
51. katta bir saray

51. katta bir saray

Nazan ORTAÇ
Petek Ertüre'nin, oğlu Ali Ege Ağaoğlu ile birlikte yaşadığı Ataşehir'deki Andromeda Gold'un 51. katındaki dubleks penthouse, rafine dekorasyonu ile zamandan bağımsız bir zevk ve birikimin eseri olarak öne çıkıyor. Daire, uluslararası akademik çevreler tarafından çok katlı lüks segment kategorisinde dünyanın en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor.
İnşaat sektörünün önde gelen işadamlarından Ali Ağaoğlu'nun hayat arkadaşı Petek Ertüre'nin, oğlu Ali Ege ile paylaştığı daire, İstanbul'un en yüksek binalarından olan Ataşehir'deki Andromeda Gold'un zirvesinde yer alıyor. Dekorasyon ve sanatsal özgün uygulamalar anlamında yurtdışında da en iyilerden biri olarak gösterilen daire, 51. katta bulunan bir dubleks penthouse. Yaklaşık 550 metrekarelik konutun tasarımı ve uygulaması, İç Mimar Sezen Ulubay tarafından
gerçekleştirilmiş.
51. katta bir saray

Konutta yer alan tüm sabit ve hareketli mobilyalar, Ulubay tarafından tasarlanıp eve özel olarak üretilmiş. Ulubay, Ortadoğu'da yaşadığı yıllarda İslam ve Ortadoğu kültüründen etkilenmiş, ancak aldığı eğitimin gereği klasik Batı üsluplarına da hakim bir tasarımcı. Çalışmalarında Klasik ve Neo-Klasik tarzı benimsemesine karşın altın ya da gümüş varaklara, abartılı parlak baskın renkli kumaşlara nadiren rastlanıyor. Projelerinin en başarılı örneklerinden biri olan penthouse, eşsiz tasarım anlayışı ve kusursuz işçilikle gerçekleştirilen uygulamaları ile dikkat çekiyor.
Yaklaşık dokuz aylık yoğun bir çalışma ve eşsiz bir birikim ile ortaya çıkarılmış olan mekan, konut dekorasyonu anlamında kategori üstü bir nitelik taşıyor. Mekanın rafine dekorasyonu, zamansız olarak nitelendirilebilecek kadar moda ve trendlerden bağımsız bir zevk ve birikimin eseri. Oturma elemanlarından aydınlatmalara, duvar uygulamalarından zemin kaplamalarına her eleman, ince, rafine bir zevk ve özenli çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılmış. Klasik ve neo-klasik dönem üslupları, tutarlı ve dengeli bir şekilde ve başarı ile kullanılmış. Dönemin ruhuna sadık kalan örneklerle mekanlar yaratılmış.
51. katta bir saray

Genel anlamda neo-klasik tarzda oluşturulan mekanda, tavan ve zemin uygulamaları ön plana çıkıyor ve mekana karakter katan elemanlar olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle 18. yüzyıl Fransa'sında egemen olmuş bu üslup, şömine önünde yer alan takımda kullanılan 'Klismos' türevi sandalyeler başta olmak üzere, sütunlar ve sütun ayaklar gibi kimi elemanlarda kendini gösteriyor. Yalın ve zarif aynaların önleri yine aynı üslubun tipik özelliklerini taşıyan yarı daire
tablalı, sütun ayaklı konsollarla tamamlanmış. Mekanda yer yer neoklasik öncesi dönemler olan Barok ve rafine edilmiş Rokoko izlerine de rastlanıyor.
Mekanın çeşitli referans noktalarında 'dor' tipi sütun uygulamaları yer alırken, sütunlar yapısal elemanlarla bütünlük oluşturacak şekilde konumlandırılmış ve komşu elemanlarla aynı renkte kullanılmış. Barok ve Rokoko üsluplarına yapılan göndermeler ise ilk bakışta, ana yemek takımında yer alan sandalyelerde, mekanın çeşitli yerlerinde kullanılmış olan kabriyal ayaklı oturma elemanlarında, nadiren kullanılmış olsa da varaklarda ve çeşitli tavan süslemelerinde
karşımıza çıkıyor. Tüm mekanda hepsi bir tarz ve dönem tutarlılığı olan mobilyalar tercih edilmiş. Bu durum mekanın sanatsal değerini de yükseltiyor.
51. katta bir saray

51. katta yer alması da konutun tarihi yarımadadan Adalar'a, Yalova sahillerine kadar İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin tüm büyüleyici güzelliğini mekanın içine taşıyor. 50. katı, 51. kata bağlayan, ahşaptan yapılmış merdiven ise, masif ceviz ve beyaz-gri lake cilanın birlikte kullanıldığı, ince mühendislik hesapları ile oluşturulmuş, estetiği ile göz dolduran, rıhtsız yüzer bir merdiven. Evin en etkileyici kısmı tavan ve zeminler. İki sabit unsur olan zemin ve tavanlarla mekan çarpıcı hale getirilmiş.