Yazı: Bade Çakar
Métiers d’Art, Chanel için herhangi bir şovdan öte; 2002’den beri her yıl, evin ustalarını, atölyelerini ve mirasını kutladığı bir gelenek. Matthieu Blazy bu geleneği bu yıl kökünden sarstı ve koleksiyonu bir New York metro istasyonuna indirdi. 168 Bowery, metruk ve unutulmuş bu koridorlar, bir anda dünyanın en çarpıcı podyumuna dönüştü. Matthieu Blazy’nin bu yılki yorumuyla, o gelenek hem köklere sadık kaldı hem de baştan yazıldı. 2018’den bu yana ilk kez New York’ta düzenlenen Métiers d’Art şovu bu sefer yalnızca lokasyon değil, vizyon değişikliği misyonuna da sahipti. Blazy, lüksün klişe algısından kurtulup metro vagonlarında, gündelik hayatın içinde bir lüksün mümkün olduğunu gösterdi. Bu şov, Chanel’in daha genç, şehirli, sokakla ve günlük hayatla ilişkili ama hala zanaat odaklı yeni yüzünü ilan etmesi gibiydi.

Art Déco elbiseler, tüy ve işlemeler, elle dokunmuş bouclé dokular, Maison Michel’ın şapkaları, Maison Goossens’in cam-cabochon takıları... Hepsi metrodaki ‘günlük’ silüetlerle birleşti. Böylece Chanel, metro yolculuğunda rastlanan, işe giden, sabah kahvesini metro vagonunda yudumlayan yani modern aktif kadınlara hitap etti. Couture’un ağır abartısından uzak, el işçiliğiyle hayat bulan ‘gerçek yaşam elegansı’ vurgulandı.

2018’den bu yana ilk kez New York’ta düzenlenen Métiers d’Art şovu bu sefer yalnızca lokasyon değil, vizyon değişikliği misyonuna da sahipti.

Blazy, lüksün klişe algısından kurtulup metro vagonlarında, gündelik hayatın içinde bir lüksün mümkün olduğunu gösterdi.

