"Başarının Gerçek Formülü Cesaret, İstikrar ve Sezgidir"

Başarılı kariyer yolculuğu ve ortaya koyduğu özel projeler ile hem iş hem de cemiyet dünyasında yıllardır alkış toplayan işlere imza atan Fatoş Altınbaş ile buluştuk; heyecan veren başarılarının ardındaki ilhamı, üretim felsefesini ve gelecek planlarını konuştuk.

"Başarının Gerçek Formülü Cesaret, İstikrar ve Sezgidir"

Geçmiş ve günümüzü en güzel şekilde harmanlayıp, bu uyumla eşsiz mücevherler sunan Mevaris’in kurucusu ve kreatif direktörü Fatoş Altınbaş’a göre Mevaris yalnızca bir marka değil, aile mirasını çağın ruhuyla buluşturduğu bir yaratım alanı. Hikayesi bundan beş yıl önce başlayan markası ile her daim yenilik peşinde koşan Altınbaş, son olarak yapay zekayı yaratıcı sürecinin bir parçası hâline getirdi ve kozmik formları modern bir estetikle yeniden yorumayarak, teknolojiyi tasarımın bir uzantısı olarak kullanıp Cosmos Koleksiyonu’nu ortaya çıkardı. Aynı ilhamla yola devam ederek; şimdilerde Cosmos’un devamı niteliğinde olan Cosmos Star Koleksiyonu üzerinde çalışan Fatoş Hanım için bu koleksiyon hem geleceğe açılan bir kapı hem de köklerine bir selam niteliğinde. Ama onun yaptıkları sadece bunlarla sınırlı değil, kariyer başarıları arasında çok daha fazlası da var... Fatoş Altınbaş ile buluştuk; markasının dünü, bugünü, üretim felsefesi ve kariyer odaklarından başladık, özel hayatı, kızları, hayata bakışı ve gelecek planları üzerine keyifli bir sohbeti paylaştık.


Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Emre Doğru



“Cosmos Koleksiyonu benim için hayallerin dışa vurumu. Evren, gezegenler, yıldızlar, enerjiler... Hepsi çocukluğumdan beri beni büyüleyen temalar. Bu koleksiyonda ilk kez yapay zekayı yaratıcı sürecin bir parçası hâline getirdim.”


İrem Orhan: Kurucusu ve kreatif direktörü olduğunuz Mevaris ile marka yolculuğunuz nasıl gidiyor? Şimdilerde yolun neresinde görüyorsunuz kendinizi?

Fatoş Altınbaş: Mevaris benim için sadece bir marka değil; aile mirasını çağın ruhuyla buluşturduğum bir yaratım alanı. 5 yıl önce yola çıktığımda hayal ettiğim pek çok şeyi gerçeğe dönüştürme imkanım oldu ama hâlâ yolun çok başındayım elbette. Hayal etmeye, çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz. İstanbul’da, Avrupa’da ve Amerika’da farklı satış noktalarındayız. Özel davetlerimizle de Mevaris ailesini buluşturmaya devam ediyoruz. 


İ.O: Son olarak Cosmos Koleksiyonu’nuz mücevher tutkunları ile buluştu; mücevherin ışıltısıyla yapay zekayı bir araya getiren bu koleksiyon için neler söylersiniz? Bu koleksiyon nasıl şekillendi?

F.A: Cosmos Koleksiyonu benim için hayallerin dışa vurumu. Evren, gezegenler, yıldızlar, enerjiler... Hepsi çocukluğumdan beri beni büyüleyen temalar. Bu koleksiyonda ilk kez yapay zekayı yaratıcı sürecin bir parçası hâline getirdim. İlhamımı AI ile besledim; fakat tasarımların ruhu, dokusu, duygusu tamamen el işçiliğine, ustalığa ve geleneksel mücevher sanatına ait. Kozmik formları modern bir estetikle yeniden yorumlarken, teknolojiyi tasarımın bir uzantısı olarak kullandım. Bu yüzden Cosmos benim için hem geleceğe açılan bir kapı hem de kökle rimize selam niteliğinde. 



İ.O: Cosmos’a ilgi nasıl peki? Aldığınız geri dönüşler beklediğiniz gibi mi?

F.A: Açıkçası beklentimin çok üzerinde bir ilgiyle karşılaştım. Özellikle kadınların koleksiyonu kendi içsel güç yolculuklarıyla ilişkilendirmesi beni çok etkiledi. Parçaların sadece estetik değil, sembolik bir anlam taşıması, insanların onlarla bağ kurmasını sağlıyor. Hem Türkiye’den hem yurt dışın - dan çok güçlü geri dönüşler aldım; bu da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.


İ.O: Yakın tarihte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni başka bir koleksiyon ya da başka projeler var mı?

F.A: Cosmos’un devamı niteliğinde olan Cosmos Star koleksiyonu üzerinde uzun süredir çalışıyorum ve nihayet 2026 yılına Cosmos Star ile ışıl ışıl giriyoruz. Her bir parça yıldızların dilinden ilham alan çok özel bir hikâye taşıyor. Bunun dışında, ‘Mantra of Stones’ tesbih-kolye koleksiyonu çok ilgi çekti. 2026 bahar aylarında yeni tasarımlarla var olmaya devam edecek. 



“Mücevher artık sadece değerli taşların veya metalin estetiği değil; hikâye ve duygu çok önemli. İnsanlar anlam arıyor, kimlik arıyor, kendini ifade edecek sembolik parçalar istiyor.”


İ.O: Siz yaptığınız her işte yenilik peşinde olan, yüzü değişime dönük yaşayan biri olarak mücevher trendleri nereye doğru gidiyor dersiniz?

F.A: Mücevher artık sadece değerli taşların veya metalin estetiği değil; hikâye ve duygu çok önemli. İnsanlar anlam arıyor, kimlik arıyor, kendini ifade edecek sembolik parçalar istiyor. Bu nedenle kişisel hikâyesi olan mücevherlere bir yöneliş var. Bir diğer güçlü trend de teknolojinin tasarımla birleşmesi. Dijital tasarımlar, AI destekli süreçler ve sürdürülebilir üretim, geleceğin ana başlıkları olacak. 


İ.O: Peki, ülkemiz mücevher konusunda dünyada nasıl bir yerde, neler söylersiniz?

F.A: Türkiye bu alanda aslında çok özel bir noktada. Yüzyıllar boyunca gelişmiş bir zanaatkârlık geleneğimiz var. Kapalıçarşı’dan çıkan ustalık bilgisi dünyanın hiçbir yerinde yok. Hem tasarım hem üretim açısından çok yetenekli bir topluluğa sahibiz. Tek ihtiyacımız olan şey, bu güçlü mirası çağdaş bir dille daha görünür kılmak. Son yıllarda bu dönüşüm de başladı.


İ.O: Bir yandan da Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Doçent Doktor unvanıyla görev yapıyorsunuz bildiğimiz kadarıyla. Akademik kariyeriniz nasıl gidiyor, o alanda nasıl gelişmeler var?

F.A: Akademi benim ikinci nefesim. Sosyoloji hem bana düşünsel bir derinlik katıyor hem de yaptığım işlere çok güçlü bir perspektif kazandırıyor. Şu sıralar kültür, tüketim davranışları ve çağdaş ritüeller üzerine çalışıyorum. Öğrencilerimle kurduğum bağ da beni çok besleyen bir şey. Akademide üretmek, tasarımın yanında zihinsel olarak da canlı kalmamı sağlıyor.



İ.O: ‘Kapalıçarşı’nın Taşları’ kitabında geleneksel mirasımızın nesillere aktarılışını anlattığınız güzel konulara değinmiştiniz. Bu türlü yeni bir kitap sürprizi daha gelir mi?

F.A:  ‘Kapalıçarşı’nın Taşları’ kitabım dışında, ‘Popüler Kültür: Nedir, Ne değildir?’ ve ‘50 soruda Küreselleşme’ isimlerinde 2 kitabım daha var. Şu anda makale yazımı ile uğraşıyorum. Uzun vadede yazdığım makaleleri muhtemelen kitaba çeviririm.


İ.O: Son dönemde YouTube kanalınızdaki bire bir röportajlara da ağırlık verdiğinizi biliyoruz; bu da sizin için ayrı bir heyecan olsa gerek, bu alanda her şey nasıl gidiyor? F.A: YouTube benim için bir iletişim alanı. İnsan hikâyelerini çok seviyorum; yaratıcı ve üretken kadınları, girişimcileri, sanatçıları dinlemek bana müthiş bir ilham veriyor. Aynı zamanda izleyicilerle daha sıcak bir bağ kurabildiğim bir platform. Şu an iki program formatım var; biri Mevaris Talks, diğeri de Sevgili sosyolog dostum Burcu Doğan Koçak’la yaptığımız ve güncel konuları sosyolojik ve antropolojik bir bakış açısıyla tartıştığımız Sosyopop. İkisinden de çok keyif alıyorum. 


İ.O: Bu kadar şeyi bir arada yaparken, her bir iş koluna ayrı özen gösterip yola devam etmek konusunda gerekli motivasyonu nerelerden alıyorsunuz?

F.A: Ben enerjimi üretmekten alıyorum. Sürekli yeni bir şey öğrenmek, yaratmak, tasarlamak beni canlı tutuyor ve de iki kızım benim en büyük motivasyon kaynağım onların gözünde bir kadın olarak doğru rol model olabilmek arzum.



İ.O: Bu denli çok yönlü bir iş insanının ilham kaynaklarını da merak ediyoruz tabii...

F.A: En büyük ilhamım doğa, insan ve hikayeler... Seyahat ederken gördüğüm renkler, dokular, şehirlerin ruhu beni çok etkiler. Bir de mitoloji, kozmoloji ve kültürel ritüeller... Bunların hepsi tasarımlarımın arka planında mutlaka bir yer bulur.


İ.O: Düzenli bir iş hayatı için iyi bir ekip çalışması da diğer bir gereklilik öyle değil mi?  Ekip arkadaşlarınızı seçerken dikkat ettiğiniz en önemli hususlar neler oluyor?

F.A: Ben ekip arkadaşlarımı seçerken öncelikle enerji uyumuna bakarım. Yaptığımız iş yaratıcı olduğu kadar disiplin de gerektiriyor. O yüzden merkeze sadakat, güven, iyi niyet ve çözüm odaklılık koyuyorum. Birlikte gülerek çalışamadığım biriyle yol alamam. Bir ekibin ruhu o kadar önemli ki... Mevaris’in bugünkü başarısında herkesin kalpten katkısı var.


İ.O: Hayatınızın önemli bir bölümünü işiniz kaplıyor gördüğümüz kadarıyla. Hep böyle çalışma ve üretme azmiyle dolu muydunuz yoksa bu durum yıllar içinde mi gelişti?

F.A: Aslında hep böyleydim. Üretmek benim karakterimin bir parçası. Çocukluğumdan beri çok okurdum, meraklıydım, sorgulardım, bir şeyleri değiştirmeyi severdim. Fakat zamanla bu merak daha sistemli bir çalışmaya dönüştü. Hem akademi hem tasarım dünyası bana sürekli üretme disiplini kazandırdı.


İ.O: İş hayatında başarının formülü hakkında neler söylersiniz? Yani siz başarıya giden yolda neleri farklı yaptınız?

F.A: Bence başarının formülü: Cesaret, istikrar, sezgi. Ben sezgilerime çok güvenirim; bir şey içime sinmiyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Vazgeçmemek de çok önemli. Yeniliklere açık olmak, konfor alanında çıkabilmek çok değerli...


İ.O: Peki, kariyerinizin ilk yıllarından bugüne baktığınız zaman nasıl değerlendiriyorsunuz kendinizdeki değişimi?

F.A: Kariyerimin başında daha aceleciydim; şimdi daha sakin, daha stratejik düşünüyorum. Gençken her şeye yetişme telaşı vardı, şimdi ise önceliklendirmeyi öğrendim. En büyük değişim ise içsel güç ve teslimiyet... Elimden geleni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakmak ve olana razı olmak, hayat felsefem oldu.



“Gençken her şeye yetişme telaşı vardı, şimdi önceliklendirmeyi öğrendim. En büyük değişim ise içsel güç ve teslimiyet... Elimden geleni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakmak ve olana razı olmak, hayat felsefem oldu.” 


İ.O: Konu iş olunca vazgeçemediğiniz prensipleriniz neler?

F.A: Şeffaflık, kalite ve hakkaniyet. Emeğe saygı duyarım, bir tarafın hak edişi ne ise ona özen gösteririm.


İ.O: Konu iş olunca vazgeçemediğiniz prensipleriniz neler?

F.A: Şeffaflık, kalite ve hakkaniyet. Emeğe saygı duyarım, bir tarafın hak edişi ne ise ona özen gösteririm.


İ.O: İnsanlara kendinizi tanıtırken söyleyebileceğiniz en marjinal özellik nedir?

F.A: Çok açık sözlüyümdür, bazen maalesef patavatsızlık derecesinde..


İ.O: Yoğun iş temponuzda dinlenmek ve yeniden enerji kazanmak için neler yaparsınız?

F.A: Doğayla bağ kurmak bana çok iyi geliyor. Kısa bir yürüyüş, temiz hava, denize bakmak... Bazen de sessiz bir kahve içmek bile tüm enerjimi yeniliyor. Bir de seyahat benim için çok önemli; farklı kültürler ruhumu besliyor.



İ.O: Kariyeriniz bambaşka şekillenseydi nasıl olurdu?

F.A: Bence yine yaratıcı bir işin içinde olurdum. Belki sanat tarihi alanında akademik bir kariyer yapıyor olurdum ya da daha çok araştıran, yazan biri olurdum. Ama hangi yolu seçersem seçeyim, insanı ve kültürü merkeze alan bir işim olurdu.


İ.O: Hobileriniz neler? Boş vakitlerinizi nasıl geçirirsiniz?

F.A: Boş vakit bulmak zor ama bulduğumda genellikle okuyorum. Ayrıca fotoğraf çekmeyi çok severim; ışık ve kompozisyonla oynamak beni mutlu eder. Sergilere gitmek, yeni mekânlar keşfetmek de keyif aldığım şeyler arasında.


İ.O: Seyahat etmeyi sever misiniz?

F.A: Kesinlikle çok seviyorum. Seyahat benim için nefes almak gibi. Paris, Londra ve Bali en severek gittiğim yerler... Hem estetikleri hem de enerjileri beni her seferinde yeniliyor.


İ.O: İki kızınız var, onlarla ilişkiniz nasıl?

F.A: Kızlarımla ilişkimiz çok özel. Onlar büyüdükçe arkadaşlık boyutu daha da güçlendi. Onlara bir şey öğretirken aslında ben de çok şey öğreniyorum. Beni en çok geliştiren ve en çok yumuşatan tarafım anneliğim.


İ.O: Kızlarınızın sizinle aynı işi yapmasını ister misiniz?

F.A: Ben onların neyi severlerse onu yapmalarını isterim. Hayalleri şu an çok farklı alanlarda; biri daha yaratıcı işlere ilgi duyuyor, diğeri daha analitik. Ben sadece yollarını açmaya çalışıyorum. Kendi kimliklerini bulmalarını izlemek benim için büyük bir mutluluk.


İ.O: Stil sahibi olmanın en önemli kuralı nedir?

F.A: Stilin temelinde sadakat var; kendine sadık olmak. Modanın içinde kaybolmadan kendi çizgini korumak bence en değerli şey. İş hayatında ise şıklık kadar rahatlık da önemli. Kıyafet hem duruşu güçlendirmeli hem de kişiye enerji vermeli diye düşünüyorum.



İ.O: Modayı takip eder misiniz?

F.A: Modayı takip ederim, keyif alırım ama çoğunu kendimde uygulamam. Kalıcı parçalar, kaliteli kumaşlar ve zamansız çizgiler benim için daha önemli. Renk olarak da genellikle soft ve doğal tonları tercih ediyorum.


İ.O: Güne nasıl başlarsınız?

F.A: Güne genelde dua ve sonrasında yeşil çay içerek sakince başlamayı tercih ediyorum. Sabahları erken kalkmaya çalışırım. İstanbul’da isem gün oldukça koşuşturmacalı geçer. Akşamları ise kızlarımla mutlaka bir araya gelmeye çalışıyorum.


İ.O: Beslenme programınızın olmazsa olmazları var mı?

F.A: Beslenmede dengeden yanayım. Her şeyi yerim fakat az. Mevsimsel ve doğal beslenmeyi de önemsiyorum. Stresli dönemlerde iştahım azalabilir veya bazen de artar, dengelemek için hafif ama düzenli öğünlerle ilerlemeye çalışırım.


İ.O: Sporla aranız nasıl?

F.A: Spor benim için bir disiplin. Haftada birkaç gün mutlaka yürürüm; pilates de çok iyi geliyor. Hem vücudumu diri tutuyor hem de zihnimi boşaltmamı sağlıyor. Yazın yüzme, kışın kayak, en severek yaptığım sporlar.


İ.O: Sosyal fayda amaçlı tek bir dileğiniz olsaydı?

F.A: Kız çocuklarının eğitimine erişiminin dünya genelinde eşitlenmesi. Çünkü bir kız çocuğunun eğitimi, toplumun kaderini değiştiriyor.


İ.O: Gelecekle ilgili sizi en çok heyecanlandıran şeyler neler?

F.A: Mevaris’in globalde daha güçlü bir marka haline gelmesi, kızlarımın hayallerine kavuştuğunu görmek ve yaratmaya devam etmek... Gelecek benim için her zaman heyecan, her zaman umut demek.