"Bu albümü kendime ithaf ediyorum"

Yeni albümüyle nisan ayında karşımızda olacak olan Ayşe Özyılmazel, albümden önce dijital ortamda paylastığı ‘Nefis’ şarkısı ve klibiyle büyük ilgi gördü. Özyılmazel ile albümünü, geçen bu süreçte yaşadıklarını ve biten ilişkisi ardından aşka bakışını kon

"Bu albümü kendime ithaf ediyorum"

Azimli, kararlı, kimi zaman yelkenleri suya indirse de, çabucak toparlanmayı başaran biri Ayşe Özyılmazel. İlişki yaşadığında tamamen kendini o kişiye adayan ve birçok şeyi ikinci plana attığını itiraf eden ve her yanlışından ders çıkaran ya da çıkarmaya çalışan Ayşe Özyılmazel, bugünlerde yine şarkıcı kimliğiyle gündemde. İlişkisi biten ama kısa sürede kendini işine adayan Ayşe Özyılmazel ile yeni albümü ve de tabii ondan önce bizimle paylaştığı 'Nefis' şarkısı ve geçirdiği bu süreci konuştuk.

Sonunda üçüncü albümünün çalışmaları bitti ve şarkın 'Nefis'i bizimle dijital ortamda paylaştın. Nasıl şimdiye kadar gelen tepkiler?

Aslında albümün çalışmaları henüz bitmedi; ama biz o kadar heyecanlıyız ki, ilk şarkımız 'Nefis'i albümün habercisi olarak çıkartmak istedik. Seninle konuştuğum şu an henüz 'Nefis'in çıkışının üçüncü günü ve biz nefis tepkiler alıyoruz. Kendi kendime nazarım değmez diye düşünüyorum; duyduklarımız karşısında havalara uçmuş durumdayız! 'Nefis' çok sevildi. Ben bunu, öncelikle çalıştığım ekibe bağlıyorum. Şarkının sözlerini İsra Gülümser yazdı, müziği Mısırlı sanatçı Amr Mostafa'nın, düzenlemesi de İskender Paydaş'ın. Klibi Gülşen Aybaba ve BVS yapım çekti, kıyafetler, takılar Lidyana. com'dan… Her alanda profesyonellerle çalıştık. Öncelikle bunun etkisi çok önemli. Şarkının pozitif enerjisinin bu dönemde insanlara iyi geldiğini düşünüyorum.

Neden önce internetten paylaştın şarkını. Bu dünyada da yeni bir trend biliyorum ama getirisi ne oluyor?

Şimdi şöyle; albümde Gülşen, Yalın, Yıldız Tilbe gibi müthiş isimler var ve biz çok titizleniyoruz. Şarkının sizin dinlediğiniz hale gelebilmesi ciddi ve uzun bir süreç. Demin de söylediğim gibi heyecanımızdan nisanı bekleyemedik ve 'Nefis'i dijital ortamda çıkartmaya karar verdik. Dijital ortamda da yasal olarak paylaşabiliyoruz. Youtube'da klibimiz MÜ-YAP linkinde, TTnet Müzik ve iTunes gibi yasal indirme yapılabilen kanallardan şarkıyı paylaşıyoruz. Zaten CD satışları eskisi gibi değil, dijital ortamda çıkmanın sakıncası yok, aksine artısı çok. Tabii en önemlisi, dinleyicilerin şarkıları yasal linklerinden dinlemeleri ve indirmeleri.

Albümüne çok inandığını biliyorum ama albümde 'Nefis' dışında, "Bu ortalığı kasıp kavurur" dediğin bir şarkı var mı?

Kasıp kavurmaları inan bilemiyorum. Bu işin matematiği varsa eğer, onu da bilemiyorum. Ben gerçekten sevdiğim şarkıları söylüyorum. Hissettiğim şarkıları yazabiliyorum. Bir 'Serdar Ortaç nabızölçerliği'm yok. Ancak arkadaşlarım Yalın ve Gülşen'den, beni kasıp kavuran harika iki şarkım var. Bir de Yıldız Tilbe var tabii.

Albümde sözlerini senin yazdığın şarkılar da bulunuyor mu? Bunları ne düşünerek yazdın? Örneğin, birine ithaf edilmiş herhangi bir şarkı var mı?

Bu albümde iki şarkıda benim imzam olacak gibi duruyor. Birisi müziğini benim yazdığım, sözlerini Yıldız Tilbe'yle yazdığımız bir şarkı. Diğerinin de sözü ve müziği benim. Ancak ben ikisini de kimseye yazmadım. Birine şarkı yazabilmek için çok acayip şeyler hissetmek lazım. Eğer aşk şarkılarını kastediyorsan, ben en baştan beri bütün şarkıları tek bir kişiye yazdım. Tabii onun bile bundan haberi olmadı. Yazdığım eğlenceli şarkıları ise çevremde gözlemlediğim ilişkilerden yola çıkarak yazdım. Ve fakat bu albümde şöyle bir şey oldu; bana şarkı veren herkes sanki benim içimi gördü, hissettiklerimi duydu… Ben yazsam, ancak o kelimeleri kullanırdım. 'Nefis' mesela, tam ben! Yalın'ın verdiği şarkı, dinlediğim günkü hislerimin aynısı. Yıldız'la yazdığımız sözlerde ona kendimi döksem ancak böyle kelimeler bulabilirdi. Sanırım bu albümü yaşadıklarıma, üzüntülerime, sevinçlerime, hayallerime yani kendime ithaf ediyorum.

Şarkılarını mutsuzken mi, yoksa mutluyken mi daha rahat yazıyorsun? Başından geçenler satırlara dökülüyor mu hep?

Bunu ben de tam olarak çözemedim. Bazen mutsuzken sürekli yazıyorum. Bazen de o mutsuzluk sanki içimi kurutuyor, tek satır bile yazamıyorum. Sanki boşlukta sallanıyorum. Bazen mutluyken şarkılar havada uçuşuyor, bazen de mutluluk fazlasından şarkı yazasım gelmiyor. Sanırım bu ilhamla ve şarkı yazmaya odaklanmakla alakalı bir durum… Bol bol şiir ve kitap okumak, seyahat etmek, özellikle de tek başıma seyahat etmek, konserlere gitmek, konserleri DVD'den izlemek, farklı insanlarla tanışmak, sohbet etmek gibi şeyler beni çok besliyor. Başımdan geçenler satırlara dökülüyor ama başkalarının başından geçenler de beni etkiliyor, onlar da şarkılara dönüşebiliyor.

Sen de daha yeni bir ilişkiden çıktın, nasıl atlattın bu süreci? Kendini işine vererek mi kafanı dağıtıyorsun?

Ben kimseyle alakalı konuşmak istemiyorum. Bu soruna cevabımı genel olarak vereceğim. Ben aşık olan biriyim. Hani bazı insanlar aşık olamaz ya. Ya da "Hayatta bir kez aşık olunur" gibi laflar ederler ya, yok ben hayatta binbir kez aşık olabilirim! Klişe gibi gelebilir ama, erkeklere aşık olduğum kadar arkadaşlarıma da, köpeğime de, Rumelihisarı'na da, Gümüşlük'e de, Özdemir Asaf'a da, kırtasiyelere de aşığım! Öyle ortalama sevmeyi beceremiyorum. Keşke yapabilsem, daha mutlu, huzurlu olabilirdim, ama yok işte. Bende mantık yok ve bu halim beni zaman zaman yıpratsa, sağdan sola sürüklese de böyleyim. İlişkilerim bittiği zaman tabii ki çok acı çekiyorum ama kadınlar bilir, biz zaten ayrılık noktasına gelmeden önce kafamızda ve kalbimizde kendimizi o ayrılığa hazırlarız. Bir kadın bir sabah aniden uyanıp da, "Haydi ayrılalım" demez. Benim bir ilişkiden çıkışım en iyi ihtimalle 4-5 aydır. Zaten biteceğini kestirebilirim ama bunu kabul etmem, içime sindirmem, aşktan vazgeçebilmem zamanımı alır. Kendimi hazırlamam gerekir. Tabii bu arada "Acaba düzelir mi, değişir mi?" sorusu da fondadır. Elimden gelen her şeyi yapmış olmam gerekir. İnsan deli gibi severken de ayrılabilir. Çünkü her ne kadar aşık olursan ol, bir yerde kendini seçmek durumundasın. Hele ki 35 yaşına yaklaşmışsan... Ayrılık sürecini atlatmam da böyle oluyor işte. Ayrılmadan önce tüketiyorum, kendimi hazırlıyorum. Ayrıldıktan sonra çok sıkıntı çekiyorum elbette ve fakat hemen kendime "Toparlan" emrini veriyorum. Hayatta esasen sahip olduğumuz tek şey kendimiziz. Kendimi de kaybedersem geriye ne kalacak? Öyle ya da böyle "Sensiz yaşayamam" cümlesinin gerçek olmadığını biliyoruz, değil mi? Herkes herkessiz yaşayabiliyor bu hayatta ve yaşamalı da. Sağlığımız yerinde olsun, hepimiz bir şekilde düştüğümüz yerden ayağa kalkarız. Ve her zaman yeniden sevebilir, yeniden aşık olabilir, yepyeni bir hayat kurabiliriz. Kaç yaşında olursak olalım. Benim içimde o kadar çok aşk var ki, tabii ki de yeniden aşık olacağım. Bundan eminim. O yüzden bir ilişkim bittikten sonra yaşadığım üzüntüye çok anlam yüklememeye gayret ederim. Beceririm demiyorum, ama gayret ederim. Kendim için yapamadığım şeyleri yapmaya başlarım. Öğrenmediğim, ama öğrenmek istediğim bir şeyi öğrenirim. İşimle, arkadaşlarımla ilgilenirim. Bu sefer şunu fark ettim. Ben her ilişkimde kendim olmaktan vazgeçmişim. Çok büyük hata etmişim. Hemen adama odaklanmışım. Hayır, bu yanlış. İlişkilerimizin katili de bu. Bundan sonra önce ben, sonra sevdiğim şeyler, işim, arkadaşlarım, köpeğim, sporum artık neyse… Sonra ilişkim. Onun için de böyle olmalı. Bu demek değil ki birbirimizi umursamayalım, zaman ayırmayalım, hayatı paylaşmayalım. Hayır! Bunun anlamı şu; birbirimizi olduğumuz gibi sevelim, hayatlarımıza saygı duyalım, kalıplara girmeyelim, olmadığımız karakterlere bürünmeyelim ki daha mutlu olalım, daha uzun süre el ele yürüyelim.

Hep bir çocuksu halin var, senin şarkılarını dinlediğimde de bunu hissediyorum. Bu hal, ruhunu mu besliyor, nasıl etki ediyor sana ve hayatına?

Valla Öykü'cüğüm hep bir çocuksu halim yok aslında. Hayat herkese ne kadar zorsa, bana da o kadar zor. Tek başına şehirde yaşamak, hayatla savaşmak ve kadın olmak kolay değil. Söz konusu iş olunca çocuksu değil, gayet ciddi bir halim olabiliyor. Son derece kuralcı, inatçı ve disiplinliyim. İnanmadığım şeyleri yapmamak gibi de bir huyum var. Ama özel hayatımda, arkadaşlarımla olan hayatımda fırsat bulduğum saniyede çocuklaşabilirim. Bakıyorum aynaya, "Yok yaa ben 35'e gelmedim" diyorum. Sabah uyanıp güneşi görünce, köpeğim Mini'yi kaptığım gibi, kulağıma en eğlenceli müzikleri takıp sahilde yürüyorum, koşuyorum. Çiçeklere bayılıyorum. Çabuk kırılabiliyorum. En saçma şeylere çocuk gibi ağlayabiliyorum. Sevinince yerimde duramıyorum. Ama bunun tersi söz konusu olduğunda da hiç çekilmiyorum. Depresif halimle bu ruh hali beni besliyor mu bilmiyorum, herhalde besliyordur.

Şu an ilişkin bitmemiş olsaydı, bu albüm bu zamanda çıkar mıydı? Yoksa yine ikinci plana atılır, ilişkisine konsantre olmuş bir Ayşe mi görürdük?

Albüm zaten çıkacaktı. Bu sorunun cevabı yok, ama ne olduysa iyi ki olmuş ve şimdi 'Nefis' çıkmış.

Bundan sonraki ilişkilerinde yoğurdu üfleyerek mi yiyeceksin?

Bu konularda hiç büyük konuşmak istemem. İnsanın başına ne geleceği belli olmuyor, çünkü yalnız bundan sonra daha dikkatli ve kendime özenli olacağım kesin. Kriterlere gelince, belki yine kulağa klişe gelebilir ama özenli ve karşısındakine kıymet vermeyi bilen, sevmeyi bilen, müziği ve hayvanları seven, tatlı dilli biri tercihim olacaktır.

Öykü YAZICIOĞLU

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.