
'Her metrekare en verimli biçimde tasarlanmalı'

'Her metrekare en verimli biçimde tasarlanmalı'

Röportaj: Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar: Haydar ERÇİN
Şimdiye kadar aldığı ödüllerle gerek Türkiye, gerek Avrupa'da tanınmış mimarlık şirketleri arasına giren 'iki design group', European Property Awards'tan yine ödülle döndü. 'iki design group'un yönetici ortağı Yüksek Mimar Murat Kader ile buluştuk ve ödül heyecanını ortak olduk.
European Property Awards'tan dokuz ödül alarak rekor kırdınız... Öncelikle European Property Awards nedir ve mimarlık dünyası için önemi nedir? Ve aldığınız ödüller neler?
Murat Kader: European Property Awards, International Property Awards'ın Avrupa ayağını temsil ediyor. Avrupa'nın en iyisi seçilen projeler de, diğer kıtaların en iyileri ile 'Dünyanın En İyisi' olabilmek için yarışıyor. International Property Awards, mimarlık ve gayrimenkul dünyasının en prestijli ödüllerinden biri. Bunun sebebi de 70 uzmandan oluşan uluslararası jürinin projeleri titizlikle değerlendirmesidir. Bu yarışmada, bir proje eğer 'en iyi' olmaya layık görülmediyse başka rakibi olmasa bile ödüllendirilmeyebiliyor. Yani jüri sırf o kategoride 5 yıldız ödülü verilmeli kaygısıyla diye ödül verme zorunluluğu duymuyor. iki design group olarak iki kategoride Vadistanbul AVM ve Maslak Rezidans Kuleleri ile 'Avrupa'nın En İyisi' olarak ve dolayısıyla da 'Dünyanın En İyisi' ödülü için yarışmak üzere International Property Awards'a aday gösterildik. Bu iki proje dışında 2015-2016 döneminde International Property Awards'tan ödülle döndüğümüz diğer projeler de: Borsa İstanbul Ofis Projesi, Bursa Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu, Piyalepaşa İstanbul Karma Kullanım Projesi, Kıbrıs Hotel ve yine Vadistanbul Ofisleri'dir.
Kazandığınızı öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Kader: Property Awards prensip olarak törene kadar ödülün başlığını açıklamıyor, yalnızca ödüle layık görülen projeyi açıklıyor. Önce sadece ödül alacağımız anons edildi; projeler, ödül sayısı veya ödül başlıkları açıklanmadı. Daha sonra telefonla ikinci bilgilendirmeyi aldık ve telefonda ödüllendirilecek projelerimizi tek tek saydıklarında kulaklarımıza inanamadık! Liste uzayıp gitti, tüm projelerimizin ödüle layık görülmesi büyük bir gururdu gerçekten. En önemlisi de ofisimizde çalışan 80 mimar arkadaşımın projelere verdikleri emeğin boşa gitmemesi, yarışmaya hazırlanan ekibin mutluluklarını paylaşmak ofisimizdeki motivasyonu da arttırdı. Projelerimizin sadece Avrupa'nın değil, dünyanın en iyisi için yarışacağını da Londra'daki ödül töreninde öğrendik ve döner dönmez iki design group ailesi olarak ofisimizde bu güzel haberi kutladık.
Biraz da öncesinden bahsedelim... Mimar olmaya nasıl karar verdiniz?
Kader:Mimar olmak benim için henüz çocukken ortaya çıkan tutkulu bir hedefti. Daha erken çocukluk dönemlerimde bile teybe kaydedilmiş konuşmalarım durur aile evimizde... Bu ses kaydında annem "Büyüyünce ne olacaksın" diye soruyor ve ben "Mimar mühendis" diye cevap veriyorum. "Peki, mimar mühendis olunca ne yapacaksın ki" diyor, ben de "101 katlı bina yapacağım" diyorum. Hatta üniversite çağına geldiğimde hedefim İstanbul Teknik Üniversitesi'nde mimarlık okumaktı. Yerleştirme sonuçları açıklanmadan İstanbul'a gelip Sarıyer'de evimi tuttum, Taşkışla'ya gittim. Okuldan çıkan bir öğrenci gördüm ve "Ben burada bir hocayla görüşebilir miyim" dedim, Gülsün Sağlamer hocayla görüşmemi önerdi. Gülsün Hanım'ın yanına gittim ve kendimi tanıttım, "Sonuçlar açıklansın kazan gel, öyle görüşelim" dedi. Yerleştirme sonuçları belli oldu ve tabii ki kazanmıştım. Kazandığımı ve planladığım şekilde ilerleyeceğimi zaten biliyordum. Okula başladıktan sonra da Gülsün Hoca'nın yanına gittim, eğitimim boyunca benim yol göstericim oldu.
Sema Eser Özsaruhan ile ortaklık kurma hikayeniz nedir?
Kader: Sema ile ikimizin de farklı yetenekleri var. Öğrencilik döneminde birbiriyle konuşmayan,
birbirini rakip gören iki mimar adayıydık. 1993 yılında yaz tatilimi değerlendirmek adına bir yarışmaya katılmaya karar vermiştim. Hocam Gülsüm Sağlamer'e yarışmaya katılacağımı söylediğimde, Sema Eser Özsaruhan ile hazırlanmamızı önerdi. Bu fikre olumsuz yaklaştığımda, "Sema'nın el çizimleri ve renklendirmeleri ve senin teknik yönün birbirinizi tamamlar" dedi. Grubumuzun kuruluşu o gün Gülsüm Hanım'ın bu saptaması ile başlamış oldu.
'Her metrekare en verimli biçimde tasarlanmalı'

'iki design group'u anlatır mısınız; daha çok hangi projeleri tercih ediyorsunuz, şimdiye kadar yaptığınız yıldız işler ve birlikte çalıştığınız ekibinizi anlatır mısınız?
Kader: iki design group, 1995 yılında ortağım Sema Eser Özsaruhan ile kurduğumuz ve bugün 82 çalışanıyla birçok proje üreten, proje ve çalışan sayısını sürekli arttıran, kapsamlı ve büyük bir mimarlık bürosu. Projelerimiz oldukça çeşitli; kamu binaları, stadyumlar, oteller, büyük konut ve
ofis projelerinin mimari ve iç-mekan tasarımının yanı sıra özellikle son beş yıllık dönemde karma kullanım ve kentsel dönüşüm projelerimiz hızla artıyor. Bu son dönemde yaklaşık 15 milyon metrekare tasarladık.
Projelerinizde en çok neye dikkat edersiniz, nelere öncelik verirsiniz? Ve birbirinizin öncelikleri ve mimari anlayışı örtüşür mü?
Kader: Projelerimizde standart doğal iklimlendirme, güneş ve rüzgar yönelimi ve fonksiyonellik gibi önceliklerine elbette dikkat ediyoruz. Ancak belki farklı olarak kullandığımız tasarım öğelerine ve tekniklere vurgu yapmamda fayda vardır. Öncelikle bizim için bir projenin tek bir metrekaresi bile ulusal değerdir, en verimli biçimde tasarlanmalı ve etkin kullanılmalıdır. Bu sebeple alan kullanımını derinlemesine ve detaylı çalışıyoruz. iki design group olarak projelerimizde farklı malzemeler ve hiç denenmemiş teknikler kullanmak, Türkiye'de ilkleri başarmak mimari yaklaşımımızın bir parçası halini aldı.
Mimaride moda formlar mı seviyorsunuz, klasik çizgiler mi?
Kader: Dönemsel paradigmalara kapılmak yerine mimaride yerel özelliklere uygun ama evrensel
kalitede projeler üretmenin peşindeyiz. Mimarlık oldukça kalıcı izlerin bırakıldığı ve şehrin siluetini etkileyen bir meslek dalı, her zaman bunun bilinciyle çalışıyoruz. Projelerimizin arasında modern yapılar da nostaljik ve klasik tasarımlar da yer alıyor, bu tamamen projenin konum ve özelliklerine
bağlı olarak geliştiriliyor. Onun dışında güncel koşullara ve çağımıza uygun, gelişen mimari malzeme ve teknoloji imkanlarından yararlanan projeler üretmeye özen gösteriyoruz.
Mimari projelerde artık 'ekoloji' parametresi kaçınılmaz. Bu parametre sizin projelerinize nasıl yansıyor?
Kader: Biz iki design group olarak ekoloji parametresini yaşayan bir doğal sistem olarak projelerimize entegre etmeye çalışıyoruz. Son dönemde popülerlik kazanmış bu kavramın varlığının ilk projelerimizden bu yana farkındayız ve pasif verimlilik tekniklerini asla göz ardı etmedik. Sürdürülebilirlik adına yaptığınız her şey, binanın devamlılığını sağlamak ve bunun için harcanacak efor ve enerjinin minimize edilmesi adına olmalı. Bunu sağlamak yalnızca doğal kaynakları korumak değil, ülke kaynaklarını da korumaya yönelik olmalı. İnşaatı yaparken harcadığınız enerjinin de minimum olması, bina detaylarındaki katmanların sayısının bile
azaltılması anlamına gelebilir. Ekonomik kapital ölçülebilir, fakat beşeri ve ekolojik kapital de büyük bir değer olmasına rağmen ölçümü zordur. O yüzden iki design group olarak biz mimari tasarıma sürdürülebilir yaklaşımımızı inşaat metodundan tutun da, var olan rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanmak ve en etkin malzemeleri seçmeye özen göstererek dahil ediyoruz. Projelerimizde malzeme ile enerji verimliliği, ısı adası oluşumunun ve karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik özel çalışmalarımız oluyor. Bunun dışında LEED gibi sertifika sistemleri almaya aday projelerimizde bu kriterleri sağlamak üzere özel tasarım dokunuşları yapıyoruz. Projelerimize baktığınızda taban alanı en az oturmuş, şehre en büyük yeşil sosyal donatı alanı katmış iki projemiz dikkat çeker, bunlar da yeşil ve mavi öğeleri ile dikkat çeken Vadistanbul ve Tema İstanbul'dur.
İstanbul'da yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili düşünceleriniz neler?
Kader: Tüm inşaat sektörünü dahil ettiğimizde, kentsel dönüşüm önemli bir yer kaplıyor. Kentsel dönüşüm süreci ile büyüyen ölçeklerin biz tasarımcılara verdiği bazı avantajlar var; artık sadece bina tasarlamıyor, orada yaşayan ve çalışanların ihtiyaç duyduğu her şeyi projenin içine dahil edebiliyoruz. Özellikle yeşil donatılar, idari yapılar, okul binaları ve sağlık tesisleri bir tasarım eleğinden geçiyor artık. En önemlisi de bu tasarımların başlangıcında planlama çalışmaları yer aldığından tasarımımız ile bölgenin ihtiyaçları karşılanmış oluyor. Bölgede yaşayanların zaman kaybı olmadan ihtiyaçlarını gidermesi ya da şehrin bir başka bölgesine gitme ihtiyacını azaltıp trafiği hafifletiyor, karma kullanım projelerimize 'smart growth' diye isimlendirilerek gelişen bu akımın izlerini aktarmaya çalışıyoruz. Kentsel dönüşümün öğrenilen bir süreç olduğu ve baştaki hatalar veya önyargılara kapılıp gidilmemesini, yasaların bile zamanla evrildiği, ihtiyaçlara göre şekillendiğini unutmamayı öneririm. Burada geliştirilmesi gereken ortak vizyon; hem halkın hem yatırımcının hem de kamunun öncelikli hedefinin kaliteli ve sosyal bir yaşam alanı yaratmak olabildiğinde kentsel dönüşüm ciddi başarılar getirecektir.
'Her metrekare en verimli biçimde tasarlanmalı'

Yoğun iş temponuzda yenilikleri nasıl takip ediyorsunuz?
Kader: Hızlı ve hareketli bir dönemdeyiz, ekonomi ve güncel gelişmeleri takip etmek artık her
meslek grubu için zorunluluk halini aldı, ben kendi adıma sosyal medyadan çok yardım alıyorum. Bunun dışında iki design group olarak araştırma ve geliştirmeye büyük önem veriyoruz, şirket kapsamında bu AR-GE çalışmaları sürekli olarak yapılıyor.
Dünyada hayranı olduğunuz, "keşke ben tasarlasaydım" dediğiniz bir yapı var mı?
Kader: Expo yapılarını her zaman takip ediyorum; biliyorsunuz ülkeler bu fuar için özgün, ilginç ve ikonik yapılar tasarlayarak mimarlığın dışavurma becerisinden faydalanıyor ve ülkeyi temsil etmesine izin veriyorlar. Özellikle de Eyfel Kulesi benim için dünyanın en güzel yapılarından birisi. Expo Paris'in kente bıraktığı simge olan Eyfel Kulesi, Paris'in simgesi oldu; bu yapıyı ben tasarlamak isterdim.
İstanbul'da en çirkin bulduğunuz, sizde yıkıp yeniden yapma isteği uyandıran bir bina var mı?
Kader: İstanbul'da çirkin bulduğum, yıkıp yeniden yapma isteği uyandıran bina değil, binalar var ve hatta acilen yıkıp yeniden yapılması gereken sağlıksız bölgeleri var. Kentin yüzde 80'i sağlıksız ve altyapı ve üst yapısıyla tehdit oluşturuyor. Hem şahsi olarak hem de iki design group olarak bu konuda bir misyon üstlenmiş durumdayız ve mücadele vermeye devam ediyoruz. Özellikle büyük ölçekli dönüşüm projeleri için çalışmak, tasarımı ve sağlıklı yapılaşmayı olabildiğince geniş alanlara taşıyabilmek gibi bir hedef belirledik ve kararlı adımlarla ilerliyoruz.
Sayısız uluslararası projeniz var ve çok seyahat ediyorsunuz... Bugüne kadar en çok hangi şehirden etkilendiğinizi sorabilir miyim?
Kader: Gerek iş, gerekse mesleki merak duygusuyla sürekli seyahat halindeyim, ama özellikle Vancouver ve Sidney beni en çok etkileyen şehirlerdir. Sidney'i, başkent olmamasına rağmen tam bir lokomotif şehir olmasıyla İstanbul'a benzetiyorum. Bir mimar olarak, Sidney'in özgün ve estetik yapıları ve doğa-mimari uyumu da beni çok etkiliyor.
Kariyerinizde en önemli bulduğunuz ve beğendiğiniz projeniz nedir?
Kader: Önemli bulduğum projelerimizin başında uluslararası çalışma etiği ve disiplinine adaptasyonumuzu hızlandıran Emaar Square Projesi geliyor. Dünyanın en büyük gayrimenkul yatırımcılarından Emaar'ın tecrübesi ve iş anlayışı ile yıllardır sürdürdüğümüz iş ortaklığımız ortaya hem başarılı bir karma kullanım projesi hem de dünya çapınca saygınlık getirdi. Bu proje karşılıklı olarak vizyonumuzu genişletti. Bunun yanı sıra Vadistanbul projemiz kamu eliyle harekete geçirilmiş, fonksiyonlarını yitirmiş bir kentsel alanın yeniden canlandırılmasını hedefleyen 'Bölgesel Bir Gelişme Planı' olması sebebiyle bizim için özel bir projedir. Vadi ve Kağıthane Deresi ile ilişkileri, yapıların organizasyonu ve mimari dokunuşumuzun ortaya çıkardığı sonucu beğeniyoruz.
Gelecekte tasarlamayı arzu ettiğiniz bir proje var mı?
Kader: iki design group olarak öncelikli gelecek projemiz bir tasarım projesi değil, ama şirket
projesi gerçekleştirebilmek. Şirketimizi iyi işleyen bir 'çok-ortaklı' yapıya kavuşturmak hedefindeyiz. Bunun için danışmanlarımızla sürdürdüğümüz ve şu anda altyapısını oluşturduğumuz çalışmalarımız zaten var; bu yapının geleceğe taşınması ilk hedefimiz diyebiliriz.