
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Röportaj: Bade ÇAKAR
Fotoğraf: Cengiz DİKBAŞ
Genç yaşta iş hayatına atılan Esra Oflaz Güvenkaya, işin en temelinden başlayarak başarı merdivenlerini teker teker çıkmış. İlk kanalını 27 yaşında açan, şu an MCD şirketinin kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan Esra Oflaz Güvenkaya, "Benim için kariyerim demek öncelikle ayaklarımın üzerinde durmak, para kazanmak ve yaptığım işte başarılı olmak demekti" sözleriyle işine olan ciddiyetini açıklıyor. Türkiye'nin başarılı iş kadınlarının başında gelen Esra Hanım'ın yine de birinci önceliği her şeyden çok sevdiği kızı Almila... Hem başarılı bir iş kadını hem de sevgi dolu bir anne olan Esra Hanım ile Sultanahmet'te bir araya geldik ve başarılarla dolu hayatı hakkında konuştuk. Bu arada Sultanahmet'in harika manzarasının da tadını çıkarttık...
Çok genç yaşta iş hayatına atılmışsınız ve başarılı işlere imza atmışsınız. İş hayatına bu kadar genç bir yaşta başlama kararınız nasıl oldu?
Esra Oflaz Güvenkaya: Ben, okula akranlarımdan erken başladığım için üniversiteye 17 yaşında girdim, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne. Üniversite hayatımda da çalışırdım, ilk işim, yabancı lisanlarımın da yardımı ile fuarlarda çalışmak olmuştu. Benim için kendi paramı kazanmak demek, bağımsızlık demekti, kendimi özgürce ifade edebilmekti. Sonrasında Amerika'da okuduğum zamanlarda da cep harçlığımı kazandım. New York'ta okulu bitirdiğim zaman, Birleşmiş Milletle'den teklif geldi, ilk işimde Afrika'ya gidecektim. Ancak babam ve abim, yeni kurdukları televizyon şirketinde çalışayım diye çok ısrar ettiler. Ben de döndüm ve o gün bugündür medya kariyerim başladı.
Kariyerinize ilk başladığınızda bugünkü başarınıza sahip olabileceğinizi düşünmüş müydünüz?
Güvenkaya: Benim için kariyerim demek öncelikle ayaklarımın üzerinde durmak, para kazanmak ve yaptığım işte başarılı olmak demekti. Çok ufak bir maaşla başladım. İnanılmaz çok çalıştım. Elimde bir çanta ülke ülke, fuar fuar dolaştım. O zamanlar lisans hakları satın alıyor ve dağıtıyorduk sadece. Sürekli iş geliştirdim. Küçük yaşımda Kazakistan'a bile gittim. İşim her zaman önceliğim oldu, ciddiyetini bildim. Lisans haklarını iyice öğrenip, programların satın almasını yaptıktan sonra, yabancı tematik kanalların temsilciliğini yapmaya başladım. Çok kıymetli yabancı markaları Türkiye'ye getirdim, yeniden iletimini yaptım. Sonra lokalleştirdim. Artık başarılı olmuş, kendimi ispat etmiş, tek başına arzu ettiğim gibi var olabilmiştim. Sıra hayallerime gelmişti.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Hayallerinizde kanal açmak mı vardı?
Güvenkaya: Temsilciliğini yaptığım kanalların lisans haklarını alıp, yerel kanallarını açmayı hayal ediyordum ve herkes bana gülüyordu. Kanal sahibi olmak demek, zor bir işti çünkü yayıncı olacaktım ve yayıncılık bambaşka bir kulvardı. Ama yılmadım. Sezgilerim yapabileceğimi söylüyordu. Abim de destekledi. İlk kanalımı açtığımda 27 yaşındaydım. İlk yabancı belgesel kanalı, ilk yabancı spor, müzik, bilim teknoloji, çocuk kanallarını ben açtım. Bugün 4 ay gibi kısa bir süre içinde yeni bir televizyon kanalını yayın hayatına sokabiliyorum.
Başarılarınızın ardında çok çalışmanız yatıyor ama aile şirketinde, çalışma hayatına başlamanın da avantajları veya dezavantajları oldu mu?
Güvenkaya: Rahmetli Babam şirket kurulduktan sonra emekli oldu. Zaten kurulalı daha bir yıl olmuştu, babam fikri vermiş, televizyon kanallarının Türkiye'de gelişeceğini ön görmüştü. Bu iş biraz da kaderimiz olmuştu denebilir. Küçücük bir şirketti. Ancak iş hayatımın ilk beş yılında abimle birebir beraber çalıştık, ben şirketten sadece küçük bir maaş alıyordum. Her şeyi tırnaklarımla yaptım diyebilirim gururla. Sonra benim yönettiğim şirket kuruldu ve ilk 5 seneden sonra ikimiz ayrı şirketleri yönetir olduk. Kendi başıma işler geliştirmeye, ortak olarak para kazanmaya başladım ve birbirimizin iş alanlarına gerekmedikçe karışmadık. Tarzlarımız da ayrıdır. Derler olya "her yiğidin yoğurt yiyişi ayrıdır" diye, bizde de durum böyle. Aile ile ortaklık zor hele ki yaşı küçük olansanız (gülüyor), ancak avantajları da var tabii.
İşte nasıl birisisiniz? Çalışma hayatında 'olmazsa olmazlarınız' var mı?
Güvenkaya: Çalışırken tüm konsantrasyonum ve kalbimle çalışırım hem zihnim hem kalbim işin içindedir. Sezgilerimi dinlerim. Sorumluluklarımı, önceliklerimi bilirim. Çalışma arkadaşlarımdan da aynı şeyi beklerim. Tembelliğe, samimiyetsizliğe hele ki işgüzarlığa toleransım yoktur. Ağızdan çıkan söze de çok önem veririm. Çünkü bana göre iş hayatı iyi niyet üzerine kurulu olmalıdır. İşlerin doğru yapılması için de çaba göstermekten çekinmem, doğru olduğuna inandığım konularda geri adım atmam, ısrarcıyımdır. Çalışma hayatımda da, özel hayatımda da çalışkanlığa, sorumluluklara, söze bağlılığa, duruşa önem veririm. Bunu da neden söylüyorum çünkü son senelerde para kazanmak tek başarı kriteri olarak işlem görmeye, kabalık ve zorbalık prim yapmaya başladı. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Bana göre hayatta başarı bir bütündür; önce insan olmak, erdemli olmak, iyi bir eş, ebeveyn, arkadaş olmak demektir. İşte başarı ise S. Marden'in dediği gibi, "Kişinin başlangıç noktası ile ulaştığı yer arasındaki farktır" fazla büyütülecek bir konu değil..
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Hem iş hem annelik... Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?
Güvenkaya: Dediğim gibi hayattaki önceliklerimi bilirim. Kızım doğduktan sonra anne olmak benim birinci önceliğim oldu. Hayatımı önceliklerime göre sıralayarak, sabahları erken kalkarak, yaptığım her işe tüm konsantrasyonum, kalbimi koyarak ve çok çalışkan olarak her şeye rahatça yetişiyorum; kızıma, eşime, işime, hobilerime, kişisel gelişimime... Ölü zamanları ise sevmem. Her zaman üretmek, etrafımıza güzellikler yaratmak, hayatlarına değdiğimiz insanlara güzellikler bulaştırmamız lazım.
Annelik birçok kadın için hayatta bir dönüm noktası olabiliyor. Sizin hayatınızda bir dönüm noktası var mı?
Güvenkaya: Kızım benim hayatımda başıma gelen en güzel şey. Yaşadığım bazı acılar, ölümcül kazalar çocukluğumda ve genç kızlığımda hayatımın dönüm noktaları olmuştu ve beni bugün olduğum insan haline getirdiler. Ben karma felsefesine, ruhun tekamülüne inanırım. Bazı şeyleri acılarla, bazılarını kayıplarla, bazılarını ilişkilerle, bazılarını da sevinçlerle öğreniriz, gelişiriz. Bunların hepsine karşı farkındalıklarım, minnettarlıklarım oluştu. Allah'ın bana kızımı nasip etmesiyse olgunluk dönemimin 'dönüm noktası' oldu. Anne olmadan önce böyle muazzam bir duygu olduğunu bilmiyordum. Kızım bana sevginin hayattaki tek gerçek olduğunu hatırlattı, yaralarım, varlığı ile iyileşti. Hayatımda hiçbir şeyin, benim dahil hiç kimsenin mükemmel olmadığını, şu an her şeyin tam olması gerektiği gibi olduğunu, toleransı ve affedişi yaşattı. Şükrediyorum tüm varlığımla.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Almila'yı yetiştirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Sizin için önemli olan değerler nedir?
Güvenkaya: Almila, Türkçe yanında İngilizce ve İspanyolcayı ana dili gibi konuşuyor. Okulda 4. lisanına başlayacak hayırlısıyla. Bebekliğinden beri dil öğrenimine çok önem verdim, çünkü 7 yaşına kadar çocuklar çok kolay dil öğreniyorlar. Zekalarının gelişimine de çok faydası oluyor. Ayrıca, eğitiminde duygusal zekasının gelişimine çok dikkat ettim; her gece kitap okudum, böylece empati duygusu, hayal gücü, algısı gelişti. Çocuk kanalı sahibi olmama rağmen, bilinçli bir televizyoncu olarak çok kısıtlı ve içeriğini seçerek televizyon izlettim. Sorumluluklarını bilmesine, dürüst ve açık olmasına, kendisini ifade edebilmesine güvenli olmasına dikkat ettim. Ruhani tarafını geliştiriyoruz, benimle meditasyon, yoga gibi aktiviteleri severek yapıyor, sinirlendiğinde nefes ile kendisini sakinleştiriyor. Akşamları ise kızıma şükür, dua, dilek çemberini öğrettim.
Nasıl bir annesiniz? Almila ile neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Güvenkaya: Neşeli bir anneyim. Çok neşeli uyanırım ve gün boyu pozitif, yüksek enerjimi korurum. Ama disiplinliyimdir. Almila'yla beraber gülmekten, dans etmekten, kitap okumaktan, seyahat etmekten, sohbet etmekten, yemek yapmaktan, kısaca hayattan hoşlanırız. Ancak benimle oyun oynamaktan hoşlanmıyor sanırım, pek keyifli bir oyun arkadaşı değilim.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Örnek gösterilen mutlu bir evliliğiniz var ,hatta eşiniz Ziya Bey ile bir araya gelme hikayeniz de oldukça romantik. Size göre mutlu evliliğin sırrı nedir?
Güvenkaya: Aşık olarak evlendik. Öncelikle sevgi, saygı, beraber gelişmek, dost olmak, fedekarlık şart. Eşimle birbirimizi insan olarak severiz, saygı duyarız, hiçbir menfaat ilişkimiz bulunmaz aramızda. İşlerimiz, kazançlarımız ayrıdır. Ben rahmetli anneannemin "gırtlak dokuz boğumdur" sözüne hep uydum ilişkimde, bir şey söylemeden önce 9 kez düşün anlamında kullanırdı. Çiftler birbirine duyarlı olmalı, kırmamalı. Çünkü kırılmalar birikiyor, garez oluşturuyor ve ilişkiyi bitirebiliyor. Ancak hakkını vermeliyim ki, eşim çok iyi bir insandır, çok yumuşak mizaçlı ve vericidir ilişkide.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Hem iş hem annelik derken, kendiniz için neler yapıyorsunuz?
Güvenkaya: Sabahları spor yapmayı seviyorum. Sağlığım için de çok önemli. Haftada 3-4 kez spor yaparım; kardiyo, pilates, ağırlık, yoga dönüşümlü. Ayrıca kitap kurduyumdur, okumayı çok severim. Seyahat etmeyi, özelikle iş dışında, ailemle her sene bir yeni yer görmeyi severim. Sinema, tiyatro severim bir de yabancı dizi izlemeyi. Tabii hayatımın günlük parçası olan, düzenli yaptığım mistik çalışmalarım var, kendime döndüğüm, çünkü ruhumu beslemezsem mutsuz olurum. Sosyal hayatım ise çok kısıtlı boş zamanlarımda sadece sevdiğim dostlarımla yaptığım içten sohbetlerden, paylaştığımız sevgi dolu aktivitelerden ibaret. Tabii arada işimden dolayı ya da sosyal sorumluluk projelerinden dolayı katıldığım davetler oluyor.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Katıldığınız davetlerde şıklığınız ve güzelliğinizle her zaman dikkat çeken bir isimsiniz. Güzellik konusunda bir ritüeliniz/sırrınız var mı?
Güvenkaya: Öncelikle beden, zihin, ruh dengesine inanırım. O yüzden yediklerime dikkat ediyorum, spor yapıyorum, dil öğreniyorum (İspanyolca), düşüncelerimi pozitif tutuyorum, meditasyon yapıyorum, anda yaşıyorum. Ve hep gülümsüyorum. 30 yaşından sonra hiçbir şey daha iyiye gitmiyor diyorlar, doğruymuş ama ben güzelliği bir bütün olarak gördüğümden, daha iyi bir insan oluyorum yıllar itibarıyla.
'Her şeyi tırnaklarımla yaptım'

Sosyal sorumluluk projelerine de oldukça önem veriyorsunuz. Katılacağınız projelerde nelere dikkat ediyorsunuz?
Güvenkaya: Üretmeye, kazanmaya ve geri dönüşüme, hayatta katma değer yaratmaya inanıyorum. Çok uzun yıllardır değişik sosyal sorumluluk projelerini destekliyorum. Özellikle de çocukların eğitimlerini, gelişimlerini desteklediğim, emeğimi verdiğim pek çok proje var. Tek tek deniz yıldızı misali okuduklarını, çalışmaya başladıklarını, muhteşem bireyler olduklarını gördükçe tarifsiz mutlu oluyorum. Diğer taraftan çocukların eğitimi, öğrenimi ülkemizin geleceğimizin tek kurtuluşu. Ancak ülkemizde maalesef sosyal sorumluluğa çok az kaynak ayrılıyor ya da hiç ayrılmıyor. Aslında ben bu konunun kişilerin inisiyatifinden çıkarılıp, şirketlere daha yaptırımcı olunmasını gönülden istiyorum, mesela İsveç'te olduğu gibi. Tabii, devletin el atması gereken bir konu bu..