"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
Röportaj: Nazan ORTAÇ
Fotoğraflar: Koray IŞIK
Karaköy'de kurdukları 'pazar'larla alışveriş alışkanlıklarını değiştiren, ulaşması zor tasarım ürünlerini kitlesiyle buluşturan Yaprak Aras ve ortağı Alican Tezer, 'Souq Karaköy'ü, bir süre önce Kanyon'a taşıdı. Alışveriş alışkanlığına bohem bir soluk getiren 'Souq Karaköy'ün, bir AVM içinde mağazalaşma sürecinin ruhunu değiştirip değiştirmediğini görmek için Yaprak Aras'la buluştuk ve olan biteni konuştuk...
"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
'Souq Karaköy' fikri ilk aklınıza geldiğinde, ileride mağazaya dönüştürürüz diye düşünmüş müydünüz? Adım adım mı ilerlediniz?
Yaprak Aras: Hiç! Her şey süreç içerisinde, doğal akışında, biraz da zorunluluktan oldu. Gazeteciydim ben, 12 sene kadar da çalıştım. O zamanlar ilk pazar yaparak başlamıştık Karaköy'de. Zorunluluklardan dolayı, ayda iki gün kiralayıp yaptığımız yeri kendimiz kiralamak zorunda kaldık. Kiralayınca da esnaf olmak zorunda kaldık. Çok güzel, hangar gibi bir mekandı, çok da turistlerin geldiği bir yerdi, çok işlekti, bu durumda sadece ayda bir pazar yapıp, diğer günleri bomboş tutmak anlamsızdı. Hem maddi olarak anlamsızdı hem de kültürel olarak saçmaydı. Bir sene kadar devam ettik orada. Ama sonra turizmin geldiği halden dolayı biraz daha seyrek gidilen bir yer oldu. Gece hayatı çoğaldı Karaköy'de, kafeler arttı, mağazalar biraz daha seyreldi. Ne yapabiliriz diye düşünürken buraya geldik. Zaten çalıştığımız yüzlerce tasarımcı var. Dükkana dönüşmüştük, çok da zor olmadı.
Pazar olarak yola çıktınız. Pazarın alışveriş merkezinde konumlanması sizin başlangıçta yola çıktığınız fikirle tezat değil mi?
Aras: Biz Souq'ları yaparken, Kanyon'da da pazarlar oluyordu. Onların içeriğini belirleme konusunda danışmanlık yapıyordum. Zaten Kanyon'la üç senedir bir ilişkimiz vardı. Yola çıktığımızda daha alternatif bir şey olsun istedik. Bütün alışveriş AVM'lerde yapılıyor, biz buna alternatif olarak konumlandırıyorduk kendimizi. Ama ülkede o kadar çok şey hızla değişti ki son senelerde! O yüzden biz de insanların alışveriş yaptığı bir yere geldik. Ama pazardan mağazaya dönüşürken -çok sevdiğim bir laf değil ama- 'concept store'a dönüştü. Daha insanların yoğun olarak yaşadığı, alışveriş yaptığı bir yer burası. Sevdiğimiz bir yerdi, alışveriş yapan kitleyi de tanıyoruz, Karaköy'e gelen müşteri kitlesine çok yakın.
"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
Souq Karaköy'ün bohem ruhunu korumak için neler yaptınız?
Aras: Bir kere Kanyon'la olan ilişkimizden dolayı, bizim burada nasıl bir şekilde ve konumda olacağımızı onlar da biliyordu. Zaten uzun bir süreçte oldu, öyle pat diye olmadı. Başka bir mağaza vardı önce, baktık orası bize çok uygun değildi. Büyük vitrinliydi. Burasını görünce, çok beğendik, bize çok uygundu. Bir tarafı beton duvar; burayı böyle bırakabilir miyiz dedik, tamam dediler. Alçıpanları kaldırırken Ytong'lar ortaya çıktı, onlara da dokunmadık. Tasarım olarak Karaköy'deki hangara çok benziyor.
Ürün ve marka seçimi konusunda aynı isimlerle mi devam ediyorsunuz, yoksa müşteri kitlesine göre değişiklik yaptınız mı?
Aras: Çok yeni marka ekledik; hem yerli hem yabancı. Sonra bir süredir 'Souq Ziyafet' yapmaya başlamıştık, ona ayrı bir bölüm yaptık burada. Onu da zamanla büyüteceğiz, artizan yemek üreticilerinin ürünlerini getirip, seçkiyi biraz artıracağız. Plak var yine... Atelier Raw burada açtı. Çocuğu ve erkeği artırdık. Etrafta çok iş merkezi olduğu için, neredeyse Karaköy'e göre çok daha fazla erkek müşterimiz var. Burada daha farklı ürünlerin satıldığını görüyoruz. Karaköy daha turistlere yönelikti.
"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
Seçkileri yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Aras: Kendini nasıl konumlandırdığına bakıyoruz önce. Vizyonuna bakıyoruz. Nerelerde satıldığına bakıyoruz. Çok ticari mi, markasına yatırım yapıyor mu? Bunu da zaten logosundan sosyal medya hesaplarına, kullandığı dilden ambalajına, sattığı yere kadar her şeyinden görebiliyorsunuz. Taklit olup olmamasına çok dikkat ediyoruz. Taklit çok oluyor çünkü tasarım dünyasında. Ondan sonra lisanslı ürünlerinin izinli olup olmamasına bakıyoruz. Fikri mülkiyeti çok önemsiyoruz. Bir de tabii çok uzun zamandır çalıştığımız insanlar var, onlarla enerjimiz uyuyor, aile gibi olduk hakikaten.
Ticari olarak ele alırsak, nasıl bir gelişim gösterdi işiniz?
Aras: Aslında iyi bir ivme yakalamıştı ama o kadar 'roller coster' gibi inişli çıkışlı ki! Hiç şikayetçi değiliz, çok da mutluyuz ama ne olacağı görülebilen bir iklim değil şu an... 2014 ve 2015 çok güzeldi. Ama mesela 'pazar' fikri çok arttı, niteliksiz olmaya başladılar. O biraz insanları doyurdu bence. El işi bile tasarım adı altında 'pazar'larda satılmaya başlandı. Diğer taraftan, insanların öncelikleri de değişti. Yine de meraklısı, seveni, bir şeyler keşfetmek isteyeni geliyor. Bence koşullara rağmen iyiyiz
"Büyüyelim diye bir düşüncem yok"
Souq Karaköy fikrini başka şehirlere taşımayı düşünüyor musunuz?
Aras: Biz iki-üç tane Souq yaptık; Bodrum ve Ankara'da. Onlar güzel geçti ama şunu gördük; farklı yerlerde yaparken oranın kültürünü, alışveriş alışkanlıklarını bilmek lazım. Bunun sürdürebilir olması için bu çok önemli. Sonuçta oraya insanları götürüyorsunuz, emek harcanıyor, stantlarında saatlerce bekliyorlar... Akabinde yapmak istemediğimizi düşündük. Hakikaten çok zor; 30 kişiyi organize et, ürünleri götür vs...
Burada kalıcı olmak mı hedefiniz, yoksa şubeleşmek mi?
Aras: Hiçbir zaman hedeflerimiz olmadı. Bizi hep koşullar yönlendirdi. Su yolunu bulur misali... İyi de oldu. Ben gazetecilikten geliyorum, ortağım, aynı zamanda erkek arkadaşım Alican Tezer müzisyen ve grafik tasarımcısı. İkimiz de hiç ticaret bilmiyorduk. Mesela tasarımcı Niyazi Erdoğan ilk Souq'tan beri bize "Siz concept store açacaksınız, mağaza olacaksınız" diyordu. "Mümkün değil, uğraşamam" diyordum ama neticede buradayız şimdi! Gerçekten bir adım sonrasını bilmiyorum. Online store yapmamız gerekiyor. Hedef olarak değil, yine ihtiyaç olarak. Biraz deneye yanıla gidiyoruz aslında. Çok zengin olmadık. Zaten ne kazanırsak buraya yatırıyoruz. 'Döner sermaye' diyebilirim (gülüyor). O yüzden büyüyelim, şurada açalım diye bir düşüncemiz yok. Zaten ekip olarak da küçüğüz. İşi iyi yapalım da, büyüme ikinci planda. Tek bir yerde o işi yapmak daha önemli. Zaten burası olmasaydı Karaköy'ü kapatıp, online olarak devam edecektik. Çünkü fiziksel olarak 'mağaza' düşünmüyorduk. Burası da, 'burası' olduğu için oldu. "Biz sizi biliyoruz, Karaköy'ü de biliyoruz, ruhunuzu da biliyoruz, istediğinizi yapmakta özgürsünüz" dedikleri için oldu. Bunu, bildiğim başka hiçbir alışveriş merkezinde yapabileceğimi sanmıyorum. Buraya gelenlerin yorumu da "Karaköy'deki hangar gibi bir hali var" diyorlar. Ne mutlu bize ki, insanlar çok seviyor burayı.