Gülsüm Ali: Yaz Benim İçin Yenilenme ve Enerji Depolama Zamanı

Oyunculuk yeteneği ve dikkat çeken duru güzelliğiyle kariyerinde kısa sürede uzun yollar kat eden Gülsim Ali ile Akdeniz’in yeni gözdesi Lusso Sorgun’da bir araya geldik.

Gülsüm Ali: Yaz Benim İçin Yenilenme ve Enerji Depolama Zamanı

Oyuncu Gülsim Ali ile İstanbul buluşmamız sonrası bu defa da sıcak bir Antalya gününde Lusso Sorgun’da bir araya geldik. “Antalya’nın yeri bende çok özel” diyen güzel oyuncu, yer aldığı bir projesi için kışı da zaten Antalya’da geçirmiş, ocak ayında bile denize girdiği hem çalışıp hem tatil yaptığı keyifl i bir kış olmuş. Ama tabii onun için yazın enerjisi de bambaşka; “Güneşin sıcaklığı, doğanın uyanışı, deniz kokusu... Hepsi bana kendimi daha özgür ve canlı hissettiriyor” diyor Gülsim Ali ve ekliyor; “Yaz, benim için yenilenme ve enerji depolama zamanı. Hem ruhumu hem bedenimi dinlendirmek için fırsat bulduğum, kendimi daha çok dinlediğim bir mevsim.” Konuştukça anlıyoruz ki; karşımızda hayata sıkı sıkıya bağlı, yaptığı her işe tutkuyla sarılan genç bir kadın var ve o anlattıkça kendisine olan hayranlığımız daha da artıyor. 


Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Gökay Çatak

Styling: Eylem Yıldız

Saç: Mehmet Türkibiş

Makyaj: Özge Taş Özmen

Mekan için Lusso Sorgun'a teşekkür ederiz.



“Antalya’nın yeri bende çok özel ama aslında Türkiye’nin her köşesi ayrı bir cennet. Nerede olursam olayım, doğanın içinde olmak, suya dokunmak beni mutlu etmeye yetiyor.”


İrem Orhan: Gülsim Hanım, yaz sıcaklığını iyice his - setmeye başladığımız şu günlerde neler hissediyorsunuz, yaz ile ilgili düşünceleriniz neler; mevsimin size hissettirdikleri... Önce sizden bu değerlendirmeyi alarak başlayalım mı röportajımıza...


Gülsüm Ali: Yazın enerjisi bambaşka... Güneşin sıcaklığı, doğanın uyanışı, deniz kokusu... Hepsi bana kendimi daha özgür ve canlı hissettiriyor. Set yoğunluğu arasında kısa kaçamaklar yapıp denizin tadını çıkarmak, sevdiklerimle vakit geçirmek bana çok iyi geliyor. Yaz, benim için yenilenme ve enerji depolama zamanı. Hem ruhumu hem bedenimi dinlendirmek için fırsat bulduğum, kendimi daha çok dinlediğim bir mevsim. Bu yaz da kendime ve sevdiklerime daha çok vakit ayırmayı, yeni yerler keşfetmeyi ve güzel anılar biriktirmeyi hedefliyorum.


İ.O: Şahane bir havada güzel bir çekim gününde sizinle Antalya’dayız. Yaz mevsimi ve tatillerinin herkeste yeri başkadır ama sizin özel, unutmadığınız bir yaz tatili anınız var mı?

G.A: Antalya’nın yeri bende çok özel ama çocukluğumdaki yaz tatilleri Bulgaristan’ın sahil kasabalarında geçti. Ailemle birlikte denizi olan kasabalara gider, küçük evler kiralar; plajda güneşlenip bol bol mısır yerdim. O sıcak yaz günleri hâlâ gözümün önünde. Son yıllarda ise diğer favori rotam kesinlikle Marmaris. Tertemiz, dibi görünen buz gibi denizi beni benden alıyor. Doğanın sunduğu o sakinlik, insanı yeniliyor. Ama aslında Türkiye’nin her köşesi ayrı bir cennet. Nerede olursam olayım, doğanın içinde olmak, suya dokunmak beni mutlu etmeye yetiyor. Bu, İstanbul bile olsa.



“Seyahat etmeyi çok seviyorum. Yeni yerler keşfetmenin bana en iyi gelen yanı; farklı kültürleri tanımak, insanların yaşam biçimlerine dokunmak ve doğayla kurduğum o özel bağ.”


İ.O: Yoğun bir kış geçirdiniz peki, yaz için seyahat programınız nasıl? Yazın da çalışacak mısınız? Siz de hem tatil yapıp hem çalışanlardan mısınız?

G.A: Kışı Antalya’da, çekimlerini tamamladığımız ama henüz yayınlanmamış ‘Harman Yeri’ projesiyle geçirdim. Çok keyifli bir işti, yayınlanmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Açıkçası hem çalıştım hem de tatil yaptım. İstanbul’a kıyasla Antalya çok daha sıcaktı; öyle ki, ocak ayında denize bile girdim. Şimdi yaz geldi ve sizin sayenizde kısa da olsa üç günlük bir deniz kaçamağı yatım. Ama önümüzdeki günlerde görünen o ki, yine çalışmaya devam edeceğim. Boşluklarda da kısa kısa deniz tatili kaçamakları yapmayı planlıyorum. Ve evet, ben kesinlikle hem tatil yapıp hem çalışanlardanım.


İ.O: Seyahat etmeyi seviyorsunuz bildiğimiz kadarıyla ama yeni yerler keşfetmenin size en iyi gelen yanı nedir?

G.A: Evet, seyahat etmeyi gerçekten çok seviyorum. Yeni yerler keşfetmenin bana en iyi gelen yanı; farklı kültürleri tanımak, insanların yaşam biçimlerine dokunmak ve doğayla kurduğum o özel bağ. Her seyahat, sanki içimde yeni bir pencere açıyor. Tüm bunlar bana hem ilham veriyor hem de ruhumu besliyor. Oyunculukta da insan gözlemi çok önemli, bu yüzden her yolculuk aslında bana karakterlerime dair yeni bir şeyler katıyor.




İ.O: Şimdiye kadar seyahat ettiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen neresi olmuştu ve neden? Ülkemizde en çok sevdiğiniz tatil yerleri nereler?

G.A: Viyana beni en çok etkileyen şehirlerden biri oldu. Mimarisine hayran kaldım, yemekleri inanılmaz lezzetliydi ama en çok da pastanelerine, o nefis tatlılarına bayıldım. Şehir hem çok zarif hem de inanılmaz sakin. İnsanlar sokakta öyle huzurlu bir şekilde yürüyor ki, sanki hiçbir dertleri yokmuş gibi hissediyorsunuz. O atmosfer bana çok iyi geldi. Türkiye’de ise Ege ve Akdeniz’in yeri bende ayrı. Marmaris’in doğallığı, Antalya’nın enerjisi ve denizi, Bozcaada’nın ise özellikle gün batımında o eşsiz manzaraya sahip yeri beni her zaman büyülüyor. Her biri farklı bir ruh haliyle, bambaşka anılarla dolu.


İ.O: Siz de sıkça yurt dışına da çıkıyorsunuz. Gitmekten keyif aldığınız yerler nereler?

G.A: Bulgaristan’a sık sık ailemi görmeye gidiyorum, orası benim için hem geçmişime hem de sevdiklerime dokunabildiğim bir yer. Paris’in sanatı ve atmosferi beni her seferinde büyülüyor. Katar’a da dört kez gittim; özellikle Formula 1 ve MotoGP organizasyonlarında bulunmak çok keyifliydi. Doha’nın modern yapısı ve düzeni gerçekten etkileyici. Her seyahat bana ilham veren yeni bir deneyim oluyor.



“Yeni biriyle tanıştığımda samimiyet benim için çok önemli. Gerçek bir gülümseme, göz temasındaki dürüstlük... Bunlar beni hemen etkiler.”


İ.O: Sizinle geçirdiğimiz bir çekim günü boyunca anlıyoruz ki, son derece nevi şahsına münhasır birisiniz. Bu noktada ‘herkes gibi olmamak’ adına dikkat ettiğiniz/ kendinizi sakındığınız bir şeyler oluyor mu?

G.A: Kendime sadık kalmak benim için çok kıymetli. Herkesin benzemeye çalıştığı bir dünyada, ben bazen bir adım geri çekilip gerçekten ne hissettiğimi anlamaya çalışırım. Kalabalığın yönlendirmesine kapılmamak için iç sesimi dinlerim. Dışarıdan gelen beklentilerle değil, içimdeki dengeyle hareket etmeye özen gösteriyorum.


İ.O: Siz bu denli özgün biriyken, yeni biriyle tanıştığınızda ilk neye dikkat ediyorsunuz? Tanıştığınız kişilerde neleri özgünlük olarak tanımlıyor, neleri klişe buluyorsunuz?

G.A: Samimiyet benim için çok önemli. Gerçek bir gülümseme, göz temasındaki dürüstlük... Bunlar beni hemen etkiler. Klişe olan şey ise fazla rol yapan ya da kendini anlatma çabasına giren biri. O doğallık eksikse, bağ kuramıyorum.


İ.O: Kendinizle ilgili daha önce hiç açığa çıkmamış bir şey var mı? Bizimle paylaşmak ister misiniz?

G.A: Kimse bilmez ama stresli ya da yorgun hissettiğimde bazen açıp çocukken izlediğim çizgi filmleri izlerim. O renkler, o sesler... Bir anda zihnimi hafifletiyor. Seslendirme dünyasına da ayrı bir ilgim var. Yurt dışında ve Türkiye’de birkaç kez kamera arkası izleme fırsatım oldu. Çizgi film karakterlerini seslendiren oyuncuların stüdyodaki hâllerini izlemek öyle keyifli ki, bazen bir sahneyi on kez söyleyip hâlâ kahkahalarla gülüyorlar. Ben de ekran başında onlarla birlikte gülüyorum!



İ.O: Pek çoğumuz biraz kafa dağıtmak, eğlenmek için ilk fırsatta bir şeyler izleyip, müzik dinlemeyi tercih ederiz. Siz bu işlerin içindeki biri olarak eğlenmek ya da biraz rahatlamak istediğinizde ilk yaptığınız şey ne olur?

G.A: Müzik! Sakin bir playlist açar, kahvemi alır, balkonuma geçerim. Bazen dans ederim, bazen sadece gözlerimi kapatıp müziğin içinde kaybolurum. Beni en hızlı rahatlatan şey bu oluyor. Bazen de sevdiğim insanları ararım; o an ne yaşıyorsam paylaşırım. Şanslıyım ki çevremde az ama gerçekten çok kıymetli insanlar var. Rahatlamak ya da biraz gülmek istiyorsam, onların enerjisi her zaman ilaç gibi gelir.


İ.O: Malum, mevsimin gereği olarak şimdilerde güneş olanca sıcak yüzünü gösteriyor. Peki, sizin sıcaklarla aranız nasıl, genel olarak yaz insanı mısınızdır kış mı?

G.A: Kesinlikle yaz! Güneşin verdiği enerji bambaşka. Deniz, kum, hafif elbiseler, çıplak ayakla yürümek... Hepsi beni mutlu ediyor. Bir de ben çok fazla üşüyen biriyim, o yüzden sıcağa bayılırım. Kışın bile evde ısı hep en yüksek seviyededir. O sıcaklık beni adeta mayıştırıyor ve buna bayılıyorum.



“Gençlere hayallerinden asla vazgeçmemeleri konusunda ilham vermek isterdim. Yol kolay değil, bunu en iyi bilenlerdenim. Ama çabaladıkça, düştükçe, yeniden kalktıkça insan hem güçleniyor hem de kendini tanıyor.” 


İ.O: Aklınıza düşen bir fikir ile ilgili hızla aksiyon alanlardan mısınız yoksa uzun kafa yorma süreçleri sonrasında mı hareket edersiniz?

G.A: Genelde içime doğan bir fikrin peşinden gitmek konusunda hızlı davranırım. O heyecanla hemen aksiyon almak isterim çünkü o anki ilhamı kaçırmak istemem. Ama bazı konular vardır ki, üzerine biraz düşünmek, tartmak ve olgunlaştırmak gerekir. O zaman da acele etmeden, doğru zamanı beklemeyi tercih ederim. Yani aslında durumuna göre değişiyor; bazen içgüdülerimle, bazen de aklımla ilerlerim diyebilirim.


İ.O: Bir yandan da siz her daim stil seçimlerinizle de dikkat çeken birisiniz. Moda olana bakış açınız nasıl? Trendleri takip etmeyi sever misiniz yoksa gözünüze ne, ne zaman hoş geliyorsa onu mu seçesiniz?

G.A: Yaklaşık 10 aydır birlikte çalıştığım bir stil danışmanım var ve onunla çok keyifli bir süreçten geçiyoruz. Bu yolculukta adeta kendimi yeniden keşfettim diyebilirim. Gülsim Ali’nin yeniden doğduğunu hissediyorum, çevremdeki insanlar da benzer şeyler söylüyor. Stil danışmanım sayesinde modaya ve giyime dair bakış açım değişti; bana yepyeni bir perspektif kazandırdı. Eskiden bu konuda kendimi yetersiz hissederdim ama şimdi yavaş yavaş doğru seçimler yapmayı öğreniyorum. Yine de henüz tek başıma tamamen emin adımlar atacak kadar özgüvenli değilim.



“Genelde içime doğan bir fikrin peşinden gitmek konusunda hızlı davranırım. O heyecanla hemen aksiyon almak isterim çünkü o anki ilhamı kaçırmak istemem.”


İ.O: Hayatınız boyunca size eşlik edecek bir valiz ile seyahat etme hakkınız olsa, bu valizin olmazsa olmazı 3 parça eşya hangisi olur?

G.A: Yanıma mutlaka analog kameramı alırdım, çünkü her karede bir anı, bir his saklı... Zamanı durduramasam da o anı ölümsüzleştirmek bana iyi geliyor. Saatim de mutlaka yanımda olurdu; sadece zamanı göstermekle kalmıyor, bana her anın ne kadar değerli olduğunu da hatırlatıyor. Ve tabii ki makyaj çantam; kendimi iyi hissetmenin küçük ama etkili bir yolu.


İ.O: Peki, spor ya da sağlıklı beslenme konuları hayatınızda ne kadar yer kaplıyor?

G.A: Spor konusunda kendimi biraz zayıf buluyorum çünkü hep hayalini kurduğum o düzenli rutini bir türlü oturtamadım. Tam başlıyorum derken bir proje giriyor araya ve tüm tempom değişiyor... Bu döngüyle sık sık karşılaştım. Ama sağlıklı beslenme öyle değil; ev yemeklerini, özellikle de zeytinyağlıları çok severim. Beslenme konusunda daha istikrarlıyım diyebilirim. En azından elimden geldiğince dengede kalmaya çalışıyorum.


İ.O: ‘Asla yemem’ dediğiniz ya da ‘Onsuz yaşayamam’ diye düşündüğünüz bir şeyler var mı?

G.A: Bazı tatlar var ki, gerçekten uzak duruyorum. Sakatat türü hiç denemedim, açıkçası denemeyi de hiç düşünmedim. Tavuk kanadı da öyle, özellikle but haliyle yemek bana hep garip gelmiştir. Ama konu çikolata ve kahveye gelince işler değişiyor! İkisi de benim için vazgeçilmez. Sabah kahvemi içmeden güne tam anlamıyla başlayamıyorum, çikolata ise gün içinde küçük bir mutluluk gibi... Onsuz bir gün düşünemem.



İ.O: Hayatınız boyunca sadece tek bir konuda kitlelere ilham veren biri olsanız, bu hangi konu ya da alanda olurdu?

G.A: Gençlere hayallerinden asla vazgeçmemeleri konusunda ilham vermek isterdim. Yol kolay değil, bunu en iyi bilenlerdenim. Ama çabaladıkça, düştükçe, yeniden kalktıkça insan hem güçleniyor hem de kendini tanıyor. “Olmaz” denilen şeylerin, yeterince emek verilince nasıl mümkün olabildiğini kendi hikâyemden biliyorum. O yüzden gençler düşse bile pes etmesin, yeter ki içlerindeki ışığı söndürmesinler.


İ.O: Şu sıralar en sık kullandığınız kelime hangisi?

G.A: “Korkunç!” Ama genelde abartırken kullanıyorum. Mesela “Korkunç güzel”, “Korkunç yakışmış”, “Korkunç yoruldum...” Bazen olayları dramatize etmek hoşuma gidiyor galiba.


İ.O: Yakın çevreniz tarafından da oldukça sevilen birisiniz ama yakın arkadaşlarınız/ dostlarınız sizin en çok hangi huylarınızı/ özelliklerinizi severler? Ve tabii şikayet ettikleri yönleriniz de var mıdır acaba?

G.A: Sanırım en çok sevilen yanım, dinlemeyi bilmem ve kalpten bir şekilde yanında olmamdır. Gerçekten sevdiğim insanların yanında hep güçlü durmaya, onların hislerini anlamaya çalışırım. Ama tabii ki şikâyet ettikleri yanlarım da var. Özellikle detaylara fazla takılmam, her şeyin en iyisini yapmaya çalışırken kendimi biraz fazla yormam... Onlar buna “fazla titizsin” diyorlar, ama ben buna “kendimden emin olmak istiyorum” diyebilirim. Neyse ki, beni bu halimle de seviyorlar!


İ.O: Sona doğru biraz da aşk desek ve şu aralar kalbinizi çarptıran biri var mı sorsak? Gülsim Ali aşıkken nasıl biri oluyor peki?

G.A: Aşk geldiğinde kalbim sessizce konuşmaya başlar... Daha derin hissederim, daha içten olurum. Bazen küçük bir bakış, bir an yetiyor kalbimi hızlandırmaya. Beni ele veren ilk şey gözlerim oluyor; parlar, içimde bir şeyler kıpırdanır. Aşıkken her şey daha renkli gelir gözüme. Ama şu anda kalbimde biri var mı? Onu galiba sadece kalbim biliyor.



“Aşk geldiğinde kalbim sessizce konuşmaya başlar... Daha derin hissederim, daha içten olurum. Bazen küçük bir bakış, bir an yeter kalbimi hızlandırmaya.



i.O: Sona doğru yaklaşırken, buradan sizi izleyen, takip eden genç arkadaşlarımıza kendi yollarından gitmek konusunda gerekli ilhamı alacakları, güçlü bir mesaj verecek olsanız, tek cümleyle ne dersiniz?

G.A: Hayallerini küçümseyenlere kulak asma. Sessizce çalış, sabırla ilerle... Gün gelir, sesin tüm dünyaya ulaşır. Zorlandığında pes etme, çünkü en güzel dönüşümler hep en sessiz mücadelelerden doğar.


İ.O: Son olarak, sırada neler var, kariyerinizle ilgili yakın vadeli hayalleriniz neler?

G.A: ‘Harman Yeri’ projesi benim için hem mesleki hem de duygusal anlamda çok özel bir yolculuk. Hikâyesi ve atmosferiyle kalbime dokunan, beni gerçekten içine çeken bir iş oldu. Ayrıca çok yakında vizyona girecek olan “Geçmişin Kokusu” adlı sinema filmimiz var. Senaryosunu ilk okuduğumda içime işledi; anlatmak istediği şeyler çok güçlü ve etkileyici. Bu hikâyeyi beyaz perdede izleyiciyle buluşturacak olmak beni tarif edemeyeceğim kadar heyecanlandırıyor. Ayrıca farklı ülkelerle yürüttüğümüz bazı uluslararası projeler de gündemde. Her yeni coğrafya, yeni bir karakter, yeni bir dil demek... Ve ben her defasında oyunculukla birlikte yeniden doğuyorum. Yakında paylaşacağım çok güzel sürprizler olabilir.