
"Hedefimiz dünya markası olmak"

"Hedefimiz dünya markası olmak"

Yazı:Bade ÇAKAR
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Komşu olan iki yakın arkadaşın, bir Capri seyahatinden sonra verdikleri anlık bir kararla ortaya çıkan 'Mysabella' sandaletleri, şimdi dünyanın dört bir yanında tercih ediliyor. Lüks ve rahatlığı bir araya getiren Mysabella'nın kurucuları Merve Müftüoğlu ve Gözde Gürealp, Türkiye'den sonra dünyada da önemli noktalarda yer almayı başarmışlar. Dünyanın en prestijli taşı olarak kabul edilen Swarovski ile bir araya gelerek markalarını bir üst noktaya taşıyan Merve ve Gözde Hanım ile bir araya gelerek Mysabella'nın hikayesini, ayakkabıdan giyime geçiş yaptıkları beachwear koleksiyonlarını ve yeni planlarını konuştuk.
Mysabella nasıl doğdu? Nasıl bir araya geldiniz?
Merve Müftüoğlu: Gizem ile hem yakın arkadaş hem de komşuyduk ve beraber çok seyahat ediyorduk. Capri'ye yaptığımız bir seyahatimizde taşlı sandaletler görüp bayıldık. İkimiz de sandalet çok severiz ama Türkiye'de istediğimiz gibi modelleri bulamıyorduk. Bu seyahatimizden sonra taşlı sandalet konseptini Türkiye'ye getirmeye karar verdik.
"Hedefimiz dünya markası olmak"

Daha önceden tasarım ile ilgilenmiş miydiniz, herhangi bir tasarım geçmişiniz var mıydı?
Müftüoğlu: Ben Milano'da iç mimarlık okudum, ondan önce de bankacılık okumuştum. Gözde, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Tasarım geçmişimiz yoktu ama kendimize güvendik, nasıl da güvendik aslında tam olarak bilmiyoruz ama bu işe girdik. Çok kolay ve hızlı bir süreç olmadı tabii ki, çok çalıştık ve araştırdık. Hem taşlarla hem çalıştığımız kişilerle çok uzun süre çalışmalar yaptık.
Sandalet tasarım olarak kolay görünüyor ilk başta ancak gerçek daha farklı değil mi?
Müftüoğlu: Aslında bakıldığında sandalet, ayakkabı tasarımında en zor olanı çünkü hiçbir hatayı saklayamıyorsunuz. Ayakkabı gibi görünmeyen, içerde kalan yerleri yok. Her şey olduğu gibi ortada...
Tasarımlarınızın özellikleri neler?
Müftüoğlu: Sezonun trendlerini yakından takip edip onları modellerimize uyguluyoruz. Derilerimiz çok özel, İtalya'dan geliyorlar. Önce derilere bakıp sonra renklere karar veriyoruz. Yurtdışıyla da çalıştığımız için her bölgenin farklı tercih ettiği modeller oluyor. Dubai mesela sadece taş odaklıdır. Büyük taşlar seviyorlar. Türkiye'de de bu sene yaprak takıntısı var. Herkes yapraklı modellerimizi beğeniyor en çok.
Gözde Gürealp: Bizim konsept olarak iki tip sandaletimiz var. Bir arkası kapalı, bir de açık. Bunların dışında üstlerinde taşların renk ve şekilleriyle oynuyoruz. Zaten bu klasik bir şey, demode olup modası geçecek bir şey değil. Tasarımlarımızda detaylara önem veriyoruz. Herkes güzel görünmelerini istiyor, bizim sandaletlerimizle de bunu elde edebiliyorlar.
Taşlı sandaletlerin üretimi zor ve masraflı olmalı; ya tutmazsa diye bir korkunuz oldu mu?
Gürealp: Sandalet, klasik bir şey yani satılmaz korkumuz olmadı. Artık hemen her markada da var zaten. Ama çok fazla yapmıyorlar çünkü kolay bir şey değil ve aynı zamanda dediğiniz gibi üretimi pahalı.
Müftüoğlu: Biz bazen konuşuyoruz, bu kadar zor bir şeye bilerek giremezmişiz. Çünkü öyle bir süreç ki, modelleri biz yapıyoruz, sonra kaynağa gidiyor. Hepsi el yapımı, tek tek uğraşılıyor. Sandalet, tamamlanmadan üç farklı yer geziyor. Gürealp: Çok detaylı ve ayrıca çok dikkatli olmalısınız. Taş dediğiniz şey zaten sıkıntılı; taş kasalarımız, onların dikimi, yapıştırılması, her şeye dikkat edilmeli. Bizim taşlarımızın hepsi Swarovski, aynı şekilde taş kasalarımız ve yapıştırıcılarımız da, o yüzden bizde düşme, bozulma riski minimum. Diğer markalar bu malzemelere erişemedikleri için üretmemeyi tercih ediyorlar.
"Hedefimiz dünya markası olmak"

Aslında taşlı sandalet son dönemlerde oldukça popüler ve birçok marka ortaya çıktı. Mysabella'nın diğerlerinden farkı ne?
Gürealp: İlk olarak Swarovski olması ayırt edici bir özellik. Bunların dışında sağlam olması ve rahat olması. Benim ayağımdaki sandalet ilk modellerimizden biri, 4 senedir giyiyorum ve hala ilk günkü gibi. Aynı zamanda bizim ürün seçeneklerimiz çok fazla. Birçok renk ve farklı modelde taşlı model bulabiliyorsunuz.
Müftüoğlu: Bu sertifika bir güvenirlik katıyor markaya. Ayrıca bizim her şeyimiz kösele, birçok marka ucuz malzeme kullanıyor. Bir seriden en fazla 12 tane sandalet çıkıyor ve bir daha fazla üretilmiyor. Herkesin ayağında göremezsiniz yani.
Swarovski ile nasıl anlaştınız?
Gürealp: Onlar bizi buldu aslında. Bizim taşlarımızın hepsi zaten Swarovski'ydi ama burada satan bir yerden alıyorduk. Bizimle çalışmak istediklerini söyleyince kabul ettik.
Müftüoğlu: Ama onlardan sertifika alabilmek hiç kolay değil. Swarovski sertifikası olan 34 firma var Türkiye'de ve içlerinde ayakkabı markası yok. Sertifika almanın getirdiği bazı gereklilikler var. Başka taş asla kullanamıyorsunuz, belli bir miktar alım yapmanız şart. Marka değerlerine çok önem veriyorlar, o yüzden yakından kontrol ediyorlar. Bizi aramaları çok gurur vericiydi.
"Hedefimiz dünya markası olmak"

Yurtdışında da tanınan bir markasınız. Markanızı dünya çapında duyurmayı nasıl başardınız?
Müftüoğlu: Swarovski'nin çok etkisi oldu çünkü kendi bloglarında da paylaştılar. Dünyaca ünlü blogger Chiarra Ferragni, kendi sosyal medya sayfasında paylaştı. Onun da çok yardımı oldu. Bizim haberimiz olmadan Morgan Stewart, "Bu sandaletlere bayılıyorum" diye yazmış. Çok mutlu ediciydi, onunla iletişime geçerek hemen hediye ettik.
Gürealp: Fuarlara katılmanın da çok büyük etkisi var. Oradan mağazalara geçiş yapabildik. Fuarlardan da aynı zamanda çok güzel tepkiler aldık. Dünyanın en iyi ayakkabı üretimi İtalya'da yapılır. İnsanlar "İtalyan markası olması gerekiyor bunların" dedi ve Türk olduğumuzu duyunca çok şaşırdılar.
Yurtdışında nerelerde satılıyor?
Müftüoğlu: İnternet satışımız da oldukça tercih ediliyor. Bizim Capri diye bir modelimiz var onu İtalya'da bir yere sattık. Hatta çok gülmüştük Capri'yi İtalya'ya sattık diye. Onun dışında Dubai, İspanya, Tel Aviv, Bosna Hersek, Zagreb'de çok iyi mağazalarda yer alıyoruz.
Çocuklar için de modelleriniz var mı?
Gürealp: İlk çıktığımızdan beri var. Daha sonra modellerini değiştirerek daha rahat bir model yaptık, çünkü parmak arası çocuklar için zor oluyor. Bu yıl, anne-kız konsepti yaptık. Birebir aynı modelleri giyebilmeleri için. Çok beğenildi.
Mayo ve bikini de tasarımına da geçiş yaptınız. Geri dönüş nasıl oldu?
Gürealp: Bodrum'da Palmarina'da çok güzel bir mağazamız var ve böyle bir şansımız varken, neden mayo ve bikini koleksiyonu yaratmayalım diye düşündük. Sonra beachwear koleksiyonu çıkarttık. Hiç bu kadar tutacağını beklememiştik, ama çok güzel geri dönüşler aldık.
Gelecek planlarınız neler?
Müftüoğlu: Amerika'ya daha fazla yayılmak istiyoruz. Kışlık bir şeyler de yapmaya başlayacağız. Hedefimiz bir dünya markası olmak.