de... Sen o zaman onların söylediklerini dile getirmeye başlıyorsun. O zaman sen konuşmuyorsun, sen bir kanal oluyorsun ve doğanın, evrenin söylediklerini dile getiriyorsun veya öyle yaptığını düşünüyorsun.
-Cemil Bey'le yaşadığınız mutlu ilişkiniz de size ilham veriyor değil mi? Nasıl tanıştınız?
Evet, Cemil de ilham veriyor. Tanışma hikayemiz çok enteresan. Benim arkadaşım Ahu Tuğbay'ın çok yakın arkadaşı, Ahu'nun elinde benim Eros'un 'Aşk Oku' yüzüğümü görüp çok beğeniyor ve tasarımının bana ait olduğunu öğreniyor. Daha sonra da biz tanışıyoruz. Bir Sinderella hikayesi gibi. Ahu'ya hediye ettiğim Eros'un ask tılsımı döndü dolaştı aşkı bana getirdi. Üç aydır birlikteyiz, hayatımın aşkı. Böyle bir şey de varmış, bugüne kadar tatmadığım, aradığım bir duyguymuş. Herkese de ilham versin diye herkesle paylaşıyorum bu duyguyu. Kimse aşkı aramaktan vazgeçmesin. Kalbin o ateşi ve ışığı hissetmesi lazım.
-Oyuncu olma istediğiniz vardı, bu konuda bir gelişme var mı?
Evet, oyuncu olmayı istiyorum gerçekten, bu konuda yurtdışında bir eğitim almayı düşünüyorum. Hatta Akmerkez'deki mağazamıza bir yönetmen gelmiş, bir dizi için bana rol teklif etmeyi düşündüğünü söylemiş. Los Angeles veya Londra'da oyunculuk üzerine eğitim alabilirim.
"EV OBJELERİ TASARLIYORUM"
-Yeni projelerinizden bahsedebilir miyiz?
Şimdi aydınlatma ürünleri ve dekorasyon objeleri üzerine tasarımlar yapmaya başladım. Hepsi ışıltılı ve mücevherin ruhuna uygun. Mücevher gibi sembolleri evimizde de görmenizi istiyorum. Pırlantalı veya Swarowski taşlarla süslü sipariş üzerine yapılan ürünler tasarlayacağım. Ev sevdiğiniz sembolü masanızın üstünde veya duvarınıza asıp o sembolün ruhunu enerjisini getirebileceksiniz. Bunun dışında da burada, Bee Goddess House Nişantaşı'nda haftada iki gün, benim dışımda konuşmacıların da yer alacağı semboller üzerine mini sohbetler düzenleyeceğiz. Atölye çalışmaları yapacağız, web sitemizin üzerinden yayınlayacağımız programda, bu konuşmaların ve çalışmaların tarihleri üzerine detaylı bilgileri paylasacağız.
-Bu yeni dekorasyon ürünleri ne zaman satışa çıkacak?
Şu anda üretimde ev objeleri, biraz daha zaman var ama yeni yılda mağazalarda örnekleri olacak, yaptırmak isteyenler sipariş verecekler.