İçinde Bulunduğum Her Anın Değerini Bildiğim Bir Dönemden Geçiyorum

Kendine has oyunculuk tarzı, karakteristik yüzü ve sempatik tavırlarıyla her daim alkış toplayan Saadet Işıl Aksoy ile özel bir çekim ve çok özel açıklamalarla dolu keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

İçinde Bulunduğum Her Anın Değerini Bildiğim Bir Dönemden Geçiyorum

Türk sinemasının uluslararası önemli temsilcilerinden Saadet Işıl Aksoy, şimdilerde başrolünde oynadığı ve 80 kopya ile Fransa’da vizyona giren ‘Confidente’ (Sırdaş) filminin heyecanını yaşıyor. Türkiye, Fransa ve Lüksemburg ortak yapımı olarak hayata geçen film, 1990’lı yıllarda 900’lü hatlarda çalışan bir kadının değişen hayatını anlatıyor. Filmdeki başarılı oyunculuğu ile oyunculuk yeteneğinin adeta zirvesine çıkan Saadet Işıl Aksoy ile buluştuk; bu en yeni heyecanını paylaştığımız, özel hayatı, kızı Marisa, kariyer yolculuğu ve gelecek planları da dahil çok özel konulara değindiğimiz keyifli bir röportaj ve özel anlarla dolu bir çekim gerçekleştirdik. 


Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Mert Güner



İrem Orhan: Nasıl gidiyor şimdilerde sizin için her şey? Yaz sizin için nasıl geçti?

Saadet Işıl Aksoy: Yoğun ve bir o kadar da içinde bulunduğum her anın değerini bildiğim bir dönemden geçiyorum. Yaz da biraz iş biraz tatil derken tüm hızıyla geçti.


İ.O: Şimdilerde Türkiye, Fransa ve Lüksemburg ortak yapımı olarak hayata geçen, başrollerinde yer aldığınız ‘Confidente’ filminiz Fransa’da sinemaseverlerle buluştu. Nasıl bir yolculuktu, çok heyecanlı ve mutlu olduğunuzu biliyoruz ama duygu durumunuz nedir bu konuyla ilgili?

S.I.A: Filmimizi iki seneye yakın zaman önce Ankara’da çektik ve sonrasında ilk olarak Berlinale’de dünya prömiyerini yaptıktan sonra şimdi Fransa vizyonu gerçekleşti. Genel olarak Fransa’da eleştirmenler tarafından beğenilen bir film oldu. Bundan sonrasındaki yolculuğu ile ilgili de çok heyecanlıyım. Tek mekanda tüm sahnelerde kamerayla sürekli yakın temasta olmamı gerektiren bir filmdi ve gerçekten benim açımdan bildiğim ne varsa tepetaklak ettiğim bir çalışma sistemiydi. Oyuncu olarak her anında risk alarak ve ezberimdeki her bilgiyi ve alışkanlığı yutarak çalıştım bu filmde, haliyle şimdi dünyayı dolaşıyor olması ve birçok farklı kültürden insanlarda karşılık bulması beni çok mutlu ediyor.



“Yoğun ve bir o kadar da içinde bulunduğum her anın değerini bildiğim bir dönemden geçiyorum. Yaz da biraz iş biraz tatil derken tüm hızıyla geçti.”


İ.O: Özellikle son dönemlerde kariyerinizle ilgili de güzel gelişmeler var, güzel bir noktadasınız. Nasıl bir yoldan yürüyüp bulunduğunuz yere geldiniz?

S.I.A: Ben kendimi mesleğimde her zaman uzun mesafe koşucusu olarak gördüm ve adımlarımı her zaman ona göre attım. Bir yandan da bunca yıl sonra hala bu mesleğe ilk başladığımdaki naifliğimi, heyecanımı ve merakımı koruyor olmak çok değerli benim için. 


İ.O: Hayatta kendinizi keşfetmek ya da kendi yolunuzu çizmek konusunda nelerden güç aldınız? Yürüdüğünüz yolda en büyük destekçiniz kim oldu?

S.I.A: Geçenlerde bir videoya denk geldim sosyal medyada, videodaki kişi şöyle diyordu; “Mesleğinizi, nereli olduğunuzu, etnik kökeninizi, ülkenizi, büyüdüğünüz yeri, hobilerinizi ve bunlar gibi günlük yüzeysel sıfatları belirtmeden, kendinizi nasıl anlatırdınız?” Aslında tüm bunlardan sıyrıldığımda ben kimim? En çok bu soruya ve bunun cevabına odaklandım yolumu çizerken. Hayatımdaki tüm sevdiklerim bana hep inandılar ve desteklediler.



“Kendimi mesleğimde her zaman uzun mesafe koşucusu olarak gördüm ve adımlarımı ona göre attım. Bunca yıl sonra hala bu mesleğe ilk başladığımdaki naifliğimi, heyecanımı koruyor olmak çok değerli.” 


İ.O: Şu anda ünlü bir oyuncu olarak binlerce insanın takip ettiği birisiniz ama sorsak siz insanlara ne şekilde ilham vermek istersiniz?

S.I.A: Hayatın her şeye rağmen güzel, mutluluk dolu ve değerli olduğuna dair ilham vermek isterdim sanırım.


İ.O: Peki, hayatınızla ilgili kritik kararlar alırken mantığınızla mı, yoksa duygularınızla mı hareket edersiniz?

S.I.A: İkisi de değil sanırım, içgüdülerimle hareket ederim, yabancıların “gut feeling” dediği o midenizde duyduğunuz his var ya, tam olarak o. 


İ.O: Sizi tanıdıkça ortaya çıkan ve karşınızdakini şaşırtan bir özelliğiniz var mı? Ya da şöyle sorabiliriz; kendi hakkınızda söyleyebileceğiniz en marjinal özelliğiniz ne olabilir?

S.I.A: Çok yemek yiyor ve üstelik her şeyi istediğim gibi yiyor olmama genelde şaşırıyor insanlar. Marjinal bir özellik değil tabii ama bu kadar zayıf olduğum için sürekli diyet yaptığımı düşünürken, bir anda iki hamburgeri arka arkaya mideye indirdiğimi görmeleri kişiler için şaşırtıcı oluyor. 


“Çok yemek yiyor ve üstelik her şeyi istediğim gibi yiyor olmama genelde şaşırıyor insanlar. Marjinal bir özellik değil tabii ama bu kadar zayıf olduğum için sürekli diyet yaptığımı düşünürken, bir anda iki hamburgeri arka arkaya mideye indirdiğimi görmeleri kişiler için şaşırtıcı oluyor.


İ.O: Genel olarak kendinizle barışık biri misinizdir? Değiştirmeye çalıştığınız, hoşlanmadığınız bir yönünüz var mı mesela?

S.I.A: Barışık olup olmadığımı ben değil başkaları değerlendirebilir herhalde. Kendisiyle barışık olmayan hiç kimse “Ben kendimle barışık değilim” demiyordur herhalde... Değiştirmeye çalıştığım ya da hoşlanmadığım yönlerim diye tarif etmezdim, artık yedek kulübesine geçse daha iyi olacak yönlerim var tabii, o yönlerimin de şefkatle sırtını sıvazlayıp “Artık sakin olabilirsin, şu an için sana ihtiyacım yok” demeyi öğreniyorum.


İ.O: Moda ve trendler ile de fazlaca iç içesiniz sanırım çünkü her daim şıksınız, kendinize özgü seçimlerinizle fark yaratıyorsunuz. Moda ve trendlerin hayatınızdaki yeri nedir?

S.I.A: Deli gibi sezon ve trend takip eden biri değilim. Sadece moda değil hiçbir alanda trend takip etmem, o dönem nelerin popüler olduğunu bilirim, görürüm ama tüketim konusunda kendime has bir dengem ve belli bir süzgecim vardır.


“Deli gibi sezon ve trend takip eden biri değilim. Sadece moda değil hiçbir alanda trend takip etmem, o dönem nelerin popüler olduğunu bilirim, görürüm ama tüketim konusunda kendime has bir dengem ve belli bir süzgecim vardır.”


İ.O: Hayatta en güçlü insani duygunun ne olduğunu düşünüyorsunuz?

S.I.A: Korku bence. Aslında en ilkel haliyle baktığımızda korku müthiş bir duygu çünkü bizi tehlikelerden koruyor. Fakat kronik hal aldığında ya da merakımız korku kadar güçlü olmadığında potansiyelimizin altında yaşamamıza neden oluyor. Şu an dünya üzerinde yaşadığımız tüm kötü olayların arkasındaki duygu korku.


İ.O: Doğduğunuz evde öğrendiğiniz en mühim şey neydi sizce?

S.I.A: Hayata güvenmek.


İ.O: Bir şehir olsaydınız hangisi olurdunuz mesela ve neden?

S.I.A: Atina geliyor aklıma. Hem büyük şehir, hem kaotik değil, bir yandan tarihi olan, derinliği olan bir şehir, bir yandan eğlenceli ve keyifli. Merkezi bir başka güzel ama deniz kenarına gittiğinizde de tatil beldesi gibi. 



İ.O: Sır tutabiliyor musunuz?

S.I.A: Epey iyi sır tutarım, sırrı bana veren kişiden bile saklayabiliyorum bazen. Eğer biri bana sır verdiyse bir daha konuyu kendi açana kadar o konuyu bile açmam.


İ.O: Peki, size göre bir yerden gitmek mi zor kalmak mı?

S.I.A: Kalmak zor.


İ.O: Sektörde güzel işlerin içinde olan, kitlelerin tanıdığı birisiniz. Ama bu tanınırlıkla ilgili zaman zaman kabul etmekte zorlandığınız, bunun sıkıntısını yaşadığınız anlar oluyor mu?

S.I.A: Tanınır olmak ve tabii iyi işlerle tanınır olmak müthiş bir şey bence. Bundan çok memnunum. Tabii ki bu ayrıca insanlara sizin hayatınızla ilgili her şeyi söyleyebilme hakkını da veriyor ama açıkçası ben bu tip yorumları da uzaktan gözlemleyip üstüme almamayı öğrendim. Üstüme aldığım anlar illaki oluyor bu arada, ama o zaman da hemen kendime “Acaba ben neden bundan tetiklendim” sorusunu soruyorum ve devamında bu kendimle ilgili bir farkındalık yaşamama vesile oluyor. Böyle bakınca o bile aslında bana negatif değil pozitif etki ediyor.


İ.O: Bugüne kadar hayatınızda hayalini kurup gerçekleştirdiğiniz en önemli şey neydi? Ve şimdiye kadar düşleyip halen gerçekleştiremediğiniz bir şey var mı?

S.I.A: Şu an olduğum kişi olabilmeyi hayal etmiştim, en önemli şey bu sanırım. Ya da belki hep buydum ve bu olarak kalabilmekti hayalim, onu da bilemiyorum. Tabii ki gerçekleştirmek istediğim çok hayalim var ama hayallerimi sadece kendime saklıyorum ve en yakınımdakilerle paylaşıyorum sadece, bunun büyüsüne çok inanıyorum. 


İ.O: Yoğun çalışma programınızın arasında peki sosyal yaşam-iş dengesini nasıl kuruyorsunuz?

S.I.A: Onların kendi aralarında bir dengesi var, ben onlara uyuyorum.


İ.O: Beslenme düzeniniz bu yoğun tempodan nasıl etkileniyor?

S.I.A: Yemek yemeye bayılan biriyim ben, evde de yemek yapmayı çok severim. Genelde yemeklerimi kendi zevkime göre yaptığım için orada bir düzen vardır genellikle. 


İ.O: Spor için vakit bulabiliyor musunuz?

S.I.A: Düzenli spor hayatımda hep vardır. 


İ.O: Kızınız Marisa ile hayat nasıl gidiyor peki? O büyüdükçe iletişim şekliniz de değişiyordur eminim, nasıl her şey?

S.I.A: O dünyaya geldiğinden beri hayatımın odak noktası o. Onunla geçirdiğim her an için binlerce kez şükrediyorum, her yeni yaşı ayrı güzel, her anımızda hem onu tanıyorum hem kendimi. 


İ.O: En zorlandığınız anlarda kimin yanına gidersiniz; en sevdiğinizin yanına mı en sevildiğinizin yanına mı?

S.I.A: Zorlandığım anlarda genelde yalnız olup sadece durmayı ve o zorluğun içinden kendi başıma geçmeyi tercih ediyorum. Sonra da hem sevip hem sevildiğim yere giderim. 


İ.O: Son dönemlerde kurduğunuz hayaller genellikle ne ile ilgili oluyor? Gelecekle ilgili sizi en heyecanlandıran, size umut veren şeyler neler?

S.I.A: Gelecekle ilgili beni heyecanlandıran şeylerin başında kızım geliyor. Büyüdükçe ona eşlik ediyor olmak, olduğu kişiyi hayranlıkla gözlemlemek şu an en büyük motivasyonlarımdan biri. Kızım bana hayata dair çok umut veriyor. Dünyanın her şeye rağmen yine de güzel bir yer olduğunun canlı kanıtı gibi.