'Kendimle barışık biriyim'

İzmir'de eşi ve 2 çocuğuyla mutlu bir hayat kuran eski model, 2000 yılı Türkiye güzeli ve Dünya üçüncüsü Yüksel Ak Rimer, yaz aylarında Alaçatı'daki yazlığında günlerini geçiriyor. Yüksel Hanım ile Alaçatı'daki evinde buluştuk ve neler yaptığını konuştuk.

'Kendimle barışık biriyim'

Röportaj: Gülçin İşler FIRAT
Fotoğraflar: Koray IŞIK

Alaçatı'da içeriye girdiğimiz anda sakin, huzur dolu atmosferiyle bizi saran bir evdeyiz. 2000 yılında Türkiye Güzeli ve ardından katıldığı yarışmada dünya üçüncüsü seçilen Yüksel Ak Rimer, 2005 yılında işadamı Osman Rimer ile evlenerek 2007 yılının son aylarında İzmir'e yerleşti. 11 yıldır İzmir'de yaşayan Yüksel Hanım ile Alaçatı'daki yazlık evinde buluşup, fotoğraf çekimi yaptık ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Çeşme'de yaz ayları nasıl geçiyor?
Çeşme'ye okul kapandıktan sonra geliyoruz ve 3 ay burada kalıyoruz. Günler çok hareketli ve hızlı geçiyor. Çocukların spor, sanat aktivitesi oluyor; büyük oğlum sörf yapıyor, basketbol oynuyor; küçük oğlum da resim kursuna gidiyor. İkisi de yüzüyor, plajlara gidiyoruz, evin bahçesinde, havuzunda eğleniyorlar. Arkadaşlarımızla vakit geçiriyoruz.

Çeşme sizin için ne ifade ediyor?
İzmir demek, Çeşme demek benim için. İzmir'in tamamlayıcısı Alaçatı, Çeşme. Kış aylarında hep Çeşme'de olacağım günleri bekliyorum. Yılın en keyifli zamanı benim için Çeşme'de geçiyor. Kış aylarında da arada sırada hafta sonu geliyoruz, Alaçatı'da kışın da açık mekanlar var.

Eviniz sizin için ne ifade ediyor?
Evimde çok huzur buluyorum ve burada vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Sıcak, samimi ve kahkahaların yükseldiği, çocukların çok eğlendiği güzel bir evimiz var. Kendimi burada çok iyi hissediyorum. Tabii insan kendini sürekli tatilde gibi hissediyor ama bunun yanı sıra çok koşturmacamız var.

Evi dekore ederken en çok nelere ağırlık verdiniz?
Evimiz küçük ama konforlu, pratik ve rahat bir Alaçatı evi. Countr y stilinde, konforlu ve yalın tasarımlarla, mavi, beyaz, lacivert tonlarını kullanarak dekore ettik. 8 yıl oldu bu eve geçeli, zaman içinde küçük değişiklikler yaptık. Evi tasarlarken en çok herkesin rahatlığına ve kullanım alanı rahatlığına önem verdim. Mesela herkesin kendi odasında banyosu vardır, kendi kişisel alanı var. Yaz aylarından en çok kullandığımız alan bahçe ve havuz olduğu için orası evin içinden daha büyük bir alana sahip.

Uzun yıllardır İzmir'de yaşıyorsunuz. İzmir'de hayat nasıl gidiyor?
2007 yılının son aylarında tamamen İzmir'e yerleştim, 11 yıldır İzmir'de yaşıyorum. İzmir çok rahat ve huzurlu, stresi az olan bir şehir. İzmir'in insanı çok sıcakkanlıdır. Şunu fark ettim ki İstanbul'da çalışırken ve yaşarken daha stresli bir insandım. Buraya yerleştikten sonra daha sakin, huzurlu bir insan oldum. O yönde de bir katkısı oldu bana.

İstanbul'u özlüyor musunuz?
İstanbul'a çok sık gidip geliyorum; hem iş için kumaş almaya geliyorum hem de çok yakın dostlarım var, onlarla görüşüyorum. O yüzden özlemiyorum. İstanbul'u yaşamak için yorucu bir şehir olarak görüyorum. İzmir'in bu rahatlığına alıştıktan sonra 2-3 gün kaldıktan sonra hemen İzmir'e dönmek istiyorum.

Son zamanlarda modacı Ertan Kayıtken ile bir tasarım çalışmanız oldu. Neler yapıyorsunuz bahseder misiniz?
Modacı Ertan Kayıtken ile birlikte bir koleksiyon hazırladık. Ertan, normalde özel dikim yapıyor, biz de birlikte abiye kıyafetlerden oluşan bir koleksiyon hazırladık. Benim için çok keyifli bir iş oldu. İşin hem tasarım olarak mutfağında oldum hem de modelliğini yaptım. 20 yıldır tanıdığım, arkadaşım Ertan Kayıtken ile birlikte bu koleksiyonu hazırlamak çok güzeldi.

Neler var koleksiyonda?
45 parçadan oluşan lüks giyim, abiye kıyafetler var. Kumaşları, modelleri birlikte seçiyoruz. Yalın parçalar da var benim tarzımı yansıtan; daha taşlı, işlemeli, süslü modeller de var. Ertan ile tasarım zevki olarak birbirimizi dengeliyoruz. Çok güzel geri dönüşler aldık ve tasarımlar Ertan Kayıtken showroom'unda satın alınabilir. Yakın zamanda bir defile organizasyonu planlıyoruz ama ben model değil, tasarımcı olarak podyumda olacağım.

Yüksel Hanım, biraz geçmişe dönelim 2000 yılında Türkiye Güzeli ardından da dünya üçüncüsü seçildiniz. Size göre kariyerinizi neresinde bıraktınız?
Bence kariyerimi çok yukarıdayken bıraktım. Yaş olarak da bakınca çok erken bıraktım. Normalde biliyorsunuz 35 yaşlarında bırakır modeller, ben 27 yaşındaydım. Hatta 25 yaşında evlendim ve hamilelik döneminde de tam zamanlı olarak çalışmadım. 2008 yılında ise tamamen bıraktım.

Çocuklar olduktan sonra tam zamanlı yaptığınız modelliği bırakmak sizin kararınız mıydı? Eşinizin bir isteği oldu mu?
Evet, benim kararım. Çocuklarımı kendim büyütmeyi, her anlarında yanlarında olmayı çok istedim. Tamamen kendi tercihimdi ve bu büyük bir keyif oldu benim için. Büyük oğlum 2.5 yaşına gelene kadar onu bırakıp seyahate dahi gitmedim.

Modelliği bırakma kararınızdan hiç pişman oldunuz mu?
Aldığım kararlara dair keşkelerim yoktur, o tip bir insan değilim. Aklımda hiçbir şey kalmadı. Çünkü ben aslında şöyle yaptım; çocuk sahibi olduktan sonra da ara sıra bazı defilelerde yer aldım. Böylece iş anlamında kendimi tatmin ettim, özlemimi giderdim. Hiçbir zaman yüzde yüz kopmadım modellik kariyerimden.

Erken yaşta da anne oldunuz.
Sen de anne olduğun için biliyorsundur, erken yaşta anne olmak çok güzel bir şey... Şimdi bakınca inanamıyorum. 28 yaşında anne oldum ve şu an oğlum 10 yaşında. Boyu omzuma geliyor, inanılmaz güzel bir durum ve ona bakınca "Bunu ben mi doğurdum" diyorum. İyi ki de öyle olmuş. Erken anne olmak çok güzel bir duygu, arkadaş gibi büyüyorsunuz. Daha rahat onları anladığımı, onlarla oyun oynayabildiğimi, iletişim kurduğumu düşünüyorum.

Nasıl bir annesiniz?
Evhamlı bir anneyim. Son yıllarda biraz daha aşmaya çalışıyorum, özellikle ikinci çocuktan sonra biraz daha aştım. Biraz kaygıları olan biriyim. Her şeylerini ben yapmalıyım psikolojisi çok baskındı. Onun dışında onlarla oyun oynamayı çok seviyorum. Sevgimi gösteririm, çocuklarım da öyledi, sevgisini sarılarak, öperek gösterir. Disiplinli ve otoriter bir anne değilim, o kısımları babaya devrediyorum. Ben yumuşak tarafım.

Çok da mutlu bir evliliğiniz var, maşallah. Nedir sizin mutlu evlilik formülünüz?
Bizim birlikteliğimiz çok büyük bir aşk ile başladı. 23 yaşındaydım, eşim de 27. İkimiz de çok gençtik. Çok ateşli başladı her şey ve ilk görüşte aşk idi bizimkisi... Sonra çocuklarla birlikte ağaç dalları, kökleri gibi uzanan, başka şeylere kök salan bir duruma geçtik. İyi dostuz, arkadaşız, birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve hoşgörülü davranıyoruz.

Evlendiğiniz dönemde çok göz önünde olan bir mesleği yapıyordunuz ama siz kendinizi, evlilik düzeninizi korumayı çok güzel başardınız.
Kendiliğinden, biraz da yapım gereği olduğunu düşünüyorum. Otokontrolü olan biriyim. Ağırlığım ve olgunluğum 20 yaşındayken de vardı. Hiçbir zaman planlayarak, stratejik davranarak yaptığım bir şey olmadı. Her şey doğal akışında oldu.

Yine de siz de özel hayatınızı korumak adına bazı fedakarlıklar yapmışsınızdır.
Tabii ki. Her zaman kurallarım vardı, giymek istemediklerim hep vardı. Belli bir çerçevede, belli isimlerle, belli projelerde çalıştım. Her zaman seçici davrandım. Erken yaşta evlendim, 25 yaşında. Özel hayatımda da, iş hayatımda da istikrarlı olmayı seviyorum. Hopbidi hopbidi oradan oraya zıplayan bir insan değilim.

Eşiniz Osman Bey sizin için ne ifade ediyor?
Her şeyden önce eşime bakınca sevgiyi, aşkı görüyorum. Çok iyi bir baba ve oğullarım için çok iyi bir figür. Oğlanlar la onun diyaloglarını, oyunlarını izlemek en çok keyif aldığım şeylerden biri.

Size göre nasıl bir evlilik sizinki?
Aşk, sevgi dolu, mutlu, neşeli, ailesine vakit ayıran insanlarız ikimiz de. Her akşam sof raya ailece otururuz, tatillerimizi mutlaka birlikte yaparız. Yakın ilişkileri olan bir aileyiz. Dostluk ve aile ilişkilerine önem veririz ve onlarla sık sık bir araya geliriz.

Peki, çocuklar büyümüşken siz de henüz gençken 3. çocuk düşünüyor musunuz?
Yok, hayır (gülüyor). Aslında hep derdim ki "3. çocuğumu 40 yaşında yapacağım"(gülüyor). 38 yaşındayım, 40'a yaklaştıkça o fikirden uzaklaşıyorum. İnsan rahata alıştıkça, her şeyi sil baştan yapmak gibi oluyor. Büyük konuşmak istemem ama şimdilik öyle bir planımız yok.

Hayatınızın hangi döneminde hissediyorsunuz kendinizi; 40'a 2 kala?
38 yaşındayım ama kendimi 20 yaşında gibi hissediyorum (gülüşmeler). 20' li yaşlarımdayken 30'lu yaşlarında olanlar bana çok büyük geliyordu, yaklaştıkça 30' lar çok küçük gelmeye başladı, şimdi de 40'a yaklaşırken de 40'lı yaşlar küçük geliyor.

Bu arada maşallahınız var. Çok güzel yaş alıyorsunuz, bir sırrınız varsa öğrenelim.
Teşekkür ederim... En önemlisi genetik faktörler, onun dışında sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Elimden geldiğince sporu hayatımdan eksik etmemeye çalışıyorum. Koşarım, yürüyüş yaparım yazın sahilde, kumsalda; kışın ise sokakta. Kış aylarında daha çok salon sporlarına yöneliyorum.

Kendinizi nasıl anlatırsınız?
Mutlu bir insanım, iç huzurum yüksektir. Kendimle barışık biriyim. Sakin bir mizacım var. Olaylara pozitif açıdan yaklaşmayı severim.

Hayat mottonuz nedir?
Gülümse. Gülmeyi çok seviyorum.

Biraz modellik yaptığınız yıllara dönelim istiyorum. Nasıl yıllardı?
Çok iyi zamanlarda modellik yaptım, çok şanslıydım. Modellik yaptığım jenerasyon çok güzeldi ve hala çok yakın dostlarım var. Pınar Tezcan Özçapkın, Tülin Şahin, Nefise Karatay, hepsi hala görüştüğüm, o dönemde de aynı podyumu paylaştığım arkadaşlarım. Pınar ile neredeyse her gün konuşuruz, Tülin ile çok sık bir araya geliriz. Çok yakın dostlarım hepsi ve hepimiz çok şanslıydık. Birlikte çok eğleniyorduk, iyi vakit geçiriyorduk ve iyi dostluklar kurduk.

O zamanlar modellik yapmak da çok popülerdi.
Evet, çok popüler bir meslekti. Son 10 senedir öyle bir popülerliği yok. Artık oyunculuk daha ön planda. Eskiden Türkiye Güzeli seçilmek de çok önemliydi, herkes seyrederdi yarışmayı. Şimdi ne zaman yapıldığını bile bilmiyoruz. Bana mesela kaç kişi demiştir Yüksel Hanım yarışmanızı izledim, çok güzeldi, çok ağladım, heyecanlandım, gurur duydum diye...

Evet, nasıl hatırlıyorsunuz o günü?
Dünya Güzellik Yarışması'na katılmak çok başka bir şey idi. Çok güzel bir tecrübeydi. Türkiye'ye bir taç ile dönebilmek çok güzel, tarifsiz bir gurur ve onurdu benim için. Bir de 20 yaşındaydım ve 1 ay tek başıma yurtdışına kampa gittim. Londra'ya gittik, sonrasında Maldivler', sonra tekrar Londra'ya. Harika bir ay geçirdim. Her ülkeden bir kız vardı ve harika bir arkadaş ortamı kurduk. Hala görüşüyoruz ve sosyal medya sayesinde birbirimizi bulduk. Gerçekleştirebilirsek, şöyle bir planımız var, toplanabildiğimiz kişi sayısı kadarıyla Londra'da bir araya gelmek istiyoruz.

Çeşme'de yapmaktan en keyif aldığınız şey nedir?
Çeşme'de en büyük keyif aldığım şey sabah 07.00 gibi plajda, kumsalda, ayaklarım çıplak koşmak... Suyu dinliyorum, müzik dinliyorum ve koşu sonrasında denize giriyorum. Bu keyfimi hiçbir şeye değişmem ve kışın da çok özlerim.

Çeşme ve Alaçatı'da rotalar alalım.
Alavya Hotel'in kahvaltısı en çok sevdiğim. Gaya Hotel'in içinde Misk yeni açıldı, yemekleri çok güzel, sıkça gidiyorum. Momo Beach'i çok beğendik, dekorasyonu, yemekleri çok güzel. Fun Beach'i de uzun yıllardır çok beğenirim, her yaz en çok gittiğimiz beach. Ferdi Baba da vazgeçilmezimiz.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.