
'Beni en çok vefasızlık üzer'

'Beni en çok vefasızlık üzer'

Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Cengiz DİKBAŞ
Benim için hayattaki en önemli başarı gittikçe daha iyi bir insan olabilmektir" diyerek, aslında kendini çok güzel anlatıyor cemiyet hayatının ünlü ismi Siren Ertan. O, şarap gibi güzelleşen kadınlardan... Her zaman bakımlı, stil sahibi, işine ve üretmeye aşık. Ve yardımseverliğiyle uzandığı ellerin gönlünü kazanan, yardım etmekten büyük mutluluk duyan birisi. Uzun yıllar evli kaldığı eşi Gökhan Çarmıklı ile ekim ayında boşandılar. Boşanmalarının ardından her iki taraf da saygısını ve ilişkileri hakkında sessizliğini korudu. Ertan ile hem yoğun iş hayatını hem yeni işi dekoratörlüğü ve hayata bakış açısını konuştuk.
2015 yılında hayatınızda çok büyük değişiklikler oldu. Önce işle ilgili gelişmelerden konuşalım; mimar Hakan Helvacıoğlu ile ortak bir işe başlıyorsunuz. Mimari alanında çalışma fikriniz nasıl oluştu?
Siren Ertan: Çocukluğum boyunca dekoratör olmak istedim. Tüm okul defterlerime krokiler çizer, içlerini doldururdum. Kendi evimizde ya da gittiğim yerleri kafamda yeniden yerleştirir ve döşerdim. Ama İzmir'de yaşıyordum ve 9 Eylül Üniversitesi'nde İç Mimari Bölümü yoktu. Bu yüzden, merak ve yeteneklerimi göz önünde bulundurarak ikinci meslek tercihim olan modaya yöneldim ve Tekstil Tasarımı Bölümü'nde okudum. Ancak dekorasyonda aklım kaldı. Bu nedenle de vakit buldukça bu alandaki kurslara katıldım, çok okudum, inceledim, çeşitli fuarlara gittim, boş zamanlarımı ilgili yerleri gezerek geçirdim. Böylece kendimi geliştirdim. Yaşadığım evleri ve ofisimi hep kendim dekore ettim. Her dekore ettiğim mekan çevremden ve işin otoritelerinden övgüler aldı. Önemli dergilere kapak çalışması oldu. Tabii eski eşimin inşaatçı olması da bu merakımı hep taze tuttu. Herkesin bu alanda da çalışmam konusunda beni teşvik etmesinin yanı sıra yeni inşaat projelerinin örnek dairelerini dekore etmem şeklindeki teklifleri de artış gösterdi son zamanlarda.
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Hakan Helvacıoğlu ile 16 yıldır süren bir dostluğun üzerine ortak bir iş projesinde bir araya gelmenin avantajları ve varsa dezavantajları neler?
Ertan: 2011 yılında '12 Mimardan 12 Ünlü Evi' projesi için teklif geldiğinde birlikte çalışmak için aklıma gelen ilk mimar arkadaşım Hakan oldu. O süreci o kadar uyumlu ve keyifli geçirdik ki hiç bitsin istemedik. Hep bu konuyu konuştuk. Hakan'la hiçbir işle değişmeyecek kadar sağlam bir dostluğumuz, birbirimize saygımız vardır. Bunun üstüne birlikte zaman geçirmekten çok hoşlanırız ve espri kültürümüz uyuşur. Birbirimizden farklı ve eksik olduğumuz noktalar bizleri daha da geliştirecek. Ve bu birliktelik hem bize hem de birlikte çalışacağımız kişi ve kurumlara yarayacak. Çünkü beraber daha zevkli, daha yaratıcı, daha bilgili, daha tecrübeli ve daha güçlü olacağız!
Siz isim yapmış, bilinen bir tasarımcısınız. Şimdi bunun yanına bir de dekoratörlüğü eklediniz. İkisi bir arada nasıl yürüyecek?
Ertan: Haute couture atölyemi kuralı 12 yıl oldu. Orası artık çok oturmuş bir yer ve benim asıl iş yerim. Ancak bir tasarımcı olarak her zaman farklı şeyler tasarlamayı da çok sevdim ben. Tüm bu yıllar içerisinde birçok ulusal ve uluslararası marka ile çalıştım, ürünler tasarladım, koleksiyonlar yarattım. Osram, OHT Peptide 3, Olmeca Gold, Jaeger-LeCoultre, Godiva, Zela Mücevherat, Punto ve Adamo Deri Sanayi bunlardan ilk aklıma gelenler. Ben bir tasarımcıyım, yenilikçiyim ve bu özelliklerimi sonuna kadar kullanmaya kararlıyım. Hakan'ın da kendi işleri devam ediyor. Ancak ikimizle birden çalışmak isteyen müşteriler olduğunda o dekorasyon projesi için birleşeceğiz.
Neler yapacaksınız beraber? Üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?
Ertan: Hakan ve ortağı Can Pekkara, uygulamada o kadar iyi ve tecrübeliler ki her yerde çalışabiliriz biz; konut, ofis, yat, otel, örnek daire... Şu an görüşmelerimiz sürüyor, son derece seçici olmak her ikimizin de tercihi.
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Moda ve dekorasyon birbirine benziyor mu?
Ertan: İkisinde de görgü ve zevk ön plandadır. Bunlara bilgi, tecrübe ve sorumluluk duygusu eklenince iki alanda da başarı gelecektir.
Stil, kıyafetten dekorasyona, yaşantıya kadar uzanan çok yönlü bir duruştur. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Ertan: Aynı fikirdeyim. İnsanların hayatlarının her alanında belli bir stillerinin olması onlara değer katar. Ve ben tüm bu alanları tasarlamayı, beni tercih eden müşterilerimle vakit geçirmeyi, olumlu anlamda onların hayatlarına dokunabilmeyi çok seviyorum.
İş hayatında geldiğiniz noktayı nasıl buluyorsunuz?
Ertan: Çalışma hayatımın bana kazandırdığı en değerli şeyin, geçmişte bir gün kapımdan müşteri olarak girip, bugün değişmez dostlarım olan insanlar olduğunu düşünürüm hep. Gerisi teferruattır benim için... Yetenekli, çalışkan, sabırlı ve çok sorumluluk sahibi olduğum söylendiğinden iş hayatım elbette ki ilerleyecektir. Ancak her zaman derim ki; "Benim için hayattaki en önemli başarı gittikçe daha iyi bir insan olabilmektir".
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Mesleğinizdeki amacınız nedir?
Ertan: Amacım her zaman görmek istediğim asil, şık, zarif, feminen ve güçlü kadını müşterilerime yansıtmak, onları doğru yönlendirip mutlu etmek... Gençlere destek olmak amacıyla tasarım yarışmalarında jüri üyeliği görevlerinde bulunu yor, panellere katılıyorum. Haliç Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim görevlisiyim. Atölyemi bu meslekte ilerlemek isteyen herkese açmaya çalışıyorum.
İşinizin yanı sıra sizi çok fazla sosyal sorumluluk projelerinde görüyoruz. Yardımlaşmak sizin için ne ifade ediyor?
Ertan: Yaklaşık yirmi yıldır sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor, sivil toplum örgütlerinde çeşitli görevlerde bulunuyorum. Bu benim için bir yaşam tarzı. Dünyada yalnız yaşamıyoruz. Paylaşmak lazım, maddi ya da manevi ne verebiliyorsak... Üstelik bir insanın yükünü azıcık hafifletmekten, yüzünü minicik gülümsetmekten daha önemli ne olabilir ki dünyada? Hayat böyle daha anlamlı değil mi? Bu bilinçteki her dostumla yan yana olmaktan gurur duyarım.
Siren Hanım, bir anda boşanarak herkesi çok şaşırttınız, bu süreci kolay atlatabildiniz mi?
Ertan: Bu süreci kolay atlatılacak ya da kolay atlatılması gereken bir şey olarak görmüyorum. Özellikle de söz konusu olan birbirini bizim kadar çok seven iki insan olunca.
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Eşiniz ile medeni bir şekilde boşandınız ve her iki taraf da saygısını, sessizliğini korudu. Sizin gibi göz önünde ilişkilerde tarafların karşılıklı suçlamaları can sıkabiliyor. Siz bu sükuneti nasıl korudunuz?
Ertan: Yine 'sevgi' diyeceğim. Belki her sorunumuzu çözemedi ama birçok şeyin üstesinden gelebilir. Beni tanıyanlar da zaten bilirler kavga hiç sevmem. Yakışanı yapmaya çalışırım hep. Hem ikimizi de daha çok üzmek hiç ister miyim?
Güçlü görüntünüzün altında çok naif ve duygusal bir kadınsınız. Sizi gerçek anlamda ne üzer?
Ertan: Beni çok şey üzer. Ben her akşam haberlerinde ağlarım mesela. Ama karakter olarak soruyorsanız; en çok vefasızlık üzer herhalde.
Doğum gününüz için arkadaşlarınız size sürprizler yaptı. Arkadaş ilişkilerinizde kendinizi özel hissediyor musunuz?
Ertan: Hem de çok! Ben yıllar boyunca sadece dost biriktirmek istedim. Kendim de dostun en iyisi olmak için uğraştım. Umarım olabilmişimdir. Duruma ve konuma göre dost olanları geçelim, gerçek dostlarım bana bir ömür değil bin ömür yeterler (gülüyor)...
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Her zaman güzel ve bakımlısınız. Formunuz yerinde. Bunlar için özel bir çaba harcıyor musunuz?
Ertan: Teşekkür ederim ama pek çaba harcamıyorum desem (gülüyor)... Zamanımı kullanmak konusunda pek önceliğim olan konular değiller. Ancak kadın dediğiniz; bakımlı, zarif, düzenli olmalı gibi gelir bana. Kafayı çok takmadan, hayatın merkezini bunlar yapmadan...
Bir röportajınızda annenizin güzellikle ilgili bir sözünün sizi çok etkilediğinden bahsetmiştiniz. Güzellik sizin için ne ifade ediyor?
Ertan: (Gülüyor) Ah, evet annemin meşhur lafını söylüyorsunuz "Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter!" Bizi böyle büyüttü. Ayaklarımızın üzerinde durmamızı, mütevazı insanlar olmaktan asla vazgeçmememizi istedi. Çok etkilemiş olmalı ki 'kibir'e tahammül etmekte çok zorlanırım.
'Beni en çok vefasızlık üzer'

Yarın yılbaşı... Sizin unutamadığınız bir yılbaşı anınız var mı?
Ertan: Kanser olduğum yılı hiç unutmuyorum. Yılbaşının ertesi günü kemoterapiye başlanacaktı. İlk öğrendiğim an bunun da üstesinden gelecek güçte olduğumu biliyordum ama yine de insan bilmediği bir şey karşısında korkuyor, kendini yalnız hissediyor...
2016 yılından beklentileriniz neler? Gelecek hedefleriniz, yeni planlarınız nedir?
Ertan: Pek uzun vadeli planlar yapan biri olmadım ben hiç. Hayat da bunu öğretiyor zaten. Hani John Lennon'ın bir sözü vardır; "Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir" diye. İşte aynen böyle bakarım. Ailemde hiç yokken, çok sağlıklı yaşayan biriyken kanser geçirdim. Hiç olmaz sanırken boşanma geçirdim. Hayatı böyle kabul ederim ve yaşarım. Hayatla ilgili sevdiğim bir söz de "Gençken bilebilsem, yaşlıyken yapabilsem..." Allah sağlık versin her gün yeni bir şey öğrenme aşkıyla yanıp tutuşan bir insan olmaya, üretmeye, büyümeye, gelişmeye hep devam edeyim.