Cansen Yeni Kut: ''Limitlerimi zorlamayı seviyorum''

Ünlü estetik doktoru, Burak Kut’un güzel ve başarılı eşi Cansen Yeni Kut ile bir araya geldik. Cansen Hanım bize yeni projelerinden, evliliğinden, kızı Aden ile ilişkilerinden bahsetti ve Kendisiyle ilgili de samimi açıklamalarda bulundu.

Cansen Yeni Kut: ''Limitlerimi zorlamayı seviyorum''

RÖPORTAJ: GÜLÇİN İŞLER FIRAT gulcin.firat@sabah.com.tr
FOTOĞRAFLAR: CANAN YETİŞTİ SATKIN
FOTOĞRAF ASİSTANI: CEYDA KARABABA
SAÇ: OKTAY MARDİN
MAKYAJ: ÖZLEM SAĞIROĞLU / MAKE-UP HAIR

MEKAN İÇİN AJIA HOTEL'E TEŞEKKÜR EDERİZ,

Ünlü isimlerin yakından tanıdığı, başarılarıyla, aldığı eğitimlerle kendisine hayranlık uyandıran bir isim Dr. Cansen Yeni Kut. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra Başkent Üniversitesi Kardiyoloji Bölümü'nde çalışırken Amerika'da cilt ve rejevinasyon üzerine eğitimler alan, kızı Aden 6 aylık iken Yeditepe Üniversitesi'nde genetik kök hücre üzerine doktora yapan Cansen Hanım, şu sıralar Doğuş Üniversitesi'nde psikoloji bölümünde bitirme tezini hazırlıyor. Kök hücre konusunda önemli isimlerden biri olan, ünlü popçu Burak Kut'un güzel ve başarılı eşi, şu sıralar hem Etiler'de yeni bir klinik açmanın hem de 2 yıldır üzerinde çalıştığı kitabını hayata geçirmenin heyecanını yaşıyor. Cansen Hanım ile Ajia Hotel'de buluşarak merak ettiklerimizi konuştuğumuz keyifli bir söyleşi yaptık.

Cansen Hanım, tıp fakültesini bitirdikten sonra, mesleğinizi başarıyla sürdürürken, 5 yıl daha üniversite okudunuz. Hem de 6 aylık küçük bebeğinizle ve genetik kök hücre gibi zor bir bölümde. Neden diye sormak istiyorum?
Kızım Aden 6 aylık iken ani bir karar ile genetik kök hücre üzerine doktora yapmaya karar verdim ve Yeditepe Üniversitesi'nde genetik kök hücre üzerine 5 yıl okudum. Başvurumda da hocam dedi ki; "Kızım emin misin bu bölüm çok zordur, küçük çocukla çok zorlanırsın". Ama ben, "Evet yaparım" dedim. Çünkü hayalimdi.

Gerçekten bravo!
Benim şöyle bir özelliğim var sadece bildiğim konuda konuşmak isterim ve o konunun yüzde 100'üne hakim olmam gerekir. Kök hücre konusu da onlardan biri. O konuya çok hakim olmak lazım, her konudan biraz bilmek değil.

İddialı mısınız kök hücre tedavisi konusunda?
Evet, iddialıyım ve kök hücre denilince akla gelebilecek önemli isimlerden biriyim. Herkes kendisiyle yarışır. Benim limitlerim var ve o limitlerin önce beni tatmin etmesi lazım. Beynimin, vücudumun verebileceği performansın en üstünü, yani yüzde 100'ünü zorlamaya devam ediyorum. Bilmek çok farklı şey ve özellikle tıp dünyasında, çünkü bugün "bildim" dediğiniz şey, yarın çöp olabiliyor. O yüzden de "biliyorum" demeyi bizim işimizde ukalalık ve kendini bilmezlik olarak adlandırıyorum. Ben bilmeye ve öğrenmeye devam ediyorum.

Kök hücre tedavisi şu an ne durumda?
Türkiye'de ve dünyada genetik kök hücre çok ayrı bir yere gidiyor. Çünkü bizi en doğru tedavi edebilen şey yine kendi hücremiz. Beyin, kalp, göz iç organlarımız, her alanda tedavi amacıyla kullanılmaya başlandı. Kendi hücrelerimizin arasında saklı olan şifreler bizi tedavi edecek sırları da saklıyor. Kök hücre konusu derya deniz; biz ise bir damlası içindeyiz. İnsanın içerisinde büyük güçler var, şifrede saklı ve bu şifreleri de Allah'ın bize izin verdiğiben biraz kaderciyim- miktar boyunca çözebiliyoruz. Birçok hastalığın çözülmesinde ve tedavi edilmesinde en doğru yöntemlerden bir tanesi. Kendi organlarımızı kopyalayıp bankalarda tutacağız ve bir süre sonra o organımıza bir şey olduğunda yedek organımızı kullanabileceğiz.

Siz özellikle cilt tedavilerinde kök hücreyi kullanıyorsunuz, bu alanda sanırım çok başarılı sonuçlar alınabiliyor, öyle değil mi?
Evet, üstüne basa basa "hücrelerinizi saklatın" diyorum, çünkü cilt tedavilerinde kök hücre faydası çok yüksek olabilecek bir aşamaya geldi. Birçok hastalıkla ilgili tedavilerde Ar-Ge devam ediyor.

Şu sıralar yeni bir projeniz var mı?
Çok güzel bir projem ekim ayında hayata geçiyor. Nişantaşı'ndaki kliniğim artık bana küçük gelmeye başladı, işlerim büyüdüğü için. Etiler'de bir klinik daha açacağım. Hem kök hücre tedavileri hem de psikoloji alanında işler olacak. Psikoloji bölümünde çok değerli psikologlar olacak. ergen ve çocuk, travma ve bağımlılık ve yeme bozuklukları üzerine 4 bölüm olacak. Ben de yeme bozukluklarında destek olacağım.

Böylece psikoloji alanına da girmiş oluyorsunuz, sizin işinizin bir parçası olmalı.
Kesinlikle estetik operasyonlar psikoloji ile birebir orantılıdır. Aslında bizler de sanatçılar gibiyiz, nasıl sanatçılar sahneye çıkarken hayatındaki her şeyi geride bırakıyorsa, ben de hastama aynı performansla yanıt vermek zorundayım. Benim yaptığım iş çok mutlu bir işmiş gibi gözükse de, aslında kişi kendisiyle mutsuz olduğu ve problemin başladığı noktada bana geliyor. Çünkü yaşlanmak aslında herkes için bir travma ve yaşlanmayı durdurmak için bana geliyor. Psikoloji üzerine gittiğim sırada bir de kitap projem ortaya çıktı.

Kitap projeniz nedir?
Kitap projem aslında şöyle ki 2 yıl önce Nişantaşı'ndaki kliniğimde başlamıştı. Orada başladım, evde yazdım ve bu yaz Londra'da da son dokunuşları yaparak bitirdim; kısmetse ekim-kasım gibi son kontrolleri yapılarak basılacak.

Nedir kitabınızın içeriği?
Benim hayatımdan yolu geçmiş yaklaşık 12-13 hastamın hayatını anlatıyorum, onların da izniyle tabii ki. Birebir yaşadığı travmayı, vücudunda olmuş olan hastalığı ve o hastalığı hangi doktorla birlikte çözmesi gerektiği ve psikolojisinde olması gerekenleri görecek okuyucu. Bu kitabı çıkartmaya karar verdiğimde de Doğuş Üniversitesi'nde psikoloji doktorasına başladım.

Sizin hızınıza yetişemiyorum, maşallah!
Haklısınız (gülüyor). Psikoloji doktorası tamamen kitabımı çıkartmak için yaptığım bir girişimdi. Yazarken en doğru ağızdan ve en doğru cümlelerle anlatmam gerekiyordu. Şimdi tezimi veriyorum. Tezimin konusu da estetik şiddet.

Estetik şiddet nedir?
Biz estetiğin her alanında birbirimize şiddet uyguluyoruz. Sosyal medya özellikle hepimizin üzerinde bir şiddet uyguluyor. Kişi ekranını açıyor ve çok mutlu hayatlar, güzel yüzler, çok güzel vücutlar, görüyor ve kendi kendine diyor ki "Ben niye öyle değilim?" ve aynı kişi bu sefer kıyaslama yapıyor. Böylece mutsuz eden kısırdöngü başlıyor. Bu, sanal dünyanın bize uyguladığı şiddet. Onun dışında en yakın arkadaşın bile sana "Kaşların mı düştü, kırışıklığın mı arttı!" gibi cümleler kullanabiliyor. Ve aslında sizin hiç aklınızda yokken en yakınınızdaki kişinin size bunu demesi ve sizin de bunu bir problem haline getirmeniz estetik şiddettir. Ve senin de aslında hiç ihtiyacın yokken bir şey yaptırmaya kalkman da senin kendine uyguladığın estetik şiddet oluyor. Mutsuz olup yapılan işlemi beğenmeyerek bunu doktora yansıtman da doktora uygulanan estetik şiddet oluyor.

Her daim güzel, genç görünme çabası çağımızın büyük sorunu. Siz bir estetik doktoru olarak bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?
Estetik kişinin bedeninin, ruh ve kendi biçimi içerisinde en doğal haliyle korunması demektir. "Ben şunun gibi olmak istiyorum" şeklinde estetiğe başvurmak çok büyük bir risk. Çünkü o kişi sen değilsin. Küçücük bir yüze sahip birisi çok kalın bir dudak istediğinde ya da yüze küçük gelen burun, bu tabii ki ona yakışmayacaktır. Sonra da yaptırdığından mutsuz olacak ki cerrahi uygulamalarda geri dönüş de yok.

Size estetik talebiyle gelen hastalarınızı "Aslında hiç gerek yok" diyerek geri çevirdiğiniz oluyor mu?
Çok fazla söylüyorum, belki bu yüzden beni sevmiyor ve başka doktorlara gidiyor olabilirler (gülüşmeler). Karşı taraf istediği halde yapmadığım çok şey var özellikle dolgu konusunda çok hassasım. Birçok hasta yüzünün üstündeki ince kırışıklıkların bile doldurulmasını istiyor. Ben çok gerekli değilse yapmıyorum. Bir de sınırlarımın en dar olduğu yer dudak dolgusu uygulamasıdır. Dudak dolgusu yüzün şeklini çok değiştiriyor o yüzden gerekmedikçe yapmam.

Genç müşterilerinizin estetik yaklaşımına tepkiniz ne oluyor?
Gençlerde estetik konusu kendilerini ifade etme ve özgüven şekline dönüştü. Özellikle burun operasyonları, dudak dolguları, göğüs operasyonları çok küçük yaşlarda olmaya başladı artık. Sağlıklı bulmuyorum, çünkü geri dönüşümü zor oluyor. O yaşlarda yaptırdığın şeyi ileri yaşlarda beğenmeyebilirsiniz. 8,5 yaşında bir kızım var, o da bu dünyanın içerisinde. Sadece anne, babasından değil sosyal medyadan da her şeyi biliyor. O yüzden önce kendi bahçemi temizlemekle işe başlıyorum.

Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Kızıma doğruyu anlatmaya çalışıyorum. Benim bu konudaki yaklaşımın şöyle, deneyim çok önemli. Deneyimleyinceye kadar kişi sınırlarını zorluyor. Ben de o yollardan geçtim hepimiz de geçtik. Ona zarar vermeyecek şekilde sınırlarını ve yelpazesini açıyorum Aden'in. Onu tatsın, denesin, onun aslında benim dediğim gibi çok da hoş bir şey olmadığını anladıktan sonra ona bir daha geri dönmeyecek.

Gelelim evliliğe. Maşallah 10 yıldır Burak Kut ile güzel bir evliliğiniz var, evlilik nasıl gidiyor?
Evliliğimizin 10. yılındayız ve her şey çok güzel gidiyor. Evlilik her şeyden önce çok güzel bir şey; aile olabilmek, yanınızda sevdiğiniz birinin olması çok güzel bir şey. 5 yıl önce yaptığım röportajda "liseli aşıklar gibiyiz" demiştim. Şimdi ise ayakları daha sağlam basan bir ilişkimiz var ve geleceğe yönelik girişimlerde bulunan ebeveynlere dönüştük. Heyecanlar, iniş-çıkışlar azalıyor ama sevgi daha köklü bir hale geliyor. Burak'tan önce başka bir şey var mıydı hayatımda diye düşünüyorum, sanki hep Burak ile doğmuş gibiyim. Zannediyorum ki o da öyle hissediyor.

Burak Bey sizin için ne ifade ediyor?
Burak, benim için her şeyden önce arkadaşlığı ve dostluğu ifade ediyor. Sevmediğim kimsenin yanında durmam ve bu yüzden sevgi kelimesini bu tarz yerlerde kullanmayı doğru bulmuyorum. Sevgi zaten olmazsa olmaz olmalıdır. Zamanla şunu daha iyi anlıyorsunuz; birine güvenmek, biriyle dost olabilmek onun yanındayken elinizi tutabilmek hiçbir şey ile değişilmeyecek bir his. Biz tabii ki hala üniversiteli çiftler gibiyiz, çok doğal iki insanız. Bizi sokakta didişirken de görebilirsiniz; sohbet ederken de...

Ego çarpışmaları oluyor mu aranızda?
Ben şöyle çok şanslıyım, sanat camiasının çok fazla içerisinde biri değilim. Mesleki olarak içindeyim ama Burak'tan dolayı görüştüğüm bir çevrem olmadı. Biz kendi içinde ve biraz da izole yaşayan bir aileyiz aslında. Benim hayat tarzım hümanist ve herkesin eşit olması üzerine kurulu. Eşitlik tabii ki benim sınırlarıma senin, senin sınırlarına da benim girmediğim kadardır. Birinin çok ünlü, zengin vs. olması beni hiç ama hiç etkilemez sadece takdir ederim o kişiyi. İmrenmek, özenmek ya da büyük bir hayranlık duymak gibi hislere kapılmam. Burak bu ülkenin en popüler insanlarından bir tanesi, geçmişine baktığımız zaman da ama benim için Burak Kut değil, Burak'tır, Aden'in babasıdır; ben de Cansen ve Aden'in annesiyim.

Evliliğinizde sınırlarınız nelerdir?
Kalbimin kırıldığı yer sınırımı zorlar. Onu da o anki hareket belirler. Geri dönüşü olmayan sınırlarım vardır. Kırılmışsam tolere etmek, görmezden gelmek, sineye çekmek gibi şeylerim yoktur. Çevremdekilere de, hastalarıma da söylüyorum; kendinizi değersiz hissettiren her şey geri dönüşümsüz hasardır. Bunu tamir edemiyoruz. Bence sınır denilen şey budur, kendinizi değersiz hissettiğiniz nokta.

Burak Bey ile çatıştığınız noktalar nelerdir?
Ben çok daha naif ve duygusal gözükürüm ama aslında sert olan taraf benim. İniş çıkışlarım hızlı olur, hızlıca hayata dönerim. Burak doğuştan bir sanatçı ve duygularını çok uzun yaşıyor, ben ise çok kısa yaşarım. En çok duygularımız konusunda çatışırız. Bir olay oluyorsa benim 48 saat içinde o olayı hallederek oradan çıkmam lazım. Burak ise uzun uzun yaşıyor, onunla besleniyor. O, olaylara daha soft bakar ben ise daha net bakarım. Çok fazla gülmem, her şey bana çok komik gelmez. Gittiğim yerler hakkında "harika, müthiş" gibi yoğun duygular yaşamam; Burak ise bunları dolu dolu yaşar.

Evde nasıl bir düzen var, sizin mesleğiniz gereği daha programlı bir hayatınız olmalı.
Evet, ben 11'de yatar, 6 gibi uyanırım. Burak gece 3-4 gibi yatar, 11'den önce uyanmaz. Seti yoksa uyur ama seti varsa herkesten önce uyanır. Burak erken uyuyamıyor, ben de erken yatar ve kalkarım. Düzenli hayat benim için son derece önemlidir, 8 saatlik uykuyu mutlaka almam lazım yoksa agresif bir insan oluyorum. Gece uzun süre oturamam, çok keyifli bir ortamda olsam bile uykum geldi mi duramam. En çok çatıştığımız noktalardan biri de Burak çok dakiktir ben ise her yere gecikirim (gülüyor).

Biraz sizi geçmişe götürelim, Burak Bey ile nasıl tanıştınız ve aşkınız nasıl ilerledi?
Kürşat Başar'ın masa programında yan yana oturuyorduk ve orada tanıştık. Bu arada Kürşat'ın programlarında dileklerim oldu; bir programında koca buldum, birinde de çocuk istiyorum dedim, 6 ay sonra hamile kaldım (gülüşmeler). Burak ile bir yıl hiç görüşmedik ve sonrasında çok tesadüfen bir yerde karşılaştık ve o günden sonra da ayrılmadık.

Burak Bey'i beğeniyor muydunuz o dönem ki popüler döneminde?
Tabii ki çok sevdiğim ve beğendiğim biriydi. Ben aşık olduğum adam ile evlendim.

Harika! Evde son sözü kim söyler?
Kızımız Aden söyler. Çocuğu olan herkes beni çok iyi anlar; anne, baba olarak neye karar verirseniz, verin; evin genel hali içerisinde o konu dönüp dolaşıp çocuk ne yapmak isterse onu yapmaya geliyor.

Nasıl anne-babasınız kızınıza karşı?
Çok yumuşak bir anne gibi gözükürüm ama Aden'in sınırları bellidir. Sınırları ben belirlerim, oyun arkadaşı ise babasıdır. Aden tek çocuk ve bütün sevgimi, verebileceğim tüm ilgimi ona yönelttim. Bu beni çok besliyor. Dünyaya bir canlı getirmek, ona bakabiliyorsanız ve onunla yüzde yüz benliğinizi bütünleştirebiliyorsanız çok önemli. Yüzde 50 olması benim için yeterli değil, çünkü ben bir şeyi yapıyorsam yüzde 100 olmalı yaptığım şey.

Mükemmeliyetçi misiniz?
Evet. Proje çocuk yetiştirmiyorum ama benim verebildiğimin en iyisini verebileceğim bir çocuk yetiştiriyorum. En önemlisi Aden'in mutlu bir çocuk ve ileride de çevresi için faydalı bir birey olması.

İkinci çocuğu düşünüyor musunuz?
İkinci çocuğu yapmayı hiç düşünmedim. Çocuk yapmak çok zor bir şey değil ama büyütmek çok önemli.

Aden nasıl bir çocuk?
Çok eğlenceli, arkadaş, kendini çok güzel ifade edebiliyor. Kendimi çok mutlu ve şanslı hissediyorum ki Allah bana iyi ki böyle bir çocuk vermiş. Çevresiyle olan uyumu beni çok mutlu ediyor, büyük ya da küçüklerle çok güzel sohbet edebiliyor. Ruhunda da görsellik ve şov var.

Çok güzel giyiniyorsunuz, moda tutkunuz nereden geliyor? En son ne aldınız?
Herhalde doktor olmasaydım modanın içerisinde yer alırdım (gülüyor). Çok seviyorum moda dünyasını, giyinmeyi, yakıştırmayı, takıp takıştırmayı. Yeni sezonda günlük hayatta da çok kullandığım sneaker aldım. Bir de büyük çanta.

Bu soruyu sormadan geçemeyeceğim; bir estetik doktoru kendinizde yaptığınız uygulamalar neler?
Kök hücre yaptım 4 yıl önce. Aralıklarla PRP yapıyorum mutlaka. Botoksu son 3 yıldır hiç yapmıyorum, 3 yıl önce yapıyordum. Kötü olduğundan dolayı değil, yakışıp yakışmaması önemli benim için. Botoksun bana yakışmadığını fark ettim, çünkü alnım dar ve göz çevrem çok ifadesiz oluyor. Böyle olunca da fotoğraflarda kendimi hiç beğenmiyorum. Ben Çerkez'im, elmacık kemiklerim çekik. Yaş ile birlikte dudaklarım inceldi ama dudak dolgusu hiç yapmadım kendime. Cildimde leke olmasına tahammülüm yok ve cildimi güneşten çok ciddi koruyorum. Bir hafta Bodrum'daydım, denize 6'dan sonra girdim her gün. Yüzümde dolgu yok ama boşluk olduğu zaman yaparım. Dolgunun yüzde doğru yere yapılması gerekiyor.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.