Aslıhan Güner: "Hayatın Anlamı Çalışmak ve Üretmekten Geçiyor"

Şimdiye kadar beyaz perdede ve ekranlarda birbirinden başarılı projelerde farklı karakterlere hayat verip kariyerini incelikle işleyen oyuncu Aslıhan Güner ile keyifli bir çekim ve özel sorularla dolu bir röportaj gerçekleştirdik.

Aslıhan Güner; Hayatın Anlamı Çalışmak ve Üretmekten Geçiyor

Barış Manço Kültür Merkezi’nde aldığı oyunculuk eğitimi sonrası kameralar önünde ilk oyunculuk deneyimine genç yaşlarda başlayan güzel oyuncu Aslıhan Güner, akabinde kariyer yolculuğuna emin adımlarla devam etti. Çalışkanlığı, kendinden emin tavrı ve sorumluluk sahibi olması, yıllar içinde ona güzel başarılar getirdi. 2013 yılında rol aldığı ‘Şefkat Tepe’ isimli dizideki rol arkadaşı Mert Kılıç ile dünya evine girdi ve şimdilerde 12 yıllık evliliğiyle ünlüler dünyasında örnek gösteriliyor. İş hayatında olduğu gibi, evlilik müessesesinde de hayli özenli Aslıhan Güner, öyle ki; iş ile özel hayatını dengede tutmak için hassasiyetle davranıyor, hal böyle olunca da onun için içinde bulunduğu her platformda başarı tesadüf olmuyor. Dupduru güzelliğiyle, her zaman zaif, naif konuştukça kendine hayran bırakıyor. Güner ile özel bir sohbeti ve keyifli bir çekim gününü paylaştık. 


Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Kenan Kara

Styling: Eylem Yıldız

Saç: Batuhan Gelişli

Makyaj: Yiğit İzgi


İrem Orhan: Şimdilerde kariyerinizin yeni bir dönemindesiniz diyebilir miyiz? Nasıl gidiyor her şey sizin için?

Aslıhan Güner: Oldukça yoğun ama çok keyifli bir dönemdeyim diyebilirim. Tatlı yorgunluklar içinde sürekli ürettiğim bir dönem, bana şahane geliyor. Her yeni proje yeni bir heyecan benim için, o yüzden hayatımda heyecanlı, üretken ve sürprizlerle dolu bir dönemdeyim diyebilirim.


İ.O: Yeni sinema filminiz de hem sizin için hem de sizi takip edenler açısından son dönemlerde heyecan sebebi. Nasıl gelişti bu projeye dahil olma süreciniz, biraz bahsetmek ister misiniz?

A.G: Televizyondaki son projem ‘Yalan’da dram ağırlıklı bir karakteri canlandırıyordum ve yaşımdan daha büyük bir kadındı ‘Melike.’ Bundan dolayı rolün ciddi bir ağırlığı vardı benim için, sonrasında ise hemen komedi tarzı bir karakter teklifi gelince, bambaşka birine dönüşebilme heyecanı bana çok iyi geldi. Hamdi Alkan da zaten benim çok sevdiğim ve güvendiğim bir yönetmendir o yüzden senaryoyu okuduktan sonra seve seve dahil oldum filme. “İyi ki” diyorum şimdi de, gerçekten, bu yeni projede ‘Rüya’ karakteri çok keyif aldığım, çok tatlı bir karakter.


İ.O: Üretmeyi seven, çalışkan bir yapıya sahipsiniz gibi. Hep mi böyleydiniz yoksa yaş aldıkça gelişen bir durum mu oldu bu?

A.G: Hep böyleydim diyebilirim. Küçük yaşlardan itibaren her zaman sorumluluk sahibi biriydim ve çalışmak odak noktamdı. Benim için yaşamanın anlamı çalışmak ve üretmekten geliyor.



İ.O: Hayatın içinde pek çok şeye aynı anda yetmeye çalışırken, anı kaçırmak ya da kendinize yeterince vakit ayıramamak gibi hissettiğiniz anlar da olur mu arada?

A.G: Önceden oluyordu, bunu fark ettikten sonra dengeleyici unsurları hayatıma aldım, şimdi her anımın farkında olarak keyif almaya ve anda kalmaya çalışıyorum ve başarılı da oluyorum diyebilirim.


İ.O: Diğer yandan şu aralar kolektif bir bakış açısıyla belki de popüler olan ne varsa hızla tüketiyoruz, bu esnada farkında olmadan aynılaşıyoruz da sanki. Böyle bir evrende siz orijinal kalmayı nasıl başarıyorsunuz?

A.G: Orijinal olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Bunu okuduğum kitaplardan birinde geçen şu cümleyle özetlemek isterim; “Ayrıksılığın bir örnekliliğinden çok sıkılmıştım...” O kadar ben ki bu cümle... Etrafımda gördüğüm farklı olmak adına harcanan o enerji ve çaba beni çok yoruyor. Farklı olmak adına aynılaşan her şey bana gerçekten çok cazibesiz geliyor, o yüzden ben ilham aldığım materyallerle kendi kalbime ve ruhuma odaklanıp sadece kendi yolumda yürüyorum, etrafıma takılmadan. Bu sanıyorum beni, ben olarak yansıttığı için kendimi tüketmeden evrende ‘ben’ olarak yaşayabilmemi sağlıyor.



“Hayallerim, inancım ve çalışkanlığımla birlikte verdiğim mücadele bana bugünü getirdi. 22 yıldır aynı heyecan, disiplin ve aşkla mesleğimi yapıyor olmak benim için önemli.”


İ.O: Yolun en başında, kariyerinizi inşa ederken, içinizden geçirdiğiniz en önemli hedefiniz neydi? Şimdilerde yolun neresinde olduğunuzu düşünüyorsunuz?

A.G: Siz, yolun en başında deyince, yüzümde bir gülümsemeyle 16 yaşıma dönüyorum... Ben bu mesleğe çok korkarak başlayan bir çocuktum. Ama hayallerim, inancım ve çalışkanlığımla birlikte ettiğim mücadele bana bugünü getirdi. 22 yıldır aynı heyecan, aynı disiplin ve aşkla mesleğimi yapıyor olmak benim için çok önemli. Hep söylediğim şeyde, benim için “tamam, oldu” demek yoktur mesleğimde, hep dahası vardır. O yüzden daha elbette yolum var ama gittiğim yolu kendim inşa ettiğim, aydınlık ve güzel bir şekilde yürüyebildiğim için kendime teşekkür ediyorum. Güzel bir yoldayım ve o yola aynı aşkla devam ediyorum.


İ.O: Birileri tarafından takip edilmek, beğenilmek, takdir edilmek vs. gibi konuların üzerinizde baskı yarattığı oluyor mu ya da tam tersi olarak, bu durumlar özgüveninize katkı mı sağlıyor?

A.G: Bu işimizin bir parçası, bütünü olduğu için bana çok normal geliyor. Bu yüzden ekstra bir rahatsızlık ya da özgüven katkısı sağlamıyor. Çok irdelemiyor sadece yaşıyorum ama mesleğim gereği olumlu ve faydalı olarak katkı sağlayabildiğim her noktada var olabilmek, insan olarak bana da çok iyi geliyor.



İ.O: Kendinizle ilgili dönüm noktası saydığınız olaylar var mı hayatınızda? “İyi ki o an öyle düşünmüşüm” dediğiniz oldu mu?

A.G: Evet, var hem de çok aslında. Hayatımda aldığım tüm kararlara sonradan hep şükrettim bu yüzden şu sözümle cevap vermek istiyorum bu soruya: Ben hayatımda en çok kaybettiklerimden, vazgeçtiklerimden ve yapmadıklarımdan kazandım. Sadece fark etmem biraz zaman aldı hepsi bu diyordum, şimdi zaman da almıyor çok daha hızlı fark ediyorum ve iyi ki diyorum. Hayatta yapmadıklarımız, yaptıklarımızdan daha çok etki ediyor bize, ben bunun farkına çok küçük yaşlarda vardığım için çok mutluyum.


İ.O: Beğeniyle takip ettiğiniz Türk oyuncular var mı?

A.G: Evet, benim için kıymetleri büyük olan çok küçük yaşta çalıştığım iki ismin her işini takip etmeye, ilham almaya çalışıyorum; Nur Sürer ve Çetin Tekindor. Onun dışında Halit Ergenç demek isterim.


İ.O: Kariyeriniz için hayat boyu idol sayabileceğiniz tek bir kişi seçecek olsanız, o kim olur?

A.G: Hayatım boyunca idol olarak kimseyi algılamadım gerçekten, çocukken de büyük bir hayranlık beslediğim kimse olmadı ama elbette sevdiğim sanatçılar var. Merly Streep, Kate Winslet ve Viola Devis’i çok seviyorum, farklı karakterler canlandırırken onları izlemeyi ve bir kadın oyuncu olarak ilham almayı gerçekten çok faydalı buluyorum. 



“Mesliğimin en sevdiğim yönü içimdeki farklı Aslıhan’larla özgürce tanışmak. Bu özgürlük bana nefes almak gibi geliyor. Mesleğime her gün şükrediyorum.”


İ.O: Hayatta konfor alanından çıkmayanlardan mısınız yoksa koşullar ne olursa olsun, hızla her duruma adapte olabilenlerden mi?

A.G: Genel olarak konfor alanları olan ve o alanları çok seven, mümkünse hep o alanlar içinde olmayı isteyen biri olsam da bu konuda kendime sınır koymayıp her duruma adapte olmaya çalışan biriyim.


İ.O: Yaptığınız işin size en iyi gelen, keyif veren yönleri neler?

A.G: En sevdiğim yönü içimdeki farklı Aslıhan’larla özgürce tanışmak. Bu özgürlük bana nefes almak gibi geliyor. Mesleğim her gün şükrettiğim... Kendimi en iyi ifade ettiğim yer kamera önü.


İ.O: İnsanların sizinle ilgili en büyük yanılgısı ne oldu şimdiye kadar? Yani en son hangi konu ile ilgili birilerine açıklama yapmak zorunda hissettiniz ve kendinizi anlattınız?

A.G: İyi niyetimi, iyi bir insan olmamı ve güler yüzümü maalesef saflıkla karıştırmaları... İnsanlar iyi niyeti suistimal etmek için çok güzel fırsat kollarlar ama ben bu konuda iyiyimdir, maskenin ardındaki ruhu görebilirim ve o an duvarlar örülür, bir daha asla iletişim kurmam. Karşı taraf da zaten kendi yaptıklarının bedelini ilahi adaletle öder, ben de bunu duyarım, bu hep böyle olmuştur. O yüzden gerçekten çok şükrediyorum ‘farkında olabildiğim’ ve ‘hayatımdan uzaklaştırabilme cesaretim’ olduğu için her şeye ve herkese. 



İ.O: Ondan kurtulduğunuzda kendinizi daha özgür ve daha iyi hissettiğiniz bir alışkanlığınız ya da farkındalığınız oldu mu hayatta?

A.G: Korkularım ve kaygılarım olmuştu bir dönem, yaşadığım zor ve acı kayıplarımdan sonra. Bunlarla mücadele edip kurtulduğumda evet, o üzerimden yük kalkma hissini yaşadım..


İ.O: Motivasyonunuzun yerinde olmadığı zamanlarda; kendinizi daha iyi hissetmek için neler yaparsınız?

A.G: Seyahat etmeyi seviyorum, bazen de alışveriş yapmayı. Bazen de sessiz bir şekilde doğada olmayı tercih ederim, terapi olur bana. Toprağa dokunmak, gökyüzüne bakmak, yüzümde rüzgarı hissetmek ‘an’ içinde olup, detayları fark etmek...


İ.O: Beğeniye açık bir iş yapıyorsunuz. Eleştiri tabii ki yapılabilir; olumlu ya da olumsuz. Ama kesinlikle hoşgörülü davranamayacağınız bir eleştiri konusu var mı?

A.G: Saygısızlığa asla müsama göstermiyorum, kişisel olarak bu benim kırmızı çizgim, saygısızca yapılan her eylem benim son noktamdır.


İ.O: Spontane hareket etmeyi sevenlerden misiniz, yoksa plansız adım atmayanlardan mı?

A.G: Planlı hareket eden biriyim genel olarak ama spontane olarak bir şeyler yapabilmek için de bazen zorluyorum kendimi.



İ.O: Alışveriş yapmayı her kadın gibi siz de çok seviyorsunuz sanıyorum ama çoğu zaman bu konuda dikkatli davrandığınızı da biliyoruz; gereksiz tüketime karşı kendi kendinizi nasıl dizginliyorsunuz, var mı okuyucularımıza küçük tüyolarınız?

A.G: Evet, gerçekten çok seviyorum ama bu konuda dikkatli olduğumu düşünüyorum. Genel olarak basic ve ölümsüz parçalar seçiyorum, günlük moda ya da renk anlayışına göre fazla fazla alışveriş yapmam. Aksesuar alışverişlerimde ömürlük olmasına dikkat ederim ve her şeyle kombinleyebileceğim parçalar alırım. Dolabımda uzun yıllar kullandığım çok fazla eşyam vardır ve bu beni çok mutlu eder. Fazla eşya sevmiyorum, o yüzden de dönem dönem bağışlar yapıyorum. Hem başka güzel insanları hem kendimi mutlu ediyorum.


İ.O: Bugüne kadar çok isteyip de gerçekleştirebildiğiniz en büyük hayaliniz ne idi? Ya da ş öyle soralım; gerçekleşmeyen hedefleriniz sizde ondan vazgeçme eğilimi yaratır mı yoksa aksine daha da motive bir biçimde yola devam edenlerden misiniz?

A.G: Mesleğim benim en büyük hayalimdi, onu yapabildiğim için her gün şükür içindeyim. Onun dışında bir şeyi çok istiyorsam, yarı yola gelene kadar mücadele eder, kalbimi dinlerim. Eğer kalbim ‘“devam et” derse, elimden geleni yapıp tevekkül ederim ama kalbim istemiyorsa bırakırım. Hayatta hiç - bir şey benim için olmazsa olmaz değil. ‘Olanda bir, olmayanda bin hayır vardır’ şeklinde baktığım için, “peki” deyip, devam ederim başka yollara.



“Mesleğim benim en büyük hayalimdi, onu yapabildiğim için her gün şükür içindeyim. Onun dışında bir şeyi çok istiyorsam, yarı yola gelene kadar mücadele eder, kalbimi dinlerim.” 


İ.O: Şu aralar galiba pek çoğumuzun üzerinde önemli durduğu konulardan biri de ‘kendinin en iyi versiyonunu yaratmak ve daha iyi hissetmek.’ Siz bu anlamda bir şeyler yapıyor musunuz?

A.G: Evet, bu çok güzel bir bakış açısı çünkü hepimiz birbirimizden farklıyız ve kendimizin en iyi versiyonu da sadece bizimle alakalı, o yüzden çok güvenli bir alan. Ben de bu yüzden elbette hem mesleğim gereği hem de bir kadın olarak kendime iyi bakmaya çalışıyorum. Beslenmeme dikkat ediyorum ama katı bir diyet asla değil. Çalışıyorum, üretiyorum ama kendimi tüketene kadar değil. Seviyorum, seviliyorum ama manipüle edilene dek değil gibi. Hem ruhen hem bedenen farkında olup kendim için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.


İ.O: Peki, şu aralar içinde bulunduğunuz bu yoğun tempoda beslenme düzeniniz ve sağlığınız bundan nasıl etkilendi? Son durumda nasıl kurdunuz dengeyi?

A.G: Genel olarak tatlıya çok düşkün biri olduğum için, yemek yemeyi de çok sevdiğimden başlarda zor oldu diyebilirim ama artık bir düzen oturdu, sağlıklı ve dengeli beslenmeye çalışıyorum. Ama kendime kaçamaklara da izin veriyorum, asla katı bir diyet yapmak gibi bir derdim yok. Model değilim, bir oyuncuyum, bu yüzden de zaten çok zayıf olmak gibi bir çabam asla yok. Rolün getirdiği şekilde kilo alıp vermeye çok açığım ama sürekli sıfır beden olma algısına karşıyım.


İ.O: Biraz da ikili ilişkiler diyelim ve yaklaşık 12 yıldır sizin gibi oyuncu olan Mert Kılıç ile mutlu bir evliliğin içindeki biri olarak, ‘aşk’ ve ‘sevgi’ kelimelerinin sizdeki karşılığı nedir diye soralım mı?

A.G: Aşk, bu dünyaya gelme sebebimiz gibi geliyor bana. Dünyaya aşk duygusunu, aşkı bulmaya gelmişiz gibi hissediyorum. Dilerim herkes gerçek, saf, güzel ve temiz aşkı deneyimlesin bu hayatta. Bu arada aşktan kastım da sadece insana duyulan değil, her anlamda her canlıya, nesneye ve ilahi olana duyulan aşk. Mert ile de temelinde aşk, sevgi, saygı ve güvenle oluşturduğumuz, her gün şükrettiğim bir evliliğimiz var. Kendi halimizde, kendi içimizde kocaman bir dünyamız var şükürler olsun. En yakın arkadaşımla evlenmiş olmak benim bu dünyadaki hediyem.



“Aşk, bu dünyaya gelme sebebimiz gibi geliyor bana. Dünyaya aşk duygusunu bulmaya gelmişiz gibi hissediyorum. Dilerim herkes gerçek, saf, güzel ve temiz aşkı deneyimlesin bu hayatta.” 


İ.O: Onunla tanıştığınız ilk günlerde evlilik fikrine zaten yakın ve açık mıydınız ve aşkınız mutlu sonla taçlandı yoksa evlilik uzak bir fikirdi ama birbirinizi tanıdıkça mı bu fikre sıcak bakmaya başladınız?

A.G: Benim bakış açım evliliğe gidecek olan bir ilişkiydi tabii ki ve bunu Mert’e sorduğumda o da niyetinin öyle olduğunu söyleyince, biz birbirimizi tanımaya başladık. Sonrasında da nişanlandık. Bir yıl sonra da hayatlarımızı birleştirdik. 


İ.O: İkiniz de göz önündeki insanlar olarak, birbirinizi kariyer anlamında olumlu/ olumsuz eleştirdiğiniz olur mu arada?

A.G: Tabii ki sürekli birbirimize olumlu anlamda destek olmak adına her türlü eleştiriyi yaparız. Hep söylerim, Mert benim oyuncu koçumdur, her projede birbirimize muhakkak sahneleri çalıştırırız, üzerinde oturup konuşuruz. Projelerle ilgili Mert bana, ben ona muhakkak sorular sorar, fikir alışverişi yaparız. 


İ.O: Yakın zamanda bir bebek haberi alır mıyız sizden, ne dersiniz?

A.G: Hayırlısı diyoruz...

İ.O: Sona doğru yaklaşırken, kariyerinizle ilgili yeni sürprizler var mı, belki sürpriz yeni iş birlikleri vs?

A.G: Güzel bir iş birlikteliğimiz geliyor, beni çok heyecanlandıran bir reklam projesi.


İ.O: Son olarak hayatta, yapmak isteyip de yapamadığınız ne kaldı, sizinle ilgili yakın vadede neler bekliyor bizi?

A.G: Hayat sürprizlerle dolu, kalbimden geçen güzel şeyler var. Umuyorum kariyer yolculuğum boyunca daha birçok film, birçok projeyi hayata geçirebilirim. Yani şimdilik güzel şeyler bekliyor beni diyebiliriz.