
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Röportaj:Elif AKTUĞ
Fotoğraflar:Serkan ŞENTÜRK
Atv'nin 2012 yılında yayınlanan 'Son' adlı dizisini izleyenler mutlaka hatırlayacaktır, İranlı oyuncu Mehrnoush Esmaeilpour'u. Dizide 'Leyla' karakterini canlandırmış ve güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakmıştı. TRT'de yayınlanan 'Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam' ile oyunculuğa devam etti Esmaeilpour. Sanata ve özellikle resme olan tutkusu bambaşkaydı, aklında sergi açmak fikri vardı ve stüdyosuna kapandı. 'Aşkın Nefesi' adını verdiği ve at ve kadın figürlerinden oluşan tablolarını sergilemek üzere gece gündüz çalıştı. Mehrnoush Esmaeilpour, aslında yüksek mimar; ayrıca at eğitmenliği ve genetiği okumuş. Atlarla küçük yaşından itibaren bir 'aşk' ilişkisi yaşamış. Yaşadığı talihsiz kazada çok sevdiği atından düşmüş ve aylarca yatağa bağlı kalmış, ancak 'naif ve asil' olarak tanımladığı atları sevmekten hiç vazgeçmemiş. Mehrnoush Esmaeilpour ile 'Cennet Bahçesi' olarak tanımlanan şehrin en güzel mekanlarından Galeri Artist'te buluştuk ve 'Aşkın Nefesi'ni konuştuk. Fotoğraflarda Esmaeilpour'a, erkek arkadaşı yapımcı ve yönetmen Abdullah Oğuz ile iki yıl önce bir parkta terk edilmiş olarak buldukları ve sahiplendikleri bir yakışıklı, 'Berduş' eşlik etti.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Oyuncu, mimar ve ressamsınız. Hepsinde de aynı veya benzer zevki alyor musunuz?
Mehrnoush Esmaeilpour: Oyunculuk da, resim de sanatın birer parçası ama yaratım süreçleri birbirinden farklı... Resim yaparken, hiç yoktan bir şeyler var ediyorsun, özgürce ve her şeyi sana ait. Zaman kısıtlaması da yok. Oyunculukta ise yazılmış bir karakteri yorumluyorsun. Ayrıca bir sahnenin çekilmesi için sınırlı bir zaman dilimi var. Sen, sadece projenin bir parçasısın. Bazen senin elinde olmayan sebeplerden mutsuz olma olasılığın da var. Özetle hepsinin yeri ayrı, aldığınız hazlar farklı.
Resim yapmak ve ortaya beğenilen eserler çıkarmak nasıl bir duygu?
Esmaeilpour: Müthiş bir duygu... Geçenlerde, galeriye biri gelmiş, bir tablomun başında 5 saat oturmuş, seyretmiş ve sonunda almaya karar vermiş. Çok mutlu oldum. Düşünsenize, birbirimizi şahsen tanımıyoruz, bir eser üzerinden iletişim kuruyoruz.
Sizi sanat anlamında üretmeye iten nedir? Nelerden ilham alırsınız?
Esmaeilpour: Yaşadıklarımdan ilham alıyorum. Yaşadığım müddetçe de üretebilmeyi umut ediyorum.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Atlara tutkun olduğunuzu anlıyoruz tablolarınıza bakınca ama bir yandan da at eğitmeni olduğunuzu duymuştum, doğru mu? Bu tutku nasıl başladı ve gelişti?
Esmaeilpour: Evet, küçük yaşlarda ata binmeye başladım. Atım vardı, ismi Gheysar... Çok ödüller aldım. Hayatımın en güzel zamanlarını onlarla geçirdim. Ailem, üniversitede at eğitmenliği ve genetiği okumama müsaade etti. Sonra talihsiz bir kaza yaşadım. O güne kadar attan bin kez düşmeme rağmen son düşüşüm hayatımı değiştirdi. 6 ay boyunca, demir bir elbisede kımıldamadan yattım. 2 yılım hastanelerde geçti, bir sürü ameliyat oldum. Böylece atlara olan tutkumu resimlere aktarmaya başladım. Sonrasında ikinci kez mimarlık okudum ve yüksek lisansımı da mimarlık üzerine yaptım.
'Aşkın Nefesi', çok etkileyici ve çarpıcı bir isim...
Esmaeilpour: Kaza geçirdiğim zaman çizmelerimi, eyerimi koklar ağlardım. Atların nefeslerinin kokusu, sıcaklığı, mucizevi sesi bugüne kadar hep benimleydi. O koku, benim tüm hatıralarımın kokusu...
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Kadınlar var tabolarınızda, atları kadınla mı özdeşleştiriyorsunuz?
Esmaeilpour: Öyle de denebilir. Resimlerimin bazılarında atlar için kullandığım 'Necip' kelimesi asil, naif anlamına geliyor ki, kadınlar için de geçerli. Maalesef günümüzde kadınlar şiddet görüyor, özgürlükleri ellerinden alınıyor. Aynı atlarım gibi buruk pek çok kadın var günümüzde.
Çok özel ve güzel bir adınız var, kim koymuş adınızı?
Esmaeilpour: Mehrnoush 'aşk içmek' demek. Tabii ki annem ve babam koymuş isimlerimizi. Bir ağabeyim, bir de erkek kardeşim var, isimleri de Mehran (kucak dolusu aşk) ve Mehrdad (aşk veren)...
Aşk isimleri taşıyan aşk çocuklarısınız yani. Anne ve babanız birbirini çok seviyor olmalı.
Esmaeilpour: Evet, annem ve babam 40 yıldır birbirlerine çok aşıklar. Bizleri de aynı aşkla büyüttüler. İşin ironik kısmı; üç kardeş de dünyanın farklı yerlerinde yaşıyoruz, yani onlarla birlikte değiliz. Bizleri, yanlarında olmama pahasına istikbale hazırladılar.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Sizin için aşk nedir?
Esmaeilpour: Bugüne kadar kim anlatabilmiş ki, ben anlatabileyim!
Kazadan sonra nasıl atlattınız onca acıyı, nasıl motive oldunuz?
Esmaeilpour: Hayat sürekli sizi test ediyor. Siz de dayanma gücünüzü ölçüyorsunuz sanki... Ben de, bu talihsizlikler sonucunda gerçekten güçlü olduğumu gördüm. Tabii ki ailemin gayreti ve desteği çok önemliydi.
"Doğulu atlarım dans ederken bile buruklar" demişsiniz. Ülkenizde sanatın ve sinemanın bu kadar ilerlemiş olmasını çekilen sıkıntılara bağlıyorum... Ne dersiniz, üzüntüler sanatı besler mi?
Esmaeilpour: Aynen katılıyorum size ve güzel bir örnekle cevap vermeye çalışayım. İran sinemasının dünyadaki yerini hepimiz biliyoruz. Düşünün, birbirine dokunmanın yasak olduğu, iki kişinin aşkını anlatırken yönetmenin tüm duyguyu hissettirmekteki meydan okumasını... Tabii ki sonuçta çok güçlü oluyor.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Hırslı veya şanslı mısınızdır?
Esmaeilpour: Hırslı değilim ama bir şey yapmak istersem yaparım. Hayatımın akışını değiştirmek pahasına olsa bile. Cesurum, iki defa ölümden döndüm, ilki bahsettiğim at kazası, ikincisi trafik kazasıydı. Bir süre komada kaldım. Doktorlar yüzde 20 yaşama şansı vermiş, güçlüyüm galiba ve şanslı olduğumu da düşünüyorum, çok şükür...
İstanbul'u seviyor musunuz? Tamamen yerleştiniz mi buraya?
Esmaeilpour: İstanbul'u çok seviyorum, ülkeme yakın olması da büyük avantaj... Bugün burada iyiyim, Türkçem giderek daha da gelişiyor. Sanatımla birlikte her yerde yaşayabilirim, adaptasyon benim için zor değil.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Dünya çapında tanınmak veya ünlenmek gibi bir isteğiniz var mı?
Esmaeilpour: Tabii ki. Eserlerimin tüm dünyada beğenilmesini isterim, kim istemez ki? İran sanatı bu aralar tüm dünyada etkisini gösteriyor. Zaten bunun çok da zor olmadığını düşünüyorum.
Irina Shayk'a benzetiyorlar sizi! Güzelliği nasıl tarif edersiniz?
Esmaeilpour: Irina Shayk çok güzel ama beni kimseye benzetmelerini arzu etmem. Benim için 'cazibeli olmak' daha önemli. İngilizlerin bir sözü var; 'charm last, beauty blast', güzelliğin geçici, cazibenin kalıcı olduğunu anlatır. Cazibeli ve çekici biri olmayı tercih ederim.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Yeteneklerinizi nasıl keşfettiniz, ailenizde sanatçı var mı?
Esmaeilpour: Resim yapmaya çok küçük yaşlarda başladım. Ailem yeteneğim olduğunu düşünmüş olacak ki, benim çok özel bir hocayla bire bir çalışmamı sağladılar. Hocam bana hep; "Senin elin, sanatçı eli, unutma" derdi.
Fiziğinizin yeteneğinizin önüne geçtiğini hiç düşündünüz mü?
Esmaeilpour: Güzel olduğumu düşünenlere önce teşekkür ederim. Henüz beni tanımayanlar öyle düşünebilirler. Ama yaptığım işleri görüp, beni tanıdıkça, yeteneğimin önde olduğunu kabul edeceklerini düşünüyorum.
İranlı oyuncu resim tutkusunu anlattı

Yaz için planlarınız nedir, tatil yapacak mısınız? Yeni projelerinizden bahseder misiniz?
Esmaeilpour: Sürekli projeler okuyorum. Bundan sonraki sergimin konsepti üzerine düşünüyorum. Fırsat bulursak da ufak tatil kaçamakları yapacağız.
Oyunculuk devam edecek mi? Herkes sizin bir Abdullah Oğuz projesinde yer almanızı bekliyor.
Esmaeilpour: Oyunculuk tabui ki devam edecek. Eğer, Abdullah Oğuz benim bir projeye uygun olduğumu düşünürse ve beni de heyecanlandıran bir karakterse, zevkle çalışırım. Ayrıca Abdullah Oğuz'la çalışmak bir ayrıcalık...