Osmanlı'dan günümüze üç öncü kadın sanatçı

Türk sanat tarihinde üç kadın sanatçı öne çıkıyor. Mihri Hanım, Belkıs Mustafa ve Müfide Kadri adlı bu öncü kadın sanatçıları yakından tanımak ister misiniz?

Osmanlı'dan günümüze üç öncü kadın sanatçı

Türkiye’de yazılmış sanat tarihi metinlerini inceleyince; Sami Yetik’in 1940 yılında yayımlanan ‘Ressamlarımız: Sanayi-i Nefise’den Asker Ressamlara Modern Türk Resminin İlk Ustaları’ isimli kitabı, öğrencisi S. Pertev Boyar’ın 1948 yılında Jandarma Basımevi tarafından yayımlanan ‘Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devirlerinde Türk Ressamlar’ isimli yayını ve Taha Toros’un 1986 yılında Ak Sanat Yayınları’ndan çıkan ‘İlk Kadın Ressamlarımız’ isimli kitabı karşıma çıkıyor. Kadınların bir sanatçı olarak bu yayınlarda ne kadar yer aldığı üzerine düşününce çok az sayfada sorularıma cevap bulabiliyorum. Bugün durum artık çok farklı. Sanatçı kadınlar uluslararası alanlarda ve Türkiye’de çoğunluğu oluşturuyor. Ancak bu zamana gelene kadar çekilen sıkıntıların da farkında olmak lazım.


Sanat tarihi yazımının değişmesi ve dönüştürülmesi adına sanatçı kadınların biyografi lerinin gerçekçi adımlarla takip edilmesi ve cinsiyeti sebebi ile yaşadığı zorlukları göz önünde bulundurularak kanona eklenmesi gerekmektedir. Aynı dönemde yaşamalarına rağmen erkek sanatçıların usta ve öncü olarak adlandırılıp kadın sanatçıların “hisli, zarif, marjinal” olarak değerlendirilmeleri sanat tarihi yazımındaki kanonu şüpheci okumamızı gerektiriyor. Bu sebeple, Osmanlı Dönemi içerisinde doğmuş, yaşamış ve eser üretmiş sanatçı kadınlardan -her ne kadar kesin çizgilerle ayrılamasa da- Mihri Hanım (Müşfi k-Rasim), Belkıs Mustafa, Müfide Kadri, Celile Hanım, Sabiha Ziya Bengütaş, Nazlı Ecevit’i ele almaya çalıştım. Sosyolojik altyapı ile okunması gerekir elbette. O dönemde yaşanan siyasi, toplumsal, ekonomik buhranların farkında olarak okumak gerekiyor. Bu yüzden, önce İnas Sanayi-i Nefi se Mektebi’nde bahsetmek istiyorum. 1914 yılında kız öğrencilere sanat eğitimi vermek amacıyla kurulmuştur. İlk yıl 27 Müslüman 6 Hıristiyan kız öğrenci kayıt yaptırmış. İlk olarak resim ve heykel dersleri verilmiş. Okulda Ali Sami Boyar, Mihri Hanım, Dr. Nurettin Ali Berkol, Vahid Bey, Ahmet Haşim ve Ahmet Ziya Akbulut dersler vermiş. Geç Osmanlı Dönemi’nde sanat eğitimi veren kurum Erken Cumhuriyet Dönemi’ndeki sanatçı kuşağın yetişmesini sağlamıştır. 1924-1925 eğitim öğretim yılında İnas Sanayi-i Nefi se Mektebi ve Sanayi-i Nefi se Mektebi birleştirilerek karma eğitime geçilmiştir. Bu kurum hem çok öncü bir kurum hem de kadınlar için o dönemde bulunmaz nimettir. Bu yazıda üç öncü sanatçı kadına yer verdim. İlki Mihri Hanım (Müşfi k-Rasim). Mihri Hanım, ayrıcalıklı bir aileye doğmuştur. Babası II. Abdülhamit Dönemi’nde Tıbbiye Nazırı Ahmet Rasim Paşa’dır, halası ise Sultan’ın eşlerinden biridir. Sarayla yakın ilişkileri olan Mihri Hanım, kişisel ilişkilerini de kullanarak Yıldız Sarayı’ndaki tanıdıklarının portrelerini yapmaya başlamıştır. II. Abdülhamit’in saray ressamı olan Fausto Zonaro’dan resim dersleri almıştır. Yirmili yaşlarına geldiğinde sanat görgüsünü ve eğitimi geliştirmek amacıyla ile Roma’ya gitmiş, daha sonra Paris’e gitmiş, oradaki atölyelere katılmıştır. Portre ressamlığı yaparak yaşamını sürdüren Mihri Hanım, Paris’te Müşfik Bey ile evlenmiştir.



İstanbul’a döndüğünde ilk olarak Darülmuallimat’ta resim öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra 1914 yılında kurulan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ilk olarak atölye hocası olmuş daha sonra okul müdürü olarak görev yapmıştır. Kız öğrencilerle şehrin sokaklarında, açık havada resim yapmış, çıplak modelle çalışmaları için Müze-i Hümayun’dan heykeller, hamamlardan çıplak modeller bulmuştur. Kadın ressamları ilk kez toplu olarak bir sergi açmaya teşvik etmiştir. 1928 yılında Maziroff Galeri’de eserlerini sergilemiştir.


İkinci öncü sanatçı olarak Belkıs Mustafa’yı seçtim. Belkıs Mustafa, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin üç numaralı öğrencisidir. 1917 yılında diploma alarak mektepten mezun olan ilk öğrencidir. Sanatçının okul dönemindeki ders notları incelendiğinde başarılı bir öğrenci olarak ilk sıralarda yer aldığı bilinmektedir. Mihri Hanım’dan ve ressam Ali Sami Boyar’dan resim dersleri alan Belkıs Mustafa, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen burs ile Almanya’ya giderek Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydolmuştur. 1917 yılına kadar Berlin’de kalan sanatçı resim eğitimin yanı sıra Lovis Corinth’in atölyesine de devam etmiştir. Berlin’de bulunduğu süreçte yaz tatillerinde Avrupa şehirlerini gezen sanatçı müzelerde sanat yapıtlarını inceleme fırsatı elde etmiştir. Sanatının dönüm noktası olan Berlin’den döndüğünde art arda sergilere katılan sanatçının ilk katıldığı sergi 1922 yılında yapılan Dördüncü Galatasaray Resim Sergisi’ne üç adet portre türünde verdiği eserle katılmıştır. 1923 yılında düzenlenen Beşinci Galatasaray Resim Sergileri’ne de katılarak adını sanat camiasında duyurmayı başarmıştır. Belkıs Mustafa, 1924 yılında yapılan Türk Ressamlar Cemiyeti Altıncı Resim Sergisi’ne katıldığı eserleriyle büyük ilgi görmüş, sanat camiasının beğenisini kazanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın dikkatini çeken sanatçı, devlet desteğiyle ikinci kez Almanya’ya gönderilmiştir. Belkıs Mustafa, ikinci kez gittiği Almanya’da sağlık sorunları sebebiyle sanatını icra edememiş ve 1925 yılında vefat etmiştir.



Üçüncü olarak genç yaşta vefat eden Müfide Kadri’yi seçtim. Müfide Kadri, çocukluğunda başladığı sulu boya resim çalışmalarıyla sanat yaşamının ilk adımlarını atmıştır. Bir rastlantı sonucu, dönemin Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in, Müfide Kadri’nin eserlerini görmesi ile yeteneği keşfedilmiştir. Osman Hamdi Bey’den özel dersler almaya başlayan Müfide Kadri, daha sonra ressam Halil Paşa’dan ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde yağlıboya resim dersleri veren Salvotore Valeri’den resim eğitimi almıştır. Yeteneğinin keşfedilmesi ile birlikte saraya takdim edilen Müfide Kadri II. Abdülhamit’in torunu Adile Sultan’a resim dersleri vermeye başlamıştır.


Sanatını icra ederken dönemin kız öğrencilerine sanat eğitimi veren kurumlarından Numune Mektepleri’nde, Süleymaniye’deki Numune-i İnas Kız Okulu öğretmenliğine atanmış, ilerleyen zamanlarda İnas Rüşdiyesi ve İnas İdadisi’nde resim, nakış ve musiki hocalığı yapmıştır. Sanatçı, 1911 yılında Beyoğlu’nda İtalyan Opera Cemiyeti’nde açılan bir sergide üç yağlıboya ve bir pastel boya eserini sergilemiştir. Salvore Valeri, sanatçının bir eserini Münih’e göndererek bu eserin ödül almasını sağlamıştır. Münih Sergi Komiserliği tarafından Türkiye Maarif Nezareti’ne Müfide Kadri adına bir adet altın madalya gönderilmiştir. Bu bağlamda, ilk defa bir Osmanlı kadını, uluslararası bir sergiye eser göndermiş ve ödül almıştır. Sanatçının resimleri basılı yayın organlarında yer almaya başlamış ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin ilk dergisinde de yer bulmuştur. Müfide Kadri, dönemin tek sanatçılar birliği olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti üyeleri arasındadır.



6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.